๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 08 Nisan 2011, 16:27:44



Konu Başlığı: Gaileler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Nisan 2011, 16:27:44
Gaile'ler



1220/1805 senesi başlarında husule gelen olayların ya­nında, Sırbistan ihtilâlinin çok dikkat celbedici yanlan vardır. Reis Kara Yorgi kendisine Sırp Gospodariığı unvanını vererek istiklâlini ilâna kalkıştı. Kara Yorgi, Sırpların bağımsızlığını Osmanlı devleti tanıma yoluna gitmedikçe, silahlarını bırak­mayacağını beyan etti. Bosna civarını çiğnemesine rağmen üzerine asker yollanamıyor, Karadağ ve Akdeniz sahili ada­larında yaşamakta bulunan Rumlar dahi müttefikimiz Rusyanın parmağında oynamaktaydı. İhtilâle dair hareketlerin için­de yer alıyorlardı. Rusların hareketli parmağı Gürcistan taraf­larını da karıştırmaya muvaffak oluyordu.

Tiflis hânı Erekli 1214/1799'da öldüğünde topraklan Rus ülkesine ilhak edilmişti. Osmanlı devleti, Rusya ile Fransa aleyhinde olmak üzere ittifak halindeydi. Bu sebebten yapılana ses çıkaramadı. Artık sıra Mengli hân idaresindeki Gürcistan'ın diğer parçasına gelmişti. Biz iki taraftanda sıkışma­ya maruz kalırken, iç işlerimizde yeniçerilerin, nizam-ı cedi­de olan düşmanlıkları kendini gösteriyordu. Vehhabilerin or­taya koyduğu feci hallerden dolayı, Mekke-i Mükerremeye hacılar gelemediği gibi Mekke ahalisi de, Arafata çıkamıyor-lardı. Kürdistan taraflarında, Baban mutasarrıfı Abdurrahman Paşa isimli biri de Kev Sancağı mutasarrıfı Mehmed Paşayı idam ederek Bağdad Valisi Ali Paşanın adı geçeni cezalan­dırmak üzere askerini mağlup etmesi üzerine, İran Şahına il­tica ederek, Bağdat ile Tahran arasının münasebetleri şeker renk oldu.

Mısır eyaleti ise, Kavalalı Mehmed Ali Paşanın hükmüne giriyordu. Mehmed Ali; Mısır eyaletini yakalamakla birlikte, Mısırlı komutanların herhangi bir taarruzundan emin değildi. Bunlar üzerlerine gidildikçe çekilir, avdet olundukça harekete geçer takımından olduklarından Mehmed Ali Paşa bunları akıllı müslümana yakışır tarzda bir hileyle avlamayı başardı. Güvendiği Arnavut askerlerin bazılarına da aldığı tertibatı an­latarak, bunları Mısırlı komutanlarla belli etmeden savaşa gönderdi. Kölemen Beyleri bu hileyi sahih olarak belleyip, kandırıldıklarını anlayamadılar. Mehmed Ali'nin yaptığı hileli düzenleme şöyleydi: Mehmed Ali Paşa Halic'in ağzına çıktığı esnada Kölemenler aniden Mısır'a dalacaklar, filan gurup fa­lan yerde, falan gurup filan yerde bulunacak. Bu tuzağa Kahire'den Mehmed Ali Paşaya aleyhdar olanlar dahi inanmıştı.

Cemaziyelevvelin 20. günü Mil sakin olduğundan herkes gezmeğe çıkmıştı. Mehmed Ali Paşada Hisar nahiyesinde ça­dır kurdu. O gün; Kölemenlerin bir bölümü dağın ardından hareket etti. Yolcular Süveyşe çıkamadı. Her ne ise; Mısırlı komutanlar Nevah-i Hüseyniye geldiler. Buradan da, Baba Fettah'a ulaştılar. Bekçiler yoktu. Bazıları bunları tanıyıp kapıları açtılar. Bir çok Kölemen kumandan ve asker içeri girdi­ler ve o ortalıkta, Mehmed Ali'nin askerlerinden bir kişi bile, görünmüyordu. Bunlarda korkusuzca yükleri ile eşyaları be­raberlerinde olduğu halde yürüdüler. Atıfet ül Haratine deni­len yerde ikiye ayrıldılar. Hasen memleketinden olan Osman bey gurubunun Camiül Ezhere, diğer fırka ise, Derib-i ahmer tarafına yöneldi.

Buraya geldiklerinde aniden bir ateş salvosu başladı. Ne tarafa kaçsalar, ne tarafa koşsalar kurşun yağmaktaydı. En sonunda Berkuk Camiinde toplandılarsa da çok geçmeden esir düştüler. Osman bey gurubu ise kaçmağa yüz tuttu. Fa­kat yolda Arnavutlar hepsini soyup soğana çevirdiler. Elli ki­şi kadar insanın kafalarını kestiler. Geri kalanlarıysa yalın ayak, başıkabak olarak döğe söğe Ozbekiye'ye getirdiler. Bunlar arasında meşhur komutanlardan beş-altı kişi ve hayli de kâşif var idi. Çoğu idam olundu. O dönemin adetlerinden olarak, başlan soyularak derilerinin içine saman doldurulup İstanbul'a gönderildi. Mehmed Ali bu sırada Hurşid Paşa dev­rinde Şam'dan gelen delil askerini de sürüp, Mısır hududiarından çıkardı. Şark cephesinde bütün bunlar olurken Balkanlarda Osmanlı devleti Sırplara bazı imtiyazlar tanıma politikasına eğilim göstermişse de, Kara Yorgİ bağımsızlıktan başka hiç bir imtiyaz kabulüm olmaz demekteydi. Öte taraf­tan şehzade Sultan Mustafa'ya mensup olanlar nizam askeri aleyhine hareketleri körüklemekteydiler. Bunlardan biride Trabzon valisi Tayyar Paşa idi. Paşa adeta isyan etmişti. Eski sadrazam Yusuf Ziya Paşa hizaya getirmek üzere vazifelendi­rildi. Tayyar mukavemet edemeyeceğini anladığında Rus­ya'ya kaçmak yolunu seçti. Bizim dış siyasetimize gelince; bir tarafımıza Rusya, İngiltere diğer tarafımızda da Napolyon askıntı olmuşlar bizi çekiştire çekiştire bir yerlere götürmeğe gayret sarfediyorlardı. Sonunda Ruslar daha becerikli çıkıp,dokuz sene için bilinen muahedeyi yenilediler. Ayrıca on gizli maddeyi daha kapsayan başka ve de gizli bir antlaşma İm­zalandı.