> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Klasik Tarih Eserleri > Büyük Osmanlı Tarihi > Avrupa ahvâli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Avrupa ahvâli  (Okunma Sayısı 776 defa)
08 Nisan 2011, 16:26:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 08 Nisan 2011, 16:26:05 »



Avrupa Ahvâli



Avrupa ise; gerek kara gerekse deniz savaşlarıyla vakit geçiriyordu. Amiral Nelson, Fransız amiral Vilnov'un donan­masını Trafalgar açıklarında yenip, kendisini de esir aldı. Ay­rıca Nelsonda yaralanmıştı, daha sonra bu yaradan öldü. Napolyon'da Ülm'da parlak bir zafer kazanarak otuzüçbin ki­şi, altmış top, kırk sancak ile Avusturya generali Max'ı esir aldı. Çar 1. Aieksandr'in ordusunu püskürterek Viyana'ya girdi. Brün'de de genel karargahını kurdu. 1805 senesi aralı­ğında da Österlichte müttefiklerin ordusunu perişan ederek 20 bin esir, 45 bayrak,  146 top ele geçirdi. Ruslar Polon­ya'ya çekildiler. Avusturya imparatoru 2. Jozef, antlaşma is­tedi. İngiltere başvekili Wilyam Pit bu savaşların tevlit ettiği üzüntüler neticesinde öldü. Mütarekeyi takip eden Presborg antlaşması Avusturya'yı İtalya ve Almanya'dan çıkarıyor, "Mukaddes Cermen Roma imparatorluğu" denilen eski heye­te nihayet veriyordu. İtalya krallığı Venedik eyaletini, Fransa ise, Triyestenin içinde olmadığı İstirya ile Dalmaçya'yi alı­yorlardı. Österliçh zaferinin haberi; Rusya ile yapılan 2. antlaşma tasdiknamelerinin babıâlide mübadele edilmesinden, bir gün sonra gelmiştir. Österliçh savaşının neticesinden Os­manlı devleti siyaseti haylice müteessir oldu. Napolyon, ka­zanmış olduğu bu savaşın galibiyet haberini, özel bir vazifeli göndererek bildirdi. Tarihlerimizin bildirdiğine göre aynı za­manda Ruslar sulha eğilim göstermezlerse, Lehistan'a saldı­racağını haber vermiş, devlet de, bu ana kadar, Fransa imparatorluğunu tasdik etmediği halde, bu sefer cevab olarak yazılan padişah mektubunda imparator unvanı gayet tumturaklı sözler kullanılarak konmuştur. İstanbul'a gelen özel me­murla yapılan, gizli bir toplantı da Osmanlı devletinin ülkesi­nin bütünlüğü, Rusya'yla Eflak ve Buğdan için yapılmış kötü şartların kaldırılması, İstanbul'a elçi gönderilmesi gibi husus­lar konuşulmuş, reisülküttab (hariciye bakanı) Vasıf efendi­nin boşboğazlığı yüzünden vaziyet Rus elçisine ulaşiverdi. Bu vaziyet karşısında; Rus elçisi İtalinski macerayı anlamak ve İngiliz elçisinin Osmanlı devletini eski antlaşmayı yenilemek için tazyik etmekteydiler.

Napolyon, ne Rusları nede Avusturyalıları İstanbul'da gör­mek istiyordu. Prosburg antlaşmasıyla, Venedik ve Dalmaçya'yı aldığı gibi Rusları da durdurmak için, general Sebastiyani'yi İstanbula gönderdi. İki devlet-i muazzama hakkında gösterdiği şu önlemler, kendi imparatorluğu namının kıymeti için gelecekte, Osmanlı devletinden bir şeyler kapabilmek için, olduğu pek umulmaktaydı. Muhib efendinin; Paris'e elçi olarak gönderilmesi, Fransa sefiri Rofen'in tavsiyesiyle vuku bulmuştur. Efendi; hem Napolyon'un imparatorluğunun tas­diki hem de dostluğu pekiştirmek maksadıyla gidiyordu. Özel talimatına gelince: Parisdeki müzakereler sırasında, Os­manlı devletine zarar verici şartlarının ortadan kaldırılması zaman ve kefalet adıyla Rusların, Buğdan ve Eflâk üzerinde­ki müdehale hakkının kaldırılması, Korfu, Karadağ ve Akde­niz sahilleri ile Cezayir'i ve ahalisini sahiblenmekten vazgeç­mesi vede Gürcistan bölgesini ifsad etmekten el çekmesi gi­bi maddelerin, Napolyon'un himmetiyle meydana getirilmesi hakkında teşebbüsde bulunmakla alakalıydı. Islavlar başlığı altında yazdığımız fâide bölümümüzde de gösterdiğimiz gibi Ruslar, Sırbistan kıyamına doğrudan yardım ediyorlar, Avus­turyalılarda yiyecek ve giyecek veriyorlardı. Diğer taraftan Ruslarla İranlılar arasında, muharebe zuhura geldi. Fettah Ali Şahın veliahdi Abbas Mirza mağlup olmuş böylecede Azerbaycan topraklarına tecavüz etmişlerdi. Napolyon önüne çı­kan bu fırsattan istifadeyle ruslann aleyhine olmak üzre, ge­rek Osmanlı devletini gerekse de, İran'ı sevk etmek arzusuna uygun olarak, üçlü bir ittifak kurma teklifini babıâliye bildir­di.

Devlet; Refii efendiyi İran'a yolladı. Bu ehliyetsiz adam itti­fak gerçekleştireceğine, Fransızların aleyhinde ağzına geleni sıraladığından vazifesi başarı ile bitmedi. Meseleye birde ayrı bir gariblik getiren husus, Baban mutasarrıfı Abdurrahman Paşanın İran'a sığınması hasebiyle, İran şahının, Paşayı yine Kürdistanda tutmayı sağlamak için, tehdidkârane teşebbüs­lere girişmesi ve bundan sonra, Bağdad valisi Ali Paşanın kızgınlıkla oniki bin kişiyle ve babıâliden izin almadan İran'ın üzerine yürümesidir. Yukarıdaki duruma benzer bir olayda Ragüza taraflarında vukubuldu. Bilindiği gibi Prosborğ ant­laşmasıyla; Fransa, Dalmaçya, Kataro ağızlarına sahip hale gelmişti. Kataro'da bulunan, Avusturya kumandanı Fransız­ların gelmesinden evvel, Korfu'da bulunan Rus amirali ile anlaşarak limanı ona teslim etti. Bunun üzerine Napolyon, Dalmaçya'da bulunan askerlerinin kumandanı Laristona, Dubrovnik cumhuriyeti içlerinde ilerliyerek Ragüza'yı istila etmesi emrini verdi. Adı geçen komutanda aldığı bu emri tatbik ederek Ragüza'yı istila etti. Bu haber Bosna Valisi Hüsrev Paşa tarafından babıâliye duyurulunca da büyük he­yecana sebeb oldu. En önce Rusların, Sırp ve Karadağlı'lan, tahrik etmeleri, ittifak hükümlerine aykırı davranıştı. İkinci olarak da; dostluk hisleri gösteren Mapolyon'un, uzun za­mandan beri Osmanlı devletinin himayesi altında bulunan adı geçen Ragüza cumhuriyeti ile Dalmaçya arasında bulu­nan, Hersek sancağını çiğneyerek geçmesi bu heyecanı da haklı kılmaktaydı. Ancak Fransa maslahatgüzarı Rofen, ye­terlice teminat verdi. Ruslar, Ragüza'nın zaptı üzerine Kataro'ya harp gemisi değiladi gemilerle boğazlarımızdan geçe­rek, ittifaka aykırı olarak Korfu'ya taşıdıkları askeri dökerek binikiyüz kadar Karadağlı ile beraber bahse konu şehire hü­cumda bulundularsa da, Dalmaçya'da bulunan general Molitor, dörtbin kadar askerle yetişmiş ve bilhassa Karadağlıları bir güzel ezmİşse de fakat zavallı Ragüza cumhuriyeti bir da­ha belini doğrultamayıp, mahv olarak Venediğin yanına gitti. Takvim bu arada 1220/1805 yılını gösteriyordu. Rusyanın Paris'de bulunan siyasi işlerin memuru Baron Obril ile Fran­sa harbiye Nâzın Klark'la arasında bir antlaşma imza ecTildiki bunun adı İbrail antlaşması olmuştur. Bu antlaşmanın gereği Ruslar Cezayir adaları müstakilliğini tanımış olmakla beraber Kataro'yu Fransızlara terke mecbur kalıyor ayrıca Ragüza'nın Osmanlı devleti kefaleti altında olarak yeniden İstiklâliyetini tanıyor, Rusya ile Fransa, Osmanlı devletinin istikiâliyet ve ülkesinin bütünlüğünü de teminat altına almış oluyor­lardı. Pekâla anlaşıhyorki, bu antlaşma mucibince Ruslar Akdenizi terk edip, Karadeniz'e çekilecekler ve Osmanlı vilayatında tahrik ve idlal etmekten geriye kalmayacaklardı. İngiliz başvekili Mösyö Pit'in ölümü üzerine yerine sulh sever bir si­yasetçi olan mösyö Foks geçti. Napolyon'a düşende bu an­layışla dolu adamın, İngilteresi ile sulh müzakerelerine gir­mesi hususuydu. Ancak Rusların memuru Dük Dobril'in, Fransızların ünlü hariciye nâzın Taleyran'ın kandırması yü­zünden imza ettiği antlaşmayı Çar 1. Aleksandr kabul etme­di. Fransa'nın İstanbul elçisi Sebastiyani bunu babıâli'ye bil­dirdiği sırada: "Ruslar bu antlaşmayı, devlet-i âliye lehine ol­du diye kabul etmediler. Ruslar, ne Osmanlı devletinin ne de, Ragüza'nın istiklâlini istiyorlar. Ruslar asla Osmanlı devleti­nin kudret ve kuvvet kazanmasını istememektedir. Onlar Osmanlı topraklarında karışıklıklar çıkarmak, meydana getirile­cek nifak ve şikakla devleti zayıf düşürecek, şeklin taraftarı olduklarını isbat ettiler." Demek istemişti. Kullanılan bu anla­tım, Napolyon'un Osmanlı devletini Ruslardan ayrı düşürme politikasına pek uygun geiivermesiydi. Öte tarafdanda, sulh­sever İngiliz başvekili mösyö Foks'da, bu arada fâni hayat­tan çekilmiş, ölüler mezarlığındaki yerine konmuştu. Müza­kereler sırasında Napolyon'un, Hanoveri işgal etmek arzu­sunda bulunduğunu İngiliz murahhasına kaçırılan söz, Prus­ya kralı 3. Fredrik Gilyom'un hiddetlenmesine, asker takımı­nın galeyana gelmesine sebebiyet verdi. Böylece de siyase­tin ufkunu yine kara bulutlar sardı.

Prusya devleti, meydana getirilen, 3. birleşik devletler he­yetine girmemiş olmanın verdiği pişmanlıkla, bu defa kurulmaya başlanmış, 4. heyete girmeğe adetâ koştular. Avrupa yine karma karışık oluyordu. Osmanlı devleti ise artık bütün meylini Fransaya doğru yapmıştı. Elçi Sebastiyani, İngilizler ile ittifak edilmemesi için elden geleni esirgemiyordu. Hattâ Ruslarla yapılmış, ahidnamede Osmanlı devletinin İstiklâliyeti apaçık belirtildiğine göre, Rusya'nın Eflâk ve Buğdan prenslikleri hakkında koymuş olduğu maddelerin, hükmünün katmadığına babıâli'yi ikna etmiş ki, Buğdan ve Eflâk beyle­rini azlettirdi. Prens Morozi ile İpsilanti Rus taraftan olmakla biliniyorlardı. Bunların yerine; Kalimaki bey ile Aleksandro Suço tayin edildiler. Babıâli'nin bu cesareti Sebastiyani'nin gözünde Osmanlı devletinin, Rusya'nın vesayetinden kurtu­luşuna alamet olmak üzere telakki olunuyordu.

Fakat; Ruslar İstanbuldaki b. elçisi İtalinski vasıtasıyla, bu durumu şiddetle protesto ederek Petersburg'a fevkalade bir posta çıkardığı gibi, çok yakında ilân-ı harp edilecektir sö­züyle de, tehdidlere başladı. İngiliz elçisi Arbutont ise, Os­manlı devletini tamamen Fransız tesiri altına girmekle itham etti. Azl edilen prenslerin görevlerine iadesi yapılmadıkça, kendisinin gitmeye hazır olduğunu söyleyerek tehdidlerini savurmaya devam ettiği görüldü. İngiliz elçisine tavassut için başvurulduysa da, bir fayda temini mümkün olamadı. So­nunda prenslerin vazifelerine dönmesine müsaade olundu. Cevdet tarihinde yazılmış olduğu gibi; "devletin sânına nakise verecek bir rezalet idi" Yine o dönemlerde; Napolyon'da Prusya ordularını feci bir hezimete uğratarak, Berlin'e gir­mekteydi. Yâni; Fransızlar, aleyhilerine ittifak etmiş heyetin kol ve kanadını, bir kere daha kırıyordu. Prenslerin meselesi­ni duyar duymazda Sebastiyani'ye yollamış olduğu talimatta: "İpsilanti ile Moruzo tekrar azlile Osmanlı devletini...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Avrupa ahvâli
« Posted on: 28 Mart 2024, 15:40:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Avrupa ahvâli rüya tabiri,Avrupa ahvâli mekke canlı, Avrupa ahvâli kabe canlı yayın, Avrupa ahvâli Üç boyutlu kuran oku Avrupa ahvâli kuran ı kerim, Avrupa ahvâli peygamber kıssaları,Avrupa ahvâli ilitam ders soruları, Avrupa ahvâliönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes