> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Bidayetül Müctehid > Nikâh akdinin şartı oluşu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nikâh akdinin şartı oluşu  (Okunma Sayısı 808 defa)
26 Ocak 2011, 17:28:44
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 26 Ocak 2011, 17:28:44 »



1.Nikâh Akdinin Şartı Oluşu


Ulema, evlenme akdinin sıhhati için velinin bulunması şart mıdır, değil midir diye ihtilâf etmişlerdir.                                                 

İmam Mâlik -Eşheb'in kendisinden ettiği rivayete göre-, «Hiçbir evlen­me akdi velisiz olamaz. Velinin bulunması evlenme akdinin sıhhati için şart­tır» demiştir ki, İmam Şafii de buna kaildir. İmam Ebû Hanife, İmam Züfer, Şa'bî ve Zührî de, «Kadın velisine danışmadan evlendiği zaman eğer evlen­diği kimse kifâetli (kendisine lâyık) ise caizdir» demişlerdir. İmam Dâvûd da kızlarla dullar arasında ayırım yaparak, «Kızın evlenmesinde veli şart ise de, dulun evlenmesinde şart değildir» demiştir. Îbnü'l-Kasım'ın İmam Mâlik'ten ettiği rivayete göre bir dördüncü görüş daha ortaya çıkar ki o da, velinin bu­lunmasının şart olmayıp sünnet olmasıdır. Zira İbnü'l-Kasım, İmam Mâlik'ten, «Velisiz olarak birbirleriyle evlenen koca ile karı birbirinden mi­ras alırlar», «Mevki sahibi olmayan bir kadın, kendisini evlendirmek için herhangi bir kimseyi vekil tutabilir» ve «Dul kadının, nikâhını velisine kıy­dırması müstehabtır» dediğini rivayet etmiştir. Bundan ise, İmam Mâlik'in, velinin bulunmasını akdin sıhhati için değil, tamamlanması için şart koştuğu anlaşılmaktadır. Halbuki, İmam Mâlik'in Bağdatlı olan tabileri, «Veli akdin tamamlanması için değil, sıhhati için şarttır» diyorlar.

Bu ihtilâfın sebebi, evlenme akdinin sıhhati için velinin şart oldu­ğunu kesin olarak bildiren bir nass bulunmadığı gibi, bunu sezdiren bir âyet veya hadisin bile bulunmayışıdır. Zira veliyi şart koşanların delil diye gösteregeldikleri âyet ve hadislerin hepsi bu hususta nasıl kesin değillerse, veliyi şart koşmayanların da delil diye gösterdikleri âyet ve hadislerin hiçbiri keza kesin değildir. Kaldı ki delil olarak gösterilen bu hadisler -İbn Abbas'ın hadi­sinden başka- sıhhat bakımından da kesin değillerdir. Bununla beraber, veli­yi şart koşmayanların görüşü daha yerindedir. Çünkü herhangi bir hükmü ifade eden deliller kifayetsiz olunca, asıl, zimmetin beraeti, yani o hükmün mevcut olmamasıdır.

Şimdi de, her iki ulema grubunun görüşlerine delil olarak gösterdikleri âyet ve hadislerin meşhurlarını irad edip, bu âyet ve hadislerin delalet dere­celerini tartışalım.

Velayetin şart olduğunu söyleyenlerin ihticac ettikleri âyetlerin en açı­ğı, "Kadınları boşattığınızda, müddetleri sona e -misse, kocaları ile ev­lenmelerine engel olmayu [25]ve "Müşrikleri, iman etmedikçe evlendir­meyin" [26]âyet-i kerimeleridir. Derler ki: Bu her iki âyetteki hitab da velile­redir. Hadislerin en meşhuru da, Zührî'nin Urve vasıtasıyla Hz. Aişe'den rivayet ettiği,

«Peygamber (s.as) Efendimiz'Hangi kadın,velisinden izinsiz olarak evlenirse -üç defa- nikâhı bâtıldır' dedi. 'Eğer onunla gerdeğe girerse, ona dokunduğu için mehîr vermesi gerekir. Şayet anlaşmazlığa düşerlerse veli­si bulunmayanın velisi sultandır' buyurdu» [27] hadisidir. Bu hadisi Tirmizî , kaydetmiş ve «Hasendir» demiştir.

Velayetin şart olmadığım söyleyenlerin delilleri de, Kur'an'dan, "Ka­dınların iddeti sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur" [28], "Kocaları ile evlen­melerine" [29] ve "Kadın başka birisiyle evlenmedîkçe bir daha kendisine . helâl olmaz" [30] âyetleridir. Hadisten de, sıhhatinde ittifak edilen lbn Abbasin,

«Dul kadın, evlenmesinde velisinden daha yetkilidir. Kız da evlendiri­lirken ona danışılır. Onun muvafakati da susmasıdır» hadisidir, imam Dâvüd, dul ile kızlar arasında ayırım yapmakta bu hadis ile istidlal etmiş­tir.

işte her iki grubun, görüşlerine delil olarak getirdikleri âyet ve hadisle­rin meşhurları bunlardır. Halbuki "Kocaları île evlenmelerine engel olma­yın" [31]âyetinden, kadının yakın ve asabelerinin onun evlenmesine engel olamayacaklanndan başka bir şey anlaşılmaz. Bu ise, akdin sıhhati için mu-vafakatlannm şart olduğunu -ne hakikaten, ne mecazen, yani ne nass'en, ne de delâleti zahir olan delîlü'l-hitab'ın hiçbir şekli ile- ifade etmez. Bilakis di­yebiliriz ki: Bundan bunun tersi anlaşılır. Yani «hiçbir velinin, velayeti al­tında bulunan bir kadına -evlenmesinde- müdahale hakkı yoktur», "Müşrik­leri, iman etmedikçe evlendirmeyin" [32] âyeti de böyledir. Zira bu âyetin, emir sahiplerine veyahut bütün müslümanlara hitap olması, yalnız velilere hitab olmasından daha uygundur. Kısacası bu âyetin muhatablan nasıl veli­ler olabiliyorsa, emir sahipleri veyahut bütün müslümanlar da olabilirler. O halde bu âyet ile ihticac edenlerin, âyetin velilere hitab olmasının daha zahir olduğunu ispat etmeleri gerekir. Şayet «Bu âyet ânım olup hem emir sahiple­rine, hem velilere şâmildir» denilse, diyeceğiz ki: «O zaman bu âyet, şeriatın genel olarak yasak ettiği bir şeye dairdir ki, bu genel emre veliler de dahildir. Bu ise, velilerin bunda özel bir velayet hakkına sahip olmalarını gerektir­mez. Nihayet velilerle yabancılar bu hakta eşit olurlar. Şayet âyetin velilere hitab olduğunu kabul etsek bile, âyetin mücmel olduğu için onunla amel edi­lemez. Çünkü âyette, 'Veliler kimlerdir, hangi veli hangi veliden önce gelir ve velide ne gibi vasıflar bulunmalıdır' diye bir açıklama yoktur. Bu ise ge­rekli olup tehiri caiz olmayan bir şeydir. «Bu hususta belki sünnette açıkla­ma vardır» da diyemeyiz. Çünkü eğer öyle bir şey olsaydı, ya tevatür veyahut tevatüre yakın bir yolla nakledilecekti. Çünkü bu, öyle bir şeydir ki bütün müslümanlar her gün onunla karşılaşmaktadırlar. Kaldı ki Medine'de bunca velisiz kimseler bulunduğu halde Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in herhangi birinin nikâhını akdettiği veyahut bu işe bir başkasını görevlendirdiği, naklolunmuştur. Sonra, bu âyetten maksat, velayetin hükmünü beyan etmek değil, erkek ve kadın müşriklerle evlenmenin haram olduğunu bildirmektir. Allah bilir, bu açık bir şeydir.

Hz. Âişe'nin hadisine gelince: Bu hadis ile amel etmenin vücubunda ih­tilâf edilmiştir. En zahiri şudur ki, sıhhatinde ihtilâf edilen bir hadis ile amel etmek vacib değildir. Bir an için hadisin sıhhatini kabul etsek bile, hadiste, sırf velisi bulunan kadının, velisinden habersiz olarak evlenemeyeceğinden başka bir şey bildirilmemiştir. Şayet hadis «bütün kadınlara şâmildir» de­sek de, hadisten «Kadın bizzat evlenme akdinde bulunamaz, velisi kendisi adına bu işi yürütür» diye bir şey anlaşılmaz. Nihayet, velisi izin verdikten sonra kadın velisini bulundurmaksızın bizzat nikâhını akdedebilir.

İkinci grubun delillerine gelince; "Kadınların iddeti sona erdiğinde onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size so­rumluluk yoktur" [33]âyetinden, kadınların kendi başına ve velilerinin mu­vafakati olmak sızın,bir iş yaptıkları zaman onları azarlamanın yasak edildiği

anlaşılmaktadır. Burada da kadının velisinden habersiz olarak ve kendi başı­na yapabileceği iş, nikâh akdinden başka bir şey olamaz. Şu halde bu âyetin zahirinden -Allah bilir-, kadın kendi başına nikâhını akdedebilir. Ancak eğer akid hakkında uygun şekilde değilse, velisi o akdi bozabilir» diye anlaşılır ki şeriatın zahiri de budur. Ne var ki âyetin bir kısmı ile istidlal edip diğer bir kısmı ile istidlal etmemek zayıf bir istidlal yoludur. Zira âyette, nikâh akdi­nin kadınlara izafe edilmesi, kadınların kendi başına nikâhlarını akdedebil-diklerini ifade etmez. Fakat etmediklerini de ifade etmediği için, asıl edebil­meleridir.

îbn Abbas'ın hadisine gelince: Hayatıma yemin ederim ki bu hadis, dul kadınlarla kızlar arasında ayırım yapmakta zahirdir. Zira eğer ikisinden de izin almak gerekir ve ikisinin de nikâhını ancak veli akdediyorsa, «Dul ka­dın, evlenmesinde velisinden daha yetkilidir» cümlesinin mânâsı ne olabi­lir? Ne var ki Zührî'nin Hz. Aişe'den rivayet ettiği hadisin bu hadis ile uzlaş­ması, onunla çatışmasından evlâdır. Dul kadınlarla kızlar arasında yapılan ayırım, ağızla söylemek ve sükût etmek bakımından da olabilir. Yani dul ka­dın nikâhını akdederken ağzıyla, «Ben kabul ettim» demesi şarttır. Kızın ise, sükut etmesi kâfidir.

"Kadınların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur"
[34]âyetinin, kadının kendi başına nikâhını akdede-bildiğine delâleti, "Müşrikleri, iman etmedikçe evlendirmeyin" [35] âyeti­nin, kadının nikâhını velinin akdetmesi gerektiğine delâletinden daha zahir­dir. Hanefıler, Hz. Aişe'nin hadisini zayıf görmüşlerdir. Zira bu hadisi her ne kadar bir cemaat Îbn Cüreyc tarikiyle Zührfden nakletmişlerse de, Îbn Aliyye, îbn Cüreyc'den, «Ben, bunu Zührî'ye sordum. Zührî, 'Benim bundan ha­berim yoktur' dedi» diye nakletmiştir. Kaldı ki Zührî'nin kendisi velayeti şart koşmadığı gibi, velayet Hz. Aişe'nin de görüşü değildi. Velayeti şart koşanlar îbn Abbas'ın,

«Velisiz ve adaletli ikişahidolmak­sızın hiçbir nikâh olamaz» [36] hadisiyle de ihticac etmişlerdir. Fakat bu hadi­sin refinde, yani îbn Abbas bunu söylerken Peygamber (s.a.s) Efendi-miz'den nakledip etmediğinde ihtilâf edilmiştir. Muhaddisler, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Ümmü Seleme ile evlenirken Ümmü Seleme'nin oğluna, annesini kendisiyle evlendirmesini emrettiğine dair hadisin [37] sıhhatinde de ihtilâf etmişlerdir.

îki ulema grubunun ihticac ettikleri akîî delillere gelince: Bu hususta her iki tarafa da hak verilebilir. Zira kadın olgunluk çağma geldiği zaman, nasıl mâlî tasarruflarda velayet altından çıkıyorsa, evlenmesi hususunda da veliye muhtaç olmaması lâzım gelir. Ancak diyebiliriz ki: Kadının yaratılı­şında erkeklere temayül, israfa olan temayülünden fazladır. Bunun için şeri­at ihtiyaten onu bu bakımdan hacir altında bulundurmuştur. Kaldı ki kadın kendisiyle kefâetli (denk) olmayan bir kimse ile evlendiği zaman, yalnız kendisine değil, ailesine de leke sür...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nikâh akdinin şartı oluşu
« Posted on: 29 Nisan 2024, 16:36:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nikâh akdinin şartı oluşu rüya tabiri,Nikâh akdinin şartı oluşu mekke canlı, Nikâh akdinin şartı oluşu kabe canlı yayın, Nikâh akdinin şartı oluşu Üç boyutlu kuran oku Nikâh akdinin şartı oluşu kuran ı kerim, Nikâh akdinin şartı oluşu peygamber kıssaları,Nikâh akdinin şartı oluşu ilitam ders soruları, Nikâh akdinin şartı oluşuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes