> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Binbir Damla >  Dostluğun Devamı İçin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dostluğun Devamı İçin  (Okunma Sayısı 1119 defa)
17 Eylül 2011, 07:23:16
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 17 Eylül 2011, 07:23:16 »



Binbir Damla



Nisan 2007 100.SAYI


Yusuf YAVUZ kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.

Dostluğun Devamı İçin


İmam-ı Şafiî Hazretleri (ö.204/820) diyor ki:

Bir arkadaşından sana hoş olmayan şeyler eriştiğinde hemen kin ve nefrete sarılarak dostluğu kesme! Sen git de şüpheni kesin olan gerçekle gider. Kulağına gelen söylentiyi bir tarafa bırak da arkadaşına de ki: “Senin hakkında kulağıma gelen haberler böyle böyledir; ne dersin?”

Eğer bu söylentileri inkâr ediyorsa de ki: “Tamam kardeşim, sen doğru sözlü ve iyi bir insansın.” Böyle de ve arkadaşının üstüne daha fazla gitme! Eğer sana karşı suçunu ve gerçeği itiraf eder de hakikaten geçerli bir mazeret beyan ederse, bu mazeretini kabul et. Şayet hakikati itiraf ettiği halde geçerli bir mazeret ve bir sebep gösteremiyorsa: “Bana ulaşan sözlerinle neyi kasdetmiştin?” diye soruver. Buna karşılık kendi görüşünü münasip bir şekilde anlatıyor ve sebebini açıklıyorsa, onu dinle ve kabul et. Eğer uygun bir açıklamada bulunmuyor ve sana da bir çıkış yolu kalmıyorsa, arkadaşında gerçekten bir hata var demektir.

Artık sen bu durumda bir tercihle karşı karşıyasın. İstersen ona benzeriyle gerekli karşılığı verirsin, istersen onu affedersin. Fakat bilesin ki affetmek takva yönünden daha mükemmel olur. Affetmek ağırbaşlılığın ve iyi insan olmanın en ileri seviyesidir. Allah Tealâ buyurur ki: “Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür (cezadır). Fakat kim affeder ve barışma yolunu seçerse, onun mükâfatını Allah verir.” (Şura, 40). Onunla geçirdiğin önceki zamanları hatırla, güzel ve dostça geçen vakitleri düşün! Hatasından dolayı dostunun geçmiş iyiliklerini yok sayarak ona haksızlık etme!

Eğer hakiki bir dosta sahipsen ona sıkı sarıl; çünkü gerçek dostu bulmak pek zor, ayrılmak ise pek kolaydır. Salih insan, dosttan ayrılmanın kolaylığını bir çocuğun kuyuya büyük bir taş yuvarlamasına benzetir. Çocuk için taşı bırakmak kolay bir iştir, ama o taşı oradan çıkarmak koca koca adamlara bile zor gelir. İşte bunlar, sana benden bir öğüttür, vesselam.

Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya (Beyrut 1997), 9/129


Nimete Dönen Musibet


Evliyaullahtan Sehl ibn Abdullah Hazretleri (ö.283/896) diyor ki:

Bir günah işleyen mümin, onunla yüz sevap da kazanabilir. Bu nasıl olur? Çünkü mümin kişi günah işleyince bunun cezasından da korkar. Eğer bu korkusu olmazsa o zaten mümin sayılmaz. Onun günahın cezasından korkması ise bir sevaptır. Bununla beraber Allah’ın o günahı bağışlayacağını da ümit eder. Zaten böyle olmazsa mümin de değildir. İşte onun günahının bağışlanacağını umması da bir sevaptır. O, yaptığı günahtan dönüp tevbe etmeye yönelir. Tevbe etmeyi düşünmüyorsa mümin de olamaz. Onun günahtan tevbeye dönmesi ise bir sevaptır. Sonra başkasını bu günaha sürüklemeyi de hoş görmez, çirkin görür. Zaten kötülüğe kılavuzluğu çirkin görmeyen de mümin sayılmaz. İşte günaha kılavuzluk yapmaktan hoşlanmamak da bir sevap kazandırır. Sonra işlediği o günah haliyle ölmekten de hoşlanmaz. Günahıyla ölmekten endişe duymayan ise müslüman sayılmaz. Onun günahla ölme endişesi de bir sevap kazandırır.

İşte böylece kazanılan beş sevap, aslında elli sevap demektir. İyiliklerin sevabı on misliyle verilir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim bir iyilikle gelirse, ona bunun on katı vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, o da ancak kötülüğün misliyle cezalandırılır.” (Enam, 160). Bu böylece yüz sevaba kadar çıkar. Allah Tealâ bir de şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz iyilikler kötülükleri (günahları) giderir.” (Hûd, 114)

Muhakak ki hastalıklar, dertler, üzüntüler ve musibetler, küçük günahları örtücü keffaret olur. Büyük günahlar ise ancak samimi tevbe ile temizlenip yok olur. Ağır kirlerin, ancak etkili temizlik maddesiyle temizlenebildiği gibi... Musibetler sabırla ve sevap beklentisiyle karşılanırsa, hem günahlara keffaret olur hem de sevap kazandırır. Eğer musibet sabırla ve sevap ümidiyle karşılanmazsa yine günahlara keffaret olur, fakat bunun sevabı olmaz. Çünkü musibetler (belalar) senden başkasının işidir. Senden başkasının fiiliyle sevaba eremezsin. Senin sabrın ve ümidin ise kendi işin olduğundan bununla ecir ve sevap kazanırsın. Lakin günahtan tevbe etmekte de acele ediniz. Elbette Allah tevbe edenleri sever.

Hilyetü’l-Evliya, 10/214-15.


Şeyh Halid ve Hâlet Efendi


Mevlâna Halid Bağdadî Hazretleri (ö.1242/1827) zamanında Abdulbaki el-Ömerî isimli bir zat, bazı ihtiyaçlar için Bağdat’a gelmişti. İhtiyaçlarını karşılaması bir müddet geciktiğinden, yanındaki bütün parası da tükenmiş, para sıkıntısından üzüntü ve keder içinde geçirdiği bir gecenin uykusunda bir de ihtilam olarak cünüp halde uyanmıştı. Bu sebeple pek üzgün bir vaziyette oradaki hizmetçiye dedi ki: “Eyvah, namazsız ve parasız olarak sabahladım!” Hizmetçi de şöyle dedi: “Gördüğüm kadarıyla sen, Şeyh Halid Hazretleri’ne gidip gelirsin. Eğer o gerçekten veli ise, senin şu halini keşfeder ve yapacağı bağışla sıkıntını giderir.”

Aynı zat diyor ki: Aradan az bir zaman geçmişti. Şeyh Halid’in müridlerinden birisi, içinde epey dinar (altın para) bulunan bir keseyle bana geldi. Hemen kalkıp hamama koştum. Sonra şeyhin yanına giderek ayaklarına kapandım. Bana oturmamı emretti. Huzurunda oturdum ve o mecliste bir beyit okumaya başladım. Gazel tarzında olan beytin içinde (ikinci mısrada) bilmece tarzında bir benzetme olarak, dağlarda bulunan “efsentin” (pelin otu) lafzı geçiyordu. İlk mısradan sonra okumamı tamamlamadan sözümü keserek dedi ki: “Abdulbaki, efsentin otu İmadiye dağlarında çoktur.” Bunun üzerine ikinci defa kalkıp ayaklarına kapandım. Anladım ki bu hızlı kavrayış, ancak gönülde parlayan “ledün” ilminden başka bir şey değil.

Mevlevî tarikatına bağlı olan meşhur Hâlet Efendi, Sultan II. Mahmud’a Halid-i Bağdadî Hazretleri’nin aleyhinde konuşmuştu. Şeyh Halid Hazretleri bundan haberdar olunca şunu söyledi: “Ben onun işini, mürşidi olan ariflerin kutbu Mevlâna Celaleddin Rumî Hazretleri’ne havale ettim. Onu huzurla yanına çeksin de layık olduğu cezayı versin.” Aradan günler geçtikten sonra bu sözün sırrı anlaşıldı: Sultan Mahmud, iftiracı Hâlet Efendi’ye -bir sebeple- kızarak onu Mevlâna Celaleddin Hazretleri’nin makamının bulunduğu Konya’ya sürgün etti. Sonra verdiği emirle orada idam edildi.

(Hâlet Efendi, Sultan Mahmud’a başdanışmanlık yapmış, kindar ve merhametsiz bir devlet adamıydı. Bazı suçlarından dolayı 1822’de idam edilmiştir.)

Camiu Kerâmâti’l-Evliya, 2/57-58.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dostluğun Devamı İçin
« Posted on: 19 Nisan 2024, 13:09:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dostluğun Devamı İçin rüya tabiri, Dostluğun Devamı İçin mekke canlı, Dostluğun Devamı İçin kabe canlı yayın, Dostluğun Devamı İçin Üç boyutlu kuran oku Dostluğun Devamı İçin kuran ı kerim, Dostluğun Devamı İçin peygamber kıssaları, Dostluğun Devamı İçin ilitam ders soruları, Dostluğun Devamı İçinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes