Konu Başlığı: Almanya imparatoruna hulus mu? Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mart 2011, 17:40:26 Almanya İmparatoruna Hulus Mu? Yukarıda cesaretle ileri sürdüğümüz husususatın gerçekleştirilmesinde ittihatçılar, veliî nimetleri olan Almanya imparatoru ile gizli cemiyetin -değerli okurlarımız. Ancak bir hususu belirtmeyi okuma esnasında tereddüde mahal bırakmamak için şart olarak şunu gördük. Bazı yazarlar bu tesbiti gizli cemiyet tesbitini, masonlar olarak net bir şekilde ortaya koyma yoluna gitmemiş ki, sebebi tamamen kendilerine ait hususattandır. Bu bakımdan gizli cemiyet ibaresini değerli okurlarımız masonlar şekliyle değerlendirirlerse umarım hata etmiş olmazlar.- Şark dünyamız hakkında ki kararlarını bir zorluğa maruz kalmadan tatbike koymada yardımcı olun emirini aldıkları için yerine getirmektedirler. Bunu temin etmek için de, ülkemizin birçok yerinde nice vak'alar, yangınlar, viraneler icâd ettiler. Bunları yaparken ahaliyi kendi derdinin dermanını arar hâle getirdiklerinden, devletin içinde çeşitli yollarla te'sir sahibi olan imkânlarıyla arzu ettikleri ve kendilerine emrolunanlan yerine getirecek kararları almakta maalesef başarılı oldular ve memleketi de bu günkü vartaya getirdiler. Kabine; İttihatçıların sebebiyet verdiği balkan hükümetlerinin birlikte hücumuna, Avrupa büyük devletlerinin, Berlin antlaşması gereğince, Rumeli topraklarında, ıslahatın yapılmasını ileri süren ultimatomuyla karşı karşıya kaldı. Avrupanın büyük devletleri Rumeli topraklarındaki İslahatı taleb et- tikleri sırada, Almanya ve Avusturya devletleri, bunların, Jön Türklerin koruyucuları olduğunu da hatırdan çıkarmamak lâzım olduğu bilinmeli, ki bu iki devlet de balkan ittifakını yaptıranların arasında yer aldığı gibi, silah ve ihtiyaç bakımından bunlara çok yardım etmişti. İtalya ve Ruslar bu yardımları müsama ha ile karşıladılar. Sonunda Almanya ve Avusturya Osmanlı üzerine saldırın emrini balkanların sonradan çıkma devletlerine saldılar. Gazi Ahmed Muhtar Paşa Rumeli İslahatına cidden Önem vererek bu meselenin, savaş sebebi olma kozunu ortadan kaldırmak için uygun bir siyaset arayışına girişdi. Böylece harbin önünü almağa büyük gayretler sarfetti. Ancak bu anlayış daha ne kadar sürebilirdi ki? Karadağlılar Osmanlı hu-dudlarını çiğnemeğe başlamış, balkan ittifakının diğer ülkeleri, Yunan, Bulgar ve Sırbistan ise küçük rahatsızlıklar verme dönemini açmıştı. Oteyandan İttihat ve Terakki cemiyetinin sözde vatanperver ve muhterem zevatı, iktidarın iplerini ele geçirmek için yeni hesaplar yapmış bir sonuca ulaşmışlar ve tatbike koyulmuşlardı. Darülfünun yâni üniversite talebelerini başlarında bazı mebuslar olduğu halde ellerinde çeşitli flamalar, sloganlar yazılı yaftalar (pankartlar) olduğu halde sokaklarda dolaştırıp tezahürat yaptırmaya ve bundan doğacak karışıklık sayesinde umduklarını bulmanın hayali içinde babıâlî'ye geldiler. Harp isteriz diye bağıran topluluk, hemen arkasından tekbirler getiriyor ve yine harp isteriz avazeleriyle ortalığı velveleye veriyorlardı. Sadrazamı görmek bahanesiyle bu serseriler kapı ve camlan kırma hareketlerini, göstermeye başladı. Bu vaziyeti tesbit eden heyet-i vükelâ, yâni bakanlar kurulu araların da bir ittifak hasıl olduğundan, tedbir almaya karar verdi. |