๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Şafi Fıkhı => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 24 Şubat 2010, 18:13:08



Konu Başlığı: Şafii için Cihadın Merhaleleri ve Adabı
Gönderen: Eflaki üzerinde 24 Şubat 2010, 18:13:08
I. Davet

Cihad´ın ilk merhalesi, kâfirleri İslâm´a davet etmektir; zira kâfirlerle savaşmak bir amaç değil, vesiledir. Eğer amaca savaşsız olarak ulaşılırsa, savaşa başvurulmaz. Çünkü amaç, kâfirlerin saldırganlıklarını önlemek, onları Allah´ın hükmüne başeğdirmek, insanların özgürce kendi istek ve iradeleriyle karar vermelerini sağlamaktır. Bunun için de ilk yapılacak şey insanları İslâm´a davet etmek, onlarla karşılıklı konuşarak içlerindeki gizli bulunan fıtratı harekete geçirmek, içinde bulundukları vehametin neticelerinden sakmdırmaktır. Eğer insanları İslâm´a davet etmekle, emr-i
bi´1-maruf nehy-i ariil-münker yapmakla amaca ulaşılırsa, savaşa gerek kalmaz. Bundan sonra mal, mülk, saltanat İslâm için önemli değildir.

Buharî/7, Müslim/1773

II. Cizye

Davet ve tebliğle amaca ulaşılmazsa, kâfirler küfürde ısrar eder lerse, davet ve tebliği engellemeye çalışırlarsa, cihad´ın ikinci merhalesi olan savaş, müslümanlar üzerine vacib olur. Ancak kâfirler İslâm devletinin hükmüne girip cizye verirlerse savaşa gerek kalmaz. Kâfirler cizye vermeyi kabul ettiklerinde barış andiaşması imzalanır. Kâfirler bu cizyeyi müslümanlarm halifesine verirler. Bu, müslümanlarm halifeye verdikleri zekât yerine geçer. Cizye´nin de birtakım şartlan vardır ki bunları biraz ileride zikredeceğiz.

III. Kıtal

Kâfirler İslâm davetine kulak asmaz, cizye ödemeyi kabul et­mezlerse, son merhale olarak savaşmaktan başka çare kalmaz; zira Allah Teâlâ bunu açık bir şekilde bildirmektedir:

Ehl-i Kitab´dan Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlü´nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini (İslâm´ı) din edinmeyen kimselerle, zelil olup elleriyle (her yıl) cizye verinceye kadar savaşın.

(Tevbe/29)

Ayrıca Rasûlullah´ın sünneti de bu şekilde cari olmuştur.

Rebî b. Âmir, Fars ordusu başkumandanına şöyle demiştir: Rasûlul­lah´ın bize sünnet olarak bıraktığı yolu takip ederek sana üç gün mühlet veriyorum. Bu mühlet zarfında iyice düşün, müddet bittikten sonra şu üç şeyden birini seç:

? İslâm

İslâm´ı kabul ettiğin takdirde, seni bırakırız, arazin de senin ölür.

? Haraç

Haraç vermeyi kabul ettiğin takdirde, elimizi sizden çekeriz. Yardıma ihtiyacınız olduğunda size yardım ederiz.

? Savaş (dördüncü günde)

Kimler Cizye Vermekle Müslüman Olmak Arasında Muhay­yer Bırakılır?

Cizye vermekle müslüman olmak arasında muhayyer bırakılmak açısından kâfirler iki kışıma ayrılır:

1. Ehl-i Kitab ve ehl-i kitab hükmünde olan kâfirler.

Ehl-i Kitab, yahudi ve hristiyanlardır. Ehl-i Kitab hükmünde olanlar ise mecusilerdir. Mecusiler Hz. İbrahim´in sahifelerine, Hz. Davud´un Zebur´una tâbi olduklarını iddia ederler.

2. Yahudi, hristiyan ve mecusiler dışında kalan kâfirler

Birinci kısım kâfirler (yahudi, hristiyan ve mecusiler), cizye vermekle müslüman olmak arasında muhayyer bırakılır. Çünkü yukarıda zikrettiğimiz ayet-i celile ve Rebî b. Âmir´in hadîsi buna delâlet etmektedir. Hz. Peygamber, cizye hususunda mecusilerin de ehl-i kitab gibi olduklarını beyan etmiştir.

Cafer b. Muhammed b. Ali babasından naklediyor: Ömer b. Hattab sözü mecusilere getirerek ´Onları ne yapacağımı bilmiyorum´ dedi. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf "Ben Rasûlullah´ın, ´onlara ehl-i kitab gibi muamele edin´ dediğini bizzat duydum" dedi.[1]

Amr b. AvPın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber, Ebu Ubeyde b. Cerrah´ı cizye mallarını getirmek üzere Bahreyn´e göndermiştir.[2]

Yahudi, Hristiyan ve Mecusiler dışındaki kâfirler, -cizye vermekle müslüman olmak arasında muhayyer bırakılmaz. Onlardan sadece müslüman olmaları kabul edilir. Çünkü Tevrat ve İncil´e tâbi olanlarla onların hükmünde olan kâfirler dışındaki kâfirlerin müslümaniarla herhangibir irtibat ve alâkası sözkonusu değildir. Onlardan cizye kabul ederek onları İslâm devletinin hükmü altına almanın hiçbir mânâsı ve faydası yoktur. Onlara şu ayetin hükmü tatbik edilir:

Müşrikleri nerede bulursanız öldürün. Onları yakalayın, onları hapsedin. Her gözetleme yerinde oturup onları gözetleyin. Eğer tevbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın. ?Muhakkak ki Allah çok affeden ve çok bağışlayandır. (Tevbe/5)

Şu hadîs-i şerif de onlara uygulanacak bu hükmü tasdik etmektedir:

Allah´tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed´in Allah´ın Rasûlü olduğuna şehadet, namazı ikame, zekâtı eda edinceye kadar insanlarla muharabe etmek bana emrolundu. Onlar bunları yapınca kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak İslâm´ın hakkı mukabili olmak müstesna! İnsanların (gizli işlerinden dolayı olan) hesapları da Allah´a aittir.[3]

Kâfirlerin İki Kışıma Ayrılmasının Beyanı

Kâfirleri iki kışıma ayırıp birinden cizye kabul edip diğerinden etmemenin hikmeti nedir? Kâfirler küfürde ortak değil midirler?

Bu soruya şu şekilde cevap verebiliriz: Bu ayırım, iki hakiki temele dayanmaktadır:

Birinci Hakikat

Ehl-i Kitab, her ne kadar Allah´ın vahdaniyeti hususunda müslümanlar gibi inanmıyorsa da Hz. Peygamber´e iman etmiyorsa da veya Hz. Peygamber´in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olduğunu kabul ediyorlarsa da Allah´a ve peygamberlere iman etmek hususunda müslümaniarla ortaktırlar. Bu ortaklık nedeniyle onlar müslümaniarla beraber uyum içinde İslâm devletinin hükmü altında yaşayabilirler. Böylece tam bir hürriyet içinde İslâm´ın hakikatim kavrayıp İslâm´ın hak din olduğunu idrak ederler. Onlardan alman cizye, müslümanlardan alman zekât mukabilidir; zira zekât, müslümanların zenginlerinden alınır, fakirlerine dağıtılır. Cizye de o kâfirlerin zenginlerinden alınır. Ayrıca cizye alınmasının sebebi, İslâm devletinin onları korumasına karşılıktır.

İkinci Hakîkat

Ehl-i Kitab ve ehl-i kitab hükmünde olan kâfirlerin dışındaki kâ­firlerle müslümanların hiçbir müşterek noktası yoktur. İşte bu nedenledir ki onlar İslâm devletinin hükmü altında müslümaniarla uyum içinde yaşayamazlar. Çünkü onlar toplumu, temelinden yıkacak fasid ve muzır mikroplar taşımaktadırlar. Onların fıtrat ve tabiatları bozulmuş, insanlıktan çıkmışlardır. İşte bu sebeplerden ötürü onlardan İslâm´dan başka birşey kabul etmemek uygun ve yerinde bir davranışlar.

Cihad´m Üzerine Terettüb Eden Meseleler

Cihad´ın üzerine önemli birtakım eserler ve neticeler terettüb eder. Bunların herbiri için özel hükümler vardır. Bu eserleri teker teker ele alarak onlara bağlı olan hükümleri kısaca beyan etmeye çalışalım:

I. Esirlik

Cihad´m en bariz neticelerinden biri esir almaktır. Alman esirler çocuk veya kadın olursa, bunlar hükmen köle olurlar. Alınan esirler baliğ erkekler olursa köle sayılmazlar. Onlar halifenin hükmüne tabi­dirler; halife köle olmalarına hükmederse köle olurlar. Aksi takdirde hür olurlar.

Esirlerle İlgili Hükümler

Halife, esirlere şu dört husustan birini uygular:

1. Öldürmek

2. Karşılıksız olarak serbest bırakmak

3. Fidye karşılığı serbest bırakmak

4. Köleleştirmek

Halife, maslahatın gerektirdiği hususlardan birini seçer. Esirlerin karşılıksız veya fidye alınarak serbest bırakılabileceğine şu ayet delâlet etmektedir:

(Savaşta) kâfirlerle karşılaştığınızda hemen onların boyunlarını vu­runuz. Nihayet onları tamamen (kırıp) yendiniz mi (esir edin ve) bağı sıkı tutun. Bundan sonra da (esirleri) ya bir lütuf olarak (karşılık almadan salıverin) ya da bir fidye (alarak bırakın). Ta ki harb´e katılan düşman harb silahları gibi) ağırlıkların! bıraksın. (Muhammed/4)

Esirlerin öldürülebileceğine delâlet eden ayet şudur:

(Kâfirlere karşı) yeryüzünde kesin bir zafer elde edinceye kadar hiçbir peygambere esirler alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici menfaatlerini istiyorsunuz. Oysa Allah sizin için ahiret´i istemektedir. Allah üstün ve hikmet sahibidir. (Enfal/67) Esirlerin köleleştirilebileceği ise sünnetle sabit olmuştur. Çünkü Hz.

Peygamber Hayber savaşında, Kureyza gazvesinde ve Huneyn savaşında aldığı esirleri köleieştirmiştir.

Abdullah b. Ömer şöyle rivayet ediyor: ´Rasûiullah´a karşı (önce) Nâdiroğulları, sonra Kurayzaoğullan savaş açtılar. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) NâdiroğuHarını yerlerinden sürüp çıkardı. Kurayza´yı ise yerinde bıraktı ve onlara (birşey almamak suretiyle) lütfetti. Nihayet bunun ardından Kurayza da (ahdini bozarak) savaş açtı. Rasûlullah da onların erkeklerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını ve mallarım müsiümanlar arasında paylaştırdı´.[4]

Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, Hevazin kabilesinin er­keklerini esir aldı. Bunlar taksim edildikten sonra Hevazin kabilesinden bir heyet müslüman olarak Rasûlullah´a geldiler. Mallarını ve esirlerini geri almak istediler. Rasûlullah onlara lütfederek esirlerini karşılıksız olarak geri verdi.[5]

İyas b. Seleme´den onun da babasından şöyle rivayet edilmiştir: ´Müslümanlar bir grup esir getirdiler. Onların içinde Benî Fezare kabilesinden bir kadın da vardı. Hz. Peygamber o kadını Mekke ahalisine gönderdi de ona mukabil Mekke´de esir tutulan bir grup müslümanı kurtardı´.[6]

2. Kölelik

İslâm şeriatı ıstılahında nkk kelimesi, hükmen acizlik anlamına gelir. Kişi aslında küfürden ötürü bu elbiseyi giymiş olur. Kişinin temellük ve diğer medenî haklarla ilgili ehliyeti kaybolduktan sonra bu hükmî acizlik ortaya çıkar

Köleliğin Meşrûiyyetinin Hikmeti

Esirlerin köleleştirilebileceğini veya karşılıksız serbest bırakılabile­ceğini veya fidye karşılığı serbest bırakılabileceğini veya öldürülebiie-ceğini, bunun şer´î siyasetin hükümlerine dahil olup halifenin takdirine bağlı bulunduğunu söylemiştik. Burada genel olarak müslümanların maslahatı gözetilir. Esirlerin köleleştirilmesinin bir sebebi de kâfirlerin elinde bulunan müslüman esirlere karşılık olması, kâfirlere karşı bir silah olmasıdır. O halde müslümanların bu silaha sahip olmaları gerekir. Bu bir zarurettir. Çünkü müslümanların esirlerini köleleştiren düşmanların bulunduğu kabul edilir. Kölelerle ilgili olan milletlerarası kanun ve kaidelerin misillemeyi kabul edeceği malumdur. Bu silahı ortadan kaldırmak veya kullanmamak müslümanlara zarar verir; yani müslü-manların aldığı esirleri köleleştirmemesi veya köleleştirmesinin yasak olması müslümanlar için zararlıdır. Çünkü kâfirler bu silahı kullanmak­tadırlar. Müslümanlar esirleri köleleştirmezse, bu silah sadece kâfirlerin elinde olur; kâfirlerin cüret ve cesaretleri artar. Aldıkları müslüman esirleri köl el eştirerek müslümanlara karşı kullanırlar. Fakat aynı silahın müslümanlarda da bulunduğunu bilirlerse mesele değişir.


Konu Başlığı: Ynt: Şafii için Cihadın Merhaleleri ve Adabı
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Aralık 2019, 15:53:43
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Şafii için Cihadın Merhaleleri ve Adabı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 06 Aralık 2019, 06:11:13
Aleyküm selâm. Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah