๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 24 Mart 2011, 17:02:59



Konu Başlığı: Ahmed Tevfik paşanın sadareti
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 24 Mart 2011, 17:02:59
Ahmed Tevfik Paşanın Sadareti




Ahmed İzzet Paşa hz.lerinin istifası vukubulduğunda, sada-zamlık fahametlü, devletlü, Ahmed Tevfik Paşa hz.lerine tev­cih buyurulmuş ve Paşa yeni kabineyi tesbit edip, tâyinleri padişahın tasdikine arz olunmuştur. Hemen de vazifeye baş­lanmıştır.

İttihatçıların başı ne zaman sikışsa hemen sadarete Tevfik Paşanın tâyinleri artık alışılır hâllerden oldu. Bu bakımdan İt­tihatçılar da, Paşanın bu sadaretinden dolayı memnun olduk­larını saklamaz oldular. Zaten bunlarda yalnız sadrazam hz.ierinden değilde, kabinede mateessüf çoğunluğu teşkil eden ittihatçı vekillerden yardım bekleyip müstefid olmak is­terlerdi.

Mamafih bu defa ümidlerinin pek boşuna gideceğini yar­dım beklemeleri şöyle dursun görevdeki ittihatçıların mevkii memuriyetlerini muhafazaya şansları olmadığını, çekilme mecburiyetinde kalacaklarını umduk. Zira bundan böyle Zât-ı şevketmeab Cenâb-ı padişah! ile teba-i sadıka-i şahaneleri olan millet-i masume, ülkede ittihat ve terakki namı altında bir cemiyet görmek istemedikleri gibi o cemiyete mensup olanlarıda devlet hizmetinde bulundurmak istemiyorlardı. Buna açık bir deli! olmak üzerede derizki; cemiyetin ve reis­lerinin zülumlarına nihayet verilmesi için Osmanlı toprak­larında bulunan tebâ-i sadıka-i şahane ile bu zülumlarına ta­hammül edemiyerek, terk-i diyar eden ve ülke içinde bulu­nan vatanperveran-ı millet, hz. padişahiye müracaattan hâli kalmıyorlar. Buna bağlı olarak da Mısır'da bulunan hakiki vatanperverler tarafından bir çok imza ile de 8/aralık/1918'de aşağıdaki sureti yazılı arıza-i telgrafiye Fransiz-caya tercüme edilip takdim kılınmıştır.

Telgrafnâme Suretidir

Cenâb-ı Hakk' ömür ve şevket-i şahanelerini müzdad bu­yursun.

On senedenberi ittihad ve terakki cemiyetinin dahiîi ve harici takib etdiği siyaset-i sakime, memleketi bu günkü hâl-i felâkete vardırmış ve bu müddet zarfında hakiki vatan-perveran tarafından ıslah-ı idare nâmına ibzal olunan mesâi maalesef muvaffakiyet-i bahş olamamıştır.

Taht-i âlî baht-ı Osmaniye cûlus-u hümâyûnları memle­ketimiz için fathaisaadet olduğunda şüphemiz olmadığından ittihad cemiyetinin hatimei ömrü makamında, telâkki olun­muş ve bianenaleyh mevaddı atiyenin hâkipayî şahanelerine arzına cü'ret edilmiştir.

Evvelâ: İntihabı muvafik-ı meşrutiyet olmayan meclis-i mebusanın feshi ve memalik-i mütemeddine de olduğu ve-cihle kanun dâiresinde serbest intihabat icrası.

Saniyen: Heyet-i âyan'a evsâf-ı kanuniye'yi hâiz olmaya­rak cemiyet tarafından taayyin ettirilen azaların ihracı.

Sâlisen: Yeni teşekkül eden Tevfik Paşa kabinesinde, itti­hada mensup rical bulundurulmaması.

Râbian: İttihat ve terekki cemiyeti tarfaından on sene-denberi ceraim-i siyasiye ile mahkum edilenlerin bilâ istisna ve bilâkayd ü şart afvi.

Hâmisen: Cemiyet- i ittihadiyenin; ceraim-i siyasiyyeye tatbik edememesinden nâşî ağrazen ceraim-i adiye ile mah­kûm ettiği eşhasın iâde-i mahkemeleri.

Sâdisen: Milleti bilâlüzum harb-i umûmîye sevk eden ka­bine ile on seneden beri gelen ve birçok ceraim irtikab eden ve cemiyetin ef al-i cinaiyesine müsaade ve iştirak eyleyen ittihad kabinelerinin ve her hususda icrayı nüfuz ile kabine­leri ellerinde bulunduran rüesayı ittihadiyenin hemen hepİ-siyle taht-i muhakemeye alınmaları.

Sâbia: Memâlik-i şehanelefinde mevcud ittihat kulübleri-nin sed-ü bendleri ve şimdiye kadar asayişi ihlâlden baş bir işe yaramayan bu cemiyetin mesleğinde ki anarşi fikri ve ruhunun imhası neye mütevafık ise onun icrasiyla memle­ket ve millete rahat yüz gösterilmesi.

Saadet-i millet ve selâmet-i memleket nâmına mevadd-ı mâruzamn biran evvel, mevkii tatbike vaz'i hususuna müsa-ade-i seniyyelerinin şayan buyrulması, bâbında ve katı'bei ahvalde emir ve ferman padişahımız efendimizindir.



"Yukarıdaki telgrafın içinde bulunan beyanlardan anlaşıla­cağı gibi milletin hissiyatı büsbütün değişmiş, memleketi anarşi, istibdad, haydutluk ve asayişin bozukluğunun ta vana vurmasının müsebbib ve teşvikçisi olan ittihatçıları ve onla­rın reislerini bu zülumlann bir daha yaşanmaması için bir da­kika bile görmeğe tahammülleri olmadığını ve olmayacağını ortaya koymaktadır.

Farmasonluk, siyonistlik gibi halkı aldatıcı ve uyutucu ce­miyetlerden doğup hayat bulan ittihad ve terakki cemiyeti on seneden beri gösterdiği şahsî ihtiraslar ve adî cinayetler ile devlet ve milleti bu günkü hâle getirmiş olduğundan, bunu anlamayan hiç bir millet evlâdı kalmamıştır. Bundan böyle milletimiz, bu cemiyet ve benzeri cemiyetler gibi olanların­dan nefret edecek ve kendi milleti terbiyesinin gereği ve ica-batından olacak davranış ve yaşayışı nazara dikkate alacak hiç bir anarşi ve zülüm işleyecek cemiyet ve de organizas­yonlara fırsat tanımıyarak, cihanda parlak mazisinden aldığı güzelliği, gelecekte de yaşamaya ve yaşatmaya elbette de­vam edecektir.

Bütün bu söylediklerimiz, kuruluşundan henüz beş - on gün geçmiş bulunan Tevfik Paşa kabinesinin icraatının neti­cesi olarak ortaya serip, isbat etmektedir. Eğer Tevfik Paşa, kabine mensupları içinde yer almış bir kaç tane ittihatçıyı nâzirlıkdan uzaklaştırırsa, icraatı dahada güzel yürüyecektir. Çünkü; bir mânada hükümette olmak ayakta kalmaya hiz­met etmekde, bu çete cemiyetinin reisleri, bu desteği elleri­nin altında bulamadıkların da, siyasete veda edecekler böy­lece de, ne izleri nede nişanlan kalacaktır.

Bundan böyle, bu mazlum ve masum ahaliyi ayakları altı­na alıp, onu tabanca ve çeşitli silahlar ile sindirecek, devleti onun bunun keyfine bilhassa Almanya İmparatoru Wilhe!m'e bir cemile olsun diye onun arzuyu heveslerine hayat bahşet­mek için milleti savaşa şevke cesaret edecek güç bulamaya­caklardır. Şimdiye kadar bu Almanlardan millet adına aldık­ları borçlan, yine Almanlardan aldıkları silahlara ödemişler ve bu alış verişden kendilerine milyonlarca liralık contalar çı­karıp, milleti aç, susuz ve çıplak bırakan ne bir zihniyet nede cemiyet kurulması asla mümkün olmayacaktır.

Sadrıazam Ahmed Tevfik Paşa hz.leri taşımış olduğu bü­tün mükemmel sıfatlan ile yukarıda saydıklarımızı ortadan kaldıracak icraatı yapabilecek evsafda olduğu gibi bir daha, böyle teşkilât ve cemiyetlerin Önünü kapayacak kanunları bulabilecekdir. Buna bağlı olarak, Tevfik Paşa gerek sefir olarak gerekse bundan önceki sadaretlerinde gösterdikleri çalışma disiplini ve adalete önem veren tarzı, beklenenleri yerine getireceği intîbamızi hayli güçlendirmektedir. Velhasıl Tevfik Paşa'dan pek çok muvaffakiyet gösterecek ümmidini taşıyoruz. Yapacağı ilk İşin ise ittihatçıların .melanetinden ül­keyi kurtarması, asayiş-i milletin}vekarına uygun hâle getir­mesi hususudur." Diyen 2.Abdülhamid'in şifre kâtibi Meh-med Selâhaddin Efendi, Bildiklerim adlı eserindeki bu satır­larla o günün efkâr umûmiyesinin beklentisini ne kadar gü­zel ve akıcı bir ifadeyle ulaştırıyor, değilmi muhterem okuyu­cularım.

Sultan 5.Mehmed Reşad hân hz.lerinin; dâr-ü bekaya inti­kali üzerine Osmanlı tahtına oturup, aynı zamanda hilafet-i islâmiyyeyi temsile hak kazanan, 6. Mehmed Vahideddin han-ı adlî hazretleri, sadrıazam Tevfik Paşa hz.lerinin başar­masını istediğimiz hususları işaret ederek, kendisine yardım­cı olacağını beyan edip yüksek selahiyetini takviye edeceğini söyleyerek isabet dolu ifade de bulunmuştur. Diyen Mehmed Selâhaddin Efendiye katılmamamız mümkünmü?

Çünkü Sultan Vahideddin; millet ve memleketimizin duçar olmuş bulunduğu esef verici durumdan kurtaracak tedbirleri bulmaya gayret sarfedip, başarabilecek kimse olarak görül­mektedir. Varlığı; milletimizin yükselmesini temin için, refah ve saadetini sağlamada gayret göstereceği şüphesiz olduğu gibi bu yolda gayret için bir hediye-i ilâhi olduğu gözlenmektedir. Çünkü padişahımız efendimiz hz.lerini gören gözler, kendisinde harikulade zekâ pırıltılarını müşahede etmektedir. Ayrıca da, pek cesur bir kimse olup, fevkalâde silah kullan­ma maharetinede sahiptir. Derin düşüncelere dalan, bunları tahlil edip, pek güzel ifade edecek yüksek kabiliyete sahiptir. Ve de; keşke milletin talihi olaydı da, taht-ı âlî Osmaniye'ye, çok daha önce oturmuş olsaydı. Böylece memleket ve millet bu gün içinde bulunduğu durumu çok büyük ihtimalle yaşa­maya bilirdi

Sözün kısası halife-i müslümiyn ve padişah olan Sultan Vahideddin hân, şu sıkıntı ve kahredici buhranlar dönemin­de, bir takım yenilikler ihdas ederek, çareler aramaya koyulduğu görülmektedir. Ki; Cenâb-ı Mevlâ yâr ve yardım­cısı olsun. Diyen Mehmed Selâhaddin Efendi,o devrin yaşa­yan insanı olarak şu temennisini de şu sözlerle satırlarına dökmüş:

Yukarıda; evsaf-ı celilelerini serde çalıştığımız Sultan Vahi-deddin'in yapısı ve olaylara bakışında rol oynayacak haleti ruhiyesi, cennetmekân biraderi Sultan Reşad gibi İttihatçıla­rın oyuncağı olmayacak görüntü ve kanaati pek net ortaya koymaktadır. Bu yüzdende bu haydutlar çetesinin, artık do-lablarını memleket sathında kolay kolay döndüremeyecekle-ri pek tabiidir. Bütün bu açıklığa karşı zâten hükümet çarkını ellerinde bulundur ma şansını elde edemeyecek olan ittihat­çılar, dünya defterinden silinip gideceklerdir ve böylecede farmason ve siyonizmin menfaatlerine hizmet etmek için ku­rulmuş olan bu cemiyetin; kendi şahsî menfaatlerine el uza-tamayacakları gibi, hizmetine girdiklerinin ihtiyacatı oları ül­keyi; zaif düşürme plânalarını da tatbike koyamayacaklardır. Memleketi harebeye çevirmiş bu adamlara milletin hiçmi hiç ihtiyacı yoktur. Millet-i necibenin artık bu gibi güzel sözlerle kandırılmasına imkân yoktur, çünkü millet butür boş sözlere kulak vermemek kararını verip, uygulamaktadır. Hürriyet vede, meşrutiyeti muhafaza, padişahın emanetindedir o da, bu koruma görevini titizlikle yerine getirmeye kararlıdır. Bu­nun böyle olacağına; Japonların Mikado'suna benzer şekilde meşrutiyeti seven bir kişi olarak, hepimizi ümidlendirmekte-dir. Çünkü bizim razı geleceğimiz hususda öyle farmason ve Siyonistlerin arkasına sığınıp da, meşrutiyet görüntüsü altın­da, zulüm ve istibdad görmemektir." Demek suretiyle meş-rutiyet'in meşveret olması ve istişarenin genişliğini hatırlatıp, milletin benimsediğini ifade etmesi, Abdülhamid Hân'ın cid­den sevenle ri arasında bu hükmü deklare eden pek kimseye rastlamadığımızı belirtirken, bu ifadeyi mühimsemek duru­munda olduğumuzu hatırlatmak isterim.

4/Mart/1919'da Ahmed Tevfik Paşa'nin yerine Osmanlı devletinin 215.sadrıazamı olarak, Mediha Sultanhanimın 2. zevci, Sultan Vahideddin'in eniştesi olan Dâmad Mehmed Ferid Bey getirildi ve Paşalık ünvanıda birlikte verildi. Bu zâ­tın sadaretinin tamamı beş defa olmuştur. İlk üçü biribirinin peşisıra olmak üzere 2/Ekim/1919'a kadar temadi ettiği gö­rülmüştür. Bu târihde M. Kemâl Paşa'nında tavsiyesine uy­gun olarak Ali Rıza Paşa 216. sadrıazam olarak mührü hü­mayuna sahip olmuş ve 5 ay, 7 gün sonra infisal etmiştir. Buda 8/Mart/1920 târihini bulmuştur. Bu zatdan sonra da, Salih Hulusi (Kezrak) Paşa makam-ı sadarete gelmiş bu zât'da aynen Ahmed İzzet Paşa gibi 28 gün vazifede kalabil­miştir. Sâüh Paşa infisal ettiğinde târihler 5/Nisan/1920'yi gösteriyor Dâmad-ı Şehriyâri Mehmed Ferid Paşa sadareti­nin 2. merhalesine ayak basıyordu. Bu sefer ise birbiri peşi-sıra iki kabine kurdu. Bu kabinelerinin ömrü tükendiğinde takvimler, 21/Ekim/1920 târihini göstermekteydi. Ferid Paşa'nın beş sadaretinin müddet-i ömrü, 1 sene, ]  ay, 15 gün olmuştu.

Sultan Vahideddin'in tahta geçişinden sonra geçen günler, ülkemizin târihte Timur'un Anadolu'yu istilâsında ve Hazreti Yıldınm'in Ankara Çubuk Ovasında 1402'de uğradığı mağlu­biyetten sonra yaşadıklarını târihimizde yalnız bırakmamıştır. Sulh kapısını aralamak, Mondros mütarekesini imzalamak, Düşman kuvvetlerinin işgalleri mütareke ahkâmına riayet et­meden sürdürmek, meclis-i mebusanı basmak, ülkemizde yayaşayan dini ayrı azınlıkların milletin asıl sahiplerine haka­ret ve hayatlarına kast etmeye yardım eylemek gibi taham­mülü zor zaman dilimi olarak geçmiştir.