Konu Başlığı: Vedia kitabı Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 18:01:33 47. VEDİA (Emanet Bırakma) KİTABI 143. Emânet Bırakma VEDİA: Herhangi bir kimseye onu muhafaza etmek için emanet bırakılan şey demektir. Bırakan kimseye MUDİ1, yanına bırakılan kimseye de MÛDA' denilir. Bu bahsin fukaha arasında meşhur olan meselelerinden hepsi VEDİA'nın hükümleriyle ilgilidirler. Bu mes'elelerden biri şudur: Bütün fukaha VEDÎA'nın emanet olduğunda müttefiktirler. Yani bırakıldığı kimsenin ihmal ve kusuru olmaksızın eğer zayi olur veyahut bir zarara uğrarsa, sahibine ait olur. Ancak rivayete göre Hz. Ömer, zayi olan Vedia'nın kıymetini, bırakıldığı kimseye ödettirmiştir. Mâliki uleması, Vedia'nın emanet olduğuna, Cenâb-ı Hakk'ın emanetleri sahiplerine geri vermeyi emrederken, şahitlerin huzurunda vermeyi emretmemesiyle istidlal etmişlerdir. Zira bu o demektir ki, eğer Mûda', Vedia'yı sahibine geri verdiğini iddia eder ve Vedia sahibi bunu inkâr ederse, Mûda'a yeminden başka bir şey lazım gelmez. Meğer Vedia sahibi, ona teslim ederken şahitler huzurunda teslim etmiş olsun. Zira o zaman Vedia sahibinin sözü geçerlidir. Çünkü Vedia sahibinin ona Vedia'yı şahitlerin huzurunda teslim etmesi o demektir ki, Vedia'yı muhafaza etmekte ona güvenir. Fakat geri vermekte ona güvenmez. Bunun içindir ki, zayi olduğunu iddia ettiği zaman iddiası geçerlidir. Fakat geri verdiğini söylediği zaman doğrulanmaz. İşte İmam Mâlik ile tabilerinin söyledikleri meşhur olan görüş budur. Fakat İbnu'l-Kasım'dan, «Vedia sahibi, Vedia'yı ona şahitlerin huzurunda dahi vermişse, geri verdiğine dair sözü doğrulanır» diye söylediği rivayet olunmuştur. İmam Şâfıî ile İmam Ebû Hanife de bu görüştedirler ve kıyas da bunu gerektirmektedir. Çünkü Vedia'nın zayi olduğu iddiası ile geri verildiği iddiası arasında fark yoktur. Bu da, Mûda'ın Vedia'yı sahibine teslim etmesi halinde böyledir. Vedia'yı başka bir kimseye vermek istediği zaman ise, İmam Mâlik «Yetimin velisi, yetimin malını kendisine teslim ederken nasıl şahitlerin huzurunda vermesi gerekiyorsa, Mûda' da Vedia'yı sahibinden başka bir kimseye teslim etmek istediğinde, şahitlerin huzurunda vermesi gerekir» demiştir. Yani Vedia'yı başka bir kimseye verirken eğer şahit tutmazsa zâmin olur. İmam Mâlik bu sözü ile «Yetimlerin malını kendiIerine verdiğiniz zaman şahitlerin huzurunda verin» [1]ayet-i kerimesine işaret etmiştir. Buna göre eğer Vedia'yı teslim alan kimse, teslim aldığını inkâr ederse, teslim edenin kendisine teslim ettiğine dair sözü -İmam Mâlik ile tâbilerine göre- şahitsiz kabul olunmaz. Kimisi de «îmanı Mâlik'in sözlerinden, kabul olunduğu mânâsı çıkar» demiştir. îmam Mâlik'e göre Ve-dia'nın kendisine teslim edildiği kimse, eğer kendisine teslim edildiğini inkâr ederse -ister Vedia sahibinin emriyle kendisine teslim edilmiş olsun, ister onun emriyle olmasın- hüküm böyledir. îmam Ebû Hanife ise, «Eğer Mûda', Vedia sahibinin emriyle ona verdiğini söylerse, sözü yemin ile kabul olunur» demiştir. Şayet Vedia'yı teslim alan kimse, teslim aldığını inkâr etmeyip, ancak teslim aldıktan sonra zayi olduğunu söylerse, bu kimse Vedia'yı ya Vedia sahibinin kendisini vekil yapması üzerine teslim almış bir kimsedir ya da yabancıdır. Eğer Vedia sahibinin vekili ise, Îbnu'l-Kasım bir kez «Kendisine teslim eden kimse sorumluluktan kurtulmuş olur», bir kez de «Vedia'yı teslim ettiğine dair şahit getirmedikçe kurtulmuş olamaz. Ya buna dair şahit getirecek ya da Vedia'yı teslim alan kimse Vedia'yı getirecektir» demiştir. Eğer teslim alan kimse yabancı ise o zaman yine iki ihtimal vardır. Bütün bu ihtilafların sebebi, şeriatın kendisine emanet eşya bırakılan kimseye tanıdığı itimat vasfının, davada haklı olduğunu takviye etmesidir. Emanet sahibinin emriyle kendisine emanet teslim edilen emanet sahibinin vekilini, kendisine emanet eşya bırakılan kimseye kıyas edenler, «Bizzat kendisine emanet eşya bırakılan kimse, emanetin zayi olduğunu söylediği zaman sözü nasıl geçerli ise, Vedia sahibinin vekili de, kendisine teslim edilen Vedîa'nın zayi olduğunu söylediği zaman sözü geçerlidir» demişlerdir. «Vedîa1 sahibinin vekili, Vedîa'nın kendisine bırakıldığı kimse kadar mutemet değildir» diyenler ise, «Vedia'yı teslim alan kimse, Vedia'yı getirmedikçe teslim eden kimse zâmindir» demişlerdir. Şayet Vedia sahibi, Vedia'yı bıraktığı kimseye «Zayi olursa sen zâmin-sin» diye şart koşarsa, cumhur yine zâmin olmadığı görüşünde ise de, kimisi «Vedia zayi olursa zâmin olur» demiştir. Kısacası: Bütün fukaha, korumak için kendisine Vedia teslim edilen kimse, eğer onu korumada ihmal ve kusur etmezse, Vedîa'nın zayi olmasından sorumlu olmadığı görüşündedirler. Ancak bazı fiil ve davranışların, kusur ve ihmal sayılıp sayılmadığında ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda meşhur olan meselelerinden biri şudur: Bir kimse, kendisine emanet bırakılan parayı harcayıp yerine başka parayı koyarsa, zayi olduğu takdirde zâmin olur mu, olmaz mı? îmam Mâlik «Tekrar yerine koyarsa sorumlu olmaz», îmam Ebû Hanife ise, «Eğer bizzat onu yerine koyarsa sorumlu olmaz. Fakat eğer onu harcayıp onun yerine onun kadar bir başka parayı koyarsa sorumlu olur.» Abdülmelik ile îmam Şafiî de, «Her iki durumda da sorumlu olur» demişlerdir. Vedia'nm muhafazası konusunda sert davrananlar, «Kişinin kendisine bırakılan emaneti harcaması bile, maksatla yerinden kaldırdı mı, zâmin olur», yumuşak davranıp meselede kolaylık arayanlar ise «Vedia'nm kendisini harcasa bile yerine onun kadar bir başka parayı koyduktan sonra sorumlu olmaz» demişlerdir. Bu bâbta meşhur olan mes'elelerden biri de, kendisinde Vedia bulunan kimsenin Vedia ile birlikte yolculuğa çıkmasıdır. îmam Mâlik «Vedia ile birlikte yolculuk edemez. Meğer yolda iken Vedia kendisine bırakılmış olsun», îmam Ebû Hanife de «Eğer yol emniyetli ise ve Vedia sahibi de onu Vedia ile birlikte yolculuk yapmaktan menetmemi şse, onunla birlikte yolculuğa çıkabilir» demiştir. Bu babın mes'delerinden biri de şudur: Kişi kendisine bırakılan Vedia'yı, zorunlu kalmadıkça başkasına bırakamaz. Şayet bırakırsa zâmin olur. İmam Ebû Hanife «Vedia'yı, kendilerini beslemekle mükellef bulunduğu kimselerin yanma bırakırsa zâmin olmaz. Çünkü bu kimseler de onun hane halkı sayılırlar» demiştir. îmam Mâlik de «Hane halkından ancak -eşi çocuğu ve cariyesi gibi- kendisine güvendiği kimselere bırakabilir» demiştir. Kısacası: Bütün fukahaya göre, halk arasında Vedia'yı korumak nasıl ve ne şekilde âdet ise, kişinin öylece davranması gerekir. Ancak davranışlar içinde Vedia'yı korumak olduğu açık olanlar hakkında ittifak, açık olmayanlar hakkında da ihtilaf etmişlerdir. Meselâ: MâliM uleması, Vedia'yi cebine koyup düşüren kimse zâmin olur mu, olmaz mı diye ihtilaf etmişlerdir. Meşhur olan görüşe göre zâmin olur. İbn Vehb de «Bir kimse, eğer mescitte kendisine teslim edilen Vedia'yı ayakkabısı içine koyup kaybederse zâmin olmaz» demiştir. Mâlild uleması, Vedia'yı unutmakla da kişi zâmin olur mu, olmaz mı diye ihtilaf etmişlerdir. Kimisi «Eğer Vedia'yı nereye koyduğunu veyahut kimin kendisine verdiğini unutup da, iki kişi Vedia'ya sahip çıkarlarsa, ikisi de yemin edecek ve Vedia ikisi arasında taksim edilecektir», kimisi de «Her birine karşı ayrı ayrı zâmin olur» demiştir. İmam Mâlik'e göre, kendisinde Vedia bulunan kimse yolculuğa çıkmak istediği zaman -Vedia'yı hakime teslim etmeye ister gücü yetsin, ister yetmesin- memleket halkından güvenilir bir kimseye teslim edebilir ve kendisine bir şey lazım gelmez. Fakat îmam Şafiî'nin tabileri bunda ihtilaf edip, kimisi «Eğer hakimden başkasına teslim ederse zâmin olur» demiştir. İmam Mâlik'e göre Vedia'yı kabul etmek hiçbir zaman vacib olmaz. Ulemadan kimisi ise «Eğer Vedia sahibi, onu bırakabileceği bir kimse bulamazsa, kabul etmek vacip olur» demiştir. Kendisinde Vedia bulunan kimseye, Vedia'yı koruması için herhangi bir ücret düşmez. Ancak eğer Vedia'nm korunması -ambar kirası veyahut hayvan bakımı gibi- masraf gerektiriyorsa, Vedia sahibine aittir. Bu konuda meşhur bir ayrıntıda daha ihtilaf etmişlerdir, ki o da şudur: Bir kimse kendisine bırakılan Vedia'yı sermaye yaparak ve onu işleterek kazanç sağlarsa, sağladığı kazanç kendisine helâl mıdır, değil midir? İmam Mâlik, Leys b. Sa'd, imam Ebû Yusuf ve bir cemaat, «Eğer Vedia'yı sahibine geri verirse, her ne kadar Vedia'yı gasbetmiş sayılıyorsa da, alış-verişle sağladığı kazanç kendisine helâldir» demişlerdir, imam Ebû Ha-nife, Züfer ve İmam Muhammed b. Hasan da, «Ana malı sahibine, kân da sadaka olarak fakirlere verecektir» demişlerdir. Kimisi de «Hem Vedia'nın kendisi, hem kârı Vedia sahibinindir», kimisi de «Vedia sahibi, Vedia'mn kendisi ile kârından hangisini isterse onu alır» kimisi de «Vedia ile yapılan bütün alış verişler geçersizdir» demişlerdir. Kazanılan kârın alış-verişle elde edildiğini düşünenler, «Kâr, alış-veriş eden kimsenindir», sermaye Üe ancak alış-veriş edilebilir diye düşünenler ise «Kâr, Vedia sahibinindir» demişlerdir. Bunun içindir ki Hz. Ömer (r.a.), Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin beytülmaldan ödünç olarak kendilerine verdiği sermayeyi işletip kazanç sağlayan iki oğlu Abdullah ile Ubeydullah'a, beytülmaldan aldıkları parayı kân ile birlikte beytülmala geri vermelerini emredince, kendisine: «Bunu kendilerine KIRAD (emek-sermaye ortaklığı) muamelesi yapsanız...» denilmiş ve kendisi de bu teklifi uygun bulmuştur. Zira KIRAD ile hem sermaye sahibinin, hem sermayeyi işletenin hakkı gözetilmiş olur, ki adalet de bunu gerektirmektedir. [2] [1] Nisa, 4/6. [2] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/71-74. |