๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Ocak 2011, 19:22:49



Konu Başlığı: Zina kitabı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Ocak 2011, 19:22:49
63 ZİNA KİTABI


Bu bahse dair konuşmamız; "Zina nedir? Zina eden kimseler kaç sınıftır ve herbir sınıfa lazım gelen şer'î ceza nedir? Bu çirkin suç, ne ile sabit olur?" konulan hakkındadır. [1]

 
180. Zinanın Niteliği
 

Zina; aralarında ne sıhhatli bir evlilik, ne evlilik şüphesi, ne de efendilik -cariyelik vasfı bulunmayan bir erkek ile kadının birbirleriyle cinsî münase­bette bulunmalarıdır. Özet olarak buraya kadar olanda müttefik olan ulema, hangi şüphe, şer'î cezanın lazım gelmesini Önler hangisi önlemez diye ihtilaf etmişlerdir, ki konu ile ilgili olarak anlatmak istediğimiz birkaç mes'ele var­dır. Bu mes'elelerin en meşhuru kişinin, başkası ile arasında müşterek bulu­nan cariye ile cinsî münasebette bulunmasıdır. îmam Mâlik «Adamın cari­yede hisse sahibi olması, kendisine ceza lazım gelmesini önlediği gibi, şayet cariye çocuk doğurursa çocuk ona verilir. Cariye de ona Ümmü'I-veled ol­duğu için kendisi, ortağına cariyedeki hissesinin kıymetini vermek zorunda kalır» demiştir ki îmam Ebû Hanife de bu görüştedir. Kimisi de «Hakim ona uygun gördüğü cezayı verir», Ebû Sevr de «Eğer haram olduğunu bildiği halde yapmış ise, ona şer'î cezanın tamamı lazım gelir» demiştir. Cumhurun dayanağı, Peygamber Efendimizin,

«İşlenen suçun suç olup olmadığı şüphesi bulunduğu zaman şer'î cezalan uygulamayın» [2]hadisidir.

Ancak bunlar, adam cariyede malik olmadığı hisse miktarı oranında ca­riyenin Mehr-i Misli ile borçlu olur mu olmaz.mı diye ihtilaf etmişlerdir. Bu ihtilaflarının sebebi de, malik olduğu hissenin hükmü, malik olmadığı hissenin hükmüne mi, yoksa malik olmadığı hissenin hükmü malik olduğu hissenin hükmüne mi tâbidir diye ihtilaf etmeleridir. Çünkü malik olduğu hissenin hükmü, cinsî münasebetin helâl olmasıdır, malik olmadığı hissenin hükmü haram olmasıdır.

Bu mes'elelerden biri de, savaş esnasında herhangi bir askerin düşman­dan esir alınan cariye ile münasebette bulunmasıdır. Kimisi «Ona şer'î ceza lazım gelir» demiş ise de, başkaları «Ona şer'î ceza lazım gelmez» demişler­dir ki, en uygun olanı da budur. Bu mes'eledeki ihtilaf da -Allah bilir- birinci mes'eledeki ihtilafın sebebine dayanır.

Biri de, kişinin cariye ile, cariye sahibinin cariyesini kendisine mubah kuması üzerine cinsî münasebette bulunmasıdır. îmam Mâlik «Bu durumda kendisine şer*î ceza lazım gelmez» kimisi «Hskitn ona uygun gördüğü ceza­yı verir» kimisi de «Cariye sahibinin cariyeyi, ona mubah kılması, ona hibe etmesi demektir. Kendisi de cariye ile münasebette bulunmakla hibeyi kabul etmiş olur» demiştir.

Biri de kişinin, oğlunun veyahut kızının cariyesi iîe münasebette bulun-n&sıdsr. Gımhür, «Ona şer'î ceza lazım gelmez. Zira Peygamber Efendimiz bahasının kendisindeki hakkını soran kimseye,

'Sende, senin malın da babanın malısınız' [3] diye cevap verdiği gibi, «Baba, çocuğa karşılık olarak kısas edilemez» [4] bu­yurmuştur. Aynca babanın, çocuğunun malım çaldığı zaman elinin kesilme­si lazım gelmediğinde ittifak vardır. Bunun için, baba çocuğunun cariyesi ile cins? münasebette bulunduğu zaman, cariye -ondan ister gebe kalsın, ister | kalmasın- çocuğa artık haram olur ve cariyenin kjymeti babaya lazım gelir. Baba sanki cariyeyi zayi etmiş gibi olur» demiştir. Cumhur bu görüşünde, kişinin, oğlunu öldüren babasını, oğluna karşılık olarak kısas edemediğinde-ki fukahanın icma'ına da Biri de kişinin, eşinin cariyesi ile cinsî münasebette bulunmasıdır. Ule-jna bu meı'.'ele hakkında da dört çeşit görüşte bulunmuşlardır. îmam Mâlik m cumhur, «Ona hiç ceza lazım gelmez. Ancak eğer cariye isteyerek ona uy­muş ise. onun mülküne geçer. O ela cariyenin kıymeti iîe eşine borçlu olur. Eğüi1 zorla cariyeyle münasebette bulunmuş ise, cariye azatlanmış olur ve kendisine cariyenin kıymeti lazım gelir» demiştir. îmam Ahmed ile îshak da bu görüştedirler ve Ashâb'tan îbn Mes'ud da bu görüştedir. Birinci görüş de Hz. Ömer'indir, imam Mâlik, Mu vatta 'da Hz. Ömer'den rivayet etmiştir. Ki­misi de «İs  evli, ister bekar olsun, ona sadece yüz değnek», kimisi de «Ha­kim ona, uygun gördüğü cezayı uygular» demiştir. Onaf şer*î cezanın lazım geldiğini söyleyenler, «Çünkü eşinin cariyesi, kendi mülkü olmadığı gibi, onda ortaklığı da yoktur. Şu halde ona şer'î cezanın iuzraı gelmesi gerekir» demişlerdir. Ona hiç ceza lazım ge'mediğini söyleyenlerin dayanağı da, Peygamber Efendimizin eşinin cariyesi ile cinsî münasebete bulunan adam

«Eğer cariyeyi zorlamak suretiyle cariye ile temas etmiş ise, cariye hürdür ve kendisi cariyenin hanımına, aynı değerde olan bir cariye bulun­mak zorundadır ve eğer cariye ona isteyerek uymuş ise, cariye artık onun­dur ve kendisi cariyenin hanımına, aynı değeri taşıyan bir cariye bulmak zo­rundadır» [5] buyurduğuna dair hadisidir, kd bu hadis sabittir. Bunlar aynca «Kadının malına erkeğin malik olduğu şüphesi vardır. Zira Peygamber Efendimiz

'Kadınla, malı güzelliği, dindarlığı ve soyunun üstünlüğü için evleni­lir' buyurmuştur» [6] demişlerdir. «Kadın, malının üçtebirinden fazlasında kocası tarafından hacir altındadır» diyenlerin görüşü de -ki bu görüş îmam Mâlik'indir- bunu te'yid etmektedir.

Biri de, kişinin kiraladığ cariye ile cinsî münasebette bulunmasıdır. Zira cumhura göre bu adama şersî ceza lazım geliyorsa da, îmam Ebû Hanife «Ca­riye bunun kiralığı olduğu için ona ceza lazım gelmez» demiştir. Fakat tmam Ebû Hanife'nin bu görüşü zayıf olduğu gibi, hiç kimse tarafından da benim­senmemiştir, îmam Ebû Hanife herhalde cinsî münasebeti de kiralık maldan görülmesi caiz olan diğer yararlara kıyas etmiş olacak ki, bu münasebet ile geçici evlilik arasında benzerlik görmüş ve ona göre bu münasebete şüphe girmiştir. Kısacası: Fasid olan bütün evlenme akidleri bu bâbtan olup İmanı Mâlik'e göre çoğunda şer'î ceza lazım gelmez. Meğer -anne veya bacı gibi-yakın akraba olduğu için kendisi ile evlenmesini hiçbir zaman caiz olmadığı herkesçe bilinen bir kadınla evlenmiş olsun. [7]


[1] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/287.

[2] Ibn Ebî Şeybe, 9/569, no: 8551; Tirmizî, Hudüd, 15/2, no: 1424.

[3] ŞâfûtMüsned, 2/180, no: 639.

[4] Timnizî,£>ö>&, 14/9, nü: 1401.

[5] Abdürrezzak, 7/342, no: 13417; Ebû Dâvûd, Hudûd, 32/28, no: 4460.

[6] Buhârî, Nikâh, 67/15, no: 5090.                .

[7] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/289-291.