๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2011, 19:04:07



Konu Başlığı: Yemin
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Ocak 2011, 19:04:07
2. Yemin:



Ulema, davacının şahitleri bulunmadığı zaman, eğer davalı yemin eder­se dava düşer, diye müttefik iseler de, davacının yemini ile kendisine bir hak sabit olur mu, olmaz mı diye ihtilaf etmişlerdir. îmam Mâlik «Davacının haklı olduğu ihtimali daha kuvvetli olduğu yerlerde eğer yemin ederse, onun yemini ile hem iddia ettiği hak sabit olur, hem de eğer aleyhinde sabit olmuş bir hak bulunuyorsa, o hak sakıt olur» demiştir. Diğerleri ise «Davacının ye­mini ile hiçbir hak ne sabit, ne de sakıt olur» demişlerdir.

Bu ihtilafın sebebi, Peygamber Efendimizin,

«Şahit dava edene, yemin de davayı inkâr edene düşer»
[19]hadisi her da­vacı ve davalıya şamil midir, yoksa çoğunlukla davacının haksız ve davalı­nın haklı olduğu ihtimali daha kuvvetli olduğu için mi Peygamber Efendimiz davacıyı şahit getirmek, davalıyı da yemin etmekle mükellef tutmuştur diye ihtilaf etmeleridir. Hadisin her davacı ve davalıya şamil olup, hiçbir davacı ve davalınin müstesna olmadığını söyleyenler, «Davacının yemini ile hiçbir hak ne sabit, ne de sakıt olur» demişlerdir «Çoğunlukla davalının haklı oldu­ğu ihtimali daha kuvvetli olduğu için, yemin hakkı ona verilmiştir» diyenler ise «Eğer bir yerde davacının haklı olduğu ihtimali daha kuvvetli olursa, ye­min hakkı onun olur» demişlerdir. Bunlar, cumhurun, -kişinin, yanındaki vedianın zayi olduğunu iddia etmesi halinde olduğu gibi- bazı yerlerde, ye­min eden davacının sözünün geçerli olduğunda ittifak ermesi ile de ihticac etmişlerdir. Diğerleri de, «Cumhurun ittifak ettiği mes'eleler dışında asıl olan, bizim dediğimizdir» diyebilirler.

Bütün ulema müttefiktirler ki, edilmesi ile dava sakıt veyahut sabit olan yemin, «Kendisinden başka îlah bulunmayan Allah'a yemin ederim» şeklin­dedir. Bütün fukahamn, yemin lafzı hakkındaki görüşleri aşağı yukan bu merkezdedir. îmam Mâlik'e göre ise, yeminin lafzı sadece bu olup, bundan başka bir şey buna katılamaz. İmam Şafiî'ye göre, «Kendisinden başka İlah bulunmayan ve aşikârı bildiği kadar gizliliği de bilen Allah'a yemin ederim» şeklinde de yemin edilebilir.

Yenlinin tağüzine gelince: îmam Mâlik: «Üç dirhem ve üç dirhemden yukan olan davalar için büyük camilerde yemin etmek gerekir» demiştir. Şa­yet Peygamber Efendimizin mescidinde olursa, çıkıp minberde yemin etme­nin gerektiğinde ihtilaf yoktur. Başka camilerde ise, caminin neresinde ye­min etmek gerektiği hakkında îmam Mâlik'ten iki rivayet gelmiştir. Bir riva­yete göre, caminin neresi olursa olsun, yemin edilebilir. Bir rivayete göre de, minberin yanında yemin etmek gerekir. İbnu'l-Kasım da imam Mâlik'ten,

«Caminin önemli sayılan her yerinde yemin edilebilir» dediğini ve caminin herhangi bir yerini belirtmediğini rivayet etmiştir. İmam ŞâfİÎ de «Medi­ne'de minberin yanında, Mekke'de de, Kâ'be'nin yemin tarafına düşen köşesi ile İbrahim Aleyhisselam'ın makamı arasında yemin edilir» demiştir. İmam Şâfn'ye göre nerede olursa olsun, minberin yanında yemin etmek gerekir, imam Şafiî'ye göre yeminin tağlizini, yani muayyen yerlerde yapılmasını gerektiren davanın nisabı yirmi dirhemdir. İmam Dâvûd da, «Dava edilen hak ister az, ister çok olsun, minberin yanında yemin edilir» demiştir, imam Ebû Hanife ise, «Yemin için muayyen bir yer yoktur» demiştir.

Bu ihtilafın sebebi, Peygamber Efendimizin minberi üzerinde ye­min edildiği hakkında varid olan tağlizden, minber üzerinde yemin etmenin vücubu anlaşılır mı, anlaşılmaz mı diye ihtilaf etmeleridir. «Anlaşılır» di­yenler, «Çünkü eğer anlaşılmazsa, Peygamber Efendimizin minber üzerin­de yemin ettirmesinin bir mânâsı olmaz» demişlerdir. «Tağlizin, minber üzerinde yemin etmenin vücubundan başka bir mânâsı vardır» diyenler ise, «Yemin etmek için muayyen bir yer yoktur» demişlerdir.

Yeminin tağlizi hakkında varid olan hadis Câbir b. Abdullah el-En-sarî'nin «Peygamber Efendimiz,

'Benim minberim üzerinde yalan olarak yemin eden kimse, kendine ateştenyer hazırlamış olur' buyurdu» [20] hadisidir. Bunlar ayrıca, «Halife­ler de minber üzerinde yemin ettirirlerdi» diye ihticac etmişlerdir. İmam Şafiî «Mekke ile Medine'de hep minber üzerinde yemin ettirilegelmiştir» demiştir. Derler ki: Eğer yeminin tağlizinden, tağliz edildiği yerde yemin et­menin vücubu anlaşılmazsa, sadece o yerde yalan yemin etmekten sakınma­nın gerektiği mânâsı çıkar. Halbuki Peygamber Efendimiz mutlak olarak,

«Kim ki bir müslüman kimsenin malını yalan yemini ile kendisinden ko­parırsa, Cenâb-ı Allah o kimseye Cenneti yasak, Cehennemi hak kılar»
[21] buyurmuştur.

İmam Mâlik'e göre yemin -büyük malî davalardan başka- Kasâme ve Liân'da da yer ile tağliz edilir. îmam Mâlik'e göre yeminin zaman ile tağlizi de öyledir. Çünkü îmam Mâlik mülâane hakkında, «İkindiden sonra yemin edilir» demiştir.

Ulema, bir kişinin şahitliği ve davacının yemini ile hükmetmenin ceva­zında da ihtilaf ederek, îmam Mâlik, îmam Şâfıî, imam Dâvûd, Ebû Seyri Medine'li fukaha-ı seb'a ve bir cemaat, «Mâlî davalarda bir kişinin şahitliği

ve davacım yemini ile hükmedilebilir» demişlerdir. İmam Ebû Hanife, Süf-yan Sevrî ve Irak fukahasının cumhuruna göre ise, bir kişinin şahitliği ve da­vacının yemini ile hükmedilemez.

Bu ihtilafın sebebi, bu hususta varid olan sem'î deliller arasında bu­lunan çelişmedir. Bir kişinin şahitliği ve davacının yemini ile hükmedilebil-diğini benimseyenler, -tbn Abbas Ebû Hüreyre, Zeyd b. Sabit ve Câbir'in hadisleri olmak üzere- birçok hadislere dayanmışlardır. Ancak bunlardan Müslim'in kaydettiği, yalnız Ibn Abbas'ın hadisidir. Buhârî'nin kaydetmeyip de yalnız Müslim'in kaydettiği bu hadisin metni, «Peygamber Efendimiz bir şahit ve yemin ile hükmetti» [22] mealindedir. îmam Mâlik ise, bu hususta mürsel olarak Ca'fer b. Muhammed tarifâyle Cafer'in babasından, Peygam­ber Efendimizin bir şahit ve davacının yemini ile hükmettiğine dair rivayet ettiği hadise [23] dayanmıştır. Çünkü imam Mâlik'e göre mürsel hadislerle amel etmek vacibtir. Diğer grubun dayanağı da, 'Eğer iki erkek şahit bu­lunmazsa, şahitlerden güveneceğiniz bir erkek ile iki kadın da kâfidir" âyet-i kerimesidir. Derler ki: Bu âyetten, iki erkek şahidin bulunmaması ha­linde ancak bir erkek ile kadının kâfi geldiği, bir erkek davacı yemininin kâfi gelmediği anlaşılmaktadır. Buna göre eğer, «Bir şahit ve davacının yemini ile hükmedilebilir» diyecek olursak, âyetin hadis ile nesih olunduğunu söy­lememiz lazım gelir. Kur'an ise, mütevatir olmayan hadislerle nesih oluna­maz. Birinci gruba göre ise, bu, nesih olmayıp âyetin hükmünü değiştirme­yen bir ziyadedir. İkinci grubun hadisten dayanağı da, Buhârî ile Müslim'in Eş'as b. Kays'dan «Bir adam ile aramda bir anlaşmazlık vardı. Peygamber Efendimize gittik. Peygamber Efendimiz bana,

'Ya senin iki şahidin, ya da onun yemini' buyur­du. Ona,'

- 'Eğer iş onun yeminine kalırsa hiç dinlemez, hemen yemin eder' de­dim. Bunun üzerine,

'Kim ki bir müslümanın malını haksız yere kendisinden koparmak için yalan yere yemin ederse, Allah kendisine öfkeli olduğu halde Allah'ın huzu­runa çıkar buyurdu' [24] mealinde rivayet ettikleri hadistir. Derler ki: Eğer dava, iki şahitten başka bir şey ile de sabit olsaydı Peygamber Efendimiz ona, «Ya senin iki şahidin, ya onun yemini» demezdi.

Diğerleri de «Asıl şudur ki davacı ile davalıdan hangisinin haklı olduğu ihtimali kuvvetli ise, yemin hakkı onundur. Kasâmede olduğu gibi, burada

da davacının -bir şahidi bulunduğu için- haklı olduğu ihtimali daha kuvvetli­dir» demişlerdir^ Bunlar, bir erkek şahit yerine iki kadın şahitlik ettiği za­man, yine davalının yemini ile hükmedilir mi, edilemez mi diye ihtilaf etmiş­lerdir. İmam Mâlik «Hükmedilir. Çünkü iki kadın bir erkek yerine geçer» demiştir. İmam Şâfıî ise «Hükmedilemez. Zira yemin -diğer şahid olduğu zaman- bir şahid yerine geçer. Yemin tek başına veyahut kadın şahitlerle be­raber olduğu zaman bir şahit yerine geçemez» demiştir. Bunlar ayrıca, ye­min ile ceza davalarında da hükmolunup olunmadığında ihtilaf etmişlerdir, ki Mâliki mezhebinde her iki görüş de vardır. [25]



[19] Beyhâkî, 1/152.                                         

[20] Ebû Dâvûd, Eymânt 16/3, no: 3246.

[21] Müslim, İman, 1/59, no: 137.

[22] Müslim, Akdiye, 30/2, no: 1712.

[23] Tirmizî, Ahkâm, 13/13, no: 1345.

[24] Buhârî, Şehâdât, 52/20, no: 2669; Müslim, îman, 1/61, no: 138.

[25] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/362-365.



Konu Başlığı: Ynt: Yemin
Gönderen: Kaan Han üzerinde 20 Ocak 2015, 19:51:48
Surekli olarak yemin etmemeliyiz


Konu Başlığı: Ynt: Yemin
Gönderen: Sevgi. üzerinde 08 Şubat 2020, 04:18:59
Esselâmü Aleyküm. olur olmaz herşeye yemin etmek doğru birşey diğildir. oyüzden bu konuda çok hassas olunması gerekir. Rabbim bizleri doğru işler yapanlardan eylesin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Yemin
Gönderen: Ceren üzerinde 08 Şubat 2020, 17:04:45
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Yemin
Gönderen: Mehmed. üzerinde 09 Şubat 2020, 21:54:46
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri ilim öğrenen kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun