๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ => Biyoloji Dünyası => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 29 Mart 2010, 17:51:02



Konu Başlığı: Dişler Kadrini Bilmediğimiz Uzuv
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 29 Mart 2010, 17:51:02
Dişler Kadrini Bilmediğimiz Uzuv 

Diş, kesme biçme ve öğütme organı olarak hendesi ölçülerle kesilmiş, biçilmiş, çene kemiğine muntazam ve hikmetli bir sırayla dizilmiş vücudun en sağlam organıdır. Sağlam yapısıyla sahibinin ölümünden uzun yıllar sonrasına kadar dayanabilmesine rağmen bakımsızlık sebebiyle ilk kaybedilen organ sırasını da alabilir.

Ağrısından geceyi oturarak geçirenlerden koltukta hekimin kolunu ısıranlara kadar herkes onun ne derece ihmale gelmez (bir uzuv) olduğunu bilir. Düzgün konuşmanın ilk şartı olan dişler, yokluğunda psikolojik menfi tesiriyle dikkatleri üzerine çekmiştir.

Gelişmiş insanın 32 dişinden 20 tanesi süt dişleridir. Altıncı aydan başlayıp 2 yaşına kadar gelişmesine devam eden bu mavimtırak dişler. 14 yaşına kadar fonksiyonlarını sürdürürler. Çocuklukta sık görülen çarpmalara karşı alttan sürecek olan daimi diş germlerini korurlar. Böylece onların zararlı dış tesirinden uzak, normal bir şekilde gelişmesini sağlarlar. Ayrıca süt dişleri çenelerin gelişmesinde, alt çenenin normal pozisyonunu almasında ve çocuğun düzgün konuşmasında müessirdir.

10–30 yaşları arasında gelişimini tamamlayan daimi dişler ise 32 tane olup sağlı sollu her birinin vazifesi ayrıdır.

Mikroskobik olarak bakınca kesiciden akıl dişine kadar hepsinin üzerinde zikzaklı virajlar, girinti ve çıkıntılar görürüz. Çiğneme ve estetik için varlığı elzem olan bu tüberküllerin her yaş ve dişe göre kesin milimetrik ölçüleri vardır. Hasta ağzına tatbik edilen protezin ideal olma şartlarından biri de bu girinti ve çıkıntıların esasına uygun olarak işlenmesidir.

Ön ve köpek dişleri kesip parçalamaya yararlar. Yokluğunda yüz estetiğinde korkunç umutsuzluk hâsıl olur. Azıların olmaması ise öğütme işleminin eksikliği ile sonuçlanır ki; hazımsızlıkla başlayan ve çeşitli sindirim yolu bozukluklarına sebep olan durumlara yol açtığı gibi, yanakların içe çökmesiyle neticelenen bir görünüm bozukluğu tablosunu da verir.

Umumen bütün dişler besinleri parçalaması açısından lezzet almamızı sağlarlar. Çiğnemeden yuttuğumuz yiyeceklerden aldığımız lezzet çok cüzidir.

Isırmada karşılaşılan basınç büyük bir rakama ulaşmasına rağmen diş bunu nötrleştirebilir bir dirence sahiptir.

Onların en büyük düşmanları ağız- da kalan yiyecek parçalarında çoğalan bakterilerdir. Bunlar besinleri mayalandırıp, ürettikleri asitle dişi deler ve derine inerler. Diş çürüğü adını verdiğimiz bu olay mine üzerindeki çatlaklardan bakterilerin direk girişi ile de olabilir. Bu patolojik durumu önlemek, ihmali halinde çabuk müdahale (dolgu) diş kaybına nazaran daha ucuz, ağrısız ve daha tutarlı bir yoldur.

Ağız, diş ve dişeti sağlığı bakımından diş paslarının da önemi büyüktür. Bakımsız ağızlarda dişlerin çiğnemeye katılmayan bölgelerinde beyaz sarımtırak renkteki yumuşak diş pasları, uzun zaman ağızda kalırlarsa pis koku ve kötü lezzet verirler. Bakımlı dişlerde sabah temizliğinden önce görülüp 24–48 saat içinde 1 mm kalınlık kesb edebilirler. Eski paslar mine için tehlikeli olduğu gibi diş etme de zararlıdır. Tükürüğün etkisinin yanında paslar; diş taşları için bir başlangıçtır.

Umumiyetle iki sınıf altında toplanan diş taşları diş ila diş eti arasına birikerek irtibatı keser ve buralarını bakteri yuvasına döndürür. İltihaplara, kanamalara, harabiyetlere, dolayısıyla dişin kısa zamanda göçüne sebebiyet verirler. Kötü yapılmış kaplama ve dolgular, diş eti hastalıkları ve diş çürüklüklerinin yanı sıra dolaylı olarak diş taşlar; ağız kokusunun sebeplerinden biridir.

Yılda iki kere, bir hekime bakım yaptırmalı. Oluşan pas ve taşlar giderilmeli. Çürükler tedavi edilmeli ve genel ağız sağlığı kontrol altında bulundurulmalıdır. Bunun dışında her yemekten sonra ve bilhassa yatarken fırçalamayı alışkanlık haline getirerek üzerimize düşeni yapmalıyız.

Ağız temizliğinde kullanacağımız fırçalar genellikle iki çeşit yapı gösterirler. Kılların özelliğine göre yapılan bu tasnifte fırça ya tabii maddelerden (keçi - at domuz - yaban domuzu) veya Perlon, Nylon gibi suni maddelerden istifade edilerek yapılır. Bu iki cins arasındaki ilk fark; hayvan kıllarını tabiattan aldığımız gibi kullanmak mecburiyeti varken, suni kıllara istenilen şekil ve kalınlık verilebilmesidir. Bu kılların ikinci büyük özelliği materyalin kalitesinin tabii kıla nispeten çok daha homojen olmasıdır. Bu homojenite dolayısıyla kılların enine veya boyuna çatlaması tehlikesi yoktur. Diş patlarında mevcut kimyevi maddeler nylona hiç tesir etmez. Hâlbuki hayvan kıllar, bu maddelerle kullanılmaz hale gelebilir. Tabii kıllar ortalarında bir ilik kanalı taşırlar. Bu kanallar bakteriler için birikinti yeri teşkil edebilir. Ayrıca nylon %2 su çekerken, hayvani kıllar %39 su emebilir. Bu sebeple nylon daha kullanışlıdır, temizdir. Diğeri şişer, yumuşar ve deforme olur. (1)

Mevzu bu noktada iken Salvadora Persika adı verilen ve halk arasında “Erak” ağacı olarak bilinen bir bitkinin kök ve dallarından elde edilen bir fırçadan bahsetmeden geçmemek gerekir. Eski asırlardan beri insanlar tarafından kullanılan bu fırça mezkûr ağaçtan kesilen parçanın kabuğu 1–2 cm sıyrılıp suda yumuşatılarak liflerinin açığa çıkmasıyla elde edilmiş olur. Doğu Afrika’dan Hindistan’a kadar olan bölgelerde yetişen bu step bitkisi bol, ekonomik ve pratiktir. Taşınması kolay, formalitesi azdır. İnsana faydalı bir alışkanlık olan devamlı fırçalamayı kazandırır. Meyvesi yenen güzel kokulu bu bitkinin şu tıbbi faydalarından sök edilir ki; diş fırçalarına nispeten bir kıyaslama yapabiliriz:

1) Antiseptik bir hususiyeti vardır.

2) Kokusu tükürük salgısını arttırdığından diş etlerinin kurumasını önler.

3) PH’ı tükürük PH’ı ile aynıdır. Dolayısıyla yabancı cisim reaksiyonu göstermez. (Diş fırçalarında ise PH tan bahsedilemez. Ağız için tamamen yabancı bir cisimdir.)

4) Ege üniversitesinde yapılan bir araştırmada, liflerinde baklava dilimi şeklinde anizotrop basit prizmatik billur krisüllerinin varlığı tespit edilmiş, bunların kalsiyum oxalat olduğu anlaşılmıştır. Bunun ise mekanik temizliğe tesiri büyüktür.

5) Yine aynı araştırmada tespit edilen saprofit gram (-) bakterilerinin de faydalarından bahsedilmiştir.

6) Bu bitkisel fırçanın aktif kısmı haftada bir değiştirilerek yeni bir fırça kullanma avantajı kazandırır.

7) Toz haline getirilmiş köklerinden macun yapılır. Kökleri kaynatılıp içilirse gonore’yi (bel soğukluğunu) önler. Dalak bölgesi ağrıları için çorba kıvamında içmek gerekir.

8 ) Diş macunları ileri derecede bazik olduğundan ağız içi dengesini bozar. Misvakta ise yüksek konsantrasyonlarda asit veya bazik tabiatta maddeler yoktur.

9) Bütün fırçalama metotlarına uygulanabilmesi, ağaçtan elde edildiğinden istenilen boy, kalınlık ve şekilde temini, fırçalama anında liflerinin elektrikli diş fırçalarında olduğu gibi rotasyon yapması, kuvvet fırçaya dik uygulandığından mumlu diş iplikleriyle yapılan temizliğin eldesi onu kıyas yapılmaz bir üstünlüğe eriştiriyor. (2)

Dr. M. AYVALI