Konu Başlığı: Şafii için Vasiyet Gönderen: Eflaki üzerinde 19 Şubat 2010, 15:06:51 Vasiyetin Tarifi:
Luğatta vasiyet ´bağlamak, bitiştirmek1 anlamına gelir. İysâ kelimesi ,Je aynı anlamdadır. Vasiyet, ism-i mePui (vasiyet edilen şey mânâsına) . ayette kullanılmıştır: Vasiyetlerinizin ve borcunuzun ifa edilmesinden sonra... (Nisa/12) Vasiyet kelimesi masdar olduğunda iysâ mânâsını ifade eder ve nitekim şu ayette de bu anîamda kullanılmıştır: Ey mü´minler! Birinize ölüm(ün belirtileri) geldiği zaman, vasiyet anında aranızda sizden olan iki adil kimseyi şahitlik için tutun. (Mâide/106) Fakat fakihler, iki kelime arasında fark olduğunu söyleyerek, İysâ kökünden gelirse, kişinin ölümünden sonra küçük çocuklarının ihtiyaçlarını gidermek ve malmı kullanmak üzere bir. başkasına yetki vermesi anlamına gelir; vasiyet kökünden gelirse, bir kimsenin ölümünden sonraya bağlı olmak üzere kendisine ait bir mala bir başkasını sahip ve malik kılması anlamına gelir demişlerdir. Şer´an ölümünden sonraya bağlı olan bir hakkı bir başkasına teberru etmeye vasiyet denilmesinin sebebi, vasiyet eden kişinin bu teberru ile ahiretin hayrını, dünya hayrına bağlamasıdır. Vasiyetle Temlik Etmek ile Diğer Temlik Çeşitleri Arasındaki Fark Vasiyetin tarifinden, vasiyet ile temlik etmekle, diğer temlik çeşitleri arasındaki fark açığa çıkar. Zira vasiyetteki temlik, ölümden sonraki zamana izafe edilmiştir. f/i/?egibi akidlerdeki temlik ise yaşarken temliktir. Vasiyetin Meşruiyetine Dair Delil Vasiyetin meşruiyetine hem Kur´an, hem Sünnet .em de ashabın tatbikatı delâlet etmektedir. Ayrıca âlimler de vasiyet hususunda icma etmişlerdir. Kur´an´dan delili şu ayetlerdir: İçinizden birine ölüm gelip-çattiğında eğer bir mal bırakacak olursa, anaya-babaya ve akrabalara adil bir tarzda vasiyet etmesi, üzerine ´ farz kılınmıştır. Bunlar muttakiler üzerinde (sabit) bir haktır. (Bakara/180) Ayetteki ´farz kılınmıştır´ ibaresinden maksat, vasiyet etmenin hayırlı olduğudur. ´Adil bir tarzda vasiyet etmek´ ibaresinden maksat da mirasçılara zulmetmeyecek şekilde davranmaktır. Ey mü´minler! Sizden birine ölüm(ün belirtileri) geldiği zaman, vasiyet anında aranızdan iki adil kimseyi şahitlik için tutun. (Mâide /106) Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Vasiyet etmek istediği birşeyi bulunan bir müslümana vasiyeti yanında yazılı bulunmadıkça iki gece yatması muhakkak surette caiz değildir.[1] Mahrum, vasiyetten mahrum kalandır.[2] Vasiyet üzerine ölen kişi yol ve sünnet, takva ve şahitlik üzerine bağışlanmış olduğu halde ölmüştür.[3] Ashab-ı kiram ise mallarının bir kısmını, Allah´a yaklaşmak için vasiyet ederlerdi. Rivayet edildiğine göre sahabîler vasiyetnamelerinin başına bismilhhirmhmanirrahim yazarlar ve şöyle devam ederlerdi: Bu vasiyet falan oğlu falanın vasiyetidir. O, Allah´tan başka ilah olmadığına, Allah´ın bir ve tek olduğuna, ortağı bulunmadığına şeha-det eder ve yine Muhammed´in Allah´ın kulu ve rasûlü olduğuna, kıyametin geleceğine, onda şek ve şüphe olmadığına, Allah (! Teâlâ´nınkabirdekileri hasredeceğine şehadet eder. Falan oğlu falan vasiyet eder ki aile fertlerinden geride kalanlar gerçekten mü´min iseler Allah´tan korksunlar, aralarını düzeltsinler, Allah ve Rasûlü´ne itaat etsinler. Onlara Hz. İbrahim´in ve Hz. Yakub´un oğullarına vasiyet ettiğini vasiyet ediyorum: ´Ey oğullarım! Allah sizi için bu dini seçti. (O halde siz de) ancak müslümanlar olarak can verin´(Bakara/132)[4] Bu husustaki icma´ya gelince, fakihlerin tamamı Hz. Peygamber döneminden beri vasiyetin caiz olduğunda görüş birliğine varmışlardır. Hiç kimsenin vasiyeti men ettiği nakledilmemiştir. Hayatta İken Sadaka Vermek Vasiyetten Daha Üstündür Hayatta iken verilen sadaka, ölüm sonrası için vasiyet edilen sadakadan daha üstündür. Çünkü hayatta iken verilen sadakanın ecir ve sevabı daha öncedir. Ayrıca mü´minin imanında sadık olduğuna, hayır ve ihsana rağbet ettiğine delâlet eder. Artık hayırlarda yarışın. (Mâide/48) Birinize ölüm gelip de ´Ey rabbim! Beni yakın bir süreye kadar erte-, leseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım´ demesinden önce size ´ verdiğim rızıktan (Allah için) harcayın. (Münafıkûn/10) Ebu Hüreyre şöyle rivayet ediyor: Rasûlullah´ın huzuruna bir kimse gelerek şöyle dedi: - Ey Allah´ın Rasûlü! (Sevapça) hangi sadaka daha büyüktür? .: - (Sevabı büyük sadaka) senin sıhhatli, son derece mala düşkün, fakirlikten korkar, zenginlikten hoşlanır bulunduğun halde verdiğin sadakadır. Can boğaza gelip de ´bu malım falan içindir, şu malım da falan içindir´ diyene ve bunu da varislerin olana kadar geri bırakma[5] Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Ölümüne yakın bir köle âzad eden kişi, karnı doyduktan sonra "bağışta bulunan gibidir.[6] Vasiyetin Meşruiyetinin Hikmeti Şer´î kaidelere göre, kişinin malında hiçbir hakkı kalmadığı zaman vasiyet etmesi caiz olmaz. Zira ölüm mülkiyeti izale eder. Fakat hikmetlerle dolu olan şeriat, vasiyeti caiz kılmıştır. Çünkü vasiyette hem vasiyet yapanın, hem akrabaların, hem de toplumun maslahatı vardır. Vasiyet yapan kişi ecir ve sevap kazanır, ölümünden sonra güzel bir hatıra bırakmış olur. Akrabaların maslahatına gelince, vasiyet genellikle mirasçı olmayan akrabalara yapılır, böylece onlar da o maldan faydalanmış olurlar, zira o kişiler genellikle o mala muhtaçtır. Toplumun maslahatına gelince, vasiyet mescidler, medreseler, kütüphaneler, hastaneler ve benzeri umumi hayırlara açılan bir kapıdır. Ayrıca fakirler, yetimler, âlimler ve mücahidler için de bir kapıdır. Vasiyetin İslâm´ın sosyal dayanışma kanunlarından bir kanun olduğu ve bunda birçok hayır ve faydanın bulunduğu gizli değildir. Vasiyetin Hükmü İslâm´ın başlangıcında anne-babaya ve yakın akrabalara vasiyet etmek Bakara suresinin 180. ayeti ile vacib kılınmıştı. Daha sonra bu hüküm miras ayetleriyle neshedilmiştir. Ayrıca bu vücubun neshedildiğini bildiren hadîsler de vardır. Vasiyet etme hükmü, mirasçılar dışındaki kişilere ve hayır yollarına tahsis edilmiştir. Bu da varislerin rızası haricinde malın 1/3´inden fazlasının vasiyet edilemeyeceği hükmüyle sınırlandırılmıştır. İbn Abbas şöyle demiştir: "Allah Teâlâ ´Sizden birinize ölüm gelip çattığı vakit eğer mal bırakacaksa, anaya-babaya ve yakın akrabaya meşru bir surette vasiyette bulunmak, takva sahipleri üzerine bir hak olarak farz kılındı1 (Bakara/180) buyurarak vasiyeti farz kıldı. Bu ayeti, miras ayetleri (Nisa/11-12) neshetti".[7] Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Ulu ve yüce Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir; artık varise vasiyet yoktur. Çocuk yatak sahibine aittir; zina edenin hakkı taştır (mahrum edilmektir).[8] Allah Teâlâ (varislerden) her hak sahibine hakkını verdi. (Bundan böyle) varislere vasiyet yoktur.[9] Vasiyetin Diğer Hükümleri Vasiyetin, mirasçılara yapılmamak şartıyla mendub olduğunu söy-lemiştikrFakat bazı durumlarda vasiyet etmek farz, haram, mubah veya mekruh olabilir. |