๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 08 Nisan 2011, 16:39:58



Konu Başlığı: Sultan 3. Selim han
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Nisan 2011, 16:39:58
SULTAN 3. SELİM HAN




Babası: Sultan III. Mustafa Han

Annesi: Mihrişâh Sultan

Doğum Tarihi: 1761

Vefat Tarihi: 1808

Saltanat Müd.: 1789-1807

Türbesi: İstanbul Laleli Camii Yanı.

 

Osmanlı İslâm devletinin, 28. padişahı ve 20. halifesidir 3. Selim hân. Tahta çıktığında 28 yaşında idi. Babası; 3. Mustafa'dır. Babasının kardeşi; Abdülhâmidi evvel pek mer­hametli iyi kalbli kimseler arasında cidden ayrı bir yeri, olan zevattandı. Yeğenine sıkıntı verecek davranışı hiç bir zaman ne sergiledi ne de müsaade etti. Eğitimine de pek önem ver­di. Amcasından gördüğü bu anlayışı'takdir etmekten geri kalmayan veliahd şehzade Selim, devlet işlerine kesb-i vukuf için sokulmak ve takip etme imkânıda bulabildi. Gençliği ve gayreti ahalinin ümidini kendisine bağlama hususunda ciddi bir faktör oldu. 1. Abdülhamid'in vefatı üzerine, tahta çıktı­ğında Ruslarla yapılan savaşı kazanmak ve ikinci bir Kay­narca antlaşması tehlikesini yaşamak istememekteydi ve bunu temin için, orduyu takviye için, İstanbul'da derleyip topladığı askerleri serdar-ı ekremin emrine ulaştırdı. Devleti âliye; Ragıp Paşa sadrazamken, 3. Mustafa'nın israfı önleyici yaklaşımı sayesinde hazine-i şahaneyi hakikaten doluluğu bakımından harika bir seviyeye getirmişti.

Hâttâ padişah 3. Mustafa ara sıra aynı zamanda eniştesi olan Ragıb Paşaya siteme benzer sözler eder, Moskofluya sa­vaş açalım, para sıkıntısını bahane etmeyin, Petersburga ka­dar adım başına altın dizerim diye teşvikde bulunurmuş. Sonradan açılan savaşlarda öyle para sarfiyatı husule geldi ki, 28. padişah, 3. Selim'in belini bükmekte olan parasızlığın ta kendisiydi. Bu ihtiyacı def edebilmek için, Rusya ile zahir­de hasını görünen Felemenk ile İspanya'dan, istikraz da yâni borç para alma teşebbüsüne geçti.

yine varki o sıralarda batı avrupa bir ihtilâle gebe olarak ateşler içinde yanmaktaydı. Bu hâl para talebinde bulunulan devletlere red cevabı verme hususunda çok hizmetetmiştir desek yanlış bir hüküm vermiş olmayız! Devlet adamı ve vakanüvis Abdurrahman Şeref bey, parasızlıkla ilgili olarak şunları: ".. Parasızlığa bir çâre bulmak erneiiyie Sultan Selim-i sâlis Saray-ı hümayunda, rical ve ayan konaklarında bulunan, sim (gümüş) ve zer (altun) evâniyenin (kap-kacak) ahnıb, sikkeye tahvilini irade eylemiş ve mucibince ha­reket olunarak epeyice mikdarda; mağşuş (bozuk) akça, darb olunmuş idiysede bu tedbir-i muvakkatten de, bir fâide hasıl olamamış idi."

"Demekte. Bu arada Prusya devleti ile yapmış olduğumuz antlaşma da, fayda cihetinden hiçbir işe yaramamıştı. Osmanlı devleti Prusya devleti nezdinde, yaptığı hatırlatmalara karşılık, bir oyalamanın tatbik edildiğini görüyordu fakat bu­nu, yüzlememek şıkkı tercihi olmaktaydı. Hudud boyunda harb devam etmekte zafer bazen bize gülümsüyor bazen de Rus tarafında kalıyordu. Sadrazam serdar-ı ekrem Koca Yusuf Paşa serhad boylarında zayıf yerlere lâzım gelen yardım ve takviye yapma gayretinde iken, garazkârları olan bazı rical Vidin seraskeri görevinde olan bir lakabı Kethüda diğeri Ce­naze Hasan Paşa olan zâtı sadarete tâyin ettirdiler. Dere ge­çilmekteyken at değiştirilmez düstûru kendini burada belli etti. Çünkü geldiği görev kapasitesini aşan bir vazife idi. Ya­pabildiği, diğer ricalin söylediklerine münasibdir demekten başkaca yapacağı bir şey yoktu.