๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 29 Mart 2011, 16:03:35



Konu Başlığı: Babıâlinin saraya teslimi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 29 Mart 2011, 16:03:35
Babıâli'nin Saray'a Teslimi!




Yukarıdan beri saydıklarımızdan hareketle biz burada Napolyon Bonapart'in Şark Meselesi'ni hercümerç yâni allak bulak eden fecayiiden bahsedecek de değiliz. Bundanda maksad-ı hakikimiz sadrıazamlarin eskiden umu miyyetle gerek sulh döneminde gerek se savaş zamanındaki işleri ta­mamen istiklâliyet içinde yürütmekte olduğunu ifade etmek­tir.

Bir zamanlar sadnazamlann bir lakabı da Lala olması idi ki, bu ismi, bunların padişah nezdinde bir nasihatçi, bir mü­şavir hatta bir mürşid payesinde kabullenildiklerini gösterir. Babıâli'nin nüfuz yâni te'siri ve iktidarı bakımından hiçbir sekte verilmemesi, Sultan Abdülaziz Hân'ın devrinin sona er­mesine kadar kabil olmuştur.

AİT Paşa'nın irtihalinden sonra ikbal mevkii, hayırlı kabili­yetlerden mahrum olarak doğmuş bulunan Mahmud Nedim Paşa'ya intikal etdi. Bu Paşa da, bu ulvi mazhariyet için lâzım gelen ne tecrübe, ne zekâ bilhassada maharet ve münevver hâl bulunmamaktaydı. Sadrıazamlık makamında, Mahmua Nedim Paşa, bu makama lâzım gelen hasletlerden voksunluğu ile belki en zengin misâl olarak gösterilebilir. Mahmud Nedim Paşa'nın en mühim cinayeti, önce devleti if­lasa sürüklemesi, ondan sonra ki cinayeti de, Abdülaziz Hân'ı sanki Âlî Paşanın oyuncağı olmuş hâline sevketmiş ol­masıdır. Bu zehrini de umu miyyetle siz hükümdarsınız nasıl isterseniz öyle olur kabilinden sözler söylemek suretiyle, ak­lınca hükümdar gibi davranmasını temin edecekti. Böylece bu padişahı, babıâlî' nin bir serseri yatağı olduğuna, bütün vükelâ, vüzera, ve müşirân'ın kendisinin kulu kölesi memlû-ku olduğuna inanması istikametinde yönlendirmiştir ki bu da apayrı bir cinayeti teşkil eder dense yeridir.

Mahmud Nedim Paşa yine padişaha devletin gelirinin kendisine aid olduğunu telkin etme hususunda bir yola ko­yulmuş, müslim, gayri müslim bütün tebâ'nın yaratılış sebe­bi, padişahın hislerine ve arzularına hizmet etmekle ve ken­disine kulluk yapmakla mükellef olduklarını sık sık ileri süre­rek habaset çenberini daraltıp durmuştur. Bu müfsid davranı­şını olaylarla takviye edebilmek için, devletin bütün meka­nizmasını ve devlet adamlarını iradei seniyyenin esiri hâline getirmek onları oyuncak gibi sağa sola atamak suretiyle ül­kenin felâketine zemin hazırlamıştır. Onbeş ay süren sadareti esnasında kabine arkadaşlarını yedi defa azlettirmiştir. Hele; o dönemde hiç bir vali gitdiği yerde, bir ayı tamamlayama­mıştır. Yanya Vilâyetine onbeş günde beş tane ayrı zâtı vali olarak tâyin etmiştir. Henüz hayatda bulunan (1324/1908) Rauf Paşa; bir hafta zarfında Biga Valiliğine, Selanik Valiliği­ne oradan Yanya Valiliğine ve de oradan Bahriye Nazırlığına tayin olunup, peşinden azledilerek sonunda Manastır'a 3. Or-du ya tâyin edilmiştir. Rauf Paşa daha bir yere indiğinde ba-vulları açmayıp, başka bir yere tâyin olduğu haberini alırdı. fğer valiler, müşirler yâni ordu kumandanlarıda aynı talihin zebunu olmuşlardır. Ayrıca Mahmud Nedim Paşa, küçük me­murlara da sataşmaktan kendini menedemezdi Bunun sebe­bi, otuz milyonu bulmuş Osmanlı nüfusunun her birinin padi­şahın kuklası olduğunu ispat etmeye kalkışmış olmasında aramak lâzımdır. Bu şeytanî ve çocuk oyuncağına benzer davranışı Sultan Aziz farkettiğinde çok gecikmiş, tacını, tah­tını hâttâ haya tını kaybetmesine ramak kalmıştı. Bu farkına varış padişahın acı sonunu önlemeye yeterli olamadı..

Mahmud Nedim Paşanın haddinden fazla kabiliyetsizliği; 30/mayıs/1876 buhranını getirmiş ve böylece bü-tün vatan için, millet için ve de düşünen bütün insanlar için müstebid bir idarenin kurulmasına sebeb teşkil etmiştir. O sıralarda; Midhat Paşa, babıâlî'nin güçlendirilmesi için mesai sarfetmekteydi ne var ki bu hayırlı teşebbüs karşısında ortaya çı­kan engeller pes dedirtmesini bilmiştir. Böylece müteşebbis de inkisar-ı hayale uğ-ramaktan nasibine düşeni almıştır.