๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Nisan 2011, 18:56:28



Konu Başlığı: Otluk köyü vakası
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Nisan 2011, 18:56:28
Otluk Köyü Vakası




Kırım savaşında Rusya casusluğuyla itham olunduğundan kaçma yolunu seçen Taydın Kerof isimli bir Bulgar bu sırada Rusların Filibe konsolosluğunda bulunmaktaydı. Bu adam, yerli ahaliden konsolos tayini caiz olmaz kaydının aksine olarak tayin edilmiş ve eline bir de ferman verilmişti. Filibede geceli gündüzlü çalışarak Sırbistan ve Viyanadan gelen mektep hocaları, metropolit Panartosun kardeşi Asmas ile birlikte ihtilal hazırlıklarına girişmişti. Böyle bir durumdak; Balkanların eteğinde bulunan Otluk köyü ile Avraialar mevkileri civarı kuvvetli istihkamlarla asker ve cephane ba­kımın dan kuvvetlendirilmişti. İstihkamlara demir çemberler ve katranlı iplerle sarılı ağaç toplar, kadınlar için süngülü so­palar koymak gibi cesaretler gösterilmişti. Resmi şahitlere göre: Derbent ve boğazlar civarında bulunması zararlı olan Bulgar köylerinin kendileri tarafından yakılması, kadınlarla çoluk çocuk ve yaşlı insanların bu köye nakli, eli silah tutan­ların Balkan geçitlerine sevk edilmesi bundan başka Filibeye 16 ve Pazarcık'a 12 yerden ateş verilmesi, bura ahalisi yan­gınlarla meşgulken köylerden hücum edilerek müslümanları öldürülüp ve mallarının yağma edilmesi, Edirne ile Sof­ya'ya dahi köyler-den adam gönderilerek yakılması komite tarafından kararlaştırılıp 20 Nisan 1876'da işe başlanmıştır.

Hakikaten Bulgarlar; Otluk köyü ve Pazarcıkta en alçakça cinayetleri işlediler. Filibe mutasarrıfı Aziz Paşa önceden ihtilal hareketlerini haber alıp lazım yerlere bildirmişken maale­sef kaale alınmamıştı. Bu vaka üzerine lazım gelen tedbirlere başvurulduysa da Bulgarlar Pazarcık ve Filibe kazalarına bağlı köyleri dahi yakıp rastgeldikleri erkek olsun kadın ol­sun yeter ki müslüman olsun dediklerini öldürüp, telgraf hat­larıyla köprüleri tahrip edip Balkan geçitlerindeki kaleleri ku­şatma altına aldıkları gibi Beleveh tren İstasyonunu içinde buldukları insanlarla beraber Avratalan nahiyesi müdürüyle onun eş ve çocuklarını, başkatip ve onun zaptiyelerini tama­men idam ettiler. Hatta müdürün kızını katlettikten sonra av­ret yerini keserek bilezik şeklinde teşhir eylediler. Ötede beri­de İslam çocuklarını katranlara bulayıp yaktılar. Mirat-ı Haki­kat sahibi Mahmud Celaleddin Paşa diyor ki: "Sonunda Ot­luk köyünde haydutluk ateşi alev aldı. Aziz Paşa bir tabur ol­sun asker gönderilmesini büyük bir ehemmiyet içinde Bâbaaliye yazmış olmasına rağmen buna Rusya sefaretiyle arizai mahalliye şekli verilerek büyütülmemesi yolunda söyledikleri ihtarıki hasbel memuriye yani memuriyet icabı isyancılarmalum olmuştur. Ona binaen asker şevkinden birkaç gün kaçı­nılıp isyancıların durdurulması için Edirneye sadece emirler verilmiş olması ihtilal çemberinin genişlemmesiyle Fiiibe ve Pazarcık kazalarında hemen 25 İslam ve hristiyan köylerinin yakılmasını ve bunca canın yok olmasına sebep teşkil etti." Bu sırada Edirne valisi Akif Paşa dikkatli ve harekata hazır davranarak demiryolu köprü ve hatlarını korumak ve redi-faskerinin toplanmasına emirler verdi. İstanbul'dan da beş altı tabur asker ve bir batarya top sevk olundu. Serasker Derviş Pa şa 15. günde azledilip, boşalan mevkiine bahriye nazın Abdi Paşa tayin olundu. Filibe havalisi kumandanı Ha­fız Paşa Otluk Köyü ve Avrat alan köylerinin zapt ve tanzimi­ne vazifelendirilerek 29 Nisanda diğer livanın kumandanı Se-lami Paşa ile ya pılan askeri harekat, altı saat kadar devam etti. Bulgarlar savunmalarında devam edip, ağaçtan yapılma toplarıyla atışlar yaptılar. Otluk Köyü ikîbin hanesi olan bir yerdi. Sağlam olduğu gibi tahkimatla bu sağlamlığı artırılan evlerini bir istihkam gibi kullandılar. Neticede mukavemetleri kırıldı. Bir kısmı aman diliyerek teslim olurken, büyük bir kısmı da balkanlara doğru kaçtılar. Bereket versin, hüküme­tin buraya vaktiyle asker göndermediğini gören müslüman ahali, boş durmamış, Bulgarlardan gelecek bir tehlikeye kar­şı, silahlanma tedbirine başvurmuştu. Bu silahlanma, Bulgar taarruzu karşısında karşılıklı kavga demek olan bir mukate-leye dönüşmüştü. Olay sadece Otluk köyünde değil Yatak köyünde de feci boyutlara varan çatışmalar meydana geldi. Ne çareki avrupaya akseden feryad: "Türkler, hristiyanlan kesiyorlar!" olmuştu. Bu haksız ve yalana dayalı feryadlann akabinde Osmanlı devletini büyük ithamlar altına iten nüma­yişler gerçekleştirildi. Mahmud Nedim Paşa'nm gütmekte oi-duğu siyaset devleti büyük sıkıntılara duçar ediyordu. Avru­palılar senetler meselesinden uğradıkları zararlar sebebiyle Osmanlı devletine bir hayli kızgındılar. Hatta bu kızgınlık o dereceye vardı ki, kendi kendilerine tahkikat memurları gön­derdiler.

Mahmud Nedim Paşa; bu davranışa son derece kısır an­layış içine girdiği gibi, bu tahkikat memurlarının maiyetlerine Babıali'den bazı memurlar tayin ederek büyük bir müsama­ha gösterdi. Ruslarda bu müsamahadan bir hayli istifade edip, onlar da memurlarını bu heyet içine sokma şansı bul­dular. Halin böyle olması yüzünden heyetin verdiği raporlar tabiatıyla Rusların arzu ve emellerine uygun tarzda gelmek­teydi. Bütün dünya maatessüf Bulgarların mağduriyetlerini konuşur olmuştu. Mahmud Medim Paşa; vaziyete hiç bir şe­kilde göz atmıyordu. Devletin bütün borçlarını birleştirerek, beş-on milyon daha sokuşturmak üzere yeniden büyük bir borç antlaşması için avrupa sarrafları vekilleri ile gizli müza-rekeler yapmaya devam ediyordu. Mithad Paşa'nın hatıratın­da kayıt edildiği gibi, bu borçlanmanın kontratosu imzalandığı anda mabeyne bir milyon lira takdim olunması kararlaştı­rılmış hatta Zarifi imzasıyla Sultan Abdülaziz'e verilmiş olan taahhüd senedi, çok zaman geçmeden tatbike konan Abdü-laziz'i hal etme vakasından sonra ortaya çıkmıştır.