Konu Başlığı: ALLAH Resûlünün verdiği gayb haberleri Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 21:23:26 ALLAH RESULÜ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'İN VERDİĞİ GAYB HABERLERİNDEN 8450- Câbir bin Semure radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kisrâ ölünce, artık ondan sonra Kisrâ gelmeyecek. Kayser öldüğü zaman, artık ondan sonra da Kayser olmayacak. Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, onların hazinelerini sizler ALLAH yolunda harcayacaksınız." [Buhârî ve Müslim.] 8451- Adiyy bin Hatim radiyallahu anh'dan: "Ben ALLAH Resulünün sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında otururken, bir adam gelip fakirliğinden yakındı, sonra başka bir adam geldi ve eşkıyalıktan (yol kesmekten) yakındı. Sonrat bana dedi ki: 'Ey Adiyy! Hire şehrini gördün mü?' 'Hayır görmedim. Fakat duydum' dedim. 'Eğer ömrün olursa, ALLAH'tan başka hiç kimseden korkmadan bir kadın kalkıp (devesi ile) Hire'den Kâ'be'yi tavaf etmeye gidecektir.' Kendi kendime dedinvki: 'Memleketi kasıp kavuran Tayy eşkıyalarının zulmü ne olacak ben nereden göreceğim?' (Sözlerine devamla:) 'Yaşarsan Kisrâ bin Hürmüz'ün hazinelerini göreceksin' buyurdu. 'Kisrâ bin Hürmüz mü?' 'Evet, Kisrâ bin Hürmüz. Yaşarsan, kişi avuç dolusu gümüş ve ahunla çıkacak da (zekâtım kabul edecek kimseyi bulamıyacak. Kıyamet gününde biriniz ALLAH'ın huzuruna çı-' kaçak, ALLAH ile kendi arasında hiçbir tercüman bulunmayacak. ALLAH, mutlaka ona diyecek ki: 'Sana emirlerimi tebliğ edecek peygamber göndermedim mi?' O da: 'Gönderdin ya RabbV diyecek. 'Sana mal verip lütuf ve ihsanda bulunmadım mı?' 'Evet' diyecek, sağına bakacak yalnız cehennemi görecek, soluna bakacak yalnız cehennemi görecektir.' ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu da duydum: 'Yarım hurma ile bile olsa cehennemden korunun! Yarım hurma bulamayan bari hoş ve güzel söz söylesin.' Adiyy dedi ki: "(Dedikleri çıktı) ALLAH'tan başka hiç kimseden korkmayarak bir kadının tek başına Kâ'be'yi tavaf etmeye gittiğini gördüm. Kisrâ'nın hazinelerini fethedip onları elde edenler arasında bizzat ben de bulundum. Eğer siz uzun yaşarsanız sallallahu aleyhi ve sellem'in: 'Kişi avuç dolusu gümüş ve altınla çıktığı halde, zekât verecek kimseyi bulamayan insanlar göreceksiniz' sözlerinin tahakkuk ettiğini göreceksiniz." [Buhârî.| 8452- Sevbân radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Yer bana dürüldü, yeryüzünün doğusunu ve batısını da gördüm, Ümmetim bana dürüle-rek gösterilen yerlerin hepsine hakim olacaktır. Altın ve gümüş hazineleri bana verildi. Ben Rabbimden ümmetimi (genel bir) kıtlıkla helak etmemesini ve onlara kendilerinden bir düşman musallat edip de köklerini kazımamasını diledim. Rabbim bana söyle karşılık verdi: 'Ey Muhammedi Ben bir şeye hükmettim mi bundan artık dönülmez. Ben ümmetinin genel bir kıtlıkla helak olmayacağı sözünü sana verdim. Onlara kendi nefislerinden başka köklerini kazıyacak bir düşman musallat etmeyeceğime dair de söz verdim. Hatta şayet üzerlerine arzın her tarafından -yahut arzın memleketleri arasındakiler- biraraya gelseler dahi. Tâ ki (ümmetin) birbirlerini helak edip, esir alıncaya kadar.' Ben, ümmetim hakkında saptırıcı liderlerinden korkuyorum. Ümmetim içinde (bir kere) kılıç çekilirse kıyamete kadar artık bir daha indirilmez. Ümmetimden birtakım kabileler, müşriklere katılmadıkça, ümmetimden birtakım kabileler de putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz. Ümmetimin içinde -otuz tane yalancı (peygamber) çıkacaktır. Her biri kendisinin peygamber olduğunu iddia edecektir. Oysa ben peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra peygamber gelmeyecektir. ALLAH'ın emri gelinceye dek, ümmetimden bir taife devamlı olarak hakkın yanında yer alp onu savunacaktır. Onlara muhalefet edenlerin kendilerine bir zararı dokunmayacaktır." [Müslim, Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud. İbnü'l-Medînî der ki: "Onlar (sözkonusu taife) hadis ashabıdır."] 8453- Câbir radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Halınız var mıdır?" "Benim halım nereden olacak ki?" "İlerde sizin halınız olacaktır." ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'İn dediği bu halılar gerçek olmuştur. Ben ona -karısını kastediyor- diyorum ki: "Şu halıyı benden uzaklaştır!" O ise şu cevabı veriyor: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem "İlerde sizin halılarınız olacaktır' buyurmadı mı? Onları İste!'" [Mâlik hariç, altı hadis imamı.] 8454- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "ALLAH bu ümmete her yüzyılın başında, dinini yenileyecek birini gönderecektir." [EbÛ Dâvud. | 8455- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, aramızda ayağa kalkıp o zamandan kıyamete kadar meydana gelecek olan şeyleri anlattı; onu ezberleyen ezberledi, unutan da unuttu. Şu benim arkadaşlarım da onları akıllarında tutmuşlardır. 'Resûlullah'ın haber vermiş olduğu, ancak) unutmuş olduğum o hadiselerden birisi meydana gelince, öyle canlı olarak hatirlayıveriyorum ki bu, tıpkı kişinin gördüğü bir kimsenin yüzünü, o şahıs kaybolunca unuttuğu halde daha sonra onunla tekrar karşılaşınca hemen tamyıvermesi gibidir'." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.] 8456- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "İslâm değirmeni, otuzbeş ya da otuzaltı ya da otuzyedi yıl dönüp duracaktır. Helak olanlar, geçmişte helak olanlar gibi helak olacaktır. Eğer onlar (bu) dini ayakta tutarlarsa (değirmen) yetmiş yıl ayakta kalacaktır." Dedim ki: "Bu yetmiş yıl kalan (37 sene) ile beraber mi yoksa geçen (yıllar da) dahil mi olacaktır?" "Geçen (37) yıllar dahil olacaktır" buyurdu. [Ebû Dâvud] 8457- Sa'd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Umarım, Rablerinin katında, onları (hesapta) yarım gün geri bırakması, ümmetimi aciz bırakmaz." Sa'd'a soruldu: "Yarım gün (dünya zamanı ile) ne kadardır?" "Beşyüz (yü)dır" dedi. |İkisi de Ebû Davud'a ait.] 8458- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Hayber fetholunduğu zaman, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e (yemesi için) zehirli bir koyun hediye edildi. Şöyle buyurdu: 'Burada yahudilerden kimler varsa toplayın, gelsinler.' Derhal toplanıp getirildiler. Şöyle buyurdu: 'Ben size bir şey soracağım, doğru söyleyecek misiniz?' 'Evet ey Ebû'l-Kâsım!' dediler. 'Babanız kimdir?' 'Fülan kimsedir' dediler. 'Yalan söylediniz babanız o değil, falan kimsedir.' 'Doğru söyledin ve isabet buyurdun' dediler. 'Size bir şey sorarsam doğruyu söyleyecek misiniz?' diye sordu. 'Evet, yalan söylersek anlarsın, tıpkı babamız hakkında bilip anladığın gibi.' 'Peki cehennem ehli kimdir?' 'Biz orada biraz kalacağız, sonra siz gelip yerimizi alacaksınız.' 'Susun, vallahi asla biz sizin yerinizi orada almayacağız' buyurdu ve sonra şöyle sordu: 'Size bir şey sorarsam doğru söyliyecek misiniz?' 'Evet.' 'Bu koyuna zehir koydunuz mu?' 'Evet' dediler. 'Sizi bu harekete iten nedir?' 'Davanda eğer yalancı isen, biran evvel senden kurtuluruz, doğru İsen zaten bu (zehir) sana zarar vermez' dedik." [Buharî] 8459- Cabir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir seferden döndü, Medine'ye yaklaşınca, büyük bir rüzgâr esti. Nerdeyse hayvanın üs-tündekini yerle bir edecekti. (Râvi) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu iddia etti:. 'Bu rüzgâr, bir münafığın ölümü için gönderilmiştir.' Medine-'ye vardıklarında gerçekten ileri gelen bir münafığın öldüğünü duydular." 8460- Âsim bin Küleyb, babasından, o da Ensâr'dan bir adamdan: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile bir cenazeye çıktık. Onun mezarın başında mezar kazana şunu tavsiye ettiğini gördüm: 'Ayak tarafından genişlet, baş tarafından genişlet!' (Defnetmekten) dönüşte, bir kadının davetçisİ onu karşıladı ve onu (yemeğe) davet etti; icabet edip gitti. Biz de beraberindeydik. Yemek getirildi. Önce o, elini uzattı, sonra cemaat ellerini uzattılar ve yediler. Babalarımız ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in lokmayı ağzında çiğneyip durduğunun farkına vardılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Bu yemekteki etin sahibinin izni olmadan alındığı anlaşılıyor.' Bunun üzerine (davet sahibi) kadına haber gönderdi; kadm dedi ki: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Koyun satın alması için Bakî mahalline adam gönderdim. Orada koyun bulunamadı. Sonra koyun satın almış olan komşuma haber saldım, aldığın koyunu verdiğin para mukabilin- de bize sat diye. Ancak o komşum da bulunamadı. Sonra karısına haber gönderdim, karısı da bu koyunu bize gönderdi.' Bunun üzerine ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kadına: 'Haydi bu koyunun etini esirlere yedir!"7 [Ebû Dâvud.| 8461- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kadınlarından birisi şöyle dedi: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Sen öldükten sonra hangimiz sana daha çabuk kavuşacağız?' 'Eli en uzun olanınız' buyurdu. Hangisinin eli daha uzundur diye bir çubuk alıp ellerini ölçmeye başladılar. En uzun elli Şevde çıktı. Sonradan anladık ki uzun elden murad, sadaka veren elmiş. Zaten ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve seliem'e hepimizden önce o kavuştu. Sadaka vermeyi de çok severÖi." [Buhârî ile Müslim.] 8462- Diğer rivayet: "Dedi ki: ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Bana içinizde en çabuk kavuşacak olanınız, eli en uzun olanımzdır.' Hangisi daha uzun ellidir diye ellerini ölçmeğe başladılar. İçimizde en uzun elli Zeynep çıktı. Çünkü o, el işi yapar ve kazandığı paradan sadaka verirdi." 8463- Ali radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Mâverâünnehr'den adına el-Hâris denilen bir adam çıkacaktır. (Ordusunun) Önünde Mansûr adında bir adam bulunacaktır. Al-i Muhammed için savaşacak ve onları koruyacaktır. Tıpkı Kureyş'in (bazıları) Muham-med'i himaye ettikleri gibi. Her müslümanın ona yardım etmesi ya da çağrısına icabet etmesi gerekir." [Ebû Dâvud.j 8464- İbn Ebî Kesîr'den: Ebû Sehm şöyle dedi: "Medine'de yanımdan bir kadın geçti, belinden tuttum, sonra salıverdim. Sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insanların biatlarım kabul ederken, yanına vardığımda, şöyle buyurdu: Dün kadının belinden tutan sen değil misin?' 'Evet ey ALLAH'ın Resulü! Bir daha yapmam, ne olur benim de biatimi kabul buyur!' dedim." [Rezîn.] 8465- Enes radiyallahu anh'dan: "Vehb bin Umeyr, Uhud'a kâfir olarak katılmıştı, yaralandı. Öldürülenler arasındaydı. Ensâr'dan biri yanından geçti. Onu tanıdı, kılıcını kamına saplayıp arkasından çıkardı. Sonra onu öylece bıraktı. Gece olup hava soğuyunca adam, kalkıp Mekke'ye gitti ve orada iyileşti. Safvân bin Ümeyye ile Hicir'de buluştu. Safvân'a şöyle dedi: 'Eğer çocuklarım ve borcum olmasa Muhammed'i ilk Öldürecek ben olurdum.' Safvân şöyle dedi: 'Çocuklarına ben bakacağım, borcunu da ben ödeyeceğim.' Ondan bu taahhüdü aldıktan sonra yola çıktı, kılıcını zehirledi, doğru Medine'ye vardı. Oraya gelince, Ömer onu gördü ve paniğe kapıldı. Derhal Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabına şöyle dedi: 'Ben Vehb'i . gördüm. Onun gelişi beni endişelendirdi. Çünkü o, hain bir adamdır. Onu Peygamberinize götürüp gösterin!' Onu alıp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e götürdüler. Vehb, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i görünce şöyle dedi: 'Ey Muhammed! İyi sabahlar!' ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: 'ALLAH, onun yerine bize daha güzel bir şey ihsan etmiştir' cevabını verdi. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi: 'Buraya neden geldin?' 'Esirlerinize fidye vermek için geldim' deyince, 'Peki kılıcın sende ne işi var?' diye sordu. "Biz bu kılıcı taşıdık da ne oldu? Bedir günü bize bir faydası oldu mu, sizin elinizden bizi kurtarabildi mi?' 'Safvân'aHİcir'in yanında ne dedin? 'Çocuklarım ve borcum olmasaydı gider Muhammed'i bizzat kendi elimle öldürürüm' dedin değil mi?' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böylece ona bu suikast niyetini bildirince, Vehb apışıp kaldı ve kendisini şöyle demekten alamadı: 'Nasıl dedin? Bir daha söyle.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sözünü tekrarladı. Ondan sonra Vehb şöyle söyledi: 'Sen bize yer ehlinin haberini söylüyordun da seni yalanlıyorduk. Şimdi sema ehlinin haberini bildiriyorsun, şehadet ederim ki ALLAH'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Sen de Allah'ın Resulüsün. Ey ALLAH'ın Resulü, bana sarığını ver!' ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona sarığını verdi. Sonra Mekke'ye dönmek üzere yola çıktı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: '(Medine'ye) geldiği zaman, ondan domuzdan daha çok nefret ediyordum, dönüp giderken ise, onu oğlumdan daha çok sever oldum'." [Taberanî, Mu'cemu'l-Kebir'de] 8466- Ebû Humeyd es-Sâidî radiyallahu anh'dan: "Yürüdük, nihayet Tebûk'a vardık, ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Bu gece size şiddetli bir rüzgâr esecektir, bu esnada kimse yerinden kalkmasın, develeri olanlar da onları iyi bağlasınlar.' Hakikaten şiddetli bir rüzgâr esti, bir adam da dinlemeyip yerinden kalktı. Rüzgâr da onu alıp Tayy dağlarına savurup attı." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvııd daha uzun bir metinle] 8467- Abdullah bin Amr el-Huzâî, babasından, dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem beni çağırdı. Fetihten sonra İdi. (Kureyş arasında) taksim etmesi için Ebû Süfyan'a verilmek üzere, biraz mal ile beni Mekke'ye göndermek istedi ve şöyle buyurdu: 'Kendine bir arkadaş ara!' Amr bin Ümeyye ed-Damrî gelip beni buldu ve şöyle dedi: 'Duyduğuma göre Mekke'ye gitmek istiyormuşsun ve kendine bir arkadaş anyor-muşsun.' 'Evet.' 'Ben sana arkadaş olurum' deyince, doğru Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vanp arkadaş bulduğumu söyledim. Bunun üzerine kim olduğunu sordu. Ben de ona: 'Amr bin Ümeyye' dedim. Şöyle buyurdu: 'Onun kavminin beldesine varıp indiğinde ondan sakın! Çünkü şu sözü söyleyen söylemiştir: Anne ve babanın ilk çocuğu olan kardeşinden (bile) emin olma!' Nihayet onunla beraber yola çıkıp Eb-vâ'ya geldiğimizde şöyle dedi: 'Benim kavmimle biraz işim var. Beni burada biraz bekler misin?' 'Haydi doğru git, işini gör! dedim. Arkasını dönüp gidince. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sözünü hatırladım ve deveme bindiğim gibi dehleyip süratle yola koyuldum. Baktım ki (Amr) kavminden bir grupla Esafir mevkiinde benim önümü kesmeye yelteniyor. Ben de devemi dehledim, onları orada bırakıp geçip gittim. Daha sonra o, bana yetişti ve şöyle dedi: 'Sana kavmimle bir işim var dememiş miydim?' 'Evet' dedim (yüzüne vurmadım). Sonra beraber yola devam ettik. Mekke'ye varınca, Ebû Süfyan'a emanet malları teslim ettim." [Ebû Dâvud.| 8450- Bu hadisi Buhârî (fardu'l-humus 8/3, IV, 50; menâkıb 25, IV, 182; eymân 3/1, IV, 218) ve Müslim (fiten 77, s. 2237), Abdülmelik b. Umeyr an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 8451- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 175-6), Muh. b. el-Hakem ani'n-Nadr an İsrâîl an Sa'd et-Tâ'î an Muhill b. Halîfe an Adî senedi ile tahrîc etti. 8452- Bu hadisi Müslim (fiten 19, s. 2215), Tirmizî (2176) ve Ebû Dâvud (4252), Ebû Kılâbe an Ebî Esmâ an Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 8453- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 184; nikâh 62, VI, 140), Müslim (libâs 39-40, s. 1650), Ebû Süfyân b. Uyeyne an Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 8454- Bu hadisi Ebû Dâvud (4291), Sül. b. Dâvud el-Mihrî an İbn Vehb an Saîd b. e. Eyyûb an Şerâhîl b. Yezîd el-Meâfirî an Ebî Alkame an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti. 8455- Bu hadisi Buhârî (kader 4/4, VII, 211-2), Müslim (fiten 23, s. 2217) ve Ebû Dâvud (4240), el-A'meş an Ebî Vâil an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir. 8456- Bu hadisi Ebû Dâvud (4254), Muh. b. Sül. el-Enbârî an Abdirrahman an Süfyân an Mansûr an Rib'î b. Hirâş ani'l-Berâ b. Nâciye an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti. 8457- Bu hadisi Ebû Dâvud (4350), Amr b. Osmân an Ebî'l-Muğîre an Safvan an Şurayh b. Ubeyd an Sa'd senedi ile tahrîc etti. 8458- Bu hadisi Buhârî (cizye 7, IV, 66), Abdullah b. Yûsuf ani'l-Leys an Saîd an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti. 8459- Bu hadisi Müslim (sıfâtu'l-münâfikîn 15, s. 2145), Ebû Kureyb an Hafs b. Gıyâs ani'l-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir senedi ile tahrîc etti. 8460- Bu hadisi Ebû Dâvud (3332), Muh. b. el-Alâ an İbn İdrîs an Âsım b. Kuleyb an ebîhî an raculin mine'l-Ensâr senedi ile tahrîc etti. 8461-8462- Bu hadisi Buhârî (zekât 11/2, II, 115, ilk lafız buraya ait) ve Nesâî (zekât 59, V, 66-7), eş-Şa'bî an Mesrk an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (fadâilu's-sahâbe 101, s. 1907), ikinci lafzı Mahmûd b. Gaylân ani'l-Fadl b. Mûsâ an Talha b. Yahyâ b. Talha an Âişe binti Talha an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 8463- Bu hadisi Ebû Dâvud (4290), Hârun b. el-Muğîre an Amr b. e. Kays an Mutarrif b. Tarîf an Ebî'l-Hasan an Hilâl b. Amr an Alî senedi ile tahrîc etti. 8464- Bu hadisi Ahmed (V, 294), Kays b. e. Hâzım an Ebî Şühm asl-ı senedi ile tahrîc etti. 8465- Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 287). 8466- Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Medîne 3, II, 221; mağâzî 81/2, V, 135-6; menâkıbu'l-Ensâr 7/2, IV, 224; zekât 54/1, II, 132, tamamı), Müslim (fadâil 11, s. 1785-6) ve Ebû Dâvud (3079), Amr b. Yahyâ an Abbâs b. Sehl b. Sa'd an Ebî Humeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 8467- Bu hadisi Ebû Dâvud (4861), İbn Fâris an Nûh b. Yezîd b. Seyyâr an İbr. b. Sa'd an İbn İshâk an ësâ b. Ma'mer an Abdillah b. Amr b. el-Fağvâ' an ebîhî senedi ile tahrîc etti. Konu Başlığı: Ynt: Allah Resûlünün verdiği gayb haberleri Gönderen: Mehmed. üzerinde 12 Temmuz 2019, 11:59:34 Esselamü aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Allah Resûlünün verdiği gayb haberleri Gönderen: Züleyha üzerinde 12 Temmuz 2019, 12:08:01 Rabbim ilmimizle yasatsın inşallah amin...
|