๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Şafi Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 17 Şubat 2010, 20:15:15



Konu Başlığı: Şafii için Yeminler
Gönderen: Eflaki üzerinde 17 Şubat 2010, 20:15:15

Yemin lugatta (sağ el´, ´güç´ ve ´and içmek´ mânâlarına gelir. Aşağı­daki ayette yemin kelimesi ´güç ve kuvvet´ anlamında kullanılmıştır;

Elbette onun gücünü/kuvvetini alırdık. (Hakka/45)

İnsanın sağ eli, sol eline nisbetle daha güçlü olduğundan yemin ke­limesi ´sağ el1 için de kullanılır.

Cahiliyye devrinde insanlar and içtiklerinde birbirlerinin sağ ellerini tuttukları veya and içen kişi andı ile güç kazandığı için, yemin kelimesi ´and içme´ mânâsında da kullanılmıştır.

Yemin´in ıstılahı mânâsı ise, Allah´ın isim veya sıfatlarından biriyle, bir işi yapmak veya yapmamak hususunda iddiayı kuvvetlendirmek için veya muhtevası sabit olmayan bir sözü, birşeyi tasdik etmektir.

Kişinin dilinin, kasıtsız olarak yemin cümlesine kayması yemin tarifi­nin içine girmez. Çünkü bu tür yemin, birşeyi sağlamlaştırmak, isbatla-mak kasdıyla yapılmamış, mânâsı düşünülmeden kendiliğinden ağızdan çıkmış bir yemindir. Meselâ kişi normal bir teklifle karşılaştığında ´evet vallahi, hayır vallahi´ gibi sözler söylediğinde, buna şer´an akdedilmiş bir yemin denilmez.

Allah, sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkan yeminlerinizden ötürü ce­zalandırmaz. Fakat sizi kasden ettiğiniz yeminlerden ötürü muahaze eder. (Mâide/89)

Hz. Aişe ´Bu ayet, evet vallahi, hayır vallahi şeklindeki yeminler hak­kında nazil oldu1 demiştir.[1]

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Yeminde lağv, bir kimsenin evinde hayır vallahi, evet vallahi deme­sinden ibarettir,[2]

Istılahı yemin´in tarifinde bulunan ´içeriği sabit olmamış´ kaydı, ´Allah´a yemin ederim ben öleceğim´ veya ´Allah´a yemin ederim güneş doğacaktır´ şeklindeki medlulü sabit olan şeyler hakkında yapılan yemin­leri şer´î yemin olma hükmünden çıkarır. Çünkü güneşin doğacağı bilin­mektedir. Bu tür yeminlerde kefaret sözkonusu olmaz.

Yemin, geçmiş birşeyden dolayı yapılır. Meselâ kişinin ´Allah´a yemin ederim ben falan işi yapmadım´ veya ´Allah´a yemin ederim ben falan işi yaptım´ şeklinde yaptığı yemin, şer´î mânâda yemindir. Bunun delili, şu ayettir:

´Biz demedik´ diye Allah´a yemin ederler.(Tevbe/74)

Yemin, istikballe ilgili´ hususlar hakkında da yapılır. Meselâ kişinin ´Allah´a yemin ederim ki ileride şu işi yapacağım´ şeklinde yemin etmesi bu türdendir. ...

Hz. Peygamber´in ´Allah´a yemin ederim ki ben Kureyş´e savaş açacağım´[3] sözü de istikbal ile ilgili yapılan bir yemindir.

Yemin´in Hükmü

Normal hususlarda yemin etmek mekruh´tur ve bunun delili şu ayet­tir:

Yeminlerinize Allah´ı hedef ve engel kılmayın. :(Bakara/224) ´

Çok yemin etmenin mekruh olmasının sebebi, çok yemin eden kişinin yeminini yerine getirmekten aciz kalmasıdır.

Hermele ´İmam Şafii´den kulağımla duydum´ diyerek şunu nakleder: ´Ne doğru, ne de yalan olarak Allah´ın adıyla hayatım boyunca hiç yemin etmedim1.

Yeminle ilgili hükümler şunlardır:

1. Haram olan yemin

Bu, haram bir fiil için veya vacib bir görevi terketmek için veya yalan üzerine yapılan yemindir.

2.  Farz (vacib) olan yemin

Bu, mazlumu zâlimin zulmünden kurtarmak veya hakkı açıklamak için -yemin etmekten başka çare olmadığı zamanda- yapılan yemindir. Meselâ bir şahsa bir suç isnad edilir, kadı da ondan yemin etmesini ister, kişi yemin etmediği takdirde iddia sahibinin yalan yere yemin edeceğini biliyorsa, bu durumda yemin etmek farz olur.

3.  Mubah olan yemin

Bu, sevap işlemeye sevketmek veya günahtan sakındırmak veya in­sanları hakka iletmek veya insanları batıldan uzaklaştırmak amacıyla yapılan yemindir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Allah´a yemin ederim ki siz usanmadıkça Allah Teâlâ usanmaz.[4] Hz. Peygamber´in bu hadîste yaptığı yemin, mubah olan yemindir.

4.  Mendub olan yemin

Bu, yapılan nasihatlardan etkilenmeye sebep olan yemindir.

Söz ve İşlerinde Kişinin Kendisine İtifnad Edilmesini Sağlamak İçin Yemin Etmesi

İnsanın sözlerinde veya işlerinde kendisine itimad edilmesini sağlamak ve muhatabını ikna etmek İçin Allah´ın ismiyle yemin etmesi, Allah´a karşı yapılan su-i edeb´in en büyüklerinden biridir.

İyilik etmek, sakınmak, insanlar arasında ıslah yapmak hususunda yeminlerinize Allah´ı hedef ve engel kılmayın.(Bakara/224) :

Allah´tan korkan ve O´na tazim eden bir mü´minin, birtakım menfaat, leri için Allah´ın adıyla yemin etmesi çirkin bir davranıştır. Bunun en teh­likeli neticelerinden biri, kişinin Allah´ın ismiyle yemin ederken yalanı âdet edinmesidir. Buna yemin-i gamus denir. Eğer sahibi, bu yemini ter­ketmek suretiyle tevbe etmezse bu tür yemin onu cehenneme götürür.

Ayrıca kazancının ve malının bereketinin yok olmasına sebep olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur;

Yemin, malın revacı sebebidir1 (zannedilir). Hakikatte ise malın ve ka­zancın mahv sebebidir.[5]

Büyük günahlar; Allah´a şirk koşmak, ana-babaya karşı gelmek, suç­suz bir insanı öldürmek ve yemin-i gamustur.[6]

Yemin-i gamus, yalan yere yemin etmektir. Bu da insanı cehenneme götürür.

Yemin´in Şartları

Yemin´in- tahakkuk etmesi için bazı şartlar gereklidir:

1.  Yemin eden, mükellef olmalıdır.

Çocuğun ve delinin yemini geçerli olmaz. Hz. Peygamber şöyle bu- J yurmuştur:

Kalem, üç kişiden kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan, akıllanıncaya kadar deliden.[7]

2.  Yemin, bilerek ve kasıtlı olarak yapılmış olmalıdır.

Yemin kasdı olmaksızın kişinin ağzından çıkan ´evet vallahi, hayır vallahi, evet Allah´a yemin ederim, hayır Allah´a yemin ederim´ gibi ye­minler, yemin-i lağv sayılır ve bunlar şer´an yemin kabul edilmez. Bunun delili, daha önce geçmişti. .

3.  Yemin şu lafızlarla olmalıdır: a. Allah´ın zatıyla.

Meselâ ´Allah´ın zatıyla (=Allah´a) yemin ederim´ veya ´Allah´ın zatına kasem ederim´ veya ´Allah´a kasem ederim´ şeklinde olmalıdır.

b. Allah´ın özel isimlerinden biriyle,

Meselâ ´Âlemlerin rabbine yemin ederim´ veya ´Ceza gününün sahi­bine yemin ederim´ veya ´Rahman olan Allah´a kasem ederim´ şeklinde olmalıdır.

c.  Allah´ın sıfatlarından biriyle,

Meselâ ´Allah´ın izzetine yemin ederim´ veya ´Allah´ın ilmine (veya iradesine veya kudretine) yemin ederim´ şeklinde olmalıdır.

Bütün bunlarda esas olan Abdullah b. Ömer´in Hz. Peygamber´den rivayet ettiği şu hadîstir: Hz. Peygamber, Ömer b. Hattab´a bir kafile içinde erişti, Hz. Ömer babasıyla, yemin ederken Hz. Peygamber onlara şöyle seslendi:

Dikkat edin! Muhakkak ki aziz ve celil olan Allah sizleri babalarını­zın adlarıya yemin etmekten nehyetti. Artık kim yemin edecekse Allah´ın adıyla yemin etsin, yahut da sussun.[8]

Abdullah b. Ömer "Hz. Peygamber´in yemini,

´Hayır, kalpleri evirip çevirene yemin ederim1 şeklinde idi" demiştir.[9]Ayrıca Hz. Peygamber´in

´Nefsimi elinde tutan Allah´a yemin ederim. Muhammed´in nefsini elinde tutan Allah´a yemin ederim´ şeklinde yemin ettiği de rivayet edildi [10]edilmiştir.

Beyan edilen bu şekillerin dışında yemin eden kişinin yemini, iki se­bepten ötürü geçerli olmaz: :

1. Bu konuda Hz. Peygaber´in ´Artık kim yemin edecekse Allah´ın adıyla yemin etsin, yahut da sussun´ buyurduğunu nakletmiştik.

2.  Allah´ın zatı, sıfatları ve isimlerinden başka şeylerde azamet yoktur. Mü´min de Allah´tan başkasını tazim etmekten menedilmiştir.

Sarih ve Kinayeli Yemin

Yemin sarih yemin ve kinayeli yemin olarak ikiye ayrılır:

1. Sarih yemin Allah´ın zatına mahsus olan isimlerden biriyle yemin etmektir.

Meselâ ´Allah´a kasem ederim´ veya ´Âlemlerin rabbine kasem ede­rim´ şeklinde yapılan yemindir.

2. Kinayeli yemin Allah´ın kasdedildiği anlaşılan yemindir. Meselâ ´el-Halık´a yemin ederim´ veya ´er-Razık´a´ veya ´er-Rabbpe yemin" ederim´ şeklinde veya hem Allah için, hem de başkası için kullanılan bir tabirle -meselâ ´el-Mevcud´a yemin ederim´ veya ´el-Âlim´e´ veya ´el-Hayy´a yemin ederim´ şeklinde- veya Allah´ın kudret, ilim ve kelâm gibi sıfatlarıyla yemin etmektir.

Sarih ve Kinayeli Yeminin Hükmü


A) Sarih Yeminin Hükmü

Sarih yemin telaffuz ile akid (yemin) olur. Bundan sonra yemin eden kişinin ´Ben bu sözle yemini kasdetmedim´ demesi kabul edilmez. Çünkü bu lafızlar yeminden başka bir anlama gelmezler..Fakat bu lafzın yemin kasdıyla söylenmiş- olması gerekir. Eğer yemin kasdetmeksizin dil alışkanlığı ile ağızdan çıkmışsa,, daha önce açıklaması geçtiği-üzere bu yemin-i iağv olur.

B) Kinayeli Yeminin Hükmü

Kinayeli yemin´de, kişinin ´Ben bu sözümle yemini kasdetmedim´ demesi kabul edilir. Kinayeli yemin, ancak niyet ve kasıtla yemin olur.. -

Yaratana (=el-Hâhk´a), rızık verene (=er-Râzık´a) veya Rabb´e yemin, edildiğinde bu´yemin geçerli olur. Ancak bu lafızlarla Allah´tan başkası kastedilirse, kastedilen mânâya dönüşür ve bu, yemin sayılmaz. Çünkü bu lafızlar, mukayyed olarak Allah´tan başkası için de kullanılabilir. ;

Siz yalan yaratıyorsunuz. (Ankebut/17)

Bu ayette ´yaratma´ vasfı kula isnad edilmiştir. Ayetin mânâsı ´Siz putların Allah´a ortak olduğunu söylemekle yalan uyduruyorsu­nuz/söylüyorsunuz´ demektir.

Terefce´den onlara da rızık verin. (Nisa/8)

Bu ayette de ´rezzak´ vasfı kula isnad edilmiştir.

Bunun üzerine elçi (Yusuf un) yanına geldiğinde, (Yusuf ona) şöyle dedi: ´Rabbine dön de...´ (Yusuf/50)

Bu ayette ´rab´kelimesi; ´efendi´, ´hizmet edilen kişi´ anlamında kul­lanılmıştır.

Öyleyse kişi e/-Mevcud´a veya eî-Alîm´e veya el-Hayy´a yemin -ettiğinde, bu lafızlarla Allah´ın zatı kasdedildiği takdirde ancak, bunlar yemin kabul edilir. Çünkü bu kelimeler Allah´ın zatına da delâlet edebilir, Allah´tan başkasına da delâlet edebilir. Bu nedenle de yemin olması için, yemin kasdınin bulunması gerekir.

Kişi ´Allah´ın kudretine yemin ederim´ veya ´ilmine´ veya ´kelâmına yemin ederim´ şeklinde yemin ederse ancak bu yemin sayılır. Fakat ilim ile malum´u, kudret ile makdufu, kelâm ile de harfleri veya sesleri kas-detmemesi şarttır.

Şayet kişi bunları kastederse, akdettiği söz yemin sayılmaz. Çünkü Allah hakkındaki malum, makdur, harfler ve sesler Allah´ın zâtına dahil olmak bakımından birşey ifade etmedikleri gibi, O´nun sıfatlarından biri de değillerdir.

Yeminde Birr ve Hıns´ın Mânâsı ve Hükümleri

A) Yemin ile Birr (Sevaptar) Olmak


Allah´ın adı veya sıfatıyla yemin eden kişinin bu yeminle sevaptar olmasınm anlamı şudur: Yeminle kendisine vacib olanı yapar veya ye­minle destekleyip iddia ettiği veya haber verdiği şeyde doğrusöyler, böy­lece de sevap kazanmış olur.

B)  Yemin´de Hanis Olmak


Kişinin yemin ederek kendisine vacib kıldığı şeyi yapmaması veya yemin ederek söylediği şeyde yalan çıkması, yemininde hanis olmasıdır.

Hms esasında günah demektir; Fakat yeminden ötürü kefaret an­lamında da kullanılmıştır.

Yeminde Birr ve Hıns´ın Hükmü

Yemin ile sevaptar olmanın hükmü, yeminin mesuliyetinin kişinin üzerinden kalkmasıdır; yani kişi böylece yeminini yerine getirmiş ve me­suliyetten kurtulmuş olur.

´Yeminde hanis olmak´ iki şekilde olur ve her şeklin bir hükmü vardır;

1, Yemin ile hanis olmak, kişinin yemin vasıtasıyla kendisine vacib kıldığı şeyi yapmamasıdır. Meselâ filan günde bir fakire sadaka vermek üzere Allah adıyla yemin eden kişi, kasdettiği günde sadaka vermezse, bu kişi yemin ile hanis olmuştur. Bunun hükmü, günahkâr olan o kişinin üzerine kefaretin vacib olmasıdır.

2.  Kişinin yemin ile haber verdiği birşeyde yalan söylemesi, yemi-niyl.% hanis olmasıdır. Meselâ evi olmadığı halde ´Allah´a yemin ederim ki şu ev benim malımdır´ şeklindeki yemine -daha önce de açıklaması geçtiği üzere- yemin-i hms denir. Buradaki hanisliğin hükmü, yemin sa-, hibinin azaba müstehak olmasıdır. Ayrıca kefaret de vacib olur. Çünkü bu akdedilmiş bir yemindir.

Bu iki hâlin arasındaki-fark, ikinci hâlin sahibinin -Allah´ın ismiyle yemin ettiği için- günahının daha fazla olmasıdır. Çünkü Allah´ın ismiyle yalan yere yemin ettiğini bildiği bir zamanda O´nun adına yemin etmek­tedir.

Birinci hâlin sahibi ise genellikle yeminiyle sevap almayı ve gereğiyle amel etmeyi kasdetmekte ve fakat yeminini yerine getirmesine birşey en­gel olmaktadır veya yemininden sonra ondan daha hayırlı birşey aklına gelmiştir ve dolayısıyla Hz. Peygambcr´in

´Kim birşeye yemin eder de sonra ondan daha hayırlısını görürse, onu yapsın ve yemininin kefaretini de versin´ [11]şeklindeki tavsiyesiyle amel etmiştir.

Yemin´in Kefareti

Yemininden dönen veya yalan yere yemin eden kişiye kefaret ver­mek vacib olur. Kefaret hususunda kişi şu üç şey arasında muhayyerdir:

1.  Mü´min bir köle âzad etmek.

Bununla ilgili kullanılan kelime rakabdd\v. Rakabe köle ve cariyeler için kullanılır. Tabii ki bu, köle ve cariyelerin bulunduğu bir yerde söz-konusu olabilir.

2.  On fakiri doyurmak.

Her fakire, memlekette azık olarak kullanılan yiyecekten 7 müdd ve­rilmelidir. Müdd yaklaşık 600 gramdır. Kefaret yerine, fakirleri çağırıp sa­bah, öğle ve akşam yemek yedirmek yeterli olmaz.

3. On fakiri -giyilmesi mutad olan elbiselerle- giydirmek»

Her fakire gömlek, iç çamaşırı, çorap, başörtüsü gibi örfen takım olan elbiselerden bir takım vermek gerekir.

Kişi bu üç şeyden birini yapmaya güç yetiremezse, kendisine 3 gün oruç tutmak vacib olur. Fakat 3 gün peşpeşe oruç tutması şart değildir.

Yemin kefaretinin delili, şu ayettir:

Allah, sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkan yeminlerinizden ötürü ce­zalandırmaz. Fakat sizi kasden ettiğiniz yeminlerden ötürü muahaze eder. Bunun kefareti, aile efradınıza yedirmekte olduğunuz yiyecek­lerin ortalamasından on fakire yedirmek veya onları giydirmek ya da bir köleyi âzad etmektir. Bunları bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. İşte yemin edip bozduğunuz takdirde yeminlerinizin kefareti budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredesiniz. (Mâide/89)

Yemin Ahkâmıyla İlgili Bazı Meseleler

1.  Eğer kişi ´Allah´a kasem ettim´ veya ´Allah´a kasem ederim ki falan işi yapacağım´ derse, bu yemin sayılır. İster yemin niyetiyle olsun, ister olmasın. Çünkü bu lafız genellikle yemin için kullanılır.

Onlar olanca güçleriyle ölen bir kimseyi Alah´ın diriltmeyeceğine yemin ettiler. Hayır! Bu, O´nun üzerindeki hak bir va´ddir.(Nahl/38)

Eğer yemin kastedilmez de geçmiş veya gelecek bir haber kastedilırse, bu, yemin sayılmaz. Çünkü lafız her iki durum için de muhte­meldir.

2.  Kişi bir başkasına ´Allah´a yemin ederim´ veya ´Allah´a yemin ede­rek falan işi yapmanı istiyorum´ der ve bununla da kendini kasdederse, bu, yemin sayılır. Çünkü bunun şer´an bir yemin olduğu bilinmektedir; Bu durumda muhatabın yemin eden kişiyi -teklif ettiği fiilde haramlıkj veya kerahet sözkonusu değilse- yemininden kurtarması sünnettir.

Bunun delili, Berâ b. Âzib´in şu rivayetidir;

Hz. Peygamber bize yedi şey emretti. Bunlardan biri de bu tür bir yeminin yerine getirilmesidir.[12]

´Allah adına sana yemin ederim ki,..´ veya ´Allah adına istiyorum ki...´ şeklinde konuşan kişi bu sözüyle muhatabının yeminini (onun, yeminin gereğini yapmasını) istiyor veya yemin yerine muhatabından sadece yardım diliyorsa, o zaman bu yemin sayılmaz; zira bu sözle kişi ne kendisini kasdetmiştir ne de muhatabına yemin verdirmiştir. Nitekim bu yüzden ´Allah adına insanlardan birşey istemek mekruhtur´ denilmiştir. Bunun delili de Hz. Peygamber´in şu sözüdür:

Allah´ın vechi ile ancak cennet istenir.[13]

3.  Vaciblerden -namaz, oruç gibi- birini terketmek veya hırsızlık, adam öldürmek gibi birini yapmak hususunda yemin eden kişi Allah´a is­yan etmiş olur, kendisine kefaret düşer. Çünkü haram olan şeyleri yap­maya yemin etmek ve o hal üzere kalmak günahtır.

4.  Alışveriş gibi birşeyi yapmayacağına yemin eden kişi, bu hususta başkasına vekalet verirse, vekil de o işi yaparsa, vekilin yaptığı işten do-layi kendisine kefaret düşmez. Çünkü esas olan, lafzın delâlet ettiği mâ­nâdır, burada ise kişi kendisi yapmamak üzere yemin etmiştir. Bu du­rumda o, başkasının yaptığı fiilden dolayı yemini bozmuş olmaz. Çünkü fiil, yapana nisbet edilir. Ancak o yemini ederken, mutlak olarak fiilin » yapılmamasını kasdetmişse, yemininden dönmüş olur.

5.  ´Falan kadınla evlenmeyeceğim´ diye yemin eden kişi, vekaletini başkasına vererek nikâh akdi yapmak isterse yemininden dönmüş sayılır.

Çünkü evlilik sadece akd´e ıtlak olunmaz; akd´i ve akdin neticelerini de kapsar. Yemin eden kişi akid fiilini yapmayacağına yemin etse ve bu fiili de yapmasa, fakat akd´in neticelerini yapsa bundan dolayı yeminini bozmuş olur.

6.  İki şeyi terketmeye yemin eden kişi, bunlardan birini yaptığında yeminini bozmuş sayılmaz.

Meselâ ´Allah´a yemin ederim ki ben şu iki elbiseyi giymeyeceğim´ veya ´Şu iki kişi ile konuşmayacağım´ dese, sonra elbiselerden birini giyse veya o iki kişiden biriyle konuşsa yemininde hanis olmaz. Çünkü yemin iki şeyin toplamına yapılmıştır. Veya kişi ´Allah´a yemin ediyorum ki ben şu elbiseyi giymeyeceğim, şunu da giymeyeceğim´ veya ´Şu kişiyle de konuşmayacağım, şu kişiyle de konuşmayacağım´ dese, elbiselerden birini giymekle veya kişilerden biriyle konuşmakla yeminini bozmuş olur. Çünkü yemin herbiri için ayrı ayrı yapılmıştır.

7.  Kişi ´Allah´a yemin ederim ki şu iki çöreği yiyeceğim´ veya ´Şu iki şahısla konuşacağım´ dese ve onlardan birini yeyip, biriyle de konuşsa yeminini yerine getirmiş sayılmaz. Yeminin yerine gelmesriçin iki çöreği yemesi ve o iki kişiyle konuşması gerekir.

[1] Buharî/6286

[2] Ebu Dâvud/325-i; İbn Htbban, (Bkz. Mevar/d´uz-Zaman/1187)

[3] Ebu Dâvud/3285

[4] Buharî/43

[5] Buharî/1981, MÜslim/1606, (Ebu Hüreyre´den)

[6] Buharî/6298, (Abdullah b. Amr´dan)

[7] Ebu Dâvud/4403, (Hz. Ali´den)

[8] Buharî/6270, Müslim/1646

[9] Buharî/6253

[10] Buharî/625´i-6255 - .

[11] Müslim/1650

[12] Buhari ll82

[13] Ebu Dâvud/1671