๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 21:23:26



Konu Başlığı: ALLAH Resûlünün verdiği gayb haberleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 21:23:26
ALLAH RESULÜ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'İN VERDİĞİ GAYB HABERLERİNDEN


8450- Câbir bin Semure radiyallahu anh'­dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kisrâ ölünce, artık ondan sonra Kisrâ gelmeyecek. Kayser öldüğü zaman, artık on­dan sonra da Kayser olmayacak. Nefsim kud­ret elinde olana yemin ederim ki, onların ha­zinelerini sizler ALLAH yolunda harcayacaksı­nız." [Buhârî ve Müslim.]

8451- Adiyy bin Hatim radiyallahu anh'­dan:

"Ben ALLAH Resulünün sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında otururken, bir adam gelip fakirliğinden yakındı, sonra başka bir adam geldi ve eşkıyalıktan (yol kesmekten) yakın­dı. Sonrat bana dedi ki: 'Ey Adiyy! Hire şehri­ni gördün mü?'

'Hayır görmedim. Fakat duydum' dedim.

'Eğer ömrün olursa, ALLAH'tan başka hiç kimseden korkmadan bir kadın kalkıp (devesi ile) Hire'den Kâ'be'yi tavaf etmeye gidecek­tir.' Kendi kendime dedinvki: 'Memleketi ka­sıp kavuran Tayy eşkıyalarının zulmü ne ola­cak ben nereden göreceğim?'

(Sözlerine devamla:) 'Yaşarsan Kisrâ bin Hürmüz'ün hazinelerini göreceksin' buyurdu.

'Kisrâ bin Hürmüz mü?'

'Evet, Kisrâ bin Hürmüz. Yaşarsan, kişi avuç dolusu gümüş ve ahunla çıkacak da (ze­kâtım kabul edecek kimseyi bulamıyacak. Kı­yamet gününde biriniz ALLAH'ın huzuruna çı-'

kaçak, ALLAH ile kendi arasında hiçbir tercü­man bulunmayacak. ALLAH, mutlaka ona diye­cek ki: 'Sana emirlerimi tebliğ edecek pey­gamber göndermedim mi?'

O da: 'Gönderdin ya RabbV diyecek.

'Sana mal verip lütuf ve ihsanda bulun­madım mı?'

'Evet' diyecek, sağına bakacak yalnız ce­hennemi görecek, soluna bakacak yalnız ce­hennemi görecektir.'

ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu da duydum: 'Ya­rım hurma ile bile olsa cehennemden koru­nun! Yarım hurma bulamayan bari hoş ve gü­zel söz söylesin.'

Adiyy dedi ki: "(Dedikleri çıktı) ALLAH'tan başka hiç kimseden korkmayarak bir kadının tek başına Kâ'be'yi tavaf etmeye gittiğini gördüm. Kisrâ'nın hazinelerini fethedip onla­rı elde edenler arasında bizzat ben de bulun­dum. Eğer siz uzun yaşarsanız sallallahu aley­hi ve sellem'in: 'Kişi avuç dolusu gümüş ve altınla çıktığı halde, zekât verecek kimseyi bu­lamayan insanlar göreceksiniz' sözlerinin ta­hakkuk ettiğini göreceksiniz." [Buhârî.|

8452- Sevbân radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yer bana dürüldü, yeryüzünün doğusunu ve batısını da gördüm, Ümmetim bana dürüle-rek gösterilen yerlerin hepsine hakim olacak­tır. Altın ve gümüş hazineleri bana verildi. Ben Rabbimden ümmetimi (genel bir) kıtlıkla helak etmemesini ve onlara kendilerinden bir düş­man musallat edip de köklerini kazımamasını diledim. Rabbim bana söyle karşılık verdi:

'Ey Muhammedi Ben bir şeye hükmettim mi bundan artık dönülmez. Ben ümmetinin genel bir kıtlıkla helak olmayacağı sözünü sa­na verdim. Onlara kendi nefislerinden başka köklerini kazıyacak bir düşman musallat et­meyeceğime dair de söz verdim. Hatta şayet

üzerlerine arzın her tarafından -yahut arzın memleketleri arasındakiler- biraraya gelse­ler dahi. Tâ ki (ümmetin) birbirlerini helak edip, esir alıncaya kadar.'

Ben, ümmetim hakkında saptırıcı liderle­rinden korkuyorum. Ümmetim içinde (bir ke­re) kılıç çekilirse kıyamete kadar artık bir da­ha indirilmez.

Ümmetimden birtakım kabileler, müşrikle­re katılmadıkça, ümmetimden birtakım kabi­leler de putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz. Ümmetimin içinde -otuz tane yalancı (pey­gamber) çıkacaktır. Her biri kendisinin pey­gamber olduğunu iddia edecektir. Oysa ben peygamberlerin sonuncusuyum. Benden son­ra peygamber gelmeyecektir. ALLAH'ın emri gelinceye dek, ümmetimden bir taife devamlı olarak hakkın yanında yer alp onu savuna­caktır. Onlara muhalefet edenlerin kendileri­ne bir zararı dokunmayacaktır."

[Müslim, Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud. İbnü'l-Medînî der ki: "Onlar (sözkonusu taife) hadis ashabıdır."]

8453- Câbir radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Halınız var mıdır?"

"Benim halım nereden olacak ki?"

"İlerde sizin halınız olacaktır." ALLAH Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem'İn dediği bu halılar gerçek olmuştur. Ben ona -karısını kastediyor- diyorum ki: "Şu halıyı benden uzaklaştır!" O ise şu cevabı veriyor:

"ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem "İlerde sizin halılarınız olacaktır' buyurmadı mı? Onları İste!'" [Mâlik hariç, altı hadis imamı.]

8454- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"ALLAH bu ümmete her yüzyılın başında, dinini yenileyecek birini gönderecektir."

[EbÛ Dâvud. |

8455- Huzeyfe radiyallahu anh'dan:

"ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, aramızda ayağa kalkıp o zamandan kıyamete kadar meydana gelecek olan şeyleri anlattı; onu ezberleyen ezberledi, unutan da unuttu. Şu benim arkadaşlarım da onları akıllarında tutmuşlardır. 'Resûlullah'ın haber vermiş ol­duğu, ancak) unutmuş olduğum o hadiseler­den birisi meydana gelince, öyle canlı olarak hatirlayıveriyorum ki bu, tıpkı kişinin gördü­ğü bir kimsenin yüzünü, o şahıs kaybolunca unuttuğu halde daha sonra onunla tekrar kar­şılaşınca hemen tamyıvermesi gibidir'."

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.]

8456- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İslâm değirmeni, otuzbeş ya da otuzaltı ya da otuzyedi yıl dönüp duracaktır. Helak olanlar, geçmişte helak olanlar gibi helak ola­caktır. Eğer onlar (bu) dini ayakta tutarlarsa (değirmen) yetmiş yıl ayakta kalacaktır."

Dedim ki: "Bu yetmiş yıl kalan (37 sene) ile beraber mi yoksa geçen (yıllar da) dahil mi olacaktır?"

"Geçen (37) yıllar dahil olacaktır" bu­yurdu. [Ebû Dâvud]

8457- Sa'd radiyallahu anh'dan:

(ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Umarım, Rablerinin katında, onları (he­sapta) yarım gün geri bırakması, ümmetimi aciz bırakmaz." Sa'd'a soruldu:

"Yarım gün (dünya zamanı ile) ne kadar­dır?"

"Beşyüz (yü)dır" dedi.

|İkisi de Ebû Davud'a ait.]

8458- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Hayber fetholunduğu zaman, Peygamber

sallallahu aleyhi ve sellem'e (yemesi için) ze­hirli bir koyun hediye edildi. Şöyle buyurdu:

'Burada yahudilerden kimler varsa topla­yın, gelsinler.' Derhal toplanıp getirildiler. Şöyle buyurdu:

'Ben size bir şey soracağım, doğru söyle­yecek misiniz?'

'Evet ey Ebû'l-Kâsım!' dediler.

'Babanız kimdir?'

'Fülan kimsedir' dediler.

'Yalan söylediniz babanız o değil, falan kimsedir.'

'Doğru söyledin ve isabet buyurdun' de­diler.

'Size bir şey sorarsam doğruyu söyleyecek misiniz?' diye sordu.

'Evet, yalan söylersek anlarsın, tıpkı ba­bamız hakkında bilip anladığın gibi.'

'Peki cehennem ehli kimdir?'

'Biz orada biraz kalacağız, sonra siz gelip yerimizi alacaksınız.'

'Susun, vallahi asla biz sizin yerinizi orada almayacağız' buyurdu ve sonra şöyle sordu:

'Size bir şey sorarsam doğru söyliyecek misiniz?'

'Evet.'

'Bu koyuna zehir koydunuz mu?'

'Evet' dediler.

'Sizi bu harekete iten nedir?'

'Davanda eğer yalancı isen, biran evvel senden kurtuluruz, doğru İsen zaten bu (zehir) sana zarar vermez' dedik." [Buharî]

8459- Cabir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir seferden döndü, Medine'ye yaklaşınca, büyük bir rüzgâr esti. Nerdeyse hayvanın üs-tündekini yerle bir edecekti. (Râvi) Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyur­duğunu iddia etti:. 'Bu rüzgâr, bir münafığın ölümü için gönderilmiştir.' Medine-'ye vardık­larında gerçekten ileri gelen bir münafığın öl­düğünü duydular."

8460- Âsim bin Küleyb, babasından, o da Ensâr'dan bir adamdan:

"ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile bir cenazeye çıktık. Onun mezarın başında mezar kazana şunu tavsiye ettiğini gördüm: 'Ayak tarafından genişlet, baş tarafından ge­nişlet!' (Defnetmekten) dönüşte, bir kadının davetçisİ onu karşıladı ve onu (yemeğe) davet etti; icabet edip gitti. Biz de beraberindeydik. Yemek getirildi. Önce o, elini uzattı, sonra ce­maat ellerini uzattılar ve yediler. Babalarımız ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in lokmayı ağzında çiğneyip durduğunun farkı­na vardılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

'Bu yemekteki etin sahibinin izni olmadan alındığı anlaşılıyor.'

Bunun üzerine (davet sahibi) kadına haber gönderdi; kadm dedi ki: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Koyun satın alması için Bakî mahalline adam gönderdim. Orada koyun bulunamadı. Sonra koyun satın almış olan komşuma haber sal­dım, aldığın koyunu verdiğin para mukabilin-

de bize sat diye. Ancak o komşum da buluna­madı. Sonra karısına haber gönderdim, karısı da bu koyunu bize gönderdi.' Bunun üzerine ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kadı­na: 'Haydi bu koyunun etini esirlere yedir!"7 [Ebû Dâvud.|

8461- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kadınlarından birisi şöyle dedi:

'Ey ALLAH'ın Resulü! Sen öldükten sonra hangimiz sana daha çabuk kavuşacağız?'

'Eli en uzun olanınız' buyurdu.

Hangisinin eli daha uzundur diye bir çu­buk alıp ellerini ölçmeye başladılar. En uzun elli Şevde çıktı.

Sonradan anladık ki uzun elden murad, sadaka veren elmiş. Zaten ALLAH Resulü sal­lallahu aleyhi ve seliem'e hepimizden önce o kavuştu. Sadaka vermeyi de çok severÖi."

[Buhârî ile Müslim.]

8462- Diğer rivayet:

"Dedi ki: ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'Bana içinizde en çabuk kavuşacak olanı­nız, eli en uzun olanımzdır.'

Hangisi daha uzun ellidir diye ellerini ölç­meğe başladılar. İçimizde en uzun elli Zeynep çıktı. Çünkü o, el işi yapar ve kazandığı para­dan sadaka verirdi."

8463- Ali radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mâverâünnehr'den adına el-Hâris deni­len bir adam çıkacaktır. (Ordusunun) Önünde Mansûr adında bir adam bulunacaktır. Al-i Muhammed için savaşacak ve onları koruya­caktır. Tıpkı Kureyş'in (bazıları) Muham-med'i himaye ettikleri gibi. Her müslümanın ona yardım etmesi ya da çağrısına icabet et­mesi gerekir." [Ebû Dâvud.j

8464- İbn Ebî Kesîr'den: Ebû Sehm şöyle dedi:

"Medine'de yanımdan bir kadın geçti, be­linden tuttum, sonra salıverdim. Sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insan­ların biatlarım kabul ederken, yanına vardı­ğımda, şöyle buyurdu: Dün kadının belinden tutan sen değil misin?'

'Evet ey ALLAH'ın Resulü! Bir daha yap­mam, ne olur benim de biatimi kabul buyur!' dedim." [Rezîn.]

8465- Enes radiyallahu anh'dan:

"Vehb bin Umeyr, Uhud'a kâfir olarak ka­tılmıştı, yaralandı. Öldürülenler arasındaydı. Ensâr'dan biri yanından geçti. Onu tanıdı, kı­lıcını kamına saplayıp arkasından çıkardı. Sonra onu öylece bıraktı. Gece olup hava so­ğuyunca adam, kalkıp Mekke'ye gitti ve ora­da iyileşti. Safvân bin Ümeyye ile Hicir'de buluştu.

Safvân'a şöyle dedi: 'Eğer çocuklarım ve borcum olmasa Muhammed'i ilk Öldürecek ben olurdum.' Safvân şöyle dedi:

'Çocuklarına ben bakacağım, borcunu da ben ödeyeceğim.'

Ondan bu taahhüdü aldıktan sonra yola çıktı, kılıcını zehirledi, doğru Medine'ye var­dı. Oraya gelince, Ömer onu gördü ve paniğe kapıldı. Derhal Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabına şöyle dedi: 'Ben Vehb'i . gördüm. Onun gelişi beni endişelendirdi. Çünkü o, hain bir adamdır. Onu Peygamberi­nize götürüp gösterin!' Onu alıp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e götürdüler. Vehb, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i görünce şöyle dedi:

'Ey Muhammed! İyi sabahlar!'

ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: 'ALLAH, onun yerine bize daha güzel bir şey ih­san etmiştir' cevabını verdi.

Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem ona şöyle dedi:

'Buraya neden geldin?'

'Esirlerinize fidye vermek için geldim' deyince, 'Peki kılıcın sende ne işi var?' diye sordu.

"Biz bu kılıcı taşıdık da ne oldu? Bedir günü bize bir faydası oldu mu, sizin elinizden bizi kurtarabildi mi?'

'Safvân'aHİcir'in yanında ne dedin? 'Ço­cuklarım ve borcum olmasaydı gider Muham­med'i bizzat kendi elimle öldürürüm' dedin değil mi?' Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem böylece ona bu suikast niyetini bildirince, Vehb apışıp kaldı ve kendisini şöyle demekten alamadı: 'Nasıl dedin? Bir daha söyle.' Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem sözünü tekrarladı. Ondan sonra Vehb şöyle söyledi:

'Sen bize yer ehlinin haberini söylüyor­dun da seni yalanlıyorduk. Şimdi sema ehli­nin haberini bildiriyorsun, şehadet ederim ki ALLAH'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Sen de Al­lah'ın Resulüsün. Ey ALLAH'ın Resulü, bana sarığını ver!'

ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona sarığını verdi. Sonra Mekke'ye dönmek üzere yola çıktı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi:

'(Medine'ye) geldiği zaman, ondan do­muzdan daha çok nefret ediyordum, dönüp giderken ise, onu oğlumdan daha çok sever oldum'." [Taberanî, Mu'cemu'l-Kebir'de]

8466-  Ebû Humeyd es-Sâidî radiyallahu anh'dan:

"Yürüdük, nihayet Tebûk'a vardık, ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yurdu: 'Bu gece size şiddetli bir rüzgâr ese­cektir, bu esnada kimse yerinden kalkmasın, develeri olanlar da onları iyi bağlasınlar.' Hakikaten şiddetli bir rüzgâr esti, bir adam da dinlemeyip yerinden kalktı. Rüzgâr da onu alıp Tayy dağlarına savurup attı." [Buhârî, Müs­lim ve Ebû Dâvııd daha uzun bir metinle]

8467- Abdullah bin Amr el-Huzâî, baba­sından, dedi ki:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem beni çağırdı. Fetihten sonra İdi. (Kureyş ara­sında) taksim etmesi için Ebû Süfyan'a veril­mek üzere, biraz mal ile beni Mekke'ye gön­dermek istedi ve şöyle buyurdu:

'Kendine bir arkadaş ara!' Amr bin Ümeyye ed-Damrî gelip beni buldu ve şöyle dedi: 'Duyduğuma göre Mekke'ye gitmek is­tiyormuşsun ve kendine bir arkadaş anyor-muşsun.'

'Evet.'

'Ben sana arkadaş olurum' deyince, doğru Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vanp arkadaş bulduğumu söyledim. Bunun üzerine kim olduğunu sordu. Ben de ona: 'Amr bin Ümeyye' dedim. Şöyle buyurdu:

'Onun kavminin beldesine varıp indiğinde ondan sakın! Çünkü şu sözü söyleyen söyle­miştir: Anne ve babanın ilk çocuğu olan kar­deşinden (bile) emin olma!'

Nihayet onunla beraber yola çıkıp Eb-vâ'ya geldiğimizde şöyle dedi:

'Benim kavmimle biraz işim var. Beni bu­rada biraz bekler misin?'

'Haydi doğru git, işini gör! dedim. Arka­sını dönüp gidince. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sözünü hatırladım ve de­veme bindiğim gibi dehleyip süratle yola ko­yuldum. Baktım ki (Amr) kavminden bir grupla Esafir mevkiinde benim önümü kes­meye yelteniyor. Ben de devemi dehledim, onları orada bırakıp geçip gittim. Daha sonra o, bana yetişti ve şöyle dedi: 'Sana kavmimle bir işim var dememiş miydim?' 'Evet' dedim (yüzüne vurmadım). Sonra beraber yola de­vam ettik. Mekke'ye varınca, Ebû Süfyan'a emanet malları teslim ettim." [Ebû Dâvud.|


8450- Bu hadisi Buhârî (fardu'l-humus 8/3, IV, 50; menâkıb 25, IV, 182; eymân 3/1, IV, 218) ve Müslim (fiten 77, s. 2237), Abdülmelik b. Umeyr an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8451- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 175-6), Muh. b. el-Hakem ani'n-Nadr an İsrâîl an Sa'd et-Tâ'î an Muhill b. Halîfe an Adî senedi ile tahrîc etti.

8452- Bu hadisi Müslim (fiten 19, s. 2215), Tirmizî (2176) ve Ebû Dâvud (4252), Ebû Kılâbe an Ebî Esmâ an Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8453- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 184; nikâh 62, VI, 140), Müslim (libâs 39-40, s. 1650), Ebû Süfyân b. Uyeyne an Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8454- Bu hadisi Ebû Dâvud (4291), Sül. b. Dâvud el-Mihrî an İbn Vehb an Saîd b. e. Eyyûb an Şerâhîl b. Yezîd el-Meâfirî an Ebî Alkame an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

8455- Bu hadisi Buhârî (kader 4/4, VII, 211-2), Müslim (fiten 23, s. 2217) ve Ebû Dâvud (4240), el-A'meş an Ebî Vâil an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir.

8456- Bu hadisi Ebû Dâvud (4254), Muh. b. Sül. el-Enbârî an Abdirrahman an Süfyân an Mansûr an Rib'î b. Hirâş ani'l-Berâ b. Nâciye an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

8457- Bu hadisi Ebû Dâvud (4350), Amr b. Osmân an Ebî'l-Muğîre an Safvan an Şurayh b. Ubeyd an Sa'd senedi ile tahrîc etti.

8458- Bu hadisi Buhârî (cizye 7, IV, 66), Abdullah b. Yûsuf ani'l-Leys an Saîd an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

8459- Bu hadisi Müslim (sıfâtu'l-münâfikîn 15, s. 2145), Ebû Kureyb an Hafs b. Gıyâs ani'l-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir senedi ile tahrîc etti.

8460- Bu hadisi Ebû Dâvud (3332), Muh. b. el-Alâ an İbn İdrîs an Âsım b. Kuleyb an ebîhî an raculin mine'l-Ensâr senedi ile tahrîc etti.

8461-8462- Bu hadisi Buhârî (zekât 11/2, II, 115, ilk lafız buraya ait) ve Nesâî (zekât 59, V, 66-7), eş-Şa'bî an Mesr‍k an Âişe asl-ı senedi ile;

Müslim (fadâilu's-sahâbe 101, s. 1907), ikinci lafzı Mahmûd b. Gaylân ani'l-Fadl b. Mûsâ an Talha b. Yahyâ b. Talha an Âişe binti Talha an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8463- Bu hadisi Ebû Dâvud (4290), Hârun b. el-Muğîre an Amr b. e. Kays an Mutarrif b. Tarîf an Ebî'l-Hasan an Hilâl b. Amr an Alî senedi ile tahrîc etti.

8464- Bu hadisi Ahmed (V, 294), Kays b. e. Hâzım an Ebî Şühm asl-ı senedi ile tahrîc etti.

8465- Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 287).

8466- Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Medîne 3, II, 221; mağâzî 81/2, V, 135-6; menâkıbu'l-Ensâr 7/2, IV, 224; zekât 54/1, II, 132, tamamı), Müslim (fadâil 11, s. 1785-6) ve Ebû Dâvud (3079), Amr b. Yahyâ an Abbâs b. Sehl b. Sa'd an Ebî Humeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8467- Bu hadisi Ebû Dâvud (4861), İbn Fâris an Nûh b. Yezîd b. Seyyâr an İbr. b. Sa'd an İbn İshâk an ësâ b. Ma'mer an Abdillah b. Amr b. el-Fağvâ' an ebîhî senedi ile tahrîc etti.



Konu Başlığı: Ynt: Allah Resûlünün verdiği gayb haberleri
Gönderen: Mehmed. üzerinde 12 Temmuz 2019, 11:59:34
Esselamü aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Allah Resûlünün verdiği gayb haberleri
Gönderen: Züleyha üzerinde 12 Temmuz 2019, 12:08:01
Rabbim ilmimizle yasatsın inşallah amin...