> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Klasik Tarih Eserleri > Büyük Osmanlı Tarihi > Sultan Hamid ve Reşadın vefatları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sultan Hamid ve Reşadın vefatları  (Okunma Sayısı 1016 defa)
24 Mart 2011, 17:17:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Mart 2011, 17:17:36 »



Sultan Hamid Ve Reşad'ın Vefatları




Biz bu çalışmayı yaparken, mümkün mertebe o dönemi yaşayan insanların, hatırat ve eşe, dosta nakledipde sonra­dan su yüzüne çıkmış ve ehl-i dilin tasdiklediği bilgilere daha çok ehemmiyet verdik. Bu bakımdan; Lütfi Simâvî Bey, ki Osmanlı hâriciye nezaretinde çeyrek asır vazife görüp, çeşitli makamlarda hizmet vermiş, uzun yıllar Şehbenderlik etmiş bir kimse olarak, saray adabına avrupa ülkelerinin aşinası olarak uygun bir mabeyn-ci olarak da eski hariciye nazırla­rından ve sadrıazamlardan Ahmed Tevfik Paşa tarafından yapılan vâki teklifi üzerine Sultan Reşad'in başmabeyncisi olmuştur. Bu zâtın Osmanlıca Sultan Reşad'ın Sarayında

Gördüklerim" adlı hatırat türü eserinden bu vefatları ve bazı safahatı aktarmaya çalışalım. Diyorki; Lütfi Simâvî: "Fıtraten zeki olan Sultan Mehmed Reşad han mükemmel bir tahsil görmemişti. Arapçayı bir hayli okumuş ve Mevlevi târikinde yol almakta olduğundan Fars'çaya pek önem vermişti. Bu esnada çok güzel bir şekilde konuştuğu da görülmüştür. Târih'lede meşgul olup, Osmanlı târihini ve bilhassa ecda­dının menkıbelerini iyi bilirdi, üç sene üç ay devam eden Başmabeynciliğim esnasında padişahın şiirle meşgul oldu­ğunu görmedim. Bu, Çanakkale'ye dâir hünkârın yazdığı ile­ri sürülen manzumeyi her kim inşad etmişse bana göre pa­dişaha hizmet etmemiştir. Osmanlı padişahları vak'a yapar, vakanüvisler târihlerini yazarlardı. İstanbul'a gelen ecnebi hükümdarların büyük askerlerinin ilk ziyaret ettikleri Çanak­kale, ki kahramanâne müdafası harbi umûmîde yegâne me­darı iftiharımızdır. Hünkârı oraya hiç götürmeden, Türk as­kerinin o mareke-i azamette ibraz ettiği hamaset hakkında kendisine şiir isnat etmek doğru bir hareket değildir." Böy­lece bir iddia ortaya atmış oluyor, başmabeynci Lütfi Simâvî Bey biz de, bu iddia ile sayfamızda bir değerlendirme yerine tarihçilere ve araştırmacılara bu mevzuyu haber veriyoruz.

Lütfi Simâvî Bey Başmabeyncilik günlerini anlatırken,hatı­ratının 88.sahifesinde padişahın fart-ı nezaketi yâni Sultan Reşad'ın yüksek nezaketi hakkında bir ifadedir bu. Diyorki: ".Terbiye-i mücesseme itlakına seza olan Sultan Mehmed Hân'ın fart-ı nezâketi vardı. O derecedeydi ki, vükelâ ve ba­zı zatlar ile mükalemesinde, arz ederim, istirham ederim gi­bi hükümdar istimali yâni kullanılması caiz olmayan tâbiratı kullanırdı buna dâir mingayri haddin haddim olmayarak ma­ruzatta bulunarak nezaket-i hümayunun suistinal eidlebil-mesi ihtimalinden bahsettim. Birgün padişah bir zatın fik-

SÜLTAN 5. MEHMEU dan-ı terbiyesinden terbiyesinin asığından şikâyet ettiğin­den, ifadei şahanelerine itirazen arz ediyordum bu hâle Efendimiz sebebiyet verdiniz bazı adamlarımızın iltifat ve nezaketi şahanelerini takdir edemeyeceklerini defaatle ar-zetmiştim dedim.  (Bizim de burda aklımıza bir vak'a gel­di yeri gelmişken ilâve edelim. Efendim, Zülüflü İsmail Paşa Hazretleri, Sultan Abdülmecid'in cariyelerinden doğmuş bir paşadır. Ancak hangi sebebe istinadense Saray'dan dışarı çı­karılmış ve her halde iddet müddetine de riayet olunmamış olmalı ki, câriye yeni izdivaç yaptığı zata hâmile olarak git­miştir. Bu anlaşılır anlaşılmaz, hanedan bu meseleyle meşgul olmuş fakat hanedan mensubu olarak tesbit etmemiştir. Onun yetişmesi ile alakalı olarak bütün yapılması gerekenler yerine getirilmiş. Paşalık makamına yükseltilmiştir. İşte bu zât ile bir gün mükaleme esnasında Sultan Reşad, Zülüflü İs­mail Paşa'ya buyur ederken, "Birader şöyle otur!" demek ne­zaketini sergilemiştir. Tabii asil bir zât olan paşa da bunu hiç bir zaman istismar etmemiş, Hanedan-ı Osmaniya'nın en ufak bir leke şüphesinden mutazarrır olmaması için kaderine rıza göstermiştir.. Bu vesileyle biz de bu vak'ayı kayda geçir­miş olduk.) Bunları ifade ettikten sonra Lütfi Simâvî Bey'in ifadelerine avdet edelim: "Sultan Reşad'in nezâketinin daha çocukluğunda bir mümeyyiz vasıf olduğu çocukluğunda, pe­derleri Sultan Abdülmecid ile İzmir'e giderken padişahı ra­hatsız etmemek için kendis çağırılıncaya kadar, sıcaktan fevkalâde muzdarip olduğu kamarasından çıkmadığını hikâ­ye buyurdu. Tenezzühlerden avdet ederken evlerimize yak­laştığımız sırada başkâtip ile aciz'in arabasına dâima bir ya­ver gönderip, ihtiyar-ı zahmet edip, saray'a kadar gitmek­ten ise doğruca hanelerimize avdet etmekliğimizi emreder­di.. Biz de arz-ı teşekkürle maiyet-i hümayununda gitmek şerefinden mahrum edilmemekliğimizi istirham ederdik.

Arkadaşlardan bazıları halsiz ve rahatsız olduğu zaman bilvasıta defaatle hatır sormaya Önem verirdi. Şüphesiz em­ri hümayunları üzerine mühadim-i şahane iki defa beray-ı iya det için evime geldiler. Taam ederkende latif ve iltifat-ı mahsus olarak, meyvesinden veyahut tatlısından acize gön­dermeyi unutmazdı. Hünkâr dâima redingot giyer, birisini kabul edeceği zaman düğmelerini iliklerdi. Padişahı hiç bir vakit ceketle göremedim.

Hâttâ; seyahatlerde de redingot giydiğinden, biz de aynı elbiseyi tercih ederdik. Fikrimce burası biraz mübalağalı ve hususuyla gayriamaliydi. Padişahlığı esnasında, şuy'u bul­duğu gibi işret etmezdi. Kendisine pek muhabbe-ti olan bü­yük biraderi 5. Mehmed Murad'm veliahtlığı, zamanında nezdine gittik çe padişaha zorla konyak içirdiğini hikâye ederdi." Sultan Reşad'ın çok kuvvetli hafızası olduğunu da haber veriyor Lütfi Simâvî Bey: "Hatıratının 89.sahifesinde; Hünkâr şeyhuhiyetine ve duçar olduğu mesane illetine rağ­men birçok seyahatler yaptığı gibi, Cuma namazını da muh­telif camilerde edâ ederdi. Saray'da kaldığı gün-ler vakti müsaid oldukça kışlık bahçesine giderek her cinsini iyi bil­diği ve pek de sevdiği güvercinlerle eğlenirdi. İdama mah­kum olanların tasdikini başka kalemle yazardı. Padişahın hafıza kuvveti pek mükemmel idi. Mükaleme esansında vu-kuat-ı mâziyeyi en küçük teferruatıyla nakl eylerdi. Bir gün mefruşat idaresi depolarında ve paslar içinde bulunup te­mizlenen gayet güzel bir altun kafesi takdim ettikten sonra biraz muayeneden edip bu kafesi ammi-i mükerremleri Sul­tan Ab dülaziz zamanında, huzuru hümayuna kabul edilir­ken içinde, iki nâdir kuş olduğu halde somaki odanın içinde süferanın ve bazı ecnebilerin suret-i mahsusada kabul edil­dikleri daire koridorunda gördüğünü beyan etti.  Hazinei hassaca icra ettiğimiz tahkikattan ifadat-ı şahanenin mahzı hakikat olduğu tebeyyün etti. Bu kafes işi, indelzât kırkbeş senelik vak'a idi." Lütfi Simâvî Bey, hatıratının 91. sahifesin de, padişahn çekindiği şeyler başlığıyla şunları yazdığını gö­rüyoruz. "Hünkâr özel dâiresine kalorifer yapılmasına mu­arız idî. Gözlerine zarar vereceği korkusuyla bunu isteme­mekteydi. Ayrıca elektrik ışığından da çekinirdi gazeteleri ve kİtabları gözlüksüz okurdu. Odasında yalnız olduğu za­manlarda yarı karanlık denecek derecede hafif bir ışıkla ikti­fa ederdi. Güneşdende muzdarip oldığundan bahçede gü­neşli havalarda şemsiyeyi başına tutardı." Lütfi Simâvî Bey, hatıratının 91. sahifesinde, Trablusgarb'm zayiinden kim me'sûl, başlığıyla bir not düşmüş, buna bir göz atalım:   "Te­veccüh ve itimad-ı hümayun eseri olmak üzere maruzatımı dâima nazarı itibare alır ve suret-i hususiyede kabul edeceği sefirlere ne yolda idare-i lisan edeceğini tenezzülen sorardı. Birinci defa huzurlarına kabul ettikleri zevat ile hin-i müla­katta, emirleri mucibince dâima hazır bulunurdum. Sadaret mazulları, beray-ı arzı tebrik bayramın 2.günü (yâni bayram tebriki için) mabeyni hümayuna gelmeyi adet etmişllerdİ. İtalya muharebesi esnasında bayramın 2.günü sabahleyin nezd-ı şahaneye giderek o gün arz-i vücud edeceklerini tah­min etti-ğim H.Hilmi ve Hakkı Paşa'lar hakında evamiri şa­hanelerini istifsar ettim. Huzur-u hümayunda bulunan Veli-ahd Vahidedin Efendi Trablusgarbın zayiine sebebiyet veren Hakkı Paşa'yı şevketmeab efendimizin tabiiki kabul buyur-muyacaklarını ifade etmesi üzerine, ben de, cevaben Hakkı Paşa bigünah olup, zaafımızın başımıza bu felâketi getirdi­ğini, fikri kasıranemce bu iki sadaret mazulunun aynı mu­amele görmeleri iktiza edeceğini arzettim. Padişah; maru­zatımı kemali sükunetle istima buyurduktan sonra, paşalar gelince haber veriniz. İkisini beraber kabul edeceğim deyip, bu acize hak verdi." Lütfi Simâvî Bey'in hatıratının 118. Sa-hîfesinde: "Abdülhamid'i Sân-i'nin İrtihali" başlığıyla şunları okuyoruz: "10/Şubat/1334 Hakan'ı mahlû, ecel-imevuduy-la vefat ettiğinden makam-ı saltanat ve hilafeti ihraz etmiş bir hükümdar hakkında, ifâsı lâzım gelen merasim-i ihtira-miye ile büyük pederi Sultan Mahmud Hân-i sâni'nin türbe­sine defnolundu. Kendisi; tehalik ve tehdid ile yerini aldığı, devr-i inkılab adlı eserinde hikaye ettiğim eserimde, biraderi Sultan Murad'ın cenazesine karşı büyük hürmetsizlik göstermiş ve bu hareketi infial-i umumiye mûcib olmuştur." Demektedir. Hemencede, Abdülhamid Hân'un arkasından da, müstebitlikleri diye bir bölüm açmış böylece Simâvîlerin, Abdülhamid Hân'a karşı büyük ve farklı bir bakışları ve bu bakışların menfi olduğunu bu ifadelerden anlamak kabildir. Başmabeynci Lütfi Simâvî Bey Sultan 5.Mehmed Reşad'ın İr-tihalini, hatıratının 132. sahifesinde şöyle naklediyor:

"1334/Temmuz/1918'de beray-i tedavi gören Bavye-ra'da vâki Steklin kasabasında bulunuyordum, letafetli ha­vası, menba suları vede hamamları ile şöhret bulan bu güzel mahal, Karlsbat ve Mahlabat kaplıcalarını pek andırır. İka­met ettiğim Viktorya Otelinin direktörü 3/Temmuz günü orada neşrolunan bir gazeteyi vererek, padişahınızın vefat ettiğine dair bir telgrafname var, manzurunuz oldumu dedi. Bir cümleden ibaret olan telgrafnameyi kemâli teessürle okudum. Son ziyaretimde zat-ı şahaneyi biraz yorgun bul­dumsa da, çehresinde katiyyen ağır hastalık alameti yoktu. Harbi Umûmî gibi buhranlı bir zamanda hemen hergün bin çeşit havadis yayıldığından bunu da o zümreye dâhil ettim. Ertesi sab^h Berlin gazeteleri bu kara haberi t...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sultan Hamid ve Reşadın vefatları
« Posted on: 16 Nisan 2024, 19:13:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sultan Hamid ve Reşadın vefatları rüya tabiri,Sultan Hamid ve Reşadın vefatları mekke canlı, Sultan Hamid ve Reşadın vefatları kabe canlı yayın, Sultan Hamid ve Reşadın vefatları Üç boyutlu kuran oku Sultan Hamid ve Reşadın vefatları kuran ı kerim, Sultan Hamid ve Reşadın vefatları peygamber kıssaları,Sultan Hamid ve Reşadın vefatları ilitam ders soruları, Sultan Hamid ve Reşadın vefatlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes