Konu Başlığı: Sonuç değerlendirme Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Temmuz 2012, 14:19:15 BEŞİNCİ BÖLÜM SONUÇ VE DEĞERLENDİRME İşçi ve işveren münasebetleri konusundaki bu inceleme ve araştırmalarımızla ulaştığımız sonuçları şöylece ifade edebiliriz : 1) İslâm hukukuna göre, başkasına bir ücret karşılığı iş yapan, bütün çalışanlar işçi sayılır. Bu prensip gereği uygulamada işçi, memur, zanaatkar veya serbest meslek sahipleri aynı hükümlere tâbi bulunur. İşverenin gerçek veya tüzel kişi olması, yapılan işin kamu hizmeti sayılıp sayılmaması sonucu etkilemez. 2) İşi olmayan veya çalışamayacak durumda bulunan bütün yoksullar devletin ekonomik kaynaklarından yararlanır. Zekât fonu bunların başında gelir. İşsizlik sigortası olarak bir fon oluşturmak da mümkündür. 3) İslâm'da işçi ve işverenler ayrı birer sınıf oluşturmazlar. İşçilerin ziraat, inan ve mudârabe ortaklıkları yoluyle kendi adına çalışması veya işveren statüsüne geçmesi her zaman mümkündür. 4) İşçi ücretlerinin miktarını belirleyen bir âyet veya hadis yoktur. Bu konudaki nass'lar işçinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak, gerektiğinde bekâr olan işçinin evlenmesi, evi olmayanın ev edinmesi, bineği bulunmayanın binek edinmesi için gerekli tasarrufu yapacak ölçüde ücret belirlemeyi öngörmektedir. Diğer yandan bilginler, ücret miktarı belli olmayınca, emsal işçi ücretlerinin ölçü alınması gerektiğinde görüş birliği etmişlerdir. Emeğin emsal değeri, satım akdinde satış bedelini belirlemede olduğu gibi, o beldede dış etkilerden uzak olarak emek arz ve talebinin serbestçe karşılaşması sonucu oluşan, çoğunluk işçilerin aldığı ücrettir. Meselâ; o beldede belli bir iş kolunda işçilerin büyük çoğunluğu ayda net 50 bin lira ücret alıyorsa, işe yeni giren veya az ücretle çalıştırılan işçiler için bu, emeğin emsal fiyatı olur. Azınlıkta kalan işçilerin düşük veya yüksek ücretleri ölçü alınmaz. 5) Asgari ücretin, işçinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde olması gerekir. Bu temel ücretin üzerine çeşitli iş kollan ile, çalışanın ehliyet ve yetenekleri dikkate alınarak birim ilâve yapılır. Meselâ; bir belde veya ülkede asgari ücret 30 bin lira olsa, bu ücret, ehliyet ve özel yetenek gerektirmeyen işlerde vasıfsız işçilerin alacağı ücret olur. Ağır işler, özel ehliyet ve yetenek gerektiren meslekler için buna uygun ilaveler yapmak gerekir. Söz gelimi, inşaat işçisine 30 bin, tekstil işçisine 35 bin, maden işçisine 50 bin, tehlikeli işlerde çalışanlara 70 bin lira ücret belirlemek gbi... 6) Asgari ücret ve eklentileri belirlendikten sonra zaruri eşya fiyatlarında yükselme olsa, başka bir deyimle paranın satın alma gücü düşse, çalışanların ücretlerini de aynı ölçüde yükseltmek gerekir. Meselâ; bir yıl sonra paranın satın alma gücü % 30 düşmüşse, bütün işçi ve memur maaşlarına °/o 30 ilave etmek gerekir. Aksi halde, bir yıl öncesine göre % 30 nisbetinde eksik maaş almış olurlar. Ücretler-, yeni ekonomik şartlara göre işveren tarafların kendiliğinden yükseltilmezse, işçi veya temsilcileri emeğin yeni değeri için istekte bulunabilir. Münferit istekler yerine toplu istekte bulunmak da mümkündür. Toplu iş görüşmelerinde uzlaşma sağlanamazsa, ücret için mahkemeye başvurmak yolu açıktır. Mahkeme, yeni ekonomik şartları ve uzman bilirkişi raporlarını dikkate alarak âdil ücreti belirlemeye çalışır. 7) Toplu iş görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanırsa,. grev ve lokavt tehdidiyle karşı tarafı baskı altına almaya çalışmak, serbest iradeyi zedeler. İşçi veya işveren, bu korku altında gerçek değerinin altında veya üstünde bir ücreti kabul etmek zorunda kalabilir. Bu da, tarafları âdil ücretten uzaklaştırır. Ücret normalin altında belirlenmişse bundan işçi, normalin üstünde belirlenmişse bundan da işveren zarar görür. Ancak işveren bu fazlalığı ürettiği malların fiyatlarına yansıtacağı için gerçekte bundan toplum zarar görür. Bu nedenle, anlaşmazlık halinde, ücretin mahkemece belirlenmesi daha sağlıklı bir yoldur. 8) Tüm çalışanların ücretlerinden kesilecek primlerin bir fonda toplanması, bu fonun gelir getiren meşru yatırımlarda üretilerek, işçiye kıdem tazminatı, ikramiye ve emekli maaşı gibi ödemelerin bu fondan yapılması mümkün ve caizdir. Abdullah b. Ömer'in Hz. Peygamber'den naklettiği mağara hadisinde, işçi ücretinin veya bu ücretten kesilecek primlerin gelir getiren yatırımlarda üretilmesi teşvik edilmiş, daha sonra anapara ve kârın tamamının işçi tarafından geri alınabileceğine işaret edilmiştir. Medine'de Hz. Peygamber'in maâkil uygulaması ile Hz. Ömer'in oluşturduğu divanlar ashâb-ı kiramın eşit olarak yararlanamadıkları sosyal güvenlik kuruluşlarıdır. [492] |