๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 18:08:22



Konu Başlığı: Vasiyyetin hükümleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 18:08:22
154. Vasiyyetin Hükümleri


Vasiyyetin hükümlerinden bir kısmı, vasiyyet edilen şeyin hükmü ile, bir kısmı hesabı ile, bir kısmı da deyimi ile ilgilidir. [12]

 

1. Vasiyyet Konusunun Hükmü:
 

Vasiyyet edilen şeyin hükmü ile ilgili olan meşhur meselelerden biri şu­dur: Bir kimse malında belli bir şeyi başkasına vasiyyet ederken, varisleri o şeyin malın üçtebirinden fazla olduğunu söylerlerse, ne ile hükmedilir? îmam Mâlik «Varisler isterlerse malın üçtebirini, isterlerse o şeyi vasiyyet edildiği kimseye verirler» demiş ise de, îmam Ebû Hanife, îmam Şafiî, Ebû Sevr, îmam Ahmed ve İmam Dâvûd,.«Vasiyyet edilen şey, ulemanın ittifakı ile vasiyyet eden kimsenin ölümü ve vasiyyet edildiği kimsenin kabulü ile kendisine hak olduğu halde, rızası bulunmaksızın ve vasiyyet sahibinin va-siyyetini değisürmeksizin nasıl mülkiyetinden çıkar?» diyerek îmam Mâlik'in görüşüne katılmamışlardır. îmam Mâlik ise, varislerin iddiasının doğru olabildiği gerekçesine dayanmıştır. Ebû Ömer b. Abdilberr'in bu me­seledeki görüşü ne kadar güzeldir. Ebû Ömer «Varisler bunu söyledikleri za­man kendilerine 'Dediğinizi isbat ediniz' denilir. Eğer isbat ederlerse, ken­disine vasiyyet edilen kimse onlardan o şeyin üçtebirini aldıktan sonra terekenin üçtebiri ile onlara ortak olur. Eğer o şey terekenin üçtebiri kadar veyahut daha az ise, o zaman varisler o şeyi vasiyyet edildiği kimseye verme­ye zorlanırlar» demiştir. Şayet vasiyyet edilen şeyin terekenin üçtebirinden fazla olduğunda, vasiyyet edildiği kimse de varislerle aynı görüşte olursa, İmam Mâlik «Varisler kendisine, isterlerse o şeyi, isterlerse terekenin üçte­birini verirler» demiştir. îmam Ebû Hanife ile îmam Şafiî ise, «Kendisine vasiyyet edilen şeyin üçtebiri düşer ve terekenin üçtebirini varislerden alın­caya kadar diğer eşyada da varislere ortak olur demişlerdir.

Bu ihtilafın sebebi, tereke sahibi değeri terekenin üçtebirini aşkın olan belli bir şeyi vasiyyet etmekle haksızlık edince, varisler için yukarıda geçen şıklardan hangisi daha iyidir diye tereddüt edilmesidir.

"Malının zekâtını çıkarmadan ve çıkanlmasını da vasiyyet etmeden ölen kimsenin terekesinden zekât çıkarmak varislerine vacip midir, değil midir? Vasiyyet ettiği zaman da, zekât terekenin tamamından mı, yoksa üç­tebirinden mi çıkanlır?" diye edilen ihtilaf da bu bâbtandır. İmam Mâlik «Eğer zekâtının çıkarılmasını vasiyyet etmeden ölürse, malında zekât kal­mışsa da varisler çıkarmak zorunda değillerdir», İmam Şâfıî ise, «Çıkarmak zorunda oldukları gibi, terekenin tamamından çıkarmalan gerekir» demiş­lerdir. Vasiyyet ettiği zaman ise îmam Mâlik'e göre terekenin üçtebirinden çıkar. İmam Şâfıî ise, Peygamber Efendimiz'in

«Allah'ın borcu, diğer borçlardan önce ödenmesi gerekir» [13] hadisine dayanarak, «Her iki surette de, yani ister vasiyyet etsin, ister etmesin eğer malında zekât kalmış ise, terekenin tamamın­dan çıkar» demiştir. îmam Şafiî'ye göre hacc, adak, keffaret ve fidye gibi va­cip olan diğer malî ibadetler de zekât gibidirler. îmam Mâlik ise, bunlann hepsi için, «Ancak vasiyyet ile vacip olur ve vasiyyet ettiği zaman terekenin üçtebirinden çıkar» demiştir. Bununla beraber eğer kişi sağlığında bunlan çıkanrsa, malın tamamından çıkanlması gerektiğinde ihtilaf yoktur. İmam Mâlik herhalde, bunlan sağlığında çıkarmayıp da Öldükten sonra çıkanlma­sını vasiyyet eden kimseden şüphelenmiştir. Zira îmam Mâlik şöyle demiş­tir: «Eğer biz buna müsaade edersek kişi, ömründe hiç zekâtını çıkarmayıp, ancak ölümü yaklaştığı zaman çıkanlmasını vasiyyet edebilir, îmam Mâlik'e göre eğer bir terekede zekât, diğer vasiyyetlerle sıkışırsa -Vücub bakımın­dan daha kuvvetli olduğu için- diğerlerinden önce çıkanlır», îmam Ebû Ha-nife ise «Zekât ile diğer vasiyyetler aynı derecededirler. Yani terekenin üçte-biri vasiyetlerin hepsine kâfi gelmediği zaman eğer hepsinin vücub derecesi aynı ise, her birinin miktan oranında dağıtılır. Eğer birbirlerinden önemli iseler, önemli hangisi ise önce o, ondan sonra diğeri verilir. [14]

 

2. Vasiyyet Konusunun Hesaplanması:
 

Vasiyyet edilen şeyin hesabı ile ilgili olan meşhur meselelerden de biri, birisine malının yansını, bir başkasına da üçteikisini vasiyyet eden ve bu vasiyyeti terekenin üçtebirinden fazla olduğu için varisler tarafından reddedi­len kimsenin meselesidir. îmam Mâlik ile îmam Şafiî'ye göre, birisine terekenin yansı, diğerine üçteikisi vasiyyet edilen bu iki adam, terekenin üç-tebîrini beşe bölerek, yarısının sahibi beşteikisini, üçteikinin sahibi de beşte-üçünü alır. İmam Ebû Hanife ise, «terekenin üçtebirini aralannda eşit bir şe­kilde bölüşürler» demiştir. Bu ihtilafın sebebi de, varislerin reddi ile hü-kümsüzleşen bu vasiyyetin üçtebirinden fazla olanı -esasında olduğu gibi-taksimde de hükümsüzleşiyor mu, yoksa, terekenin üçtebirinden fazla olan kısmında hükümsüz ise de, üçtebirinin, taksiminde muteber midir diye ihti­laf etmeleridir. Birinci görüşü benimsemiş olanlara göre, aralannda eşit ola­rak bölüşürler. İkinci görüş sahipleri de, «İkili üçlü olarak bölüşmeleri gere­kir» demişlerdir. [15]

 

3. Vasiyyetin Kapsamı:

 

Vasiyyet edilen şeyin lafzı ile ilgili olan meşhur meselelerine gelince; Biri şudur: Bir kimse malının -üçtebiri, dörttebiri gibi- olan bir miktarmı va­siyyet ederken, varlığından haberdar olmadığı bir malı da ortaya çıkarsa, sonradan ortaya çıkan bu malı da ettiği vasiyyete girer mi girmez mi diye ih­tilaf etmişlerdir, îmam Mâlik'e göre, vasiyyet ederken maundan neyi biliyor idi ise, vasiyyet ettiği miktar yalnız ondan çıkar. İmam Şâfıî ise «Her iki mal­dan da çıkar» demiştir. Bu ihtilafın sebebi, kişinin vasiyyet ederken «Ma­lım» diye kendine izafe ettiği «mal» kelimesi, bildiği ve bilmediği her iki malını da mı, yoksa yalnız bildiği malını mı ihtiva eder diye ihtilaf etmeleri­dir. İmam Mâlik'ten gelen meşhur rivayete göre, bir kimsenin kölesine, «Ben öldükten sonra sen hürsün» dediği zaman, eğer kölenin değeri haberdar ol­duğu malının üçtebirinden fazla ise, her iki malından da çıkar.

Bu bâbta daha birçok feriler vardır, ki hepsi de bu üç çeşit hükme indir­genirler.

Kişinin, ölümünden sonra çocuklanna bakacak bir vasî tayin etmesinin de cevazında fukaha müttefiktirler. İslâm devleti başkanının, kendisinden sonra devletin işlerini yürütecek bir veliahd tayin etmesi nasıl büyük hilafet ise, bu da küçük bir hilafettir. [16]


[12] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/123.

[13] Buhârî, Savm, 30/42, no: 1953.

[14] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/123-124.

[15] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/124-125.

[16] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/125.