๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Ocak 2011, 19:26:01



Konu Başlığı: Zekât ödenebileceklerin nitelikleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Ocak 2011, 19:26:01
2. Zekât Ödenebileceklerin Nitelikleri:


Cenâb-ı Hak yukarıda geçen âyet-i kerimede "Zekât ancak yoksulla­ra, düşkünlere...verilir" buyurduğu için, «Zekât almayı caiz kılan ve bir kimsede bulunmadıkları zaman o kimsenin zekât alması caiz olmayan vasıf­lardan biri, zenginliğin zıddı olan yoksulluktur» denilmiştir. Fakat "zengin­lerden de zekât alabilen yok mu? Varsa kimlerdir? Zekât almayı haram kılan zenginliğin ölçüsü nedir?" diye ihtilâf etmişlerdir.

Cumhur, Peygamber'in belirttiği -Allah yolunda savaşan, yolda kalan, zekât memuru bulunan borcu olan ve yoksul bir komşusu olup da ona zekât veren ve o komşu tarafından o zekâttan kendisine hediye verilen kimseler ol­mak üzere- beş sınıf zenginden başka hiçbir zengin zekât alamaz» [103] demiş­tir,

Ibn Kasım'dan «Allah yolunda savaşsa veyahut zekât memuru bile olsa,

zengine zekât verilemez» diye söylediği rivayet olunmuştur. Zekât memu­runa, zengin de olsa zekât vermeyi caiz görenler, -kadılar gibi- müslümanla­nn kamu hizmetini gören devletin diğer memurlarına da zekât vermeyi caiz görmüşlerdir. Zengin olan zekât memuruna zekât vermeyi caiz görmeyenle­re göre ise, hiçbir zengine zekât vermenin caiz olmaması lâzım gelmekte­dir.

Bu ihtilâfın sebebi, âyet-i kerimede sıralanan sekiz sınıfa zekât vermek, bunların sadece yoksul ve yardıma muhtaç oldukları için mi, yoksa bunlar içinde müslümanlara menfaati dokunanlar bulunduğu için de mi va-cibtir, diye ihtilâf etmeleridir. Birinci tezi savunanlar hiçbir zengine zekât vermeyi caiz görmemişlerdir. İkinci görüşü savunanlar ise, «Diğer sınıflara . muhtaç oldukları için -zekât memuruna da- müslümanlara hizmet ettiği için-

Zekât almayı haram kılan zenginliğin ölçüsüne gelince: İmam Şafii, «Kendisine zengin denebilen bir kimse zekât alamaz» demiştir. İmam Ebû Hanife ise «Zekât almaya mâni olan zenginliğin ölçüsü, zekâtın nisabına malik olmaktır. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken ona,

«Onlara bildir ki Allah, kendilerine mallarında zekât farz kılmıştır. Bu zekât zenginlerinden alınıp yoksullarına verilir» buyurmuştur [104]Bu hadis­te, zekât nisabına sahip olanlara zengin denilmiştir. Şu halde bu nisaba sahip olmayanlar da yoksuldurlar» demiştir. îmam Mâlik de «Zenginlik ve yok­sulluk için muayyen bir sınır yoktur. Bunlar içtihada bağlı şeylerdir» demiştır.

Bu ihtilâfın sebebi, zekât almaya mani olan zenginlik vasfı sert bir vasıf mıdır, yoksa lügavî midir diye ihtilâf etmeleridir. Sert vasıftır diyenler, «Zenginlik zekât nisabına sahib olmaktır» demişlerdir.

Lügavîdir diyenler ise «Halk dilinde zenginlik denilen vasıftır» demiş­lerdir. Bunlar da iki kasma aynim aktadırlar. Kimisi "Zenginlik -nerede, kim­de ve hangi zamanda olursa olsun- halk dilinde ondan aşağı olan hale yoksul­luk denilen varlık halidir» diyerek zenginlikle yoksulluk arasına bir sınır koymuştur. Kimisi de «Zenginlik için belli bir sınır yoktur. Zenginlik vasfı durum, ihtiyaç, şahıs, yer ve zamana göre değişir» diyerek onu içtihada bı­rakmıştır.

Ebû Dâvûd bir hadiste, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in zekât almaya mani olan zenginliği, «elli dirhem gümüşe sahip olmaktır» diye tarif ettiğini rivayet etmektedir .[105]Bir başka hadiste de, «bir okye'ye, yani kırk dirheme sahip olmaktır» [106] diye tarif edilmiştir. Zannedersem bazıları da zenginliği bu hadislere göre tarif etmişlerdir.

Âyet-i kerimede "yoksul ve düşkün" karşılığındaki "fakir" ve "miskin" kelimelerinin tarifi ile bu iki kelime arasındaki mânâ farkı hususunda da ih­tilâf etmişlerdir.

Kimisi «Fakir, miskinden biraz daha iyi halli kimse demektir» demiştir, îmam Mâlik'in tabilerinden Bağdatlılar bu görüştedir.

Kimisi de bunun tersini söylemiştir. îmam Ebû Hanife ile tabileri ve -bir kavlinde de- imam Şafii bu görüştedir. îmam Şafii'nin diğer kavli de, bu iki kelimenin eş anlamlı olup bir mânâya geldiği yolundadır. Bunu da İbnü'l-Kasım kendisinden rivayet etmiştir: Bu inceleme -eğer şeriatte bu iki kelime arasında bir fark yoksa- lügavî bir incelemedir. Halbuki lügat araştırılırken, bu iki kelimenin bir mânâya geldiği, yani ikisinin de, maddi sıkıntısı hem çok hem az olan kimselerin ikisine de denildiği ve birinin birine, diğerinin de di­ğerine hass olmadığı kanaati hasıl olur.

Âyet-i kerimedeki

 "Boyunduruktan kurtarılacaklar" kelimesi üzerinde de durulmuştur. îmam Mâlik: «Bu kelimeden murat, -velâlan (bedelleri) beytü'l-mal'a ait olmak üzere- hükümet tarafından zekât malı ile satın alınıp azatlanacak kölelerdir» demiştir.

îmam Şafii ile îmam Ebû Hanife ise, «Efendileri ile, azatlanmak için muayyen bir miktar para karşılığında anlaşma yapan, yani efendileri tarafın­dan kendilerine: Bana şu kadar para ödersen, azadsın diye söylenen köleler­dir- ki bunlara mükâteb denilmektedir-» demişlerdir.

Yolda kalan diye tercüme ettiğimiz «Îbnü's-Sebü» de onlara göre -Hac, Umre, Cihad, Sıla ve İlim tahsili gibi- hayır bir iş için yolculuğa çıkıp da her­hangi bir yerde yolluğu biten veya çalınan ve bu yüzden yolda kalan kimse demektir. Ulemadan kimisi buna zekât verilebilmesi için, zekât verebilme imkânı olan bir yerde kalmış olmasını şart koşmuştur. Allah yolunda sava­şanlar diye tercüme ettiğimiz

 hakkında da İmam Mâlik, «Bundan murad, savaşa ka­tılan ve nöbet tutan kimselerdir» demiştir ki imam Ebû Hanife de bu görüşte­dir.

Bazıları da «Hac ve umre yapanlardır» demişlerdir. İmam Şafii ise «Zekâtın vacib olduğu beldenin sınırında savaş yapanlardır» demiştir. Bu şartı gerek burada, gerek Îbnü's-Sebil'de koşanlar -bir zaruret olmadıkça zekâtın bir beldeden diğer bir beldeye naklinin cevazını benimsemedikleri için- koşmuşlardır. [107]


[103] Ebû Dâvûd, Zekât, 3/24, no: 1636.

[104] Buhârî,ZeJfcâ/,25,no: 1395.                                                                   

[105] Ebû Dâvûd, Zekât, 3/23, no: 1626.

[106] Ebû Dâvûd, Zekât, 3/23, no: 1628.

[107] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/133-135.



Konu Başlığı: Ynt: Zekât ödenebileceklerin nitelikleri
Gönderen: Ceren üzerinde 30 Ocak 2020, 16:31:29
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Zekât ödenebileceklerin nitelikleri
Gönderen: Sevgi. üzerinde 31 Ocak 2020, 06:09:28
Aleyküm selâm. Bu faydalı bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Zekât ödenebileceklerin nitelikleri
Gönderen: Es-Sabur üzerinde 31 Ocak 2020, 06:22:43
Zekat ancak yoksul ve düşkünlere verilir durumu iyi olanlara verilmesi doğru değildir