๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Nisan 2011, 17:15:27



Konu Başlığı: Birinci bölüm 3. üçüncü kısım
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Nisan 2011, 17:15:27
Birinci Bölüm Üçüncü Üçüncü Kısım


Ordunun öncülüğünde Çağalazade Sinan Paşa, Diyarbakır Beylerbeyi Kuyucu Murad Paşa (bu kuyuculuk lâkabı Celâli-leri tenkili sırasında aldığı lakaptır ki 1. Ahmed,Hazretlerinin Veziriazamlığı sırasındadır.) ve Fethi Giray tayin edildi. Tarih­ler 1005 Hicri 1596 miladi yılının sonbaharını gösterirken iki ordu karşı karşıya geldiler. Eğri Fatihi Hazreti Padişah mer­kezde yer almış, sol cenahta, savaş Rumeli topraklarında ol­duğu için Anadolu askeri sağ cenahta ise Rumeli Beylerbey­liğine ait askerle Tamışvar Beylerbeyi askerleri bulunuyordu.

Savaş başladığında düşmanın karan hemen anlaşılmıştı ve üstelik şimdiye kadar hiç görmemiş olduğumuz bir tabya kullanıyorlardı. Bir koni halinde diğer tabirle bir burgu gibi, direk olarak merkeze yükleniyorlardı. Kati neticenin buranın sükut ettirilmesi halinde alınacağını hesaplamışlardı. Bu de-ğişik stildeki hücumlar netice alıcı olmaya başlamıştı. Merkezi çember içine altılar top gülleleri çadırların arasına kadar düşüyordu. Etrafına düşen gülle ve şarapnel parçalarına ehemmiyet vermeye n 3. Mehmed yerinden bir santim bile oynamıyor, cesaret ve heybetle savaşın safahatını takip edi­yordu. Bu durumun padişaha bir zarar vermesinden ürkenler, kendisini daha geride olan Müteferrika çadırına Yunus Ağa­nın yanına çekmeye çalışıyorlardı. Gün ilerlemiş karanlık çökmeye başlamıştı. Düşman akın yapmayı durdurmuş, sa­vaş ertesi gün devam etmek üzere talik olunmuştu.

Sabah olduğunda padişahı gene savaş alanından çok uzakta tutma gayretlen görüldü. Hazretİ padişah «Bilirim dün çok endişe ederdiniz yağan gülleler zarar eriştirir diye, bir ne­ferime inen gülle sanki bana inmemiş sanırsınız» dedikten sonra Hazinedarbaşından Hırkai Saadeti getirmesini istedi o mübarek hırkayı o iki cihan serverinin hırkasını halifei ruyi zemin olarak giydiler ve «Esselatü vesselam Efendimizin himmetleriyle bize artık bu sahrada bir şey olmaz» diyerek endişe edenlerin kuvvei maneviyelerini yükseltti. Atına binip Sancak'ı Şerifin yanındaki yerine doğru ilerledi. Vakit öğleyi geçtiği halde düşman henüz saldırıya geçmemişti. Demek ki çok kuvvetli bir hücum hazırlıyorlar ve mücahidleri asap bo­zucu bir bekleme devresine sokmak istiyorlardı. İkindi vakti gelip çattığında bütün mevcutlarıyla hücuma kalkan küffar, Sokulluzade Hasan Paşanın tuttuğu geçidi bir hamlede aşmış merkeze yeniden yüklenmişti. Hasan Paşa bir sürü gibi giden küffarı durdurmak için gayret sarfediyorsa da muvaffak ola­mıyordu. Merkezdeki kuvvetler bu çığ karşısında tutunamı-yorlardı. Hasan Paşaya merkeze yardıma koşması emrolundu, fakat yardım için kuvvetlerini yola çıkarmak istedi isede muvaffak olamadı üstelik kendi birlikleri de dağılmış oldu.