๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 21:42:22



Konu Başlığı: Bazı Peygamberler ve menkıbeleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 21:42:22
BAZI PEYGAMBERLER VE MENKIBELERİ


8314- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, Âdem'i cennetten çıkarttığı za­man, ,ona cennet meyvelerinden azık verdi, Ona her şeyin sanatını öğretti. Bu (yediğiniz) meyveleriniz cennet meyvelerindendir, ne var ki değişmiştir, O (cennet meyvesi) ise değiş­mez." [Bezzâr ve Mu'cemu'l-Kebîr.]

8315- Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Eğer Dâvud ve tüm yeryüzü ehlinin ağla­maları ile Adem'in ağlaması karşı laştırdsay-dı Adem'inki daha fazla gelirdi."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]

8316- Ubeyy radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Âdem Aleyhisselamı öldüğünde melekler, su ve sidr (bir nevi köpüren ot) ile yıkadılar. Onu kefenlediler, lahit yapıp gömdüler. 'Ve işte Ey Âdem oğulları! Ölülerinize de âdetiniz bu olacaktır' dediler."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]

8317- Aİşe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Eğer Allah, Nuh'un kavminden birine acısaydı, çocuğunu kurtarmaya çalışan anne­ye acırdı. Nuh, kavmi arasında dokuzyüzelli yıl yaşamıştır. Bu müddet zarfında onları hep imana davet etmiştir Nihayet son zamanla­rında, bir ağaç dikmiş, ağaç büyümüştü. Gi­dip o ağacı kesti, ondan tahtalar biçip gemi yapmaya başladı. Kavmi yanından geçip: 'Böyle ne yapıyorsunuz?' diye sorduklarında o: 'Gemiyapıyorum' diyordu. Onlarda: Ge­mi yapıyorsun? Karada bu gemi nasıl seyre­decektir?' diyerek onunla alay ediyorlardı. Bunun üzerine o: 'İlerde görüp anlayacaksı­nız' dedi. Gemi yapımım bitirip yağmurlar gökten boşanıp her taraf su altında kalınca bir anne çok sevdiği çocuğuna bir şey olaca­ğından korktu, dağlara tırmanmaya başladı. Dağın üçte birine varınca, su da gelip ona ulaştı. Bu defa dağın üçte ikisine tırmandı, su gelip oraya da ulaştı. Derken dağın tepesine çıkıp durdu. Su gelip oraya da ulaşınca, bu defa çocuğu elleri ile yukarıya kaldırdı. Niha­yet su anneyi çocuğu, ile beraber alıp İçine gömdü.

işte Allah Nuh'un kavminden bir kimseye merhamet etmiş olsaydı, o çocuğun annesine merhamet ederdi."

[Taberânî, Mıı'cemu'l-Evsaf'iü leyyîn bir senedle.|

8318- Enes radiyallahu anh'dan:

"Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip: 'Ey yaratılmışların en hayırlı­sı!' diye hitap etti. Peygamber sallallahu aley­hi ve selleın ona şöyle dedi:

'O dediğin Allah dostu İbrahim'dir',"

| Müslim, Ebû Dâvutl ve Tİrmizî.|

8319- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kerim oğlu, kerim oğlu, kerim oğlu ke­rim; İbrahim oğlu, İshak oğlu, Ya'kupoğlu Yu­suf'tur." [Buhârî.]

8320- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadınlar uzun etek kullanmasını ilk defa İsmail'in annesinden (Hacer'den) öğrenmiş­lerdir. Haceı; Sâre'den izini gizlemek için uzun eteklik giymişti. (Olay şöyledir:) İbra­him, onu oğlu daha emzikte iken, beraberinde alıp (Mekke'ye) getirdi. Mescid'in yukarları-na düşen Zemzem kuyusunun üstündeki büyük bir ağacın yanına koydu. O zaman Mekke'de kimse yoktu. Orada su da yoktu. O ikisini ora­da, bir dağarcık hurma ve bir kırba su ile yal­nız bıraktı. Sonra geldiği yerden doğru geri­sin geri (Şam'a) gitmeye başladı.

İsmail'in annesi (Hacer) ise onun ardına düşüp: 'Ey İbrahim! Bizi ne görüşecek kimse­nin ne de hayat eserinin bulunmadığı bu vadi­de bırakıp nereye gidiyorsun?' dedi.

Bunu birkaç kez tekrarladı. Buna rağmen Hacer'e dönüp hiç bakmadı. Bunun üzerine İbrahim'e şöyle dedi: "Bunu sana Allah mı emretti?'

'Evet.'

'Öyleyse Allah bize yetişir' deyip geri dön­dü. İbrahim yürüyüp yoluna devam etti. (Mek­ke'nin üstündeki) tepeye ulaşıp onu göremeye­cekleri bir yere varınca, Beyt-i şerife yönetip ellerini kaldırarak şu duayı yaptı: 'Rabbim! Ben  zürriyetimi Beyt-i  Muharrem (Kâbe)in yanında çorak bir vadiye yerleştirdim... umu­lur ki bu nimete şükrederler.' (İbrahim, 37)

İsmail'in annesi bir yandan oğlu İsmail'i emzirirken bir yandan da bırakılan sudan içi­yordu. Nihayet kaptaki su bitti. Hem o, hem de oğlu susadı. Çocuğu o haliyle görmek İste­mediği için yürüdü gitti. Safa yi tırmanabile­cek en yakın dağ olarak bulunca hemen ora­ya tırmandı. Etrafta kimse var mıdır, diye ba­kındı. Kimseyi göremedi. Sonra Safa'dan in­di, vadiye ulaşınca, eteklerini topladı acelesi olan bir insan yürüyüşüyle vadiyi geçti Mer-ve'ye gelip onun üstünde durdu. Kimseyi gö­rebilecek miyim diye etrafa bakındı, ancak kimseyi göremedi. Bunu tam yedi kere yaptı (Yani Safa ite Merve arasında yedi kere sa'y etti -kasar adımlarla gidip geldi-) İşte bugün hacılar bunu aynen uygulamaktadırlar.

Merve'ye çıkınca bir ses duydu, kendi kendine 'Sus!' dedi. Sonra dinledi ve yine ay­nı sesi duydu. 'Ey sesin sahibi! Sesini duyur-dun. Şayet bize yardım etmek kudretinde isen

yardım et!' dedi. Bir de baktı ki Zemzem'in yanında bir melek. Melek ökçesiyle ya da ka­nadıyla yere vurup su aramaya başladı. Niha­yet su yerden fışkırıp çıktı. Hacer hemen su­yun çevresini havuz gibi yaptı. Bu arada, ka­bına da su dolduruyordu. O avuçladığı kadar yerden fışkırıyordu. (Allah Resulü buyurdu:) 'Allah ismail'in annesine rahmet etsin! Eğer zemzemi kendi haline (akmaya) bıraksaydı, yahut avuçlamasaydı, Zemzem şimdi ırmak haline gelirdi.' Hacer doya doya zemzemden İçti ve çocuğunu emzirdi. Melek ona:

'Kayboluruz ve helak oluruz diye korkma! Şurada Allah' in bir evi (Beyt) vardır, İste bu çocukla babası onu bina edecekler. Allah, o işin ehlini asla zayi etmiyecektir' dedi. O za­manlar Beyt, yerden küçük bir tepe gibi yük­sekte idi. Sağından solundan seller gelip akardı. Uzun zamandır böyle idi. Hacer böy­le yaşıyorken nihayet Cürhümlülerden bir grup ya da bir aile Kedâ yolundan sükûn edip (Mekke'ye) geldiler. Mekke'nin alt kısmında

konakladılar. Havada bir kuşun bir yer üze­rinde uçtuğunu görünce, 'Mutlaka buralarda su vardır, oysa daha önce burada su yoktu' dediler. Bunun üzerine oraya doğru bir ya da iki kişi gönderdiler. Onlar gidip baktılar ve suyu gördüler, gelip onlara bildirdiler. Hep birden suyun yanına geldiklerinde İsmail'in annesiyle karşılaştılar. Ve: 'Senin yanında ko­naklamamıza izin verir misin?' diye bir teklif­te bulundular.

'Evet, konaklayabilirsiniz. Lâkin suda mülkiyet hakkınız yoktur' dedi.

'Olur' dediler. İsmail'in annesi buna se­vinmişti, çünkü yalnızlıktan zaten canı sıkıl­mış, insan arar olmuştu. Nihayet orada ko­nakladılar. Daha sonra kalabalık gruba ha­ber saldılar; onlar da gelip orada konakladı­lar ve orasını kendilerine vatan edindiler. Derken orada evler, haneler çoğaldı. İsmail büyüdü. Onlardan (Cürhümîlerden) Arapçayı Öğrendi. Büyüyüp delikanlı olunca onlar on­dan hoşlandılar ve kendilerinden olan bir kız­la onu evlendirdiler. Daha sonra ismail'in an­nesi öldü. Nihayet (babası) İbrahim geride bı­raktıklarını görmeye geldi. (Onları bıraktığı yere baktı.) ismail'i bulamadı, hanımına ne­rede olduğunu sorunca, hanımı: 'Rızkımızı te­min etmek için gitti' -bir başka rivayette de 'Bizim için avlanmaya gitti'- dedi. Sonra ona burada nasıl yaşadıklarını ve neler yaptıkla­rını sordu. Kadın: 'Şiddetli darlık ve sıkıntı içinde yaşıyoruz' diyerek şikayette bulundu.

ibrahim şu cevabı verdi: 'Kocan geldiği zaman benden ona selâm söyle! Kapısının eşiğini değiştirmesini de söyle!' Sonra oradan ayrılıp gitti.

İsmail dönünce, bir şeyler hissetti ve sor­du: 'Buraya kimse geldi mi?'

'Evet, yaşlı bir adam geldi, seni sordu ve nasıl yaşadığımızı ve geçindiğimizi sordu. Ona sıkıntıda olduğumuzu söyledim.'

'Peki sana bir tavsiyede bulundu mu?'

'Evet, sana selam söylememi ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi.'

'İşte o, benim babamdır. Bana senden ay­rılmamı emretmiştir. Haydi ailene dön!' dedi ve onu boşayıp Cürhüm kabilesinden başka bir kadınla evlendi. İbrahim onlara uzun bir süre sonra tekrar geldi fakat yine İsmail' i bulamadı.

Karısına nerede olduğunu sordu. Karısı da: 'Rızkımızı temin etmek için gitti' dedi.

'Geçiminiz nasıl gidiyor?' diye sorunca, kadın: 'Allah'a şükür iyi gidiyor. Hiçbir sıkın­tımız yoktur, gayet rahatız' diye cevab verdi.

'Yemeğiniz nedir?'

'Et.'

'İçeceğiniz?'

'Su' dedi.

Sonra İbrahim onlar için şöyle dua etti: 'Allahım! Onların etlerine ve sularına bereket ver!'

O zamanlarda hububat yoktu. Eğer hubu­bat olsaydı İbrahim onun da artması için dua ederdi. İbrahim Aleyhİsselam in duası here-ke tiyle et ile su, Mekke'den başka bir yerde oradaki kadar hiç kimsenin sıhhatine o denli yaramazdı.

Daha sonra ibrahim gelinine: 'Kocan geldiği zaman, benden ona selâm söyle, kapı­sının eşiğini değiştirmesin' dedi.

İsmail geldiği zaman, sordu:

'Size kimse geldi mi?'

'Evet, yaşlı bir adam geldi. Güzel yüzlü idi, seni sordu. Ben de senin nerede olduğunu bildirdim. Yaşantımızın nasıl olduğunu sordu, ben de gayet iyi yaşadığımızı söyledim.'

'Peki sana bir şey tavsiye etti mi?'

'Evet, sana selâm söylememi, bir de kapı­nın eşiğini değiştirmemeni tavsiye etti.'

'İşte o, benim babamdır. Sen de benim eşi-ğİmsin ve seni değiştirmememi emretti' dedi.

İbrahim onlardan bir müddet daha ayrı yaşadı, sonra tekrar döndü, ismail'in zemze­me yakın bir yerde büyük ağacın altında ken­disine ok hazırlamakta olduğunu gördü. Onu İsmail görünce hemen ayağa kalktı. Uzun za­man ayrı kalan çocuğun babaya ve babanın da çocuğa davrandığı gibi sarılıp öpüştüler.

Sonra şöyle dedi:

'Ey İsmail! Allah bana bir şey emretti.'

'O halde Allah'ın emrini yerine getir!'

'Bana yardım eder misin?'

'Tabiî ederim' dedi.

'Allah bana burada bir Beyt yapmamı em­retti' dedi ve etrafındaki yüksekçe bir yeri gösterdi. İşte böylece (baba ile oğul) Beyt-i şerifin temellerini yükselttiler.

İsmail taş getirdi, İbrahim de binayı yap­tı. Bina biraz yükselince o meşhur Hacer(-İ Esved)i getirip bulunduğu yere koydu. Üzeri­ne çıkıp binayı tamamlamaya başladı. İsmail taş getiriyor, babası yapıyordu, bir yandan da şöyle diyorlardı: 'Rabbimiz! Bizden bu (ha­yırlı ameli) kabul et! şüphesiz ki (sözü) işiten, (işi) bilen ancak sensin.' (Bakara, 127) yine bir yandan: 'Rabbimiz! Bizden bu (hayırlı ameli) kabul et! şüphesiz ki (sözü) işiten, (işi) bilen ancak sensin.' (Bakara 127) diye dua ederek çepeçevre tamamlayıncaya değin Beyt'i yapmaya devam ettiler."

8321-Diğer rivayet:

"Artık kırbadan su içiyordu, bir yandan da çocuğunu emziriyordu. Derken su tükendi. Kendi kendine: 'Belki birini bulur ve ondan suyun nerde olduğunu sorarım.' dedi ve bu amaçla Safa'ya çıktı. Kimse var mıdır diye et­rafa bakındı, kimseyi göremedi, tekrar vadiye indi, koşar adımlarla Merve'ye geldi. Bunu birkaç defa yaptı, (yani gidip geldi) Sonra va­rıp bakayım çocuk ne halde ve ne yapıyor, de­di. Gitti, baktı ki, değişen bir şey yok, çocuk neredeyse ölecekmiş gibi baygın bir halde bı­raktığı gibi duruyor, içi rahat etmedi, belki bi­rini bulurum diye yine Safa'ya çıktı. Oradan vadiye inip etrafa bakındı kimseyi göremedi, oradan sa'yederek (koşar adımlarla) Mer­ve'ye gitti. Tekrar Safâ'ya vardı, tekrar ora­dan inip sa'y ederek Merve'ye gitti. Ve bunu tam yedi kere yaptı. Sonra gidip çocuğa baka­yım ne halde? dedi. Tam o anda bir ses duy­du. O sese: 'Eğer senden bir h&yır varsa ba­na yardım et!' diye yalvardı. Baktı ki sesin sa-

hibi Cibril. (Bu melek) ökçesini kaldırdı, yere vurduğu gibi içinden sufışkırdı. (Hacer) deh­şet içinde kalmıştı. Hemen yeri kazmaya baş­ladı, eğer Hacer böyle yapmayıp suyu olduğu gibi bıraksaydı zemzem akarsu halinde aka­caktı." |Buhârî.]

8322- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Cennette inciden bir köşk vardır ki ora­da bulunan ne hastalanır ne de sıkıntıya dü-Şer. İşte Allah, bu inci köşkünü dostu İbra­him'e ikram olarak hazırlamıştır."

|Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta.]

8323- el-Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü saUallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kurban edilecek olan kişi Ishak'dı." Bezzâr leyyin bir seııedle. Hac bahsinde onun İsmail olduğu geçmiştir.

8324- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Azrail Musa'ya gönderildi. Azrail ona gelince Mûsâ ona bir yumruk atıp gözünü patlattı. Bunun üzerine Azrail derhal Allah'a gelip söyle dedi: 'Ya Rabbi! Sen beni ölmek istemeyen birine gönderdin.' Allah gözünü ona tekrar geri verip: 'Haydi şimdi git, kendi­sine elini Öküzün sırtına koymasını ve elinin kapladığı yerin her kılına karşı bir sene yaşa­yacağını söyle' dedi. (Bunu duyunca Mûsâ:)

'Yâ Rab, sonra ne olacak?' dedi.

'Sonra ölüm var' buyurdu.

'Öyleyse ölüm şimdi gelsin' dedi.

Musa, Allah'tan, kendisini mukaddes Arz'a bir taş atımı kadar yaklaştırmasını dile­di.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu­yurdu ki: "Ben sizinle beraber orada (Mû-sâ'nın gömüldüğü yerde) olsaydım, onun kab­rini, yolun kenarında olan kırmızı kum tepesi­nin yanında gömülmüş olduğunu gösterir­dim." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.J

8325- Ahmed ile Bezzâr şunu da ilâve et­tiler:

"ölüm meleği (o zamanlarda) insanlara görünerek gelirdi, Mûsâ onu tokatladı..."

8326- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Musa'nın boyu ve asası on iki arşın (ku­laç) İdi. Sıçradığı zaman tam oniki arşın sıç­rardı. Oc b. Ânâk ile karşılaştı. Mûsâ ona vurdu fakat onun ancak topuğuna isabet etti-

rebîldi."

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de muhtelif bir râvi kanalıyla.]

8327- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir yahudi malını pazarlarken birisi, ona bu malının karşılığı olarak hoşlanmadığı bir fiyat teklif edince: 'Musa'yı tüm insanlara tercih eden Allah'a yemin ederim ki, olmaz.' dedi. Bunu duyan Ensâr'dan biri yahudiyi to­katladı ve şöyle dedi:

'Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sel­lem aramızdayken sen nasıl 'Musa'yı insanla­ra tercih edene yemin ederim' diyebilirsin?" Yahudi hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'fi gidip şöyle şikayette bulundu:

'Sen bize ahdü eman vermedin mi? Bize zimmet vermedin mi? Neden falan adam beni tokatlıyor?' Bunun üzerine Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem tokat atana sordu:

'Neden adamı tokatladın?' Sahabî, olan biteni anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yüzünde belli olacak derecede öfke­lendi ve şöyle buyurdu.

'Peygamberler arasında tercih yapmayın! Çünkü Sûr üflendiğinde Allah'ın diledikleri dışında göklerdeki ve yerdeki tüm varlıklar yere serilip ölecekler. Sonra bir daha üfürül-düğünde, İlk olarak ben dirileceğim. Mû-sâ'nın Arş'a yapışmış olduğunu göreceğim. Tûr'un sarsıntısıyla mı bayıldığını, yoksa benden önce mi dirildiğİni anlayıp kestireme-yeceğim. Ben, hiç kimsenin Yunus bin Met-tâ'dan daha üstün olduğunu da söyliye-mem'." |Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.j

8328- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:) "Hiçbir kul için: 'Ben, Yunus bin Met-tâ'dan daha üstünüm' demesi yakışık almaz."

buyurmuş ve Yunus'u babası Mettâ'ya nisbel etmiştir. [Buhârî, Müslim ve Ebû Davud.J

8329-   O (Ebû Dâvud), Abdullah bin Ca'fer'den:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

'Hiçbir peygamberin: 'Ben Yunus bin Met-îâ'dan daha hayırlıyım' demesi doğru olmaz."

8330-   Buhârî ve Müslim, Ebû Hurey-re'den: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Teâla buyurdu ki: 'Hiçbir kulun, 'Ben, Yunus bin Mettâ'dan daha hayırlıyım' demesi yakışık almaz."

8331- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Davud'a okumak çok kolaylaştırıldı. Hayvanının eğe denme s ini emrederdi; de o, henüz hayvanı eterlenmeden okumayı bitirir­di. Ayrıca o, sadece elinin emeğini yerdi."

| Buhârî.]

8332- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İki kadın vardı. İkisinin de oğulları vardı; kurt gelip birisinin oğlunu kapıp parçaladı. Bi­ri diğerine 'O senin oğlun idi' dedi. Öteki: 'Hayır kurdun parçaladığı benim değil seninki idi' diyerek ihtilâfa düştüler. Davud'a gelip aralarında hükmetmesini istediler. Davud oğu-lun daha yaslı olan kadına ait olduğunu söyle­di. Onun bu hükmüne razı olmadılar gelip Sü­leyman'a başvurdular. Süleyman şöyle dedi: 'Bana bir bıçak getirin de şu çocuğu ikiye bö­leyim yarısını birine diğer yarısını da birine vereyim.' (Gerçek annesi olan) Küçüğü feryat etti: 'Allh sana merhamet etsin, yapma, çocuk onundur!' dedi. Bunun üzerine Süleyman çocu­ğu (esas sahibi olan) küçük kadına verdi."

Ebû Hureyre dedi ki: "Vallahi sikkin (bı­çak) kelimesini ben sadece o gün duydum; çünkü o güne kadar biz bıçağa müdye der­dik." |Buhârî, Müslim ve Nesâî.]

8333- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Eyyub (mucizeli suda) çıplak olarak yı­kanırken, üzerine altından bir sürü çekirge düştü. Eyyub onları toplayıp hemen elbisesine sardı. Bunun üzerine Rabbi şöyle seslendi:

'Seni ben (bunlara) muhtaç olmayacak bir halde kılmadım mı?'

'Evet ya Rabbi, beni bu suretle zengin kıl­dın; fakat benim için senin hayır ve bereketin­den müstağni olmak sözkonusu değildir' de­di." IBuhârîile Nesâî.]

8334- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Meryem ve oğlunun dışında, doğarken şeytanın değmediği hiçbir çocuk yoktur, ağla­ması işte ondandır,"

8335- Diğer rivayet:

Ebû Hureyre dedi ki: "İsterseniz, 'Şüphe­siz ben onu (Meryem'i) ve zürriyeüni kovul­muş şeytandan sana sığındırırım' mealindeki âyeti (Âl-i İmrân, 36) okuyun!"

8336- Diğer rivayet:

"Meryemoğlu Isâ hariç, her doğan çocu­ğa, doğarken şeytan iki yanına parmağıyla dürter. İsâ doğarken ona da dürtmek istedi fa­kat, ona değil (ceninin içinde bulunduğu döl yatağına) hicaba vurdu." [Buhârî ile Müslim.]

8337-  Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Dedi ki:

"Isâ Allah'ın huzuruna durduğu zaman delilini ortaya koyacak. Cenab-ı Hak bunu bizlere şöyle beyan etmiştir:

'Hani Allah Meryemoğlu İsa'ya: 'Seni in­sanlara, Allah'ı bırakıp beni ve annemi ma'bud edinin!' dedin mi diye sormuştu.' (Mâide, 116) Ebû Hureyre, Peygamber sallal-lahu aleyhi ve sellem'den naklen dedi ki: O şu cevabı vermişti:

'Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz'." (Mâide, 116)

8338- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dünyada da âhirette Meryemoğluna (İsa'ya) ben İnsanların en yakınıyım. Onunla benim aramda peygamber yoktur. Peygam­berler kardeştirler. Peygamberler, anneleri ayrı babaları bir kardeştirler, dinleri de bir­dir." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.l

8339- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ömrüm uzarsa İsa ile buluşmak isterim. Şayet ömrüm vefa etmezse, içinizden kim onunla buluşursa ona benden selâm söyle­sin." |Ahmed.|

8340- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Dedi ki: Vallahi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, İsa için 'kırmızı' (açık tenli) demedi. O şöyle dedi: 'Ben rüyamda Beyt-i tavaf ederken siyah düz saçlı esmer bir ada­mı, iki adamın arasında gördüm. Başından su damlıyor ya da su akıyordu.

Dedim ki: 'Kimdir bu adam?'

'Meryemoğlu İsa'dır' dediler. Sonra ona bakmak için ilerledim. Bir de baktım ki iri ya­rı, sağ gözü üzüm tanesi gibi dışa çıkıp patla­mış kırmızı bir adamla karşılaştım; 'Kimdir o?' diye sorunca, 'Deccal'dir' dediler, insan­lar içinde ona en çok benzeyen kişi Ibn Ka­tan'dır'."

8341- Diğer rivayet:

"Isâ, Mtisâ ve İbrahim Aleyhİmüsselâm' ı gördüm. Isâ kırmızı (açık tenli), kıvırcık saçlı ve geniş göğüslü idî. Mûsâ, karayağtz, iri ya­rı, düz saçlı, sanki Sudan erkeklerine benzi­yordu."

[Buhârî, Müslim ve Muvattâ.]

8342- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Isrâ gecesi Mûsâ ile karşılaştım" (dedi ve) onu şöyle ahlattı:

"Bir adamla karşılaştım, baktım ki Şenua kabilesi erkeklerinden karayağız, umnboylu, balık etli ve düz saçlı bir adamı andırıyor. (Sonra) îsayı gördüm" (dedi ve onu) şöyle anlattı: "Orta yapılı kızıla çalar renkte, ha­mamdan yeni çıkmış bir hali vardı, ibrahim'i de gördüm, çocuklarının içinde ona en çok benzeyen benim."

8343- Diğer rivayet:

"Baktım ki Meryemoğlu Isâ ayakta namaz kılıyor. İnsanlar içinde ona en çok benzeyen Urve İbn Mes'ûd esSekafî"dir."

[Tİrmizî, Buhârîve MUslim.|

8344- O ikisi (Buhârî ve Müslim), İbn Ab-bâs'dan:

"Mûsâ, uzun boylu sanki Şenua erkekleri­ni andıran bir kişi idi."

8345- Ebû'd-Derdâ' radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, Davud'u ashabı (ümmeti) arasın­dan aldı, fitneye kapılmadılar ve yollarını de­ğiştirmediler. Mesih'in ümmeti ise, onun sün­net ve hidayeti üzere ikiyüz sene kaldılar (son­ra değişildiler)

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de.]

8346- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir kimsenin ben Zekeriyaoğlu Yahya'dan daha hayırlıyım, demesi yakışık almaz. Onların hiçbir hatası yoktu." (Sanırım şöyle dedi:) ''Amelleri de hiçbir zaman kötü

değildi." |Bezzâr.|

8347- EBû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

" Ademoğullarından herkes Allah'a işledi­ği bir günahla kavuşacaktır. Allah da. isterse ona azap edecek, isterse bağışlayacaktır. Ze.-keriya oğlu Yalıya müstesna. Çünkü o, seyyid, iffetli ve salihlerden bir nebidir" Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sonra yere eğilip bir çöp aldı ve şöyle dedi: "Belki bu çöp ka­dar hatası vardır."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin birsenedle.|

8348- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: Bir adam dedi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Âdem bir peygam­ber miydi?"

"Evet."

"Peki Nuh'la onun arasında kaç sene var­dır?"

"On asır."

"Nuh'la İbrahim arasında?"

"On asır."

"Ey Allah'ın Resulü! Peygamberlerin sa­yısı ne kadardır?"

"Üçyüzonüç" buyurdu.

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]

8349- Enes radiyallahu anh dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Peygamberler kabirlerinde diridirler; namaz kılarlar." [Ebû Ya'lâ ve Bezzâr.J

8350- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hızır'a Hızır denilmesinin sebebi şudur: O otsuz, kuru bir yere oturdu. O otsuz yer Hı­zır'ın arkasından hemen yeşilleniverdi."

|Buhârî ve Tirmizî.}

8351- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in nezdinde Hâlid bin Sinan'dan söz edildi; şöy­le buyurdu: 'O, kavminin kaybettiği bir pey­gamberdir' ." |Bezzâr.|

8352- Taberânî, Mu' cemu'l-Kebîr'de ley-yin bir senedle:

"Hâlid bin Sinan'ın kızı geldi; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem oturması için elbi­sesini yere serdi."

Hadisin devamını (yukarıdaki gibi) zikretti.

8353- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Peygamberler arasında (hayır ve üstün­lük açısından) tercih yapmayın!" [Ebu Dâvud.]

 
8314- Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 197).

8315- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 198).

8316- Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat'ta iki isnâd ile tahrîc etti. Bunlardan birinin râvilerinden el-Hüseyin b. ebi's-Serî zayıftır. Diğer senedde adı geçen Ravh b. Eslem kezâ zayıftır. Her ikisi de buna karşılık İbn Hibbân'a göre güvenilir kimselerdendir (Mecma‘ VIII, 199).

8317- Bu hadisin râvilerinden Mûsâ b. Ya'k‍b ez-Zemaî ihtilâflıdır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 200).

8318- Bu hadisi Müslim (fadâil 150 ş. 1839) ve Ebû Dâvud (4672), el-Muhtâr b. Fülfül an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8319- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 19, IV, 123; tefsîr Yûsuf 1, V, 216), Abdussamed an Abdirrahman b. Abdillah b. Dînâr an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8320- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 9/3, IV, 113-b), Abdullah b. Muh. an Abdirrezzâk an Ma'mer an Eyyûb ve Kesîr b. Kesîr b. el-Muttalib b. e. Vedâ'a an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

8321- Bu rivayeti Buhârî (enbiyâ 9/4, IV, 1167), Abdullah b. Muh. an Abdilmelik b. Amr an İbr. b. Nâfi' an Kesîr b. Kesîr an Saîd b. Cübeyr senedi ile tahrîc etti.

8322- Heysemi'ye göre her ikisinin de râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 201).

8323- Râvilerinden Mübârek b. Fadâle zayıftır (Mecma‘ VIII, 202).

8324- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 31/1, IV, 130), Müslim (fadâil 157, s. 1842) ve Nesâî (cenâiz 121, IV, 118-9), Abdürrezzâk an Ma'mer an İbn Tâvus an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8325- Râvileri Heysemi'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 205).

8326- Râvilerinden el-Mes'ûdî güvenilir olmakla birlikte âhir-i ömründe hıfzı bozulmuştur. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 204).

8327- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 35/3, IV, 132-3), Müslim (fadâil 159, s. 1843-4), Ebû Dâvud (4671) ve Tirmizî (3245), (ayrı ayrı) Ebû Seleme ve'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir.

8328- Bu hadisi Buhârî enbiyâ 35/3, IV, 132; tefsîr En'âm 4/1, V, 193), Müslim (fadâil 167, s. 1846) ve Ebû Dâvud (4669), Şu'be an Katâde an Ebî'l-Âliye an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8329- Bu hadisi Ebû Dâvud (4670), Abdülazîz b. Yahyâ an Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an İsm. b. e. Hakîm ani'l-Kâsım b. Muh. an Abdillah b. Ca'fer senedi ile tahrîc etti.

8330- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 35/4, IV, 133; tefsîr Nisâ 26/2, V, 185; tefsîr En'âm 4/2, V, 193) ve Müslim (fadâil 166, s. 1846), Atâ b. Yesâr ve Humeyd b. Abdirrahman (ayrı ayrı) an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8331- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 37/1, IV, 133; tefsîr İsrâ 6, V, 227), Abdürrezzâk an Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

8332- Bu hadisi Buhârî (farâid 30, VIII, 12), Müslim (akdiye 20, s. 1344-5) ve Nesâ (kudât 14, VIII, 235), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8333- Bu hadisi Buhârî (gasl 20/3, I, 74; enbiyâ 20, IV, 124; tevhîd 35/2, VIII, 197) ve Nesâî (gusl 7/4, I, 200-1), (ayrı ayrı) Atâ b. Yesâr ve Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8334-8335- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 44, IV, 138; tefsîr Âl-i İmrân 2, V, 166) ve Müslim (fadâil 146-8, s. 1838), ayrı ayrı Saîd b. el-Müseyyeb ve Ebû Yûnus an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8336- Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 11, IV, 94), Ebû'l-Yemân an Şuayb an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

8337- Bu hadisi Tirmizî (3062), İbn e. Ömer an Süfyân an Amr b. Dînâr an Tâvus an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

8338- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 48, IV, 141-2) ve Müslim (fadâil 143-5, s. 1837), ayrı ayrı Ebû Seleme, Hemmâm ve Abdurrahman b. e. Amre an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8339- Bu hadisi Ahmed (II, 298), Yezîd b. Hârûn an Şu'be an Muh. b. Ziyâd an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 205).

8340-8341- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 102-3; enbiyâ 48, IV, 141) ve Müslim (îmân 275-7, s. 156), Sâlim b. Abdillah b. Ömer ve Mücâhid an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8342-8343- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 24/1, IV, 125; 48, IV, 140-1) ve Müslim (imân 278, s. 156-7), Ebû Seleme ve Saîd b. el-Müseyyeb (ayrı ayrı) an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızların ilki Buhârî'ye ikincisi ise Müslim'e aittir.

8344- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 24/2, IV, 125) ve Müslim (îmân 268-9, s. 152), Ebû'l-Âliye an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8345- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 207).

8346- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 209).

8347- Râvilerinden Haccâc b. Sül. er-Ruaynî ihtilâflı bir râvidir. Diğerleri ise güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 209).

8348- Güvenilir bir râvi olan Ah. b. Huleyd el-Halebî dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 210).

8349- Ebû Ya'lâ'nın râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 211).

8350- bu hadisi Buhârî (enbiyâ 27, IV, 129) ve Tirmizî (3151), Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8351-8352- Râvilerinden Kays b. er-Rebî' ihtilâflıdır (Mecma‘ VIII, 214).

8353- Bu hadisi Buârî (diyât 32, VIII, 47) ve Ebû Dâvud (4668), Amr b. Yahyâ an ebîhî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.




Konu Başlığı: Ynt: Bazı Peygamberler ve menkıbeleri
Gönderen: Mehmed. üzerinde 12 Temmuz 2019, 11:58:27
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Bazı Peygamberler ve menkıbeleri
Gönderen: Züleyha üzerinde 12 Temmuz 2019, 12:08:42
Allah razı olsun selam ve dua ile...