๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 18:26:13



Konu Başlığı: Abbâs Cafer Hasan ve Hüseyin menkıbeleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Ocak 2011, 18:26:13
ABBÂS, CA'FER, HASAN VE HÜSEYİN'İN MENKIBELERİ


8767- Abdulmuttalib bin Rabîa radiyalla-hu anh'dan;

"Abbâs, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanma öfkeli olarak girdi. Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem sordu: 'Seni öf­kelendiren şey nedir?' Cevap verdi:

'Ey Allah'ın Resulü! Kureyş'ten birtakım adamları görüyorum, aralarında güler yüzlü oluyorlar, bizimle karşılaştıklarında ise somur­tuyorlar. ' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Öfkelendi ve öfkesinden yüzü kıpkırmızı kesildi. Sonra şöyle buyurdu:

'Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizi Allah ve Resulü için sevinceye kadar, kişinin kalbine iman girmez.' Sonra şöyle buyurdu: 'Ey insanlar! Kim amcama eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur. Çünkü kişinin amcası, babası gibidir'." [Tirmizî]

8768- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Ey amca! Pazartesi sabahı sen, çocu­ğunla beraber bana gel de, ben .sana ve çocu­ğuna yarayacak bir dua edeyim."

Sabah oldu, biz de geldik; üzerimize bir örtü örtüp şöyle dua etti:

"Allahım! Abbâs'in ve çocuğunun açık ve gizli tüm günahlarını, hiçbir günah bırakma­malıya bağışla! Allahım! Çocukları hususun­da onu gözet!"

Rezîn'in ilavesi: "(Allahım) hilafeti onun neslinde daimi kıl!"

8769- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Horasan'dan siyah sancaklar çıkacak ve İlyâ'ya dikilinceye kadar onları hiçbir şey ön-leyemiyecektir." |Tirmizî.j

8770- Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bu Abdulmuttalib'in oğlu Abbâs (var ya) Kureys'in en eli açık ve cömertidir. Akrabası­na en fazla yardım edenidir."

[Ahmed, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ.]

8771- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ca'fer'in, cennette meleklerle uçtuğunu gördüm." İTirmizî.l

8772- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "İnsanlar diyorlar ki: Ebû Hureyre amma da çok hadis rivayet ediyor.

Ben, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in yanından hiç ayrılmazdım, boğaz tok­luğuna hep onunla beraber olurdum. Ben ne mayalı ekmek yerdim, ne de yeni elbise giye­bilirdim. Falan erkek (hizmetçi) bana hizmet etmediği gibi, benim cariyem de yoktu. Açlık­tan kamıma taş bağladığım da olurdu. Beni yemeğe çağırsın, diye ezberimdeki bir ayeti

insanlara tekrar okutmak isterdim. Yoksullara insanlar içinde en cömert davranan, Ca'fer bin Ebî Tâlib'dir. Bizi evine götürüp bulabil­diğini yedirirdİ. Hatta bazen İçi boş olan bir yağ tulumu bulurdu da bize verir, biz de onu yarıp içindekini yalardık." [Buhârî.J

8773-  Tirmizî de benzerini şu ilave ile nakletmiştir:

"Ca'fer yoksulları sever, yanlarında otu­rurdu. Onlarla konuşur, onlar da onunla konu­şurlardı. Bu sebeple Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu '(Ebû'l-Mesâkîn) Yok­sullar babası' olarak künyelendirirdi."

8774- Ebû Hureyre radiyallahu anh'daıı: "Peygamber sallallahu  aleyhi ve sellem'den sonra, en güzel pabuçları giymek, en güzel develere binmek ve eğerlere kurulmak­ta Ca'fer bin Ebî Tâlib'den daha üstünü yok­tu." ITirmi/î.j

8775- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "O, Abdullah bin Ca'fer'e selâm verdiği zaman, şöyle derdi: 'Esselâmü aleyke yâ İbn Zî'1-Cenâhayn (Ey iki kanatlının -Ca'fer'in-oğlu, selâm sana!)'" [Buharı.]

8776- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem otururken, Esma bint Umeys yakınmdaydı. Kendisine verilen selâmı alıyorken şöyle bu­yurdu: 'Ey Esma! işte Ca'fer, Cibril ve Mîkâ-il'le beraber geçip bize selâm verdiler ve ben de selâmım aldım. (Ca'fer) Bana sunu bildir­di: 'Ben falan gün müşriklerle karşılaştım. Vücudumun ön tarafından yetmişüç yara al­dım. Sonra sancağı sağ elime aldım. 0 da ke­sildi. Sonra onu sol elime aldım; o da kesildi. Bunların yerine Allah bana iki kanat ihsan et­ti ve bu kanatlarla ben cennette Cibril ve Mî-kâîl ile birlikte uçuyorum'."

ITaberânî, Mu'cemu't-Kebîr'ûe. daha uzun bir me­tinle ve hafi bir isnadla.]

8777- el-Berâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i Hasan omuzunda iken gördüm. Şöyle dua et­ti: 'Allahım! Ben bunu (Hasan'ı) seviyorum, sen de bunu sev!'

Diğer rivayette: "O Hasan ile Hüseyin'i gördü ve şöyle dua etti:

"Allahım, ben bu ikisini seviyorum; sen

de sev!" |Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]

8778- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e:

'Ehl-i beytinden en çok kimi seviyorsun?' di­ye sordular. Şöyle buyurdu: 'Hüseyin'i.' Fâti-

ma'ya şöyle derdi: 'Haydi şu oğullarımı çağır bana!' Ondan sonra o ikisini göğsüne basar, koklardı." [Tirmizi]

8779- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le gündüz sokağa çıktım. Ne bana konuştu ve ne de ben onunla bir kelam ettim. Derken Kay-nuka' çarşısına geldi. Sonra dönüp Fâtıma'mn hanesine vardı. Dedi ki: 'Ufaklık (Hasan) or­da mıdır?' Anladık ki annesi onu yıkıyor ve de gerdanlık takıyor. Çok geçmeden koşarak geldi. Dedesine sarıldı, dedesi de ona sarıldı. Sonra şöyle dua buyurdu:

'Allahım! Ben bunu çok seviyorum. Onu ve sevenlerini sen de sev!'" |Buhârî ve Müslim.]

8780- Hâlid bin Ma'dân radiyallahu anh'­dan:

"Mikdâm bin Ma'dî Kerb, Amr bin el-Es-ved ve Kınnesrin ehlinden olan Esedoğulla-nndan bir adam Muâviye'ye geldiler.

Muâviye, Mikdâm bin Ma'dî Kerb'e dedi ki: 'Ali'nin oğlu Hasan'ın öldüğünü bilmiyor musun?' Bunun üzerine Mikdâm bin Ma'dî Kerb: 'înnâ lillahi ve innâ İleyhi râciûn' dedi. Muâviye şöyle dedi:

'Ey fülan! Sen onun ölümünü musibet mi sayıyorsun?'

'Onun Ölümünü ben nasıl musibet saymı-yayım ki, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu kucağına alıp şöyle demiştir: 'Bu, benimdir; Hüseyin Ali'nindir.' Esedoğulların-dan olan dedi ki: 'O, Allah'ın söndürdüğü bir ateş kıvılcımıdır.' Bunun üzerine Mikdâm de­di ki: 'Ben bugün seni kızdırıncaya, hoşlan­madığın bir şeyi de sana duyuruncaya kadar buradan ayrılmayacağım.' Sonra Muâviye'ye dedi ki:

'Ey Muâviye! Eğer ben doğru söylersem, beni doğrula! Yalan söylersem, beni yalanla!'

O da: 'Olur' dedi.

'Allah aşkına söyle; Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'in altın giymeyi yasak kıldığını duydun mu?'

'Evet.'

'Allah aşkına söyle; Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'in ipek giymeyi yasakla­dığını duydun mu?'

'Evet.'

'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in vahşi ve yabani hayvanların derileri­nin giyilmesi ve üzerlerine binilmesini yasak kıldığını duydun mu?'

'Evet.'

'Vallahi bütün bunları ben senin evinde gördüm' deyince, Muâviye şu cevabı verdi: 'Ey Mikdâm, anladım ki ben senin elinden kurlulamıyacağım!'

Bunun üzerine Muâviye, Mikdâm'a, o iki arkadaşından fazlasının verilmesini emretti. Oğluna ikiyüz kadar takdir etti. Mikdâm, aldı­ğı paralan, arkadaşlarına taksim etti. Esedî olan ise aldıklarından kimseye bir şey vermedi.

Muâviye bunu duyunca, şöyle dedi: 'Mik-dâm eli açık pek cömert kimsedir. Esedî ise, eli sıkı, kimseye bir şey vermeye kıyamayan kim­sedir'." (Nesâî ve aynı lafı/la Ebû Dâvud.l

8781- Ya'lâ bin Murre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'de­nim. Hüseyin'i seveni Allah sever. Hüseyin to­runlardan torundur." [Tirmizî|

8782- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Hasan ite Hüseyin, cennet gençlerinin

efendileridir." | İkisi de Tirmizî'ye aittir. |

8783- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Bir adam ona sivri sineği öldüren (ihramlı) kişinin durumunu sordu. Bunun üzerine ona dedi ki:

'Sen kimlerdensin?'

'Irak ehlİndenim' deyince İbn Ömer şöyle dedi:

'Adama bakın! Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'in haklarında: 'Bu ikisi benim (öpüp hakladığım) dünya çiçeklerimdir' buyur­duğu oğlunu (Hüseyin'i) öldürdüler de bir de bana kalkmış sivri sineklerin kanım soruyor'."

8784- Diğer rivayet:

"Ona sinek öldüren ihramh hakkında sor­du. Şu cevabı verdi: 'Ey Irak ehli! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kızmm oğlunu öldürdünüz. Şimdi kalkıyor bana sinekleri öl­dürenin cezasını mı soruyorsunuz?'."

8785- Diğer rivayet:

"Büyük günahlara son derece cüretlidirler, fakat küçük günahlar hakkında sorup duru­yorlar!" [BuhârîveTirmizî.l

8786- Abdullah bin Şeddâd, babasından: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yatsı namazlarının birinde, sırtında Hasan ya da Hüseyin'le çıktı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem öne geçti, onu yere bırakıp namaz için tekbir aldı. Namazın arasında uzunca bir secde yaptı. Merak edip başımı kaldırınca Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'in sırlında, kendisi secdedeyken bir ço­cuk gördüm. Tekrar secdeme döndüm. Namaz bitince, cemaat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu:

'Ey Allah'ın Resulü! Namaz'ın arasındaki secdeyi bayağı uzattın, sana bir şey oldu, ya da vahiy geldiğini sandık.' Cevap verdi:

'Bunların hiçbiri olmadı. Lâkin oğlum (torunum) geldi sırtıma bindi, kendisi İnince­ye dek onu sırtımdan aşağı indirmek isteme­dim'." | Nesâî. |

8787- Bureyde radİyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bize hutbe okurken, Hasan ile Hüseyin üzer­lerinde kırmızı gömlek olduğu halde gelirler, oynayıp zıplarlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de minberden inip onları alıp. yukarıya kaldırıp önüne oturturdu. Sonra da şöyle buyurdu: 'Allah doğru buyurmuştur: 'Mallarınız ve çocuklarınız fitne (imtihan ve deneme)'dir.' Bu iki çocuğa baktım; yürüyor­lar, hoplayıp zıplıyorlardı. Dayanamadım, sö­zümü yarıda kesip, indim ve onları buraya çı­karttım' ." |Sünen ashabı.]

8788- Ali radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Hasan, göğsünden başına kadar Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem'e; Hüseyin ise göğüsten altma kadar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e benzemektedir." |Tirmizî]

8789- Ensâr'dan bir kadın olan Selmâ ra­diyallahu anhâ'dan:

"Ümmü Seleme'nin yanına girdim; ağlı­yordu. Sordum:

'Neden ağlıyorsun?'

'Şimdi Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i rüyamda gördüm, başı-sakalı tozlan­mış bir halde ağlıyordu. Sordum, dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Seni ağlatan nedir?'

'Biraz Önce Hüseyin'in öldürüldüğünü

göldüm' buyurdu." |İkisi de Tirmizî'ye ail.|

8790- Enes radiyallahu anh'dan:

"İbn Ziyâd'ın yanındaydım. Hüseyin'in başı getirildi.

Bastonu ile burnuna (hafifçe) vurdu ve şöyle dedi: 'Bunun kadar güzel bir şey haya­tımda görmedim.' Ben de dedim kî: 'İçlerinde en çok Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'e bu benzerdi'."

[Buharî ve aynı lafızla Tirmizî.l

8791-   Ammar bin Umeyr radiyallahu anh'dan:

"Ubeydullah bin Ziyâd ve arkadaşlarının başları getirildiğinde, Rahbe'deki mescidin avlusunda istiflendi. Hemen yanlarına var­dım. 'Geldi, geldi!' diyorlardı. Baktım ki baş­larının arasından bir yılan sızarak gelip doğru Ubeydullah bin Ziyâd'm burnundan girdi. Bi­raz bekledikten sonra çıkıp gitti ve gözden kayboldu.

Sonra İki ya da üç kere yine 'İşte geldi, iş­te geldi!' diye bağırdılar zira yılan bunu iki ya da üç kere yaptı." |Tirmizî.[

8792- Ümmü Seleme radiyallahu an­hâ'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hüseyin hakkında şöyle dedi: 'Cibril xelip, bana:

'Sen onu .seviyor musun?'

'Dünyada evet.'

'Ne yazık ki ümmetin onu 'Kerbelâ' deni­len yerde öldürecektir' dedi.

Öldürüleceği zaman Hüseyin'in etrafı çevrilince; sordu:

'Bu yerin ismi nedir?'

'Kerbelâ'dır' dediler. Bunun üzerine şöyle dedi: 'Allah ve Resulü doğru söylediler: 'Bu­rası Kerb (üzüntü) ve belâdır'." [Taberânî, Mu'ce.mii'I-Kebîr'de daha uzun bir metinle.]

8793- Âişe radiyallahu anhâ'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Cibril gelip, oğlum Hüseyin'in 'Tıf de­nilen yerde öldürüleceğini ve benden sonra ümmetimin fitneye sürükleneceğini bana bil­dirdi."

Taberânî, Mucemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle daha uzun olarak.

8794- Muhammed bin el-Hasan bin Zeb-bâle radiyallahu anh'dan:

"Ömer bin Sa'd, Hüseyin ile konaklayıp, onların onu öldüreceklerine kesin kanaat getir­dikten sonra kalkıp Allah'a* hamdetükten sonra onlara hitap edip Allah'a kavuşmalarının daha iyi olduğunu, zalimlerle yaşamanın çekilmez olduğunu münasip bir dille anlattı. Sonra Ker-belâ denilen yerin bulunduğu Tıf ta öldürül­dü." |Tabeiânî, Mu cemu''I'-Kebîr''de zayıf bir senedle.]

8795- eş-Şa'bî radiyallahu anh'dan: "Hüseyin çıkmak istediğinde, vedalaşmak için İbn Ömer'e gelip şöyle dedi: 'Ben Irak'a gidiyorum.' İbn Ömer: 'Gitme! Çünkü Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: 'Ben kral peygamber olmakla, kul peygamber olmam arasında serbest bırakıldım, kul pey­gamber olmayı tercih ettim.' Sen de Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'in bir parçasi-sın. Ne olur çıkma!' dedi. Teklifini kabul et­meyip vedalaştı ve çıktı. Ancak ona (Hüse­yin'e) çıkarken şöyle dedi: 'Ey maktul (öldü­rülecek kişi)! Seni Allah'a emanet ederim'." |Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemu' l-Evsat'ta]

8796- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Hüseyin, Irak'a gitmek üzere benden izin

istedi. Dedim ki:

'Bana ya da sana bir zarar gelmiyeceğini bilsem, parmaklarımı başına geçirir, seni bı­rakmam.' Şu cevabı verdi: 'Falan, filan yerde öldürülmem, benim için Allah ve Resulünün yasaklarının çiğnenmesinden daha iyidir.' Ben de kendimi bununla teselli ettim." [Taberânî]

 

8767- Bu hadisi Tirmizî (3758), Kuteybe an Ebî Avâne an Yezîd b. e. Ziyâd an Abdillah b. el-Hâris an Abdilmuttalib senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

8768- Bu hadisi Tirmizî (3762), İbr. b. Saîd an Abdilvehhâb b. Atâ an Sevr b. Yezîd an Mekh‍l an Huzeyfe an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

8769- Bu hadisi Tirmizî (2269), Kuteybe an Rişdîn b. Sa'd an Yûnus ani'z-Zührî an Kabîsa b. Z‍eyb an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

8770- Bu hadisi Ahmed (I, 185), Alî b. Abdillah an Muh. b. Talha et-Temîmî an Ebî Süheyl Nâfi' b. Mâlik an Saîd b. el-Müseyyeb an Sa'd senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre Ahmed ile Bezzâr'ın râvileri, güvenilir biri olan Muh. b. Talha dışındakileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ Iî, 268).

8771- Bu hadisi Tirmizî (3763), Alî b. Hucr an Abdillah b. Ca'fer ani'l-Alâ b. Abdirrahman an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi ve Abdullah b. Ca'fer'in zayıf olduğunu söyledi.

8772-8773- Bu hadisi Buhârî (fad. ash. 10/1, IV, 209; at'ime 32, VI, 208) ve Tirmizî (3766), Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

8774- Bu hadisi Tirmizî (3764), Muh. b. Beşşâr an Abdilvehhâb an Hâlid el-Hazzâ' an İkrime an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

8775- Bu hadisi Buhârî (fad. ash. 10/2, IV, 209), Amr b. Alî an Yezîd b. Hârûn an İsm. b. e. Hâlid ani'ş-Şa'bî an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

8776- Heysemî'ye göre Taberânî, bunu iki isnâd ile tahrîc etmiştir ki, bunlardan birisi hasendir (Mecma‘ Iî, 273).

8777- Bu hadisi Buhârî (fad. ash. 22, IV, 216), Müslim (fad. sah. 59, s. 1883) ve Tirmizî (3782-3), Adî b. Sâbit ani'l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8778- Bu hadisi Tirmizî (3772), Ebû Saîd el-Eşacc an Ukbe b. Hâlid an Yûsuf b. İbr. an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

8779- Bu hadisi Buhârî (libâs 60, VII, 55) ve Müslim (fad. sah. 57, s. 1882-3), Ubeydullah b. e. Yezîd an Nâfi' b. Cübeyr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8780- Bu hadisi Ebû Dâvud (4131) ve Nesâî (fer' vel-atîre 7/2-3, VII, 176-7), Amr b. Osmân an Bakiyye an Bahîr b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân ani'l-Mikdâm asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8781- Bu hadisi Tirmizî (3775), el-Hasan b. Arafe an İsm. b. Ayyâş an Abdillah b. Osmân b. Haysem an Saîd b. Râşid an Ya'lâ b. Murre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

8782- Bu hadisi Tirmizî (3768), Mahmûd. b. Gaylân an Ebî Dâvud el-Hafrî an Süfyân senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

8783-8785- Bu hadisi Buhârî (fad. ash. 22/8, IV, 217) ve Tirmizî (3770), Muh. b. e. Ya'k‍b an Abdirrahman b. ebî Nuam an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8786- Bu hadisi Nesâî (tatbîk 82, II, 229-30), Abdurrahman b. Muh. b. Sellâm an Yezîd b. Hârûn an Cerîr an Muh. b. e. Yâ'k‍b an Abdillah b. Şeddâd an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

8787- Bu hadisi Ebû Dâvud (1109), Tirmizî (3774) ve Nesâî (cumu'a 30, III, 108), el-Hüseyn b. Vâkıd an Abdillah b. Büreyde an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

8788- Bu hadisi Tirmizî (3779), Abdullah b. Abdirrahman an Ubeydillah b. Mûsâ an İsrâil an Ebî İshâk an Hânî b. Hânî an Alî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

8789- Bu hadisi Tirmizî (3771), Ebû Saîd el-Eşacc an Ebî Hâlid el-Ahmer an Rezîn an Selmâ an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

8790- Bu hadisi Buhârî (fad. ash. 22/3, IV, 216) ve Tirmizî (3778), Hafsa binti Sîrîn ve Muh. b. Sîrîn (ayrı ayrı) an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

8791- Bu hadisi Tirmizî (3780), Vâsıl b. Abdila'lâ an Ebî Muâviye ani'l-A'meş an Umâre b. Umeyr senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

8792- Taberânî, bunu birkaç senedle tahrîc etti. Bunlardan birisinin râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ Iî, 189).

8793- İsnâdında yeralan İbn Lehî'a sebebiyle senedi "leyyin"dir (Mecma‘ Iî, 188).

8794- Muh. b. el-Hasan b. Zebbâle "metrûk" bir râvi olmakla birlikte, anlatılan kıssaya da yetişmemiştir. Yani isnâdında kopukluk vardır (Mecma‘ Iî, 193).

8795- Bezzâr'ın râvileri Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ Iî, 192).

8796- Taberânî'nin tahrîc ettiği bu hadisin râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ Iî, 192).



Konu Başlığı: Ynt: Abbâs Cafer Hasan ve Hüseyin menkıbeleri
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Temmuz 2019, 14:37:22
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Abbâs Cafer Hasan ve Hüseyin menkıbeleri
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 10 Temmuz 2019, 20:59:42
Paylaşım için Allah razı olsun..