๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 21:59:33



Konu Başlığı: Bedenin tümünde cenin ve ilgili şeylerdeki diyetler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 21:59:33
BEDENİN TÜMÜNDE, ORGANLARINDA, YARALAMALARDA, CENİN VE İLGİLİ ŞEYLERDEKİ DİYETLER

 

5271- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yanlışlıkla öldürülen kişinin diyetinde şu hük­mü verdi:

"Otuzu bint mahâd (iki yaşına girmiş dişi deve), otuzu bint lehûn (üç yaşına girmiş dişi deve), otuzu hıkka (dört yaşına girmiş dişi de­ve) ve onu da erkek ibn lebûn (üç yaşına gir­miş deve) olmak üzere yüz devedir."

[Ebû Dâvud ve Nesâî.]

5272-  Tirmizî'nin rivayeti: "Taammüden adam Öldüren, maktulün velîlerine verilir. İs­terlerse onu öldürürler, isterlerse diyet alırlar ki bu; otuz hıkka (dört yaşma girmiş dişi de­ve), otuz ceze'a (beş yaşına girmiş dişi deve), kırk tane de hüfe (yüklü deve)'dir. Bu miktar-

ların üzerinde anlaşma yaparlarsa o onların­dır. Bu hüküm, diyeti ağırlaştırmak içindir."

5273- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Hata olarak öldürülenin diyeti, yirmi hıkka,(<iöTi yaşma girmiş dişi deve) yirmi ce-ze'«,(beş yaşına girmiş dişi deve) yirmi bint mahâd,(beş yaşına girmiş dişi deve) yirmi bint lebûn,(üç yaşına girmiş dişi deve) yirmi de be-nû mahâd (iki yaşına girmiş dişi deve) dır."

1 Sünen ashâbıl

5274- Ali radiyallahu anh'dan: "Taammüde (kasde) benzeyen cinayetler-

deki diyet üç(çeşit)tür. Otuzüçü hıkka, otuzü-çü ceze'a, otuz dördü seniyye bâzîl (altı ile dokuz yaş arasında hamile) develerdir."

5275- Diğer rivayet: "Hata olarak öldürü­lenin diyeti dörttür (çeşittir): Yirmi beş hıkka, yirmi beş ceze'a, yirmi beş bint lebûn, yirmi beş bint mahâd (olarak yüz devedir)." [Ebu Davud]

5276- Mücâhid radiyallahu anh'dan: "Ömer, şibh-i amd (taammüde benzer ci­nayetlerde) diyeti: Otuz hıkka, otuz ceze'a, kırk lnlfe(yüklü), seniyye ile azı dişini yarmış sekiz ya da dokuz yaşındaki deve arası takdir edip vermiştir." [Ebû Davudi

5277- Ebû İyâd radiyallahu anh'dan: "Osman ile Zeyd bin Sabit ağır diyeti,

kırk ceze'a hılfe (beş yaşında hepsi hamile), otuz hıkka (dört yaşında dişi deve), otuz bint lebûn (üç yaşında dişi deve), yirmi benû le­bûn (Üç yaşında erkek deve), yirmi bint ma­hâd (iki yaşında dişi deve) olarak takdir eder­lerdi." [Ebû Dâvud]

5278- Sahabeden bir adamdan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dikkat edin; kamçı, sopa, taşla öldürü­lenin hata cinayetlerinde kırk tanesi altı ile dokuz yas arası hamile olmak üzere yüz deve ağır diyet vardır."

5279- Diğer rivayet: "Kırkı, karınlarında yavruları bulunan develer olmak üzere yüz devedir." [Nesâî]

5280- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadının diyeti, diyetin üçte birine ula­şıncaya kadar, erkeğin diyeti gibidir."

|İkisi de Nesâî'ye aittir.]

5281- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mükâteb kölede, azal olduğu mükâtebe mikta­rını hür diyeti, geride kalan henüz ödemediği miktarı da köle diyeti olarak takdir buyurdu."

5282-  Diğer rivayet: "Mükâteb bir şer'î cezaya çarptırılırsa yahut bir mala vâris olur­sa, ne kadar azat olmuşsa o kadar vâris olabi­lir." |Siinen ashabı]

5283- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Muâhidin (anlaşma gereği İslâm yur­dunda bulunan, zımmînin) diyeti, hür kişinin diyetinin yarısıdır." lEbû Dâvud]

5284- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Benû Âmir'den iki kişinin diyetini müslü-manların diyeti miktarına göre Ödedi. (Ölen) bu iki kişi ile Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in arasında anlaşma vardı." [Tirmizî]

5285- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Zimmet ehlinin (zimmîlerin) diyeti, müs-lümanların diyetinin yarısıdır; zimmet ehli yahudi ve hıristiyanlardır." |Nesâî.|

5286- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yerinde sabit kalarak kör olan göz hakkında diyetin üçte biri ile hükmetti." |Ebû Dâvud]

5287- Zeyd bin Sabit radiyallahu anh'dan: "O, yerinde kalan ve fakat görmesi yok olan gözün diyetinin yüz dinar olduğuna hük­metti." [Mâlik.]

5288- İsmet radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu  aleyhi ve sel-

lem'e gözü çıkartılmış bir adam geldi. Ona: 'Sana kim vurdu?' diye sordu. "Falanoğulla-rının tek gözlü olan kişisi' dedi. Ona haber saldı; gelince ona sordu: 'Bunun gözünü sen mi çıkardın?'

'Evet' dedi. Bunun üzerine: 'Gözü çıkartı­lıp tamamen gözsüz bırakılmaz diyerek diyet vermesine hükmetti.

|Taberânî, Mu'cemıı'I-Kebfr'de zayıf'bir senedie.J

5289-   İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Dişlerin diyeti, beşer deve­dir." [Ebû Dâvud ve Nesâî.|

5290-  İbnü'I-Müseyyeb radiyallahu anh'­dan, dedi ki:

"Ömer, azı dişlerde birer deve ile hükmet­ti. Muâviye ise herbir azı dişte beş deve tak­dir etli. Böylece Ömer'in hükmüne göre diyet noks anlaşıyor; Muâviye 'ninkine göre ise ço­ğalıyor. Eğer ben olsaydım; ikişer deve takdir ederdim, böylece diyetler eşit olurdu."

[Mâlik. |

5291- Rezîn'in rivayeti: "Ben olsaydım üç deveye bir de üçte bir eklerdim; işte bu diyet (böylece) eşit olurdu."

5292- Ebû Musa radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Parmaklar eşittirler. O parmağın herbi-rine on deve diyet verilir." |Ebû Dâvud ve Nesâî.]

5293-  Onun (Tİrmizî'nin) İbn Abbâs'tan yaptığı rivayette şöyle buyurulur.

"El ve ayak parmaklan eşittir. Her par­mağa on deve diyet olarak verilir."

5294- Abdullah bin Ebî Bekr bin Muham-med bin Amr bin Hazm'dan, o da babasından:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Yemen ahalisine İçinde ferâiz, sünnetler ve diyetler ile ilgili bahisler bulunan bir mektup yazıp, Amr bin Hazm ile gönderdi. O mektup Yemen ehline okundu. İşte (bir) nüshası:

'Peygamber Muhammed'den, Şurahbîl bin Abd-i Kelâl ve Nuaym bin Abd-i Kelûl, Zû Ram, Muâfir ve Hemedân'a...'

O mektupta şunlar vardı: 'Haksız yere bir mu mini öldüren kimse, öldürdüğü ispatlandı­ğı takdirde maktulün velilerine verilir; kısas yapdır. Ancak maktulün velileri diyete razı olurlarsa başka. Öldürülen insanda diyet ola­rak yüz deve diyet verilir. Burun tam kesildi­ğinde diyet verilir. Dilde, iki dudakta, iki yu­murtada (hayalarda), tenasül uzvunda, belde, iki gözde tam diyet verilir. Tek ayakta yarım diyet, damağa bitişen yerde diyetin üçte bir, karın içine geçmiş olan yarada üçte biri diyet lazım gelir. Kemiğe dayanan yarada onbeş deve diyet lazım gelir. El-ayak parmaklarının herbirinde onar deve diyet verilir. Dişte beş deve, kemiğe ulaşan yarada beş deve İcap eder. Kadını öldüren adam da kısas olarak öl­dürülür. Altın sahipleri için bin dinar (altın) diyet lazım gelir'."

5295-  Diğer rivayet: "Tek gözde diyetin yarısı, tek elde diyetin yarısı verilir."

|Mâlik ve Nesâî.]

5296- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hata olarak Öldürülen kimsenin diyetini köy halkının üzerine dörtyüz dinar ya da onun de­ğerinde gümüş olarak takdir buyurdu. Bunu diyet develerinin parasına göre takdir ederdi. Develer pahahlandığmda dinar ve gümüşün değerini yükseltirdi. Ucuzladiğında altın ve gümüşün miktarını azaltırdı. Onun zamanında yüz devenin kıymeti dörtyüz dinar ile sekiz-yüz dinar arasında cereyan etti. Gümüşten de karşılığı sekizbin dirhem kadardı.

Sığır yetiştirmekle iştigal edenlere, ikiyüz sığır olarak takdir ederken, koyunla iştigal edenlere de iki bin koyun takdir etti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yurdu; 'Diyet, akrabalık derecelerine göre, maktulün vârisleri arasında bir miras olarak taksim edilir. Artan en yakın erkek akrabaya verilir.' Burun tam olarak kesildiğinde tam di­yet; bumun sadece yumuşağı kesildiği zaman, yarım diyet olarak hükmetti. Devamını bun­dan önce geçen hadisteki gibi zikretti."

Sonra dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kadının diyetinin kendisin­den ancak asıl vârislerinden arttığı takdirde miras alabilen erkek akrabalarının arasında paylaştırılacağına hükmellİ. Kadın öldürüldü­ğü zaman diyeti vârisleri arasında taksim edi­lir. Vârisler, diyete razı olmadıkları takdirde katillerini kısas olarak Öldürebilirler."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; "Yakınını öldüren katile miras yoktur. Şayet öldürülenin vârisi yoksa, insanların ona en yakın olanları (asabesi) ona vâris olurlar. Hiçbir surette akrabasını öldüren kişi, Öldürdüğüne vâris olamaz."

[Ebû Dâvud]

5297-  Nesâî benzerini rivayet elti; onda şöyle geçmektedir:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şu­na hükmetmiştir: "Diyet maktulün vârisleri arasında paylaştırılır. Kur'ân'da emredilen sıraya göre. Artanı en yakın erkek akrabaya verilir.

Öldürülen kadının diyeti ancak asıl vârislerinden arttığı takdirde miras alabilen kadın öldürülürse, diyeti vârislerinin olur. Diyete razı olmazlarsa katili öldürme hakları vardır."

|Ebû Dâvud ve Nesâî.l

5298- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yerinde kalan ancak kör olan gözde normal diyetin üçte birine hükmetti. Çolak el kesildi­ği takdirde lam diyetin üçle birine hükmetti. Siyahlaşmış diş söküldüğü takdirde yine di­yetin üçte birine hükmetti."

| Nesâî.]

5299- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Hüzeyl'den iki kadın kavga etti; biri di­ğerine bir taş atıp hem onu, hem de karnın­daki cenini öldürdü. Davaları Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e aksetti. Cenini için, bir erkek köle veya cariye diyetine hükmetli. Ölen kadının diyetinin de Öldürenin ailesi üzerine yüklenmesine hükmetti."

5300- Diğer rivayetle şu ek yer almakta­dır: Mirasına çocukları ve onlarla beraber olanlar (Ölen kadının akrabaları) vâris oldu­lar. Hamel bin en-Nâbiğa el-Hüzelî dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü!  Yemeyen, içmeyen, doğduğunda ses vermeyen bir ceninin cere­mesini nasıl öderim; bu tür davranışlar insan­ları bezdirir." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bu adam, seci' yaptı­ğı (kelimeleri şiirsel bir şekilde sıraladığı) için kâhinlerin kardeşlerindendir."

5301- Diğer rivayet: "Peygamber sallalla-hu aleyhi ve sellem, Benû Lahyân'dan bir ka­dından ölü olarak düşen cenini hakkında, bir köle veya cariye diyetine hükmetti. Sonra hakkında gurre ile hükmedilen kadın öldü. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ka­dının mirasının oğullarına ve kocasına veril-

mesine, diyetinin de öldüren kadının erkek akrabalarına yüklenmesine hükmetti."

[Altı hadis imaım.j

5302-   Onlar, Mâlik hariç, Muğîre bin Şu'be'den benzerini rivayet eltiler, Ayrıca on­da şöyle geçmektedir: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öldürülen kadının diyetini öldüren kadının erkek akrabalarına yükledi. Karnındaki için de gurre üe hükmetti."

5303-  Diğer rivayet; "Anne kamında öl­dürülen çocuk için bir gurre ile hükmetti. Bu­nun ödenmesini de öldüren kadının ailesi (di­yetini ödemeye mecbur yakınları) üzerine yükledi."

[Ebû Dâvud]

5304-   Nesâî, Hamel bin en-Nâbiğa'dan

benzerini rivayet etti; ayrıca onda şöyie geç­mektedir: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem, onun cenininde bir gurreyi emrederken, öbür kadının da öldürülmesine hükmetti."

5305- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ölen cenin için, bir köle, ya da bir cariye, ya da bir at ya da bir katır gurresine hükmetti." | Ebû Dâvud]

5306- Câbir radiyallahu anh'dan: "Hüzeyl'den iki kadın çatıştılar; biri diğe­rini öldürdü, her ikisinin de çocukları ve ko­caları vardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem maktûlenîn diyetini katilin akrabaları­na yükledi. Koca ile çocuklarını diyet yüklen­mekten beri kıldı; çünkü koca ile çocuklar Hüzeyl kabilesinden değillerdi. Bunun üzeri­ne maktûİenin erkek yakınları: 'Öyleyse onun mirası bize düşer" dediler. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:'/fay ir, mirası ko­cası ile çocuğuna düşer' buyurdu."

|Ebû Dâvud]

5307- Atâ bin Ebî Rebâh radiyallahu anh'­dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, diyet gerektiğinde deve sahiplerine yüz deve, sığır sahiplerine ikiyüz sığır, koyun sahipleri-

ne iki bin koyun, elbisecilerc ikİyüz lakım el­bise hükmedip takdir etli. Buğday sahiplerine bir şey takdir etti ama Muhammed bin İshâk bu miktarı hatırlayamiyor." [Ebû Davud]

5308- İbn Amrbin el-Âs radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında tam diyetin kıymeti sekizyüz di­nar yahut sekiz bin dirhem idi. Kitab ehlinin diyeti, müslümanlarınkinin yansı idi. Ömer halife oluncaya kadar bu böyle idi. Ömer, hi­lâfet makamına geçince, kalkıp şöyle hitap et­ti: 'Develer artık pahahlaşti.' Böylece Ömer altın sahiplerine bin dinar, gümüş sahiplerine onikibin dirhem, sığır sahiplerine ikiyüz sığır, koyun sahiplerine iki bin koyun, elbisecilere yüz takım elbise olarak takdir etti. Zimmet ehlinin diyetine ilişmedi; olduğu şekilde bı­raktı, yükseltmedi." |Ebû Dâvudj

5309- Mâlik radiyallahu anh'dan:

Ona benzeri bir rivayet ulaşmış, ancak on­da şöyle geçmektedir; "Altın ehli Şam'hlar ile Mısır'hlardır. Gümüş ehli ise, Iraklılardır."

5310-  Ziyâd bin Sa'd bin Dumeyre es-Sülemî radiyallahu anh'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

"Bunların ikisi de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Huneyn'de bulunmuş­lardı. Muhallem bin Cessâme, müslüman ol­duktan sonra Eşca'a'dan bir adamı Öldürdü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in di­yetle hükmettiği ilk dava bu olmuştur. Uyeyne, EşcaTnin öldürülmesi hususunda ileri geri konuştu. Çünkü o Gatafân'dandı.

el-Akra' bin Habis ise Muhallem'i savun­du. Çünkü o Hindef'tendi. Derken münakaşa büyüdü, yüksek seslerle münakaşa etmeye başladılar. Aralarında husûmet arttı, birbirle­rine hakaret dolu sözler söylediler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem Uyeyne'ye: 'Ey Uyeyne! Diyeti kabul et­miyor musunuz?' diye sordu.

Uyeyne: 'Hayır; Vallahi harp ve hüzün sebebiyle kendi hanımlarıma verilen üzüntü ve kederi onun hanımlarına da tattırana dek

kabul etmem' diye cevap verdi. Sonra sesler yükseldi, gürültüler aitti. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem yine sordu: "Ey Uyey­ne siz diyeti kabul etmiyor musunuz?' O da aynı biraz önceki gibi cevap verdi. Bunun üzerine Leysoğuli arından Mükeytil adında bir adam, üzerinde silah, elinde deriden bir kalkan olduğu halde ayağa kalktı ve şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Resulü! İslâm'ın bu ilk döneminde bu cinayeti işleyen kimseye şun­dan başka misal bulamadım: Bir koyun sürü­sü su içmeye indi. Öndekilere taş atıldı, sürü­nün arkasındakiler korkusundan kaçtı. Bu­gün sünnetini koy hükmünü icra el, yarın is­tersen değiştir.'

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem şöyle buyurdu: 'Size simdi peşin elli deve verelim (hemen) Medine'ye döndü­ğümüzde elli deve daha veririz.' Bu olay Pey-gamber'in seferlerinin birinde cereyan edi­yordu. Muhallem uzun boylu ve esmer bir adamdı. Bir tarafla oturuyordu. Onlar böyle

konuşup dururlarken yerinden kalkıp hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hu­zuruna gelip oturdu, iki gözü iki çeşme ağlı­yordu, dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Size ula­şan cinayeti ben işledim. Allah'a şu anda tev-be ediyorum. Ne olur benim için Allah'tan mağfiret dile.'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ona şöyle dedi: 'Daha islâm'ın başında sen onu silahınla vurup Öldürdün mü?.' Sonra yüksek sesle: 'Allahım! Muhallem'i bağışla­ma!' buyurdu."

5311- Diğer rivayette şu ilave yer almak­tadır: "Muhallem hırkasının bir tarafı ile göz yaşlarını silerek ayağa kalktı."

İbn İshâk dedi ki: "Kavmi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in, daha sonra, onun için Allah'tan mağfiret dilediğini iddia ediyorlardı."

|Ebû Dâvud]

5312- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Diyeti aldıktan sonra katili öldüren kişi­yi kesinlikle affetmem." |İkisi Ebû Davud'a aitlir.l

5313- Arar bin Şuayb radiyallahu anh'dan: "MüdlicoğuHarından   Katâde   adlı   bir

adam oğluna kılıç attı, ayağına isabet elti, ya­rasındaki kan dinmedi ve kan kaybından oğlu öldü. Surâka bin Cu'şum Ömer'e gelip duru­mu anlattı. Ömer dedi ki: 'Kudeyd kuyusunun yanında bana 120 deve hazırla, ben oraya ge­leceğim.' Nihayet Ömer oraya gelince, o de­velerden otuz hıkka (dört yaşında dişi deve), otuz ceze'a (beş yaşına girmiş dişi deve), kırk da hılfe (hamile deve) aldı ve sordu: 'Maktu­lün kardeşi nerededir?'

'Buradayım' diye seslendi. Ömer ona: 'Haydi sen bunları al! Çünkü Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem: 'Katile ne diyetten, ne de mirastan bir şey yoktur' buyurmuştur."

5314-   Süleyman  bin  Yesâr radiyallahu anh'dan:

"Hacılardan birinin azat etliği başıboş bir adam (köle) vardı. O, Âizoğullarından bir adamla oynuyordu. Başıboş adam Âizî'nin oğlunu öldürdü. Babası Ömer'e oğlunun di­yetini istemek için geldi.

Ömer: 'Onun diyeti yoktur1 dedi. Âizî dedi ki: 'Ya benim oğlum onu Öldürseydi?'

Ömer: 'Bu takdirde siz diyetini öderdiniz' deyince, Âizî'nin cevabı şu oldu: 'Şu halde, tehlikeli bir yılan gibidir, bırakıldığında yer yu-tar,(yani ondan hesap sorulmaz) vurulduğunda (yani onun hesabı sorulduğunda) saldırır.'

5315- Irak bin Mâlik ve Süleyman bin Ye­sâr radiyallahu anhumâ'dan:

"Sa'd bin Leys oğullarından bir adam, atı­nı ileriye sürüp Cüheyne'den bir adamın par­mağını çiğnedi, parmaktan akan kan dinmedi­ği için adam öldü.

Ömer davalılara: 'Bundan ölmediğine da­ir, siz Allah'a karşı elli kişi olarak yemin eder misiniz?' deyince, razı olmadılar. Ötekilere (maktulün velilerine) 'Peki siz yemin eder misiniz?' diye sordu, onlar da yeminden imti­na ettiler."

Bunun üzerine yürürlükle câri olan diyetin yarısının verilmesine hükmetti.

Mâlik dedi ki: Oysa amel ve uygulama böyle değildi. |Mâlik.]

5316- Cerîr bin Abdillah ıadiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hus'am kabilesine karşı bir müfreze gönder­di. O kabileden bazı kimseler (müslümanlann saldırısından kurtulmak için) secde ederek korunmaya çalıştılar. Ancak bu durum onları öldürmeyi (daha da) hızlandırdı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca ya­rım diyet ödenmesine hükmetti ve şöyle dedi: 'Müşriklerin arasında ikamet eden her müs-lümandan ben beriyim.'

'Neden ey Allah'ın Resulü?" dediler. Şöy­le buyurdu: '(Müslümanlarla müşriklerin) Atehleri birbirini görmesin, (birbirinin ateşini görmeyecek kadar uzakta dursunlar)'."

[Tirmizî ve Ebû Dâvud]

Her ikisi de aynca şöyle dediler: "Bu hadi­si bir cemaat, Cerîr'i. zikretmeden rivayet etti.

Nesâî de İsmail'den, o da Kays'tan, bunu Cerîr'i zikretmeden mürsel olarak rivayet etmiştir.

5317- Aişe radiyallahu anhâ'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Ebû Cehm bin Huzeyfe'yi bir adamdan zekât almak İçin gönderdi. Adam zekâtı hususunda onunla tartışmaya başlayınca, Ebû Cehm ona vurup başını yardı. Hemen Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'e geldiler ve: 'Kısas uy­gula! ' dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Size şu kadar, bu ka­dar diyet verelim.' Onlar kabul etmediler. Da­ha da artırarak: 'Size §u kadar, bu kadar diyet' dedi. Yine razı olmadılar. Ondan sonra daha da artırarak: 'Peki size su kadar, bu kadar di­yet verelim' dedi; bu sefer razı oldular.

'Ben aksama insanlara hitap edip, sizin razı olup kabul ettiğinizi söyliyeceğim. Olur mu?' deyince, 'Evet'dediler.

Akşam olunca şöyle hitab elti: "Bu Leysî-ler bana gelip kısas istediler, ben bunun yeri-

ne onlara su kadar diyet verdim, kabul ettiler, siz de razı mısınız?'

'Hayır. Razı değiliz' dediler. Muhacirler hemen onlara hücuma kalkıştılar; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Bırakın onları!' dedi. Bıraktılar. Sonra onları çağırdı. Diyeti biraz daha artırarak: 'Nasıl şimdi, razı oldunuz mu?' diye sordu.

'Evet' dediler. 'Ben insanlara hitap edip sizin kabul ettiğinizi söyliyeceğim, tamam mı?' diye sordu; 'Evet' dediler. İnsanlara hi­tap etti, onların huzurlarında: 'Kabul ettiniz mi?' diye sordu ve onlar da 'Evet' dediler."

|Ebû Dâvud ve Nesâî.|

5318- Hilâl bin Sirâc bin Mecâ'a'dan, o da babasından, o da dedesinden:

"O (yani Mecâ'a), Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e, Zühloğğullan kabilesine mensup olan Sedûsoğu 1ların m Öldürdüğü kar­deşinin diyetini istemek için geldi. Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'Ben eğer bir müşrik için diyet verseydim kardeşin için de verirdim; mamafih sana diyet yerine bir bedel vereceğim' dedi. Onun için Zühl oğullarına müşriklerinden gelecek olan ilk humustan verilmek üzere yüz deve (senet) yazdı. Mecâ'a, (bu yüz deveden) bir kısmını aidi. Sonra Zühloğulları inüslüman oldular. (Mecâ'a) Ebû Bekr'den bunu (geri kalan de­veleri) istedi ve ona Allah Resulü'nün mektu­bunu gelirdi. Bunun üzerine, Ebû Beki- ona, Yemâme'den gelecek zekâttan, dörl bini buğ­day, dörl bini arpa, dört bini hurma olmak üzere on İki bin sâ' takdir etti. Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem'in yazdırdığı yazı (borç senedi) şöyle idi:

'Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Peygam­ber Muhammed' den Süleymoğultarından Me-câ 'a bin Mürâre'ye verilmiş bir senettir. Buna göre öldürülen kardeşine bedel olarak Zühlo-ğullannın müşriklerinden ilk gelecek olan hu­mustan yüz deve verdim'." [Ebû Dâvud]

5319- Câbir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, her kabileye bir diyet ve müslüman olan köleyi azat eden kimsenin İzni olmadan artık onun velisi olamayacağım yazdı. Hiçbir azat­lıya da, asıl azat edenin İzni olmadan, kendini azat edenden başka bir müslümanı mevlâ İtti­haz etmesi helâl olmaz." [Nesâî.l

5320-  İbn Şihâb (ez-Zührî) radiyallahu anh'dan:

"(Diyeti üstlenmekte) sünnet (tatbikat) şöy­ledir: Gönül rızası ile olması hariç Âkile (kati­lin yakınları) kasten öldürmelerde istemedikçe diyeti yüklenmez. Keza âkilcye az veya çok kölenin parasından da hiçbir şey yüklenmez. Bu onun malından faydalanana aittir. Çünkü kölenin bedeli ne miktarda olursa olsun mal olarak tasarruf edene aittir. Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: 'Ne kasten, ne sulhun ve ne de itiraf ile âkile di­yeli yüklenmez. Cinayet diyetini, kölenin kıy­metini de istemedikçe yüklenmez'." | Re/.înJ

5321- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"öldürme olaylarında (sulh için diyet olarak) verdiğim bir dirhem, başka olaylarda-kî yüz dirhemden yeğdir"

[Tuberânî, Mu'ıem\i' I-Evsaf'ta içinde meçhul bir râ-vinin olduğu .setıedle.j

5322- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

Bir adam bir adamın ayağına vurdu. Vuru­lan adam şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü kısas uygula!" "Yaran iyileşinceye kadar acele etme!" "Olmaz kısas hakkımı şimdi alacaksın" diye ısrar etli. Ona vurandan kısas hakkını al­dı. Üzerinde kısas uygulanan adam iyileşti, kısas isteyen ise topal kaldı. Bunun üzerine hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'e gelip "Ey Allah'ın Resulü! Ben topal kaldım, Öbürü iyileşti" diye şikayette bulu­nunca, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

'Yaran iyileşinceye kadar sabret, acele et­me!' diye ben sana emretmedim mi? Sen beni dinlemeyip âsi geldin; bu yüzden Allah seni

uzaklaştırdı ve yaran iyileşmedi ve böylece (opal kaldın." Ondan sonra Peygamber sallal-lahü aleyhi ve sellem, kesin olarak şöyle bu­yurdu: "Yaralanan kişi, yarası iyileşmedikçe karşı taraftan kısas istemesin!" [AiımedJ

5323- Haneş bin el-Mu'Lemir radiyallahu anh'dan:

"Yemen'de kuyu kazdılar, içine bir arslan düştü, seyretmeğe koyuldular. Derken bir adam düşerken, başka birine yapıştı, o da baş­ka birine yapıştı. Derken tam dört kişi oldular, hep beraber kuyuya düştüler. Arslan onları parçaladı. Nihayet bir adam mızrak atıp arsla-nı öldürdü.

İnsanlar ilk düşene, 'Arkadaşlarımızı sen öldürdün; diyetlerini sen vereceksin' dediler. Onun da arkadaşları geldi, tartışmaya başladı­lar, nerdeyse birbirlerini öldüreceklerdi. O hal üzereyken Ali geldi ve durumu ona bildirdi­ler; problemi çözümlemesini istediler. Ali şöyle dedi:

'Ben aıanızda bir hüküm vereceğim; razı olan hoşnutluğunun karşılığını mutlaka bulur, olmayanın hakkı kalmaz, davayı Allah Resu­lüne iletir.' 'Evet'"dediler. Şöyle hüküm ver­di: 'Çukuru kazanlardan dörtte bir diyet, üçte bir diyet, yarım diyet, tam diyet olarak (para­lar) toplayın,

Birincisine dörtte bir diyet verin, çünkü üstünde üç kişi ölmüştür. İkincisine üçte bir diyet verin, çünkü onun üstünde iki kişi öl­müştür. Üçüncüsüne yarım diyet verin çünkü üstünde bir kişi Ölmüştür. Diğerine tam diyet verin. Eğer kabul ederseniz işte aranızdaki hüküm budur: etmezseniz Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem'e varıncaya kadar si­zin hiçbir hakkınız yoktur.'

Ertesi sene Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldiler. Başlarına gelenleri anlat­tılar.

Makâm-ı İbrahim'de otururken: 'Inşaal-lah ben sizin davanızı halledeceğim' dedi. Derken bir adam ayağa kalkıp şöyle dedi:

'Ali, aramızdaki davayı halletti.'

'Nasıl halletti?' diye sorunca; nasıl hallet­tiğini anlattılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Davanızın halli onun yaptığı gibidir'."

[Bezzar]


5271-5272-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4541), Tirmizî (no. 1387), Nesâî (kasâme 30, VIII, 43) ve İbn Mâce (no. 2630), Muh. b. Râşid an Süleymân b. Mûsâ an Amr b. Şuayb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî'ye göre isnâdı "hasen garîb"tir.

5273-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4545), Tirmizî (no. 1386) ve Nesâî (kasâme 32, VIII, 43-4), el-Haccâc b. Artât an Zeyd b. Cübeyr an Hışf b. Mâlik et-Tâ'î an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Bu hadisin isnâdı zayıftır. İbn Mes'ûd'dan başka tariklerden onun sözü olarak gelmiştir.

5274-5275-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4551, 4553), Ebû İshâk an Âsım b. Damre an Ali asl-ı senedi ile tahrîc etti.

5276-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4550), en-Nüfeylî an Süfyân an İbn e. Necîh an Mücâhid senedi ile tahrîc ettiler.

5277-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4554), Muh. b. el-Müsennâ an Muh. b. Abdillah an Saîd b. e. Ar‍be an Katâde an Abdirrabbih an Ebî İyâd an Osmân ve Zeyd senedi ile tahrîc etti.

5278-5279-Bu hadisi Nesâî (kasâme 34/2-6, VIII, 41-2), Hâlid el-Hazzâ' ani'l-Kâsım b. Rabî'a an Ya'k‍b b. Evs an raculin asl-ı senedi ile tahrîc etti.

5280-Bu hadisi Nesâî (kasâme 37, VIII, 44-5), ësâ b. Yûnus an Damre an İsmaîl b. Ayyâş an İbn Cüreyc an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.

5281-5282-Bu hadisin ilk lafzı Nesâî'ye ikincisi ise Ebû Dâvud'a aittir. Bunu Ebû Dâvud (no. 4581-2), Tirmizî (no. 1259) ve Nesâî (kasâme 36, VIII, 45-6), İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5283-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4583), Yezîd b. Hâlid b. Mevheb an ësâ b. Yûnus an Muh. b. İshâk an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti.

5284-Bu hadisi Tirmizî (no. 1404), Ebû Kureyb an Yahyâ b. Âdem an Ebî Bekr b. Ayyâş an Ebî Sa'd an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

5285-Bu hadisi Nesâî (kasâme 37/2, VIII, 45), Amr b. Alî an İbn Mehdî an Muh. b. Râşid an Sül. b. Mûsâ an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti.

5286-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4567) ve Nesâî (kasâme 42, VIII, 55), el-Heysem b. Humeyd ani'l-Alâ' b. el-Hâris an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5287-Bu mevkûfu Mâlik (uk‍l 6, bâb 7, s. 857), an Yahyâ b. Saîd an Süleymân senedi ile tahrîc etti.

5288-Heysemî'ye göre râvilerinden el-Fadl b. el-Muhtâr zayıftır (Neyl VI, 295).

5289-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4563) ve Nesâî (kasâme 43, VIII, 55-6), Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5290-Bunu Mâlik (uk‍l no. 7, s. 861), an Yahyâ b. Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti.

5292-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4556-7) ve Nesâî (kasâme 44/1-3, VIII, 56), Mesr‍k b. Evs an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5293-Bu rivayeti Tirmizî (no. 1391), Ebû Ammâr ani'l-Fadl b. Mûsâ ani'l-Hüseyn b. Vâkıd an Yezîd b. Amr en-Nahvî an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

5294-5295-Bu hadisi Mâlik (uk‍l no. 1, s. 849) ve Nesâî (kasâme 47/3, VIII, 60), Mâlik an Abdillah b. ebî Bekr asl-ı senedi ile;

Ayrıca yine Nesâî yakın lafızlarla (47/1-2) ez-Zührî an Ebî Bekr b. Muh. b. Amr b. Hazm an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5296-5297-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4564) ve Nesâî (kasâme 34/9, VIII, 42-3), Muh. b. Râşid an Sül. b. Mûsâ an Amr b. Şuayb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5298-Bu hadisi Nesâî (kasâme 43, VIII, 55), Ah. b. İbr. an İbn Âiz ani'l-Heysem b. Humeyd ani'l-Alâ' b. el-Hâris an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc ettiler.

Daha önce zikri geçmiştir. Ebû Dâvud'da (no. 4563) da yer almıştır.

5299-5301-Bu hadisi Mâlik (uk‍l no. 5, s. 855), Tayâlisî (no. 2346), Abdürrezzâk (no. 18338), Şâfiî (Ümm VI, 93), Ahmed (II, 236, 274), Dârimî (II, 197), Buhârî (tıb 46, VII, 27; diyât 25, VIII, 46), Müslim (kasâme 34-6, s. 1309), Ebû Dâvud (no. 4576), Tirmizî (no. 1410); Nesâî (kasâme 40/5-7, VIII, 47-9), İbn Hibbân (no. 5985, 5988) ve Beyhakî (VIII, 70, 112, 113), ez-Zührî an Ebî Seleme (ve Saîd b. el-Müseyyeb) an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Her üçü de Müslim'e ait (kasâme no. 36, 35) lafızlardır.

5302-5303-Bu rivayetleri Müslim (kasâme no. 37-8, s. 1310-1), Ebû Dâvud (no. 4568), Tirmizî (no. 1411) ve Nesâî (kasâme 40/9, 41/1-4, VIII, 49-51), Mansûr an İbrâhîm en-Nehaî an Ubeyd b. Nudayle ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5304-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4572), Nesâî (kasâme 11, VIII, 21-2; 40-4, VIII, 47) ve İbn Mâce (no. 2641), Amr b. Dînâr an Tâvus an İbn Abbâs an Hamel asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5305-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4579) ve Tirmizî (no. 1410), Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiştir. Ancak Ebû Dâvud'dan farklı olarak "at veya katır" kelimeleri metninde yer almamıştır.

5306-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4575) ve İbn Mâce (no. 2648), Abdülvâhid b. Ziyâd an Mücâlid ani'ş-Şa'bî an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5307-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4543), Mûsâ b. İsm. an Hammâd an Muh. b. İshâk an Atâ senediyle tahrîc etti.

Akabinde Ebû Tümeyle an Muh. b. İshâk kanalıyla an Atâ an Câbir tarikiyle "müsned" olarak sevketmiştir.

5308-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4542), Yahyâ b. Hakîm an Abdirrahman b. Osmân ani'l-Hüseyn el-Muallim an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.

5310-5311-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4503), Muh. b Ca'fer b. ez-Zübeyr an Ziyâd b. Dumayre ed-Damrî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

5312-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4507), Mûsâ b. İsm. an Hammâd an Matar el-Verrâk ani'l-Hasan an Câbir senedi ile tahrîc etti.

5313-Bu mevkûfu Mâlik (uk‍l no. 10, s. 867), an Yahyâ b. Saîd an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti.

5314-Bu mevkûfu Mâlik (uk‍l no. 16, s. 876), an Ebî'z-Zinâd an Sül. b. Yesâr senedi ile tahrîc etti.

5315-Bu mevkûfu da Mâlik (uk‍l 4, s. 851), ani'z-Zührî an Irâk ve Süleymân senedi ile tahrîc etti.

5316-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2645), Tirmizî (no. 1604-5), Taberânî (no. 2264-5) ve Beyhakî (VIII, 131), İsmaîl b. e. Hâlid an Kays b. e. Hâzım an Cerîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Nesâî ise (kasâme 27, VIII, 36), Muh. b. el-Alâ an Ebî Hâlid an İsmaîl an Kays senedi ile mürsel olarak tahrîc etti.

Tirmizî'ye göre mürsel rivayet daha sahîhtir.

5317-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4534), Nesâî (kasâme 26, VIII, 35) ve İbn Mâce (no. 2638), Ma'mer ani'z-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5318-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2990), Muh. b. ësâ an Anbese b. Abdilvâhid ani'd-Duhayl b. İyâs b. Nûh b. Müccâ'a an Hilâl b. Sirâc b. Müccâ'a an ebîhî an ceddihî Müccâ'a senedi ile tahrîc etti.

5319-Bu hadisi Nesâî (kasâme 41, VIII, 52), el-Abbâs b. Abdilazîm ani'd-Dahhâk b. Mahled an İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.

5321-Râvilerinden Abdüssamed b. Abdila'lâ hakkında Zehebî "hâli bilinmemektedir" demiştir (Mecma‘ VI, 292).

5322-Bu hadisi Ahmed (II, 217), Ya'k‍b an Muh. b. İshâk an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.

5323-Bu hadisi Bezzâr (no. 1532), Ebû Kâmil an Ebî Avâne an Simâk an Hanaş senedi ile tahrîc etti.



Konu Başlığı: Ynt: Bedenin tümünde cenin ve ilgili şeylerdeki diyetler
Gönderen: Ceren üzerinde 21 Temmuz 2019, 16:05:52
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri her anlamda islama uygun yasayan kullardan eylesin inşallah. ...


Konu Başlığı: Ynt: Bedenin tümünde cenin ve ilgili şeylerdeki diyetler
Gönderen: Züleyha üzerinde 22 Temmuz 2019, 11:36:37
Rabbim hidayetten ayırmasın inşallah selametle...