๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Şafi Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 17 Şubat 2010, 21:36:25



Konu Başlığı: Şafii için Elbiseler ve Zinetler
Gönderen: Eflaki üzerinde 17 Şubat 2010, 21:36:25

Elbise ve zînet´Ierde asıl olan ibahadır. Zira Allah Teâlâ´nın, dünyada yararlanılması için yarattığı elbise ve zînet gibi şeyler hakkındaki hüküm­ler umumidir.

Allah, yeryüzünde bulunanların hepsini sizin, (faydalanmanız) için yarattı.(Bakara/29)

O size istediğiniz herşeyden verdi. Eğer Allah´ın nimet(ler)ini sayacak olsanız bitiremezsiniz.(İbrahim/34)

De ki: ´Allah´ın kullan için yarattığı zîneti ve temiz azıkları haram kılan kimdir? Bunlar, dünya hayatında iman edenlerindir. Kıyamet günü ise, (kâfirler için değil) yalnız onlar içindir´. Bilen kimseler için ayetlerimizi böylece uzun uzun açıklıyoruz. (A´raf/32)

Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve zînetlenecek elbise indirdik (yarattık). Takva elbisesi ise, o daha hayırlıdır. Bu (ihsan) Allah´ın ayetlerindendir. Umulur ki hatırlamış olurlar (da inanırlar). (A´raf/26)

Ayetin metninde geçen sev´at kelimesinden maksat, avret yerleridir. Zînet kelimesinden maksat da İbn Abbas´ın tefsirine göre elbise ve mal­ların açıkta olanlarıdır.

Allah Teâlâ, yarattığı nimetlerle kullarına minnet ederek şöyle buyur­maktadır:

Allah evlerinizi sizin için huzur ve sükûn (yeri) yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç zamanı, gerekse konaklama zamanında sizin için taşınması kolay evler (çadırlar) kıldı. Onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) ev eşyaları ve ticaret metaı varetti. Allah yarattıklarından sizin için gölge­likler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı ve sizi sıcaktan (ve soğuktan) koruyacak elbiseler, savaşta sizi koruyacak zırhlar va-retti. İşte böylece (Allah), O´na teslim olmanız için üzerinizdeki nimetini tamamlamaktadır, (Nahl/80-81)

Ayette geçen sekenen kelimesi, ´içinde oturulan evler´ demektir. Zaan kelimesi sefer, esas kelimesi ev eşyaları demektir. Ekmen kelimesi kimmiriin çoğuludur; insanın sıcak ve soğuğun şiddetinden sığındığı mağara anlamına gelir. Serabil kelimesi sırb&Fm çoğuludur ve elbise demektir. ´Sizi koruyacak serabil´den maksat da zırhtır.

İşte bu benzeri delillerden elbise ve zînet türünden olan şeylerde asıl olanın mübahlık olduğu anlaşılmıştır. Ancak haram olduğuna dair nass bulunan şeyler bunlardan istisnadır.

İstisna Edilen Şeyler

Mubah olan bu umumdan, hakkında nass bulunanlar istisna edilmiştir ki bunları şöyle sıralayabiliriz:

1.  Alışveriş dışında altın ve gümüş kullanmak.

Altın ve gümüşü, alışveriş dışındaki yerlerde kullanmak caiz değildir. Bu bakımdan altın ve gümüşten kap-kacakları, yazı aletleri, sürme aletleri ve benzeri eşyaları kullanmak caiz değildir. Evlerin, mescidlerin, dükkân­ların ve benzeri yerlerin altın ve gümüşle süslenmesi de haramdır. Bunlarda altın veya gümüşün az kullanılması hükmü değiştirmez. Ayrıca altın veya gümüşten yapılmış kalem, bıçak, düğme, kap gibi şeyleri, kul­lanmadan sandıkta saklamak da caiz değildir. Çünkü kullanılması haram olan şeyi, edinmek de haramdır.

I. Altın ve Gümüşün Kullanılmasının Haram Olduğunun Delilleri

Bu hususta hadîs kitaplarında birçok delil zikredilmiştir ki onlardan bazıları şunlardır:

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Kim altın veya gümüşten yapılmış bir kaptan su içerse, karnına ce­hennem ateşi dolduruyor demektir.[1]

Altın ve gümüş kaplardan içmeyin. Bu madenlerin çanak ve tabakları içine konulan yemekleri de yemeyin. Çünkü bu eşya dünyada onlara (kâfirlere).ait zînet eşyasıdır.[2]

Altın ve Gümüşle Yamalanan Kapların Kullanılması

İster az, ister çok olsun, altın ile yamalanan kapların kullanılması da haramdır,

Gümüş ile yamalanan kaplardaki yama, gereğinden fazla olursa ha­ram olur. Eğer küçük veya ihtiyaç kadarsa caizdir.

Bunun, caiz olduğunun delili, Asım el-Ehvel´den rivayet edilen şu haberdir: Ben, Enes b. Mâlik´in yanında Hz. Peygamber´in bardağını gör­düm. Bardak çatlamış ve gümüşle yamalanmıştı. Bu bardak, nuddar denilen ağaçtan yapılmış, güzel ve enli bir bardaktı. Enes, bana şöyle dedi: ´Hz. Peygamber´in, bu bardak ile şu kadar defa su içtiğini gördüm´.[3]

Altın ve Gümüşle Kalaylanan Kapların Kullanılması

Eğer kalay az ise, yani ateşe tutulduğunda eriyip bir tortu meydana getirmiyorsa, kullanılması helâldir. Eğer kalay çok ise, yani ateşe tu­tulduğunda eriyip bir tortu meydana getiriyorsa, kullanılması haramdır. Böyle olanı -kullanmak haram olduğu gibi- edinmek de haramdır.

Evin tavanını, duvarlarını altın veya gümüşle boyamak da ne kadar az olursa olsun- haramdır.

Altın ve Gümüş Dışındaki Zînet Eşyalarından Yapılan Kapların Kullanılmasının Hükmü

Altın ve gümüş dışındaki elmas, inci, mercan, yakut, zümrüt ve ben­zeri şeylerden yapılmış kapların kullanılması caizdir. Çünkü bunlarla ilgili bir nass yoktur. Bu eşyalarda asıl olan ibahadır. Bunlar, ancak haram olduğuna dair bir nass bulunduğunda haram olur. Bunların haram olduğuna dair herhangibir nass da yoktur. Bunları altın ve gümüş kaplara kıyas etmek doğru olmaz.

Altın ve Gümüşten Yapılan Kapların Kullanılmasının Haram Kılınmasındaki Hikmet

Daha önce bu tür şeylerin haram kılınmasındaki esas sebebin, taab-budî olduğunu, fakat bununla beraber birtakım faydalarının da bu­lunduğunu söylemiştik. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1.  Allah Teâlâ, altın ve gümüşü insanlar için alışveriş sebebi yapmış, insanlar arasındaki muamelelerin kolaylaşmasını bunlara bağlamıştır.

İşte bundan dolayı onları asıl işlevinden alıkoyarak, başka alanlarda kullanmak mubah olmaz. Onları kap-kacak ve zînet eşyası olarak kul­lanmak, onların işlevini azaltmak demektir.

2. Zenginlerin altın ve gümüşten kaplar edindiklerini, altın ve gümüşle gururlandıklarını gören fakirlerin kalpleri kırılır.

3. Halkın altın ve gümüş kaplar edinip onları evlerine dizerek esas işlevlerini unutmalarına mani olmak için bunlar haram kılınmıştır.

4. Kâfirlerin alâmeti olan bir hususta onlara muhalefet etmek de on­ların yasak edilmesinin hikmetlerinden biridir.

Çünkü kâfirlerin alâmeti, ahiretten yüz çevirip dünyaya ve dünya ni­metlerine dalmaktır. Hz. Ömer´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Sizleri nâz, nimet, refah ve maişetle hoş gönüllü olarak beslenip gevşemekten, şirk ehlinin giyim tarzından ve ipek elbiselerden sakındırırım. Çünkü Rasûlullah, hâlis ipek giymekten (erkekleri) nehyetmiştir.[4]

Daha önce naklettiğimiz hadîslerde altın ve gümüş kapların, dünyada kâfirler için olduğu belirtilmişti.

Bu Haramdan İstisna Edilenler

Üç şey bu haramdan istisna edilmiştir:

1.  Kadınların altın ve gümüşten zînet edinmeleri mubahtır.

İster evli, ister bekâr, ister küçük, ister büyük, ister zengin, ister fakir olsun tüm kadınlar, israfa kaçmamak şartıyla altın ve gümüşten zînet eşyası edinebilirler.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Altın ve ipek ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helâl kılınmıştır.[5]

Âlimler, bayram ve benzeri günlerde çocuklara altın ve gümüş takıların takılabileceğini söylemişler ve küçük çocukların mükellef ol­madıklarını da buna sebep olarak göstermişlerdir.

2.  Gümüş yüzük takmak mubahtır.

Hz. Peygamber1 in gümüş bir yüzük taktığı sahih hadîslerle sabittir.

Enes b. Mâlik´ten şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber´in yüzüğü gümüştendi. O yüzüğün taşı ise Habeşistan´dan getirilmişti".[6]

Yine Enes´ten şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber´in yüzüğü gümüştendi. Onun taşı da gümüştendi"[7]

Yine Enes b. Mâlik´ten şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber gümüşten bir yüzük edindi. Onun kaşına ´Muhammedun rasûlullah1 (Muhammed, Allah´ın Rasûlü´dür) ibaresini nakşettirdi ve ´Sakın hiç kimse yüzüğünün üzerine böyle yazdırmasın´ buyurdu".

Yine şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber´in yüzüğünün kaşında üç satır (kelime) bulunmaktaydı: Muhammed, Rasûl, AlIah´a[8]

Altın Yüzüğün Hükmü

Altın yüzük, erkeklere haramdır. İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber, bir kişinin elinde altından yapılmış bir yüzük gördü de onu çıkarıp attı ve ´Sizden biriniz bir ateş parçasını kastedip onu eline almaya teşebbüs ediyor´ buyurdu. Rasûlullah gittikten sonra o zâta ´Yüzüğünü al da onunla başka bir menfaat temin et´ denildi. O zât ´Hayır vallahi, Rasûlullah onu atmışken artık ben onu ebediyyen almam´ dedi".[9]

3. Zaruret halinde bunları kullanmak mubahtır.

Eğer kişi altın veya gümüşten yapılmış bir kaptan başka bir kap bu­lamazsa, onları kullanması mubah olur. ıMeselâ burnu kesilen kişinin altından burun yaptırması veya dişlerini altınla kaplatmaya mecbur kalan kişinin altın kullanması mubahtır. İşte bu tür durumlarda altın kullanmak mubah olur.

Arfece b. Esad´dan şöyle rivayet edilmiştir: "Cahüiyye (döneminde vuku bulan) Külab vakasında burnumdan isabet almıştım (burnum ke­silmişti). Sonra gümüşten bir burun yaptırdım, fakat fena koktu. Bunun üzerine Rasûlullah bana altından burun taktırmamı emretti".[10]

Allah´ın Hükmünde Gevşeklik Göstermek

Birçok müslüman, altın ve gümüş hususunda zaaf göstermektedir. Nitekim haram olan bu şeyleri kendilerine mubah görenler vardır. Onlardan bir çoğunun parmağında altın yüzük, boynunda altın zincir bulunmaktadır. Ateşten bir koru parmaklarına ve boyunlarına taktıklarının ve bu yüzden Allah´ın gazabını davet ettiklerinin farkında değillerdir. Bu kör taklidin kurbanları, kendilerini kâfirlere benzettiklerini de bilmemektedirler.

Nişanlılık ve evlilik alâmeti olarak altın yüzük taktıklarını iddia etme­lerine gelince, bu boş ve bâtıl birşeydir. Din, bu iddiayı kabul etmez. Bu iddia, sahiplerinin yüzüne çarpılacaktır. Allah´ın şeriatında bu iddiayı doğrulayıp helâl kılacak bir delil yoktur. Bunu, körü körüne yapan kişilerin taklitçi ve akılsız olduklarında da şüphe yoktur. Zenginlerden birçok kişinin mânâsız olan bu zînetlere köle olmaktan başka arzuları yoktur. Bunların yaptıkları, israftan ve Allah´ın buğzuna uğramaktan başka birşey değildir. Üstelik bu kimseler, Allah´ın bunları haram ettiğini unutarak verdikleri ziyafetlerde, yaptıkları toplantılarda altın ve gümüş kaplar kullanmaktadırlar.

Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi

II. İpekli Elbisenin Erkeklere Haram Olması

Erkeklerin ipekli elbise giymeleri veya herhangibir şekilde kullanma­ları haramdır. Küçük çocuklar ve kadınlar için ise helâldir.

Bunun delili, Hz. Ali´den rivayet edilen şu hadîstir: Rasûlullah bir ipek ahp onu sağına, birde altın aîıp onu soluna koydu. Sonra şöyle buyurdu:

Şu iki şey ümmetimin erkeklerine haramdır.[11]

Altın ve ipek ümmetimin erkekleri için haram, kadınları için helâl kılınmıştır.[12]

İpeğin Erkeklere Haram Kılınmasının Nedeni

İpeğin haram kılınmasının hikmeti, taabbudîdir. Ancak başka bir se­bebi de şu olabilir: İpekli giymek, erkeği, erkekliğin sıfatlarından uzaklaştırmaktadır. Çünkü erkek, süslenmek ve bunlarla gururlanmak, re­fah içinde yaşayarak kadınlara benzemek için değil, zorlukları aşmak, önemli işler yapmak için yaratılmıştır. Bunları yapmak da ancak refah ve lüksten, kadına benzemekten ve tembellikten uzaklaşmakla mümkün olur.

İstisnaî Durumlar

İki durumda erkeklerin ipek kullanmasına izin verilmiştir:

1. Zaruret hali

Eğer avret yerlerini örtmek, sıcak veya soğuktan korunmak için başka birşey bulunamazsa, ipek elbise giymek mubah olur. Çünkü zaruretler haramları mubah kılar. Ancak bu mübahlık, zaruretin durumuna göredir.

2. İpekli giymeye muhtaç olunması

Eğer bir hastalık olur ve bu hastalıkta ipekli giymekle iyileşir veya ha­fiflerse, ipekli giymek mubah olur.

Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah, Abdurrahman b. Avf ile Zübeyr b. Avvam´a bir seferde kendilerinde meydana gelen uyuz illetinden yahut kendilerindeki bir hastalıktan dolayı ipekli gömlekler giymelerine ruhsat vermiştir".[13]

Saf Olmayan İpeğin Hükmü

İpek ve başka bir maddenin karışımından yapılmış elbisenin ipeği daha fazla olursa, erkeklerin kullanması haram olur. Eğer diğer madde ipekten daha fazla ise, onu kullanmak mubah olur. Çünkü hüküm fazla olan maddeye göre verilir ve fazla olan o maddenin ismini alır. Eğer ipek ile diğer madde eşit olursa, o elbiseyi kullanmak helâldir. Çünkü eşyada aslolan ibahadır. Bu nedenle de helâl tarafı tercih edilir.

Elbisenin kenarlarını, sökülmemesi için ipek ile çevirip dikmek helâl­dir. Ancak bunun, elbiseyi yamamada caiz olan mutad miktarı geçme­mesi gerekir. Dört parmak genişliğinden fazla olmamak şartıyla elbiseyi ipek ile çevirmek mubahtır.

Bunun delili, Esma binti Ebubekir´in âzadhsı Abdullah´tan rivayet edilen şu haberdir: Esma binti Ebubekir ´İşte Rasûlullah´ın cübbesi şudur´ dedi ve İran hükümdarlarının elbise yaptırıp giydikleri taylesân kumaşından yapılmış bir cübbe çıkardı. Cübbenin yakasında dibâcdan bir parça vardı. Eteğinin ön ve arkada bulunan iki açık tarafında (ve yen­leri üzerinde de) yine dibâcdan birer çevre kıvrıntısı yapılmış gördüm. Esma ´Bu cübbe, vefat edinceye kadar Aişe´nin yanındaydı. Aişe vefat edince cübbeyi ben aldım. Bunu Peygamber giyerdi. Şimdi biz onu has­talar için yıkıyoruz da onunla şifa talep olunuyor´ dedi.[14]

Suveyd b. Gafele´den de şöyle rivayet edilmiştir: Ömer b.´Hattab, Şam´daki Câbiye beldesinde halka hitap edip ´Allah´ın Peygamber´i iki ya­hut üç yahut dört parmak kadar yer müstesna hâlis ipek elbise giymekten nehyetti´ dedi.[15]

Kapı veya Duvara İpek Perde Asmak

Kapı, duvar ve benzeri yerlere ipek perde asmak haramdır. Kadın ve erkek bu hükümde eşittir. Çünkü burada gurur ve kibir sözkonusudur. Âlimler, Kabe´yi bundan istisna etmişlerdir. Kabe´ye ipek örtüler asılabilir. Çünkü selef ve halef bunu yapmış ve hiç kimse de buna itiraz etmemiştir. Ancak herhangi bir mescid veya bina bu hususta Kabe´yle kıyas edilemez.

III. Saçları Siyaha Boyamak

Erkeklerin saçlarını, sakallarını, bıyıklarım siyaha boyamaları, kadınların da saçlarını siyaha boyamaları haramdır. Beyazlaşmış olan saç veya sakalı, sarı veya kırmızıya boyamak müstehabdır.

Bunun delili, Cabir b. Abdullah´tan rivayet edilen şu hadîstir: "Mekke´nin fethi günü Ebu Kuhafe Rasûlullah´ın huzuruna getirildi. Onun saçı ve sakalı yandık dikeni gibi bembeyaz bir halde idi. Rasûlüllah ´Bu beyaz saçların rengini birşey ile değiştirin. Fakat siyah boyadan sakının´ buyurdu".[16]

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Ağarmış saçı (boyamak suretiyle rengini) değiştirin de yahudüere* benzemeyin.[17]

Yahudiler ve hristiyanlar (saç ve sakallarını) boyamazlar. Siz onlara muhalefet ediniz.[18]
Siyaha Boyamanın Haram Olmasının Sebebi

Saç veya sakalı siyaha boyamanın haram olmasının sebebi -Allahu a´lem- hilkati değiştirmektir. Çünkü saç ve sakalını siyaha boyayan kişi, olduğundan daha genç görünür. Siyahtan başka renklerle boyamak ise, insanı bu tür bir değişikliğe mâruz bırakmaz. Bütün bunlardan sonra şunu belirtmeliyiz ki bu hükümlerde esas olan, taabbüd ve imtihandır.

IV. Saça Saç Eklemek

Başkasının saçını kendi saçma eklemek, hem erkeklere, hem de kadınlara haramdır. Hiçbir neden, bu haramlığı ortadan kaldırmaz. Böyle yapmak büyük günahtır. Çünkü böyle yapan kişi de, ona yardım eden kişi de lanetlenmiştir.

Fakihler şöyle demişlerdir: Bir kadının, erkek veya kadının saçlarını kendi saçma eklemesi haramdır. İsterse kocasının saçlarını kendi saçına eklesin hüküm değişmez. Bu husustaki tüm delillerin umumundan çıkan hüküm böyle olduğuna delâlet etmektedir. Ayrıca insan şerefli olduğundan ötürü onun hiçbir parçasından faydalanmak helâl olmaz. Eğer insan dışında, murdar bir hayvanın veya eti yenmeyen bir hayvanın kılları, o hayvan canlıyken kesilerek kadının saçına eklenirse haram olur.

Kadının, yüzünü ve parmaklarını kocasının izniyle boyaması helâldir. Kadının saçına ipekli iplikler ve insan saçma benzemeyen şeyler takması caizdir. Çünkü burada saça saç ekleme sözkonusu değildir. Bu, sadece zînet için yapılan birşey olduğu için bundan dolayı kadın muaheze edilemez.

Saça saç eklemenin haram olduğunun delili, Esma binti Ebu-bekir´den rivayet edilen şu hadîstir: "Hz. Peygamber´e bir kadın geldi ve (Ey Allah´ın Rasûlü! Benim zifafa girecek bir oğlum var ve ona cildinde sivilceler çıkaran bir hastalık isabet etti, bu sebepten saçları döküldü. Şimdi onun saçlarına başka saç ekleyelim mi?´ diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah ´Saçına başkasının saçından ekleyene ve saçına başkasının saçından eklettirene Allah lanet etsin´ buyurdu".[19]

Saça Saç Eklemenin Haram Kılınmasının Hikmeti

Saça saç eklemenin haram kılınmasının hikmeti -Allahu a´lem- hilkati değiştirip bozmasıdır.

Said b. Müseyyeb´den şöyle rivayet edilmiştir: "Muaviye Medine´ye geldi ve bizlere hitab etti. Bu arada birbiri üzerine örülmüş birkaç demet saç çıkardı da ´Bunu bir yahudiden başkasının yapacağını sanmıyordum. Bu iş (takma saç kullanmak) Rasûlullah´a ulaşmıştı da o bunu yalancılık ve bâtıl şey diye isimlendirmişti´ dedi".[20]

V. Dövme Yaptırmak, Yüzdeki Tüyleri Yolmak ve Dişleri Birbirinden Ayırmak

Dövme yaptırmak, yüzdeki tüyleri yolmak ve dişleri birbirinden ayırmak haramdır.

Dövme yaptırmak şöyle olur: Bedenin herhangibir yerine iğne ile de- . likler açılır, açılan bu deliklerden kan çıkar ve açılan bu deliklerin üzerine sürmeye benzer bir boya sürülür. Orası yeşil bir renge bürünür.

Dişleri birbirinden ayırmak da şöyle olur: Eğe veya benzeri birşeyle dişler inceltilir ve dişlerin arası ayrılır.

Bunları yapan da, yaptıran da lanetlenmiştir. Lanet, ancak büyük gü­nah işleyen kimselere yapılır.

Fakihler, dövme yapılan yerin necis olduğunu söylemişlerdir. Çünkü kan orada hapsedilmiştir. Eğer dövmeyi ortadan kaldırmak mümkünse, bunun yapılması farzdır. Ancak yara açmak suretiyle dövmeyi gidermek mümkün oluyorsa ve bu yaranın da zarar vermesi sözkonusu ise veya el ve yüz gibi açıkta olan bir uzuvda bir çirkinlik meydana getirecekse, dövmeyi gidermek vacib olmaz. Bu durumda tevbe etmesi yeterli olur. Eğer dövmenin giderilmesi -yukarıdaki şartlar dahilinde- mümkün olduğu halde bunu yapmayan kişi günahkâr olur.

Bunların haram olduğunun delili, Abdullah b. Mes´ud´dan rivayet edilen şu haberdir: "Allah şu kadınlara lanet etmiştir: Dövme yapanlara ve yaptıranlara, yüzün tüylerini yolanlara ve yolduranlara, seyrek dişli (olup) güzel görünmek için dişlerinin arasını yontan sırıtkanlara, Allah´ın yarattığını değiştirenlere..."

Bu söz Benû Esed´den Ümmü Yakub isimli bir kadının kulağına ulaştı. Bu kadın Kur´an okur ve anlardı. Kadın İbn Mes´ud´a gitti ve ´senden bana ulaşan söz nedir?´ dedi. Abdullah b. Mes´ud ´Ben Rasûlullah´ın lanet ettiği kimselere niye lanet etmeyeceğim? O Allah´ın ki­tabında var´ diye cevap verdi ve ´Peygamber size ne emir verirse onu tu­tun, size yasak ettiğinden de sakının´ (Haşr/7) ayetini okudu.[21]

Abdullah b. Ömer´den şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûlullah, başkası­nın saçından kendi saçma saç takan, böyle saç taktırmak isteyen, vücuduna dövme yapan ve yaptırmak isteyene lanet etti".[22]

Bu Haramlardan İstisna Edilenler

Kadının, yüzünde sakal ve bıyığa benzeyen kılları yolması haram değildir, hatta müstehabdır. Çünkü Hz. Peygamber´in yasakladığı şey; kaş, kirpik ve yüze çirkinlik vermeyen tüylerin yolunmasıdır. Dişteki bir

ayıbı veya yüzdeki bir sivilceyi gidermek haram değildir. Çünkü haram olan fiil, güzelleşmek amacıyla yapılandır.

Dövme Yapmanın, Tüyleri Yolmanın ve Dişlerin Arasını Ayırmanın Haram Kılınmasının Hikmeti

Bunun nedeni, hadîste de belirtildiği gibi Allah´ın yarattığını değiştirip bozmaktır.

VI. Erkeğin Kendini Kadına, Kadının da Kendini Erkeğe Benzetmesi

Erkeğin kendini kadına benzetmesi elbise ve zînet eşyalarında, konuşma ve yürümede olur. Meselâ bilezik, küpe ve kolye takarak veya sesini inceltip kadın gibi yürüyerek veya kadınlara has olan benzeri şeyleri yaparak kendini kadınlara benzetir.

Kadının kendini erkeğe benzetmesi ise elbise ve birtakım sıfatlarla olur. Meselâ sert ve kaba hareketler yaparak, saçlarını erkekler gibi kesti­rerek ve erkeklere has olan benzeri şeyleri yaparak kendini erkeğe benzetir.

Bu Benzetmenin Hükmü

Kadının kendini erkeğe, erkeğin de kendini kadına benzetmesi hem haramdır ve hem de büyük günahlardandır. Böyle yapan kişi lanet­lenmiştir. Fakat bu fiil, müslümanlar arasında yayılan münker hareketler­den biridir. Güç ve kuvvet ancak Allah´ın elindedir.

Bu durum, ümmetin izzet ve şerefini, hatta varlığını bile yok etmektir. Hele bu hareket, ümmetin mihnet ve meşakkatlere mâruz kaldığı, düşmanların birleşip müslümanları yok etmek İçin fırsat kolladıkları bir zamanda olursa, sonucu daha fena olur.

Kadının kendini erkeğe, erkeğin de kendini kadına benzetmesinin haram olduğunun delili, İbn Abbas´tan gelen şu rivayetlerdir: "Hz. Peygamber, kendini erkeğe benzeten kadına ve kendini kadına benzeten erkeğe lanet etmiştir".[23] "Ras.ûlullah, kadınların yürüşüyünü taklid eden er­keklere, erkeğimsi hareketler yapan kadınlara lanet etti ve onları evlerden çıkarmayı emretti".[24]

VII. Suret Yapmak

İnsan olsun, hayvan olsun, ruh sahibi canlıların suretini yapmak ha­ramdır. Bu, büyük günahlardandır. Çünkü hadîslerde, böyle yapan kişilere şiddetli bir azap olduğu söylenmiştir.

Ruh sahibi olan canlının, değerli veya değersiz olması hükmü değiştirmez. Ayrıca bu suretleri; yaygı, elbise, dirhem, dinar, kap ve ben­zeri şeyler üzerine yapmak da haramdır. Heykel yapmak veya heykel yaptırmak da böyledir. Ancak heykel yapanın günahı daha büyüktür. Ağaç, bitki gibi ruhsuz şeylerin resmini yapmak haram değildir.

Üzerinde insan veya hayvan resmi bulunan birşeyi -eğer bu insan­ların gözünde değersiz değilse- almak haramdır. Eğer bu resim, ayak altında olan bir kilim veya yaslanılan bir yastık ise, onu almak ve kullan­mak haram değildir.

Haram Olmaktan İstisna Edilen Suretler

Küçük kızların oyuncak bebekleri bu haramdan istisna edilmiştir. Hz. Aişe´den şöyle rivayet edilmiştir: ´Birtakım kız arkadaşlarım benim yanıma gelirlerdi de Rasûlullah´tan utandıklarından ötürü herbiri bir tarafa saklanırdı. Rasûlullah da onları tekrar benim yanıma yollardı´.

Ravi, Hz. Aişe´nin Rasûlullah´ın yanında birçok kızlarla oynadığını söylemiştir.[25]

Suret Yapmanın Haram Olduğunun Delilleri

Canlıların suretini yapmanın haram olduğu birçok hadîste belir­tilmiştir.

Cabir´den şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûlullah, evde suret bulundur­maktan ve suret yapmaktan menetti".[26]

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Şüphesiz ki kıyamet gününde insanların en çok azaba uğrayanı suret yapanlardır.[27]

Şu suretleri yapanlar kıyamet gününde azap olunurlar. Onlara ´Haydi yaptığınız suretlere can verin´ denilir.[28]

Kim dünyada (canlı birşeyin) resmini yaparsa, kendisine kıyamet gü­nünde o surete ruh vermesi teklif olunur. Halbuki o, hayat vermek kudretini haiz değildir.[29]

Said b. Ebi Hasan´dan şöyle rivayet edilmiştir: İbn Abbas´a, bir res­sam geldi ve ´Ben suretleri resmederek geçinirim. Bunlar ve sanatım hakkında bana bir fetva ver´ dedi. İbn Abbas ona ´Bana yaklaş´ dedi. Ressam, İbn Abbas´a yaklaştı. Sonra tekrar ´Bana yaklaş1 dedi. Ressam, İbn Abbas´a yaklaşınca İbn Abbas elini onun başına koyarak "Şimdi ben sana Rasûlullah´tan işittiğim bir hadîsi haber vereceğim (iyi dinle). Ben Rasûlullah´tan işittim o ´Her musavvir cehennemdedir. Musavvirin tasvir ettiği her surete kıyamet gününde (Allah) hayat verir, o canlı suret de kendini yapan sahibine azap eder´ buyuruyordu" dedi. Bunun ardından İbn Abbas, ressama karşı devamla ´Eğer sen sanatına devam etmek mec­bur iyetindeysen ağaç resmi ve hayat sahibi olmayan vücut kısımlarının resmini yap´ dedi.[30]

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

İçinde köpek ve (canlı hayvan) sureti bulunan eve melekler girmez.[31]

Suret Yapmanın Haram Kılınmasının Nedeni

Suret yapmanın haramlığının nedeni, taabbudîdir. Allah bununla kullarına, itaat ve ibadeti yüklemiştir. Eğer kullar kendileri için hayır isti­yorlarsa ´Dinledik ve itaat ettik. Ey rabbimiz! Senin affını diliyoruz, dönüş sanadır´ demelidirler.

Bununla beraber suret yapmanın haram kılınmasında birtakım hik­metler bulunmaktadır:

1.  Suret yapan kişi, kendini, yaratma açısından Allah´a benzetmiş olur. Bunun için ona ´Yaptığını dirilt´ denir.

2.  Yapılan heykel ve putlara tapımldığı için, İslâm her türlü şirk kapısını kapatmak amacıyla bunu yasaklamıştır. Çünkü İslâm, her türlü şirki haram kılmak ve onunla savaşmak için gönderilmiştir. Böylece mü´minlerin gözünde Allah´tan başka büyük ve saygıya layık birşey ol­mamasını murad etmiştir.

3. ´Melekler, içinde resim ve heykel bulunan bir eve girmezler´ hadî­sinden anlaşıldığı gibi, evinde resim ve heykel bulunduran kişi, melekle­rin evine girmelerini, kendisine dua ve istiğfar etmelerini engellemiş ol­maktadır. Bu da insan için en büyük zarardır. Suret yapmanın ve bulun­durmanın haram kılınması için bu yeterli bir sebeptir.

Suret yapmanın ve bulundurmanın haram olduğunu bildiren hadîs­leri zikretmiş bulunuyoruz. Fakat ne yazık ki bugün müslümanlar bu ha­rama dalmış, İslâm´ın feryatlarına kulak tıkamışlardır. Bu haramı işleyenlere va´dedilen şiddetli azaba da maalesef aldırmamaktadırlar.

Herhangibir eve veya dükkâna girildiğinde orada bir suret görmemek çok nadir bir durumdur. Bunlar genellikle dede, baba, arkadaş gibi yakınların resimleridir. Bunlar evlerin baş köşelerine asılmıştır. Bu durumu zengin-fakir, kadın-erkek herkeste görmek mümkündür. Kendilerine muhafazakâr diyenlerin yanında da, diğerlerinin yanında da bunları görmekteyiz. Bundan, ancak rabbimizin rahmetine mazhar olmuş kimseler müstesnadır. Onlar da pek azdır. Müslümanlar işledikleri bu harama, şuradan buradan fetva almak hilesine başvurmaktadırlar. Ayrıca Allah katında hiçbir mazeret ve delili olmayan bahaneler ileri sürmektedirler. Bunlar bazen sanat, bazen hatıra, bazen de başka şeyler için bunları yapmaktadır. Allah´tan lütuf ve selâmet diliyoruz.

La havle vela kuvvete illa billah

[1] Müslim/2065, (Ümmü Seleme´den)

[2] Müslim/2067, (Huzeyfe´den)

[3] Buharı, Kitab´ul´Eşribe

[4] Müslim/2069

[5] Tirmizî/1720, (Ebu Musa el-Eş´arî´den hasen-sahih senedle)

[6] Müslim/2094, Tirmizî/1739

[7] Buharı ve Müslim

[8] Buharî/5539-5540, Müslim/2092, Tirmizî/1748

[9] Müslim/2090

[10] Tirmizî/1770, Ebu Dâvud/4232

[11] Ebu Dâvud/4057, İbn Mâce/3595

[12] Tİrmizî/1720, (Ebu Musa el-Eş´arrid?en)

[13] Buharî/5501, Müslim/2076

[14] Müslim/2069

[15] Müslim/2069

[16] Müslim/2102-

[17] Tirmizî/1752, (Ebu Hureyre´den)

[18] Buharî/5559, Müslim/2103

[19] Buhari/5591, Müslim/2122

[20] Buharî/5594, Müslim/2127

[21] Buharî/5587, Müslim/2122

[22] Buharî/5593, Müslim/2124

[23] Buharî/5546

[24] Buharî/5547

[25] Müslim/2440

[26] Tirmizî/1749

[27] Buharî/5606, Müslim/2109, (Abdullah b. Mes´ud´dan)

[28] Buharî/5607, Müslim/2108, (İbn Ömer´den)

[29] Buharî/5618, Müslim/2110, (İbn Abbas´tan)

[30] Buharî/5618, Müslim/2110

[31] Buharî/3053, Müslim/2106