> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Binbir Damla > Zemzemi Şerif
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zemzemi Şerif  (Okunma Sayısı 1626 defa)
01 Ekim 2011, 18:19:27
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 01 Ekim 2011, 18:19:27 »



Binbir Damla



Ocak 2006 85.SAYI


Yusuf YAVUZ kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.

Zemzem-i Şerif

Zemzem, olabilir ki bir maden suyudur. Fakat bizim itikadımızda mukaddes bir sudur. Zemzem hakkında muhtelif ve meşhur rivayetler islâmî kitaplarda maruftur (bellidir). Ben o cihetlerden sarf-ı nazar ederek yalnız kendi tecrübelerimi arzedeceğim.

Ben zemzemi istediğim zaman, istediğim kadar içebilirim. Belki her gün her bir zemzemden on okkadan fazla içerdim. Sakalar getirir içerim, ister alır içerim, hiç ağırlık hissetmem. İçtikçe içerim ve içeceğim gelirdi. “Zemzem ne için içilirse onun için şifadır” sözünün manasını bihakkın müşahede etmişimdir.

Benim zemzem üzerinde maddi ve manevi tecrübelerim neticesi: Zemzemi ne niyetle içerseniz, zemzem o faydayı temin eder. Yani aç olduğunuz zaman karın doyurmak niyetiyle içerseniz açlığınızı giderir, hasta olduğunuzda şifa olsun diye içerseniz şifa olur. Fakat zemzemi olduğu gibi kullanmak şartıyla...

Zemzem-i şerifi, hacılar tenekeler, bidonlar ile alıp memleketlerine götürürler. Vaktiyle ben de götürmüştüm. Bu suyun şişede on iki sene kaldığı halde hiç değişmediğini ve bozulmadığını müşahede ettim. Zemzem-i şerif hakkında gayet büyük itikadım var. Ve büyük de tecrübelerim var. Veba zamanında herkes zemzemden kaçınırken, ben başka zamanlara nisbeten daha çok içerdim.

“Zemzem ne için içilirse onun için şifadır.” Fakat burada her işte olduğu gibi halis niyet ve kâmil itikadın olması şarttır. Bu ikisi de olursa zemzem-i şerif kat’i olarak “lima şüribe leh”dir (ne için içilirse onun içindir). Elbette itikat da olmazsa en meşhur sıtma ilacı sıtmaya deva olamaz ve hummayı teskin edemez. Zaten dünyada itikatsız hiçbir derdin devası yoktur. Ben tekrar tekrar tecrübe ettim; pek çok hastalıklara, mesanede olan hastalıklara ve iç hastalıklarına ve göz ağrılarına tecrübe ettim, aç kaldığım zaman haftalarca zemzem ile geçindim. Bilfiil tecrübelerimdir, bence hepsi kat’idir.

Abdürreşid İbrahim, Âlem-i İslâm, 2/497-498

Kahvenin Macerası

Yıl 962 (1554).

Dokuz yüz altmış iki tarihine gelinceye kadar başkent İstanbul’da ve kesinlikle bütün Rum ilinde (Anadolu’da) kahve ve kahvehane yok idi. Söylenen yılın başlarında Haleb’ten Hakem adında esnaftan bir adam ile Şam’dan Şems adlı kibar bir kimse gelip, Tahtakale’de açtıkları bir büyük dükkanda kahve satmaya başladılar. Keyiflerine düşkün bazı kişiler, özellikle okur-yazar takımından birçok büyük kimse bir araya gelmeye ve yirmibeşer, otuzar kişilik toplantılar düzenlemeye başladılar. Kimisi kitap ve güzel yazılar okur, kimisi tavla yahut satranç oynardı. Bazan yeni yazılmış gazeller getirip, şiir ve edebiyattan söz edilirdi. Ahbap toplantıları yapmak için büyük paralar harcayarak ziyafetler çeken kimseler, artık bu masraftan kurtulup bir-iki akçe kahve parası vermekle toplantı safasını sürmeye başladılar.

İş o dereceye vardı ki, işlerinden çıkarılarak yeniden vazife almak için belli bir süre beklemek zorunda olan memur adayları, kadılar, müderrisler, işsiz ve güçsüz takımı, böyle eğlenecek ve gönül avutacak yer bulunmaz diye kahveler dolup taşmaya başladı ve oturacak, hatta duracak yer bulunmaz oldu. Kahvehaneler o kadar ün saldı ki, mevki ve rütbe sahiplerinden ayrı ileri gelen büyükler de buralara ellerinde olmadan devamlı gelir oldular.

İmamlar, müezzinler, sahte sûfiler ve halk kahvehanelere dadandılar. Mescitlere kimse uğramaz oldu, deniliyordu. Din bilginleri (ulema) ise, “Kötülük yuvasıdır; kahveye gitmektense meyhaneye gitmek daha iyi olur!” gibi laflar söylüyorlardı. Bilhassa vaizler, yasak edilmesi için çok gayret gösterdiler. Merhum Sultan III. Murad zamanında kahvenin yasak edilmesi için sıkı tedbirler alındı. Ama yine önüne geçilemedi.

Fakat o zamandan sonra o kadar sürüm buldu ki, artık yasaklanmaktan uzak kaldı. Vaizlerle müftüler artık “içilmesinde mahzur yoktur” der oldular. Ulemadan, şeyhlerden, vezir ve büyüklerden kahve içmez adam kalmadı. Hatta o hale geldi ki, büyük vezirler, gelir kaynağı olarak kahvehaneler açtılar ve günde birer ikişer altın kira alır oldular.

Peçevî Tarihi, Hazırlayan: Bekir Sıtkı Baykal, 1/258

Sigaranın Dumanı

Tütünü 1009 (1600) yılında İngiliz kâfirleri getirdiler ve rutubetten ileri gelen kimi hastalıklara ilaçtır diye sattılar. Keyif ehli kimi ahbaplar, keyif verir diye tiryakisi oldular. Giderek, ehl-i keyf olmayanlar da kullanmaya başladılar. Hatta ulema ve devlet büyüklerinden birçokları o illete müptela oldular. Kahvehaneler, rezil ve ayak takımı kimselerin fazla tütün içmelerinden dumanla doldu, içinde bulunanlar birbirini göremez oldu. Çarşı ve pazarlarda ellerinden lüle (tütün ağızlığı, pipo) düşmez oldu. Birbirinin yüzüne üfleye üfleye çarşı ve mahalleleri de kokuttular. Üzerine nice saçma sapan şiirler yazıp yerli yersiz okuttular.

Kimi dost çevreleri arasında defalarca tartışmalar oldu. Tütünün iğrenç kokusu hemen adamın sakal ve başörtüsüne, üzerindeki elbisesine, özellikle eğer içinde içilirse evine siner. Bundan başka halı ve kese gibi eşyayı, evdeki yatakları yer yer yakar; kül ve köz ile dört bucak pislenir. Uykudan sonra uğursuz kokunun dimağı etkilediği ve fazla kullanılması ile insanın çalışamaz hale geldiği, elleri iş görmekten kaldığı ve bunlar gibi daha birçok korkunç zararları görülürken, zevki ve faydası nerdedir diye soruldukça: “Bir eğlencedir, bunun dışında safası zevk verir.” demekten başka bir cevap verememişlerdir. Halbuki bundan ruhça bir safa ihtimali yoktur ki, zevke dair olsun. Bu cevap bir cevap olamaz, sadece tatsız tutsuz bir ağız kalabalığından başka bir şey değildir.

Hepsi bir yana, tütün İstanbul’da kaç kez büyük yangınların çıkmasına yol açmış bulunmaktadır. Ancak gerçekte forsa (kürek mahkumu) çalıştıran gemilerde gardiyanlar kullanırlarsa, biraz uyku giderici etkisiyle forsa gözetleyiciliğine yararlı olduğu inkâr olunamaz.

1045 (1635-1636) tarihine gelinceye kadar tütün o kadar yaygınlaştı ki, anlatılması imkansızdır. Yüce Allah, padişahımız (IV. Murad) hazretlerinin ömürlerini, adalet ve insaflarını artırsın ki, bütün Osmanlı ülkelerinde kahvehaneleri kaldırıp yerlerine uygun dükkanlar koydurmuşlar ve kokuşmuş tütünün içilmesini kesin olarak yasaklamışlardır.

Peçevî Tarihi, 2/259



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zemzemi Şerif
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:24:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zemzemi Şerif rüya tabiri,Zemzemi Şerif mekke canlı, Zemzemi Şerif kabe canlı yayın, Zemzemi Şerif Üç boyutlu kuran oku Zemzemi Şerif kuran ı kerim, Zemzemi Şerif peygamber kıssaları,Zemzemi Şerif ilitam ders soruları, Zemzemi Şerifönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes