Konu Başlığı: İnan Şirketi ve Anonim Ortaklığı Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Temmuz 2012, 16:34:52 a) İnan Şirketi ve Anonim Ortaklığı: İnan şirketinde, sermayeler şirkete teslim edilip mala dönüştükten sonra, haklar, hisseler oranında şirketin tüm mal varlığına intikal eder. Şöyle ki; 100 kişi l'er milyon lira sermaye koyarak, 100 milyon lira sermayeli bir ticaret şirketi kursalar, bu para mala dönüşünce, her ortağın tüm şirket mal varlığı üzerinde 0/o 1 oranında hakkı doğar. Başlangıçta 1 milyon lira sermayesini ve % 1 oranındaki hakkını belirleyen ya zıh bir belge düzenlenip, ortağın eline verilse, bunun ekonomideki adı «hisse senedi» olur. Kâr, ortaklar arasındaki anlaşmaya göre paylaşılır. Zarara ise % 1 oranında katlanırlar. Yıl sonlarında kârın kısmen dağıtılması veya hiç kâr dağıtılmaması ortakları ekonomik bakımdan etkilemez. Dağıtılmayan kâr, şirketin mal varlığına yansıyacağı için hisseler büyümüş olur. Bir bakıma kâr dağıtılmaması ortaklan tasarrufa ve yeni yatırımlara yöneltmiş olur. Hareketli bir ticaretten sonra, diyelim beşinci yılın sonunda, hisselerin para olarak belirlenmesi gerekse, bütün borçlar ve amortisman bedelleri düşüldükten sonra, şirketin müsbet mal varlığı, yeni fiyatlar üzerinden değerlendirilince, iki milyar liraya yükselmiş bulunsa, her ortağın hissesi bir milyondan yirmi milyona çıkmış olur. İlk kuruluşta, üzerinde 1 milyon lira yazan hisse senetlerini ibtal ederek 20 milyon lira yazan yeni hisse senetleri çıkarmak gerekecektir. Böyle bir şirket, % 51 hisse sahipleri tarafından yönetiliyorsa, yeni değerlemeye göre, 1 milyar 100 milyon lira tutarındaki 51 hisseyi sahiplerinden satın almadıkça başkası şirketi ele geçiremeyecektir. Bu duruma göre İslâm, kâğıt parçalarının üzerinde yazandan çok, onun temsil ettiği malı esas almakta ve yeniden değerlemelerle, gerçekte var olan malın değerini bir hak olarak korumaktadır. Anonim şirketlerde de başlangıçta hisse senetlerinde yazan para ile mal varlığı arasında bir yakınlık vardır. Ancak bazan çeyrek asır geçtiği halde hiç değiştirilmemiş hisse senetleri vardır. Böyle bir şirketin, ilk kuruluş sermayesi 100 milyon olsa, 10 yıl sonra, dağıtılmayan kârlar ve enflasyonlar sebebiyle müsbet mal varlığının yeniden değerleme sonucu 3 milyar liraya yükseldiği anlaşılsa, başlangıçta 1 milyon lira sermaye koyan ortağın, mal varlığı üzerindeki hakkı 30 milyona çıkmış olur. Fakat, hisse senetlerinde düzeltme yapılmadığı için, böyle bir ortak, hisse senedine menkul kıymetler borsasında belki 2 ya da 3 milyon liraya alıcı bulduğu zaman % 100 veya % 200 kârla sattığını düşünecektir. Gerçek değeri 30 milyon lira dolaylarında olan bir hisse senedinin, şirketin önceki yıllarda kâr dağıtmaması veya kısmen dağıtması yüzünden değerinin düşmesi ve 27 milyon eksiğine satılması ekonomik bir çelişkidir. Hisse senetlerinden çok, temsil ettiği mala yönelmek ve yeniden değerlemelerle, hisse senetlerine gerçeği yansıtmak gerekir. Senedin üzerine gerçek değeri yansıdıktan sonra, senet sahibinin pazarlıkla ve tenzilat yaparak dilediği fiyata satmak hakkı söz konusu olur. Diğer yandan, hisse senetlerinde yazılı olan sermaye 100 milyon olunca, % 51'inî, yani 51 milyon liralık hisse senedini eline geçiren, gerçek değeri 3 milyar lira olan bir tesisi ele geçirebilecektir. Bu da başka bir çelişkidir. Kâr dağıtmama yoluyla, o şirkete ilgiyi azaltmak, bu yolla hisse senetlerinin değerini düşürmek ve ondan sonra da bunları satın alarak şirketi ele geçirmek olağan hadiselerdendir. Belirtilen yöntemler kul haklarını geniş ölçüde ve dışarıdan bakanların farkedemeyeceği biçimde yemeye elverişli görünmektedir. Bu konuda son yıllarda çıkarılan «Yeniden Değerleme Kanunu» ve uygulamalar olumlu adımlar sayılabilir. Ancak ortakların haklarını koruyucu daha etkin tedbirlere ihtiyaç vardır. [229] [229] Dr. Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İklim Yayınları: 98-99. |