๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Camiul Ehadis => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 09 Aralık 2010, 12:23:27



Konu Başlığı: Savaşta hizmetin fazileti
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 09 Aralık 2010, 12:23:27
Bâb: Savaşta Hizmetin Fazileti

 

271- Abdülaziz b. Abdullah bize anlatarak dedi ki: Muhammed b. Cafer bize Muttalib b. Hantab'ın azatlısı Amr b. Ebî Amr'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) ile birlikte Hayber seferine çıktım. O'na hizmet ediyordum. Dönüş yolunda Allah Resulü (sav) Uhud dağını görerek şöyle buyurdu: İşte bu Uhud dağıdır. O, bizi sever biz de onu severiz. Ardından şöyle dua etti: Allahım! Medine'nin İki yakası arasını İbrahim'in (as) Mekke'yi harem kılması gibi harem kılıyorum. Allahım! Bizim sâ'ımıza ve müddümüze bereket ver.[5]

 
Şerh

 
Allah Resulü (sav) ile birlikte Hayber seferine çıktım. O'na hizmet ediyordum" ifadesinden anlaşılan gençler ve kadınların savaşta geri hizmetlerde bulunabilecekleridir. Henüz ergenlik çağının eşiğinde bulunan Enes'in (ra) durumu bunun açık bir örneğidir.

 
Hüküm

 
Gerek savaş amacıyla çıkılan seferlerde, gerekse başka amaçlarla çıkılan yolculuklarda yardımp bulundurulması Allah Resûlü'nün (sav) sünnetin-dendir. Savaş için götürülen yardımcılar, eğer savaşma çağında değillerse cepheye sürüimeyip geride bırakılırlar. Aynı durum zaruret olmadıkça kadınlar için de geçerlidir. Ancak Uhud savaşında yaşandığı gibi Hz. Nesîbe (r.anhâ) çok büyük yararlılıklar göstererek Allah Resûlü'ne (sav) siper olmuştur.
 
Bâb: Hizmet İçin Gençle Sefere Çıkan Kimse

 

272- Kuteybe bize anlatarak dedi ki: Yakup bize Amr'dan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:

Allah Resulü (sav) Ebû Talha'ya şöyle buyurdu: Hayber seferine çıkıncaya kadar hizmetimi görebilecek bir gence bakıver.

O'nun bu arzusu üzerine Ebû Talha beni terkisine alarak sefere çıktı, ergenlik çağının arifesinde bir gençtim. Allah Resulü (sav) mola verdiği zaman hizmetinde bulunuyordum. O'nun sık sık şöyle dua ettiğini duyuyordum:

"Allâhümme eüzü bike mine'l-hemmi ve hazeni ve'1-aczi ve'I-keseli ve'1-buhli ve'1-cubni ve daFad-deyni ve ğalebete'r-ricâli {=Allahım! Ta­sa, hüzün, çaresizlik, tembellik, cimrilik, korkaklık, borca batma ve insanların tasallutundan Sana sığınırım)".

Sonra Hayber'e vardık. Yüce Allah kalenin fethini müyesser kılınca kendisine Safiyye bn. Huyey bn. Ahtab'ın güzelliğinden sözedildi. Koca­sı öldürülmüştü. Bir gelin namzedi olmuştu. Allah Resulü (sav) onu kendine seçti. Onunla birlikte yola çıktı. Seddu's-Sahbâ denen yere var­dığımızda Allah Resûlü'ne (sav) helal oldu ve onunla gerdeğe girdi. Sonra küçük bir deri kapta hays yemeği yaptı. Allah Resulü (sav) sonra Şöyle buyurdu: Çevrendekilere (yemek) için seslen.

Bu Allah Resûlü'nün (sav) Safıyye (r.anhâ) için verdiği düğün yemeği olmuştu. Sonra Medine'ye doğru yola çıktık. (Râvi dedi ki: ) Bilâhare onu Allah Resûlü'nün (sav) arkasında abasıyla örtmüş olarak gördük. Allah Resulü (sav) devesinin yanında diz çöküyor, Safiyye (r.anhâ) deveye binebilmek için dizine basıyordu.

İlerlemeye devam ettik. Medine yakınlarına vardığımızda Uhud dağına baktı ve şöyle dedi: Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz.

Ardından Medine'ye doğru bakarak şöyle dedi: Allahım! Medine'nin iki yakası arasım İbrahim'in Mekke'yi haram kılması gibi haram kılıyorum. Allahım! Onların müddlerini ve sâ'lerini bereketli kıl.[6]

 
Şerh

 
Bu dağ bizi sever, biz de onu severiz, buyurdu" ifadesinden çıkan mânâ, cansız varlıkların da sevgi besleyebilecekleri yönündedir. Buna benzer bir ifade Kur'ân'da "Köye sor.." şeklinde geçmektedir ki köy de cansız bir varlıktır.

 
Hüküm

 
Bir önceki hadis-i şerif ile aynı hükme tâbidir.

[5] Buharı, salât/358, ezân/575, cum'a/895, buyû/1986, 2076, 2081, cihâd/2675, 2679, 2725, 2769, 2855-2856, ehâdîsu'l-enbiyâ/3116, menâkib/3374, megâzî/3774-3775, 3876-3880, 3889-3891, nikâh/4695-4696,4762,4771, et'ime/4968, 5005, zebâih/5102, libâs/5511, edeb/5717, da'avât/5886, keiarât/6220, i'tisâm/6786, 6788; Müslim, hac/2395, 2428, 2431, nikâh/2561-2562, 2564, 2566, cihâd/3360-3362; Tirmizî, nikâh/1015, 1034, siyer/1470, menâkıb/3857; Nesâî, mevâkît/544, nikâh/3290-3291, 3327-3329, îd/4265; Ebû Dâvud, nikâh/1758, harâc/2601-2604, 2615, et'ime/3253; İbn Mâce, nikâh/1899, 1947, ttcârât/2263, menâsik/3106; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirin/11505, 11554, 13635, 11697, 11770, 11960, 12052, 12155, 12208, 12218, 12282, 12401, 12465, 12553, 12626, 12665, 12993, 13019, 13049, 13086, 13272, 13359, 13471, 33589; Mâlik, cihâd/891, câmi/1374; Dârimî, nikâh/2144-2145, 2462.

[6] Bkz. 240 no.lu hadis-i şerif.