Konu Başlığı: Caniler kabinesi Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 17:20:38 Caniler Kabinesi! Hüseyin Hilmi paşanın bu ikinci sadareti yukarıda konulan ara başlıkla yâd olunsa yeridir. Çünkü; bu kabineye mümkün mertebe ittihadçıların, dolduruldukları göz önüne alınır ve tatbikata bakıldığında görülecek olan manzara böyle isimlendirilmesinde isabetlidir. Bu kabine evvelâ Yıldız Sarayı yağmasını gerçekleştirenleri temize çıkardı. Daha da sonra yine Yıldız Sarayı baskını sırasında meydana gelen olayların nihayetinde mazlumların hakkını ortada bıraktı. Yine bir çok kişinin nahak yere katline ve idamına seyirci kaldı. Sultan Abdülhamid'i, bankalardaki nakit para ve senetlerini bağışlamaya icbar eden muameleye en azından göz yumması, bir gasp hükümeti olduğunuda ortaya koyar. Nihayet sokaklarda hertürlü cinayetin, ittihatçılar tarafından işlenmişlerine müsaadekâr tutumları, verilen nâmı almaya hak kazandırmıştır. Caniler Kabinesi adını verdiğimiz İttihad ve Terakki cemiyetinin; babıâlî şube-i merkeziyesi, Şeref Efendi sokağındaki ittihatçıların genel merkezi heyeti idare reisleri ilede birleşerek, Yıldız Sarayı hümayunun dan aldıkları mücevherat ve diğer kıymete haiz mallan, târihin yazmaktan yüzünün kızaracağı bir suretde, sarayı hümayunda bulunan hizmetkâr ve kalfalardan, cebren ve işkence yaparak gasp ettikleri elmas gibi pek değerli eşyayı güya pederlerinden mirasmış gibi aralarında paylaştıktan sonra, ahalinin gözünü boyamak kasdıyla bir kaç parça mücevheri Avrupaya gönderip bunların değeri olan üçyüzküsûr bin lirayı bulan küçük bir miktarı, Donanma Cemiyetine yardıma verdiklerini ve bir mikdar mücevher ve de parayı hazineyi hümayuna ve müzehaneye verdiklerini utanmadan ilân etme yoluna gittiler. Şeklinde izahat veren Salahaddin Bey yine şunları söylemektedir: "..Bir âleti şer makamında ve her bir hususda istihdam olunmak üzere Selânik'den getirilen ve her cihetten şayanı itimat olan Avcı Taburlarının ifâ edecekleri hizmeti diğer taburlar, zabıtan ve efradının icra edemeyecekleri cemiyetçe malum olduğundan, 31/mart hadisesinin ihdası vazifesini bunlara tahmil İle İstanbul'daki askerlerin efkârın! tahrik ve tahdişe başladığı ve vesaiti şâire ile de sebükmağzanı ehaliyi teşvik ve iğfal ve ordu ile beraber ihitlâl çıkanlmas; temin edilmiştir. Vaka-i faciayı ihzar eden Avcı Taburları zabıtanı, yevm-i hadisede (olay günü) nefer elbisesiyle, sokakları dolaşarak isyan eden, asker İle ehaliyi tahrikden ve va-ka'nın tevessü (genişlemesi) etmesi yolunda bir çok rol oynadıktan sonra zaten müretteb olduğu vech ile Selânik'den hareket eden ordusuna iltihak üzere Çatalca ve Hadımköy cihetlerine firar etmişlerdir. Cemiyet ve kabine oynadığı bu oyununun kendi aleyhine dönmesinden havf ederek her biri bir tarafa firara başladıklarından tahlis-i nefs sevdasına düşen Hüseyin Hilmi Paşa ve kabinesi dahi istifasını verip firar etmiş olduğundan, memleket hükümetsiz ve hâli isyanda kalmıştır. "Selahaddin Bey'den sonra ise bakın onsekiz sene şeyhülislâmlık görevi yapan Cemaleddin Efendi'de hatırat'ında: "31/mart/hadisesinde önayak olan Avcı Taburları, ilân-i meşrutiyet-i müteakip Selânik'den Istanbula getirilmiş ve Kâmil Paşa tarafından geldikleri yere iadeleri teşebbü sünde bulunulmuşsa da, cemiyet kabul etmemişti. Meşrutiyetin muhafazası için getirilmiş taburlar, yaptıkları umulmaz davranışla ittihatçıların var olan tesirlerine dahada güç katmış oldukları dikkat çekicidir." Demektedir. |