> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Klasik Tarih Eserleri > Büyük Osmanlı Tarihi > Osmanlı ordusu silahları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Osmanlı ordusu silahları  (Okunma Sayısı 1104 defa)
14 Nisan 2011, 17:20:08
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 14 Nisan 2011, 17:20:08 »



Osmanlı Ordusu Silahları


Viyana'nın muhasarasına girişildiği zaman, Osmanlı Ordu­sunda bulunan topların üç okkadan, dokuz okkaya kadar gülle atan toplar vardıki bunlara Kolonborna top ve bir mik­tar humbara havanı ve yüzyirmi adet kadar Zarbezen bulun­maktaydı. Düşmanın ise otuz tane kadar dörder okka gülle atan, yüzotuz adet balyemez ve bir miktarda kolonborna toplan vardı. Bu silah nakışlığını savaşın uzamasına sebeb faktör saymak gerekir. Ancak etraftaki bütün palanga ve ka­leler alınıyor, fakat Viyana Kalesi dayanıp bir tarafı kanal olan Viyana batı cihetinden sarılmış orta kolun arasında serdarı ekrem bulunmaktaydı, Tunayla Kanal arasındaki ada kuşatmadan bir müddet sonra Tuna'dan yüzerek geçilebilmek suretiyle alınmış ve muhasara yalnız kaleye yönelik ol­muştu.

Erdel kralı Apafi Mihal, sadnazamın yanına geldiğinde Merzifonlu çok tatlı bir şekilde misafir etti. Hoşbeşten sonra sadrıazam Paşa, Erdel Kralı Apafi Mihal'e şu soruyu tevcih etti: Sana izin, yaptığımız işi beğendinmi yok beğenmedinse sebebini söylede anlayalım dediğinde, Apafi lâfı eğip bük­meden o da bir soru ile mukabele etdi: Sofraya pilav konsa, ortadanmı yemeğe başlarsın yoksa kenarındanmı? Merzifon­lu Kara Mustafa Paşa tabiiki kenarından. Cevabını verince o zaman karşısındaki konuşmaya başladı: Cephane ve saysca kalabalığına ve silahlarınıza diyecek bir şey yok bütün avrupa birleşsede ne böyle birgüç ne böyle intizam ortaya çıka­ramaz. Fakat Beç Kalesi sarpça bir kaledir. Keşke önce Ya-nıkkale'yi alıp, buralara oradan kışı hep durmadan tacizlerle geçireydiniz ve topraklarının, bir bölümünü işgal etseydiniz belki imparator korkuya düşer aman'a getirirdiniz! Kış gelin­ce büyük sıkıntı çekersiniz buna bağlı olarak Budin'e gidiniz ve kışı orada geçiriniz. Şeklinde İfadede bulununca veziri­azam da: Sen; Nemçe'den korkarsın! Yanıkkale altında zev­kine bak diyerek, Apafi Mihal'i Yanıkkale'ye yolladı.

Bütün bunlara zamimeten Veziriazam, Yanıkkale'den Viyana üstüne yürürken, Eğri Beylerbeyi Abaza Kör Hüseyin Paşa altı bin askerle Tökeli İmre ile buluşup Macaristan'ın Ku­zey bölümlerine saldırmalarını tenbih etmişlerdi. Ancak bu beraberliği teşkil edenler etraftaki kale ve palangaları onbeş onaltı bin askerle sıkiştırmışlarsa da müdafiiler, Beç kimin olursa bizimde ondan olmamız iktiza eder, demek suretiyle haylice de umulmaz bir mukavemete hazır olduklarını ortaya koymuş oldular. Ayrıca biz size tâbi olsak ve siz Beç'i alamazsanız imparatorun bizi kırarken sizin haberiniz bile olmaz cevabını verdiler. Gerek TÖkeli gerekse Hüseyin Paşa, bu mütalaalara bir şey deyemediler ve oradan geçip gittiler. Oradan Pojon üzerine inmeye koyuldular. Bu sırada Tökelinin gönderdiği öncüler düşmanın otuzbin civarında bir kuv­vetle, Pojon altında mevzilendiklerini bildirdi. Tökeli İmre; bu gücün kendilerinin iki misli olduğu idraki içinde olarak bun­lara saldırmanın akıl işi olmadığını beyan etdi. Kör Hüseyin Paşa olsun, gerekse itimat ettiği ünsahibi ihtiyar silah arka­daşları: "Biz ne düşman kuvvetlerini, ne de kaleyi gördük. Veziriazam bizim padişahımızın vekilidir. Siz kaleyi ve düş­manı görmeden nasıl döndünüz derse ne cevap veririz." De­dikten sonra düşman üzerine doğru yol aldılar.

Tökeli'nin sıkıntısı, karşısındaki düşmanla kendi askeri umumiyyetle aynı din ve ırkı paylaşıyordu. Pojon önlerinde kendilerini bekleyen sayısı da otuz binden hayli fazla adetâ kırk, aşmıştı. Tökeli düşman üzerine giden ve yanında altıbin kişiyi bulunduran Hüseyin Paşaya haber yolladı. Ben bunla­rın üzerine gidersem askerim onlara iltihak eder, Bu kadar çok askerle savaşmaz dönerdim kumandan ben olsaydım demekteydi. Hüseyin Paşa Magravoğlu Gürcü Mehmed Pa­şayı ardçı yaparak geri döndü ve kenardan sıkıştırılmasına rağmen tecrübeli bir komutan olan Kör Hüseyin Paşa çekilişi tamamlayabildi.

Sadrıazama yolladığı bir haberde onbin Tatar ve bir o ka­dar, Osmanlı askeri göndermesini tâleb etdi. Eğer Hüseyin Paşa yenildiği takdirde kendisinin bir kıymeti olmadığını an­cak beni aştıktan sonra ordugâhınıza yürüyüşe geçeceklerdir ve bilhassa, Bucaş Bozgununu bir türlü unutamayan Lehis­tan Kralı Jan Sobiyeski'nin atlı ve yaya otuzbeşbin kişilik bir kuvvetle Viyana'ya yardım niyetiyle yolada çıkmış olduğunu haber verdi. Sadrıazam bu ciddi uyanlara fazla kulak asmayıp, üç, beş bin Lehliyi, beşonbin Avusturyalıyı gözde büyü­tecek ne var! Viyana'ya kadar gel oradan Tunayı geç ve or­dugâha gel emrini göndermekle birlikte, Tatar han'ına da on-bin süvarisini Hüseyin Paşa için yardıma göndermesini istemeli. Ne varki; etrafdan aldıkları ganimetlerle kendilerini taşı­yamayacak hale gelmiş tatar süvarilerinin bu emrin yerine getirilmesinde ancak üçyüz (300) kişisi yer aldı. Viyana ön­lerinde düşmanın saldırısına maruz kalan Kör Abaza Hüseyin Paşa burada muharebeyi kabul etdi. Yapılanın hesabada gelir tarafı yoktu. Avusturya askeri seksenbine yakın mevcuduy­la, üçyüz tatarında dahil olduğu yedi bin kişiyi bulmayan os-manlı birlikleriyle çatışmaya girdi. Çok geçmedi ki Kırım'ın askeri zaten azdı ve kaçtı. Hüseyin Paşa Moravya Suyuna çekilebildiyse de, çarpışma esnasında aldığı yaralar hayli fazla olup, çok kan zayi etti. Köprü üzerinden geçerken suya yuvarlandı ve yetişilene kadar suya gark oldu böylece vefat etdi.

Böylece veziriazam kıymetli bir komutanını kaybetmiş oluyordu. Öte yandan Viyana önünde muhasara sürdüren Osmanlı askeri geçen iki ayın sonunda durumdan sıkılmış, sadrıazamın şehri ve ka.çyi hücumdan ziyade teslim olma yolu ile fethetme arzusunuaynı zamanda, yağma ve garete müsaade etmemek tarzında ele aldıklarından haylice de kız­gındılar, hele tatarlar burnundan solumaktaydılar. Bir taraf-tanda erzak ve hayvanların yemi meselesi önemli bir hâle gelmeğede başladı. Ayrıca Osmanlı Ordusu bulunduğu yer­lerde, menzil teşkilatları sayesinde iaşe ve ibate meselesini hallederken düşman topraklarında bu lojistik husus istenildi­ği gibi ikmal edilemediğinden düşman topraklarında kalın­ması, zaruri ihtiyaçları karşılamada hayli güç bir hâle geli­yordu. Meselâ bu kimindi deyip de her hangi bir ürüne el koymayıp, peşin para vermek düstûru milletimizin vazgeçemeyeceği bir yaşayış tarzı olduğundan, civardaki satıcılarda fiyatları yükseltmek suretiyle, ihtiyaçların karşılanmasında zorluklar çıkarma işinde belki de, sinsi sinsi vazife alarak topraklarını bizim askerimizin eline geçmesin diye korumak­taydı. dedikleri; esir alma faaliyetleri içinde olan çalışma­larda ele geçen bazıları, Lehistan askerinin otuzbeşbin kişilik bir kuvvetle muhasara dış alanına yürürken yine Avusturya, Saksonya Bavyera ve Frankonya beldeleri askeri ceman yüzyirmibin kişiiik mevcuduyla muhasara dış hattında bulu­şup, Osmanlı muhasara kuvvetlerini kuşatarak, ani bir hü­cumla imha muharebesi yapacaklarını dillendirmişlerdİ. Bu arada da hemen belirtelim ki; bahse konu savaştada bilfiil bulunmuş olan, Defterdar Sarı Mehmed Paşa değerli eseri Zübdet'ül Vekaayide; yaya ve süvari olarak yirmidörtbin Leh, otuzbeşbin Alman ve kırkbin Avusturyalı ve bazı kavimler­den vede milletlerden mürekkep düşman kuvvetinin, yüzbin kişiden ziyade olduğunu beyan ettiğinide hemen ilâve edelim

Bu haberin alınmasını müteakip, sadnazam Budin Valisi üzün İbrahim Paşanın yerine, Silistre Valisi Mustafa Paşayı bırakarak, acele orduya iltihak etmesi hakkında emir gön­derdi. Ramazanın onbeşinde, bu gelme işini tamamlayan İbrahim Paşa, ordu yakınında karargâhını kurdu. Serdarı Ek­rem Merzifonlu Kara Mustafa Paşa; Kör Hüseyin Paşanın şehadet haberinden sonra, işin varacağı zorluğu hissetmeğe başladı. Tabiiki hep Osmanlı ordusunun durumunu gözetle­mek yerine Viyana müdafiileri cephesinde neler olmakta, önada bir göz atmalıyız.

Bilhassa Osmanlı kuvvetleri 26/ağustos da, yaptığı kuv­vetli bir saldırıda haylice tabyaları çökekti ve haylide düş­man askerini öldürmüşlerdi. Bu arada da Viyana şehrinde erzak'ın haceti gideremeyecek seviyeye düştüğü haber verilirken hastalıklarında kendini yavaş yavaş göstermeye başladı­ğı öğrenilmekteydi. Kale savunmasının komutamda her mevzuda taleplerini arttırmaktaydı ki bu hâl onun mukave­metinin tükenmekte olduğunu gösteriyordu. İşte bu talepler sonunda neticeverdi. Biz; bunu anlatan satırları Defterdar Sa­rı Mehmed Paşanın Zübde't ül Vekaiyat, yâni olayların özü diyebileceğimiz eserinin sahifelerinden okuyalım: <..Sözün kısası, akıbeti kötü Avusturya kralı, korkusundan sair hristiyan devletlerinin krallarına, elçiler gönderip batıl dinlerinin korunması içinde her tarafdan yardım istemiştir. Bu dünyada sığınakları cehennem olan Roma Papalarının azdirmasiyla küfür bir tek millettir sözünede mutabık olarak çeşitli millet­lerin ittihadından teşekkül eden, küffar ordusuna ilk koşan Leh kralı olmuştu ki, daha Önce zorla bin can ile İstanbul'a müracaat ederek antlaşma imzalamıştı. Yani sureten dost ol­muştu. Fakat padişahın gayretiyle daha evvel elinden alman Kamaniçe Kalesi, Podolya ve Ukrayna vifayetlerinin zaptı hususu, pislikle dolu olan yüreğinde, yerleşip ve içine dert olup daima fırsat gözettiğinden Osmanlı Devleti ile olan barı­şı bozmuştu.

Gücü yettiği kadar topladığı askerlerle Avusturya askeri­nin imdadına koşmuş, öteki kâfirlerin dahi, kimi de mal ile kimi asker ile yardıma geldiği haberi herkesin malumu ol­muştur. Karşı konuşması için meşveret yapılmış, bütün siperlerdeki askerleri dışarı çıkarmak ve toplan çekmek ve oraya yakın ve muharebe edilmeye uygun bir yerde topla­mak ve küffar askeri gelinceye kadarda bu şekilde mukabe­lede bulunmak üzere kara verilmiştir. Fakat serasker, herke­sin ittifak ettiği bu görüşü beğenmeyip, hiç kimsenin sözünü dinlememiş ve hemen asker'in bir miktarını muhasara altın­da bulunan kaledeki düşmanlar ile çarpışmak üzere balye­mez toplarla siperlerde alıkoymuştur. Ancak alay toplarıyla, öteki askerleri ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Osmanlı ordusu silahları
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:10:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Osmanlı ordusu silahları rüya tabiri,Osmanlı ordusu silahları mekke canlı, Osmanlı ordusu silahları kabe canlı yayın, Osmanlı ordusu silahları Üç boyutlu kuran oku Osmanlı ordusu silahları kuran ı kerim, Osmanlı ordusu silahları peygamber kıssaları,Osmanlı ordusu silahları ilitam ders soruları, Osmanlı ordusu silahlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes