๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 09 Nisan 2011, 16:21:22



Konu Başlığı: Müdehaleci padişah
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Nisan 2011, 16:21:22
Müdehaleci Padişah


Sadrazamların en muvaffak olan kısmını yüksek selahiyetle vazife yapanlar gösterebilmiştir. Bunlara bilhassa sıkın­tılı dönemlerde başvuranlar arasında bilindiği gibi, 4. Mehmed'in Köprülü Mehmed" Paşası örnek gösterilir. Daha önceleride 2. Selimin Sokullu Mehmed Paşa merhumu, selahiyetleri ile başbaşa bırakarak padişahlığı müddetince başarıları­na alkış tutması perde arkasında kalmasına medar olmuşsa da, devletin kazancı azimsanmayacak mertebede olduğu gö­rülür. Böyle yapan padişahlar, işbeceren vezirleri sayesinde daha az sıkıntıya duçar olmuşlardır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa da, ondan önce Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa da ge­niş selahiyetlerie mücehhezdiler. Bunlardan ilki, Viyana önle­rinde uğradığı bozgun yüzünden, padişahı sarsarken, Fâzıl Ahmed Paşa uzun yıllar seferde kalmasına rağmen, padişa­hın rahatına halel gelmemiştir. Bunların; padişah 3. Osman tarafından bilinmediği iddia olunamaz. Ne kadar tehdit altın­da yaşarsa yaşasınlar mahrum olmadıkları derslerin başında dini bilgiler, Kur'an öğrenimi ve tarih dersi gelen şehzadeler, tahta da koşsalar, ahirete de yürüseler bu derslerden mahrum edilmezlerdi.

Hasbel kader, devletin başına geçtiklerinde, en muhtaç ol­dukları dersler bunların olduğunu her akıl sahibi takdir etmektedir. 3. Osman'ın şüpheci bir tabiyatı olması, bildiklerini uygulama imkânını tanımamış olsa gerek. Meselâ; tebdili kı­yafet sokaklarda gezmek, bulduğu kimselerle mülakat en başvurduğu kontrol makanizması olmasına rağmen, yakınla­rı ve hademeler teftişlerinden haberdar olduğu padişahlarının önüne çeşitli kıyafet vede meslek erbabı imişçesine çıkarlar, huyunu bildikleri padişahlarının haz edeceği cevaplan vererek hem mükafatlara nâü olurlar, hem de bu teftişlerden çı­kacak hayırlı sonuçlan saboteye muvaffak olurlardı.

Böylece de millete ve mülke zarar verirler idi. 3. Osman dönemi; bizim artık avrupa topraklarında sabit kalmaya çalıştığımız dönemi kapsar. Artık Osmanlı Ordusu şaşaalı za­ferlerin mümessili değildir. Bulunduğu kale, palanga vede ta­bii hududa sahip çıkmaya çalışan bir dönemin adıdır. Böyle bir dönemde, 3. Osman'ın resül küttabı yâni bugünkü adıyla dışişleri bakanı Abdi efendi, ne dinimizin, ne durumumuzun ne de avrupa piyasası âleminin müsaade edip, kabulleneme­yeceği bir davranışın içindeydi. Bu davranışını; ülkemize ge­len elçileri huşunetle karşılaması, bazen de bunları bir güzel dövmesiydi.

Ahmed Rasim Bey, tarafımızca hazırlanmış tarihinde diyorki; ".bir defasında da İngiliz elçisi Porter'e fena halde hakaret etmiştir. Mösyö Porter padişahın cülusunu tebrike geldiği sırada; Abdi efendi, elçiye teklif edeceği fermanı öpmesini söylemiş, sefir kabul etmeyince iki hizmetkâr çağı­rarak kollarından sıkı sıkıya tutturduktan sonra, fermanı yüzüne sürmüştür."