๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 30 Mart 2011, 20:19:49



Konu Başlığı: Bekai osmaniyye mütalaası
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 30 Mart 2011, 20:19:49
Beka-İ Osmaniyye Mütalaası
 
 




Binbaşı Mehmed Şefik Efendinin risalesinde Anadolu kıta­sının (topraklarının) Bahr-i Siyah (Karadeniz) cihetinden, Rusya'nın Bahr-i Siyah donanması tefevvukunu (üstünlüğü­nü) muhafaza etdikçe vaziyet-i elîmesi aşikârdır. Şimal-i şark (kuzey doğu) istikamet-i berriyesinden (karayolu) dahi Rus­ya'nın pây-i taarruzuna (saldırgan adımlarına) karşı müstes­na bir haileye (engele) hâiz değildir. Anadolu ve Suriye kıta­larının bahr-i sefid (Akdeniz) sahili dahi hasmın fâik-i kuv-vay-ı bahriyyesi ianesiyle (düşmanın kuvvetli deniz kuvveti yardımıyla) harekât-ı taarruziyyesine (saldırı hamlesine) mü-said bir haldedir. Velhasıl vaziyet-i coğrafiyei Osmaniyye, müstesna bir vaziyet-İ müfide-i sevku'lceyşiyyeyi hâiz (Os­manlı devletinin buradaki durumu pek ayrı ve faydası çok bir idareye sahip) olmadığından, Osmanlı devletinin bu noktai nazardan tabii bir istinatgahı yâni dayanağı dahi yok demek­tir.

Hele dimağ-ı devlet ve memleket olan payitaht (İstanbul) gerçi Avrupa-yi Osmani ve Asya-i Osmaniye' nin ve iki büyük denizin mahalli telafiyesinde (arasında) bulunmak mü­nasebetiyle ehemmiyet-i siyasiyye ve askeriyyesi ve fevaid-i lâtahsası (faydalı olmayan toprağı) gayri münkirsede (inkâr edilemezsede) berr'en ve bahren (kara ve deniz) kavi (kuv­vetli) bir hasmın taarruz-u cıddiyesine mukavemet etse bile rnevkıen ha!-i muhasarada kalmağa salih (uygun bir zemin ve zamandadır. Öyle bir harp zamanında dimağ-ı devlet de­mek olan payitaht, vatanın akasamı sâiresine icrayı hükm ve nüfuz edemeyecek, beden-i vatan sektei dimağa uğramış bir malûl vücuda benzeyecekdir. Hele esliha (silahlar) ve cephane fabrika ve depolarının şu şekl-i vaziyete mâlik olan

istanbul'da bulunuşu öyle bir zaman için ne derece bâis-i fe­lâket olacağı müstağnı-i beyandır. Bir hükümet (devlet) dâima ahval-i fevkalâdeyi nazar-ı dikkate almalıdır. Mürur (ge­cen) zaman ile ahval-i akvam (kavimlerin durumu) ve memaliki tebeddulat-ı siyasiyye (ülkedeki siyasi değişiklik) ve iktisadiyye'ye uğradıkça, düvel-i mütemeddinenin (medeni devletlerin) tedabir-i siyasiyye ve harbiyesi dahi tahavvüle (değişime) uğramak mecburiyetindedir.

Hiç olmazsa Karadeniz ciheti taht-ı emniyet-i bahriyyede bulunmadıkça netice olarak maalesef denilir ki; muhtasaran beyan olunduğu üzere, hü- kümet-i Osmaniye yâni Osmanlı devleti ne millet ve ne de vaziyet-: coğrafiye itibarıyla emin bir istinadgâha mâlik değildir.

Osmanlı Devleti Avrupa Devletleri Arasında Denge Kurarak Siyasi Varlığını Sağlayabilirini?

Memâlik-i Osrnaniyye son asırda avrupa büyük devletleri­nin rekabet sahası ve tecavüz hedefi olmuştur.

Bu yüzden Osmanlı devleti adı büyük devlet diye geçenler arasında bir denge kurmak suretiyle hukukunu ve varlığını sürdürebilmesi zor ve hâlen uzak sayılır. Avrupanın büyük devletlerinin zamanımızda antlaşma ve ittifaklara bağlılığı, denilebilirki şarkda ki niyeti siyasi ve iktisadi menfaat reka­betine dayalı vede matuftur. Şu yaşanan hâl ile nasıi mümkün olur ki şark'da rekabet ve hırslarla dolu ecnebi siyasete henüz bağlı olmaktan kurtulamamış bizim gibi bir devlet, bir memleket-i heyet-i müttefika ve mutelife-i düveliyeden yâni bunlardan birisine dayanarak ve iltihak etmek istidadını ya­pabilecek olsun.

İngilizlerin; Mısır'da ve Arab Yarımadasında şark, garp ve cenup yâni doğusunda, batısında ve güneyinde takip etdiği istilacı siyaseti, Fransızların Cezayir, Tunus hâttâ Trablusgarb ve Suriye'deki mevkıilere dâir siyasi niyetleri, İtalyanların ise; Osmanlı'nın Afrika sahillerinde olan gözü Trablusgarb ile garbdaki Arnavutluk civarındaki istilaya dönük siyasi faaliyetleri buna inzimamen Rusya'nın, Osmanlı devleti hakkın­daki değişmez ve kadîm düşüncesi olan imha planlarıyla olan hülyaları, saydığımız avrupanın dört iri ülkesinin, Os­manlı vatanını bölüşmeğe dönük ihtirasları yakın zamanda bunlara yaklaşmak değil hasım olarak saymak durumuna getirmiştir.