> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Bidayetül Müctehid > Uhsâr
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uhsâr  (Okunma Sayısı 1022 defa)
12 Şubat 2011, 19:44:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Şubat 2011, 19:44:56 »



l.Uhsâr:



Mühsarin hükmünü bildiren nass:
"Ihramlandıktan sonra herhangi bir sebeble hacdan veya umreden kalırsan, Kâ'be için kurban nevinden kolayınıza gelen bir şey, hediye ve tasadduk etmek gerekir. Bu hediye yerine (Kâ'be'ye) erişinceye kadar başlarınızı traş edip ihramdan çıkmayım. Sîzden her kim, hastalanır veya (yara, bit gibi bir sebeble) başından rahatsızlanıp (da traş olmak zorunda kalır)sa, bunun fidyesi, oruç tutmak, yahut sadaka vermek, yahut kurban kesmektir ve emniyete kavuştuğunuz zaman da, hacca başlayıncaya kadar umreden faydalanabilen kimseye, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir" 146 âyet-i kerimesidir. Ulema bu âyet-i kerimenin tefsirinde bir hayli ihtilâf etmişlerdir ve bu ihtilâflar mühsar'ın hükmünde ihtilâf etmelerine sebep olmuştur.

A- Düşmanın Engellemesi:

Kimisi «Burada muhsar'dan murat düşman tarafından hacdan alıkonan kimsedir», kimisi de «Hastalık yüzünden haccından kalan kimsedir» demiştir. «Düşman tarafından alıkonan kimsedir» diyenler, bundan sonra gelen «Sizden her kim hastalanır veya başından rahatsızlanırsa...» fıkrası ile ihticac ederek, «Eğer mühsar'dan murad hastalık sebebi ile haccından kalan kimse olsa bu fıkranın bir faidesi kalmaz» demişlerdir. Bunlar ayrıca, «Emniyete kavuştuğunuz zaman da, hacca başlayıncaya kadar...» fıkrası ile de ihticac etmişlerdir ki bu daha zahir bir hüccettir.
Âyet-i kerime hastalık yüzünden haccından kalan kimseler hakkında inmiştir diyenler ise, «Mühsar ihsar mastarından gelmedir. İhsar ise herhangi bir kimsenin işinden kalmasına sebep olmak demek olduğu için düşman tarafından herhangi bir işinden alıkonan kimse hakkında: «Düşman onu ihsar etti» denilemez, «Düşman onu hasretti» denilir. Çünkü düşman bu işe sebebiyet veren değildir, bizzat işi yapandır. Hastalık ise, sebep olduğu için «hastalık onu ihsar etti» denilir» diye iddia etmiş ve: «Bütün hastalıkların kişiyi işinden alıkoymadığı, ancak bazılarının alıkoyduğu için, âyette hastalıktan bir daha bahsetmeğe lüzum görülmüştür» demişlerdir. Bunlar: «Emniyete kavuştuğunuz zaman» sözünden de «hastalıktan emniyete kavuştuğunuz zaman mânâsı kasd buyurulmuştur» demişlerdir. Birinci grup da bunun tersini, yani «fiil bir işi bizzat yapmak, ifal ise işe başkasına yaptırmaktır. Nitekim kati bizzat öldürmektir, iktal ise başkasına öldürtmektir. Şu halde düşman hakkında hasr'dan ziyade, ihsar ve hastalık hakkında ihsar'dan ziyade, hasr kelimesini kullanmak daha yaraşır. Zira hastalık kişiyi hacdan bizzat alıkoyar, düşman ise onu o duruma getirir» demişlerdir.
Bunlar, «Emniyet kelimesi de daima düşman korkusunun ortadan kalkması mânâsında kullanılıyor. Şayet bu kelime hastalık hakkında da kullanılırsa, istiare yolu ile, yani hastalığı düşmana benzetmek sureti ile kullanılır. Halbuki hakikat dururken -hakiki mânânın murad olmadığını gösteren bir karine bulunmadıkça- mecaza gidilemez. Kaldı ki âyette, Mühsar'ın hükmünden sonra hastanın hükmünü bildirmekten, mühsar ile hastanın aynı kimseler olmadığı anlaşılmaktadır» demişlerdir ki bu, İmam Şafii'nin görüşüdür. Diğer görüş de İmam Mâlik ile İmam Ebû Hanife'dir,
Kimisi de «Buradaki mühsar, hangi sebeple olursa olsun -ister düşman tarafından alıkonmak, ister hastalanmak, ister günleri yanlış hesaplamak, ister başka bir sebeple olsun- haccından kalan kimselerdir» demiştir.
Ulemanın cumhuru, mühsar'ın -biri, ihramlandıktan sonra düşman tarafından hacdan alıkonan, biri de hastalandığı için haccından kalan kimseler olmak üzere- iki kısım olduğu görüşündedir.
Cumhur «Düşman tarafından alıkonan kimse, alıkonduğu yerde hac veya umresinden hemen çıkabilir» demiştir.
Süfyan Sevrî ile Hasan b. Salih ise «Kurban bayramına kadar çıkamaz» demişlerdir.
Alıkonduğu yerde çıkabilir diyenler de, "Kendisine kurban lâzım gelir mi, gelmez mi? Şayet lâzım geliyorsa nerede kesmesi gerekir ve alıkonduğu hac veya umreyi kaza etmesi gerekir mi, gerekmez mi?" diye ihtilâf etmişlerdir.
İmam Mâlik «Ona kurban lâzım gelmez. Şayet beraberinde getirmiş olduğu kurbanı varsa nerede ihramdan çıkarsa orada keser» demiştir.

İmam Şafii ile İmam Ebû Hanife ise, «Ona kurban lâzım gelir» demişlerdir. Fakat İmam Şafii «Nerede ihramdan çıkarsa orada keser», İmam Ebû Hanife ise «Harem'de kesmesi gerekir» demiştir. Eşheb de İmam Şafii'nin görüşüne katılır.
Kazaya gelince İmam Mâlik vücubunu benimsemez. Bir cemaat da «Kaza etmesi vacibtir» demiştir. İmam Ebû Hanife ise «Eğer bu adam hac niyeti ile ihrama girmişse, ona bir hac, bir umrenin, eğer hem hac, hem umre niyeti ile ihrama girmişse, ona bir hac, iki umrenin ve eğer umre niyeti ile ihrama girmiş ise, ona yalnız umrenin kazası lâzım gelir» 147 demiştir. İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed b. Hasan'a göre bu adam ihramdan çıkarken başını traş etmek zorunda değildir. İmam Ebû Yusuf ise başını traş etmesini muhtar görmüştür.
Kazanın vücubunu benimsemeyen İmam Mâlik'in mesnedi, Peygamber (s.a.s) Efendimizle ashabının ne kendileri, ne de kurbanları Kâ'be'ye yetişmeden Hudeybiye'de umre ihramından çıkıp kurbanlarını kestikleri ve başlannı traş ettikleri ve sonra da bu umreyi kaza ettiği ve ne de ashabından herhangi birine kaza etmesini emrettiği rivayet olunmamıştır.
Kazanın vücubunu benimseyenler ise, «Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in ertesi sene yaptığı umre bu umrenin kazası idi. Bunun içindir ki tarihte bu umreye Umratü'l-Kadâ adı verilmektedir. Sonra, hastalık ve benzeri sebeplerle tamamlanamayan hac ve umrelerin kazası icma' ile lâzım geldiğine
göre bunun da kazasının vacib olması gerekmektedir» demişlerdir.

Şu halde bu ihtilâfın iki sebebi vardir. Biri, Peygamber (s.a.s) Efendimizin Hudeybiye'de bozduğu umresini kaza edip etmediğinde, biri de, kaza kıyas ile sabit olur mu, olmaz mı diye ihtilâf etmeleridir. Zira ulemanın cumhuru «Kazanın vücubu edanın vücubunu bildiren emirle sabit olamaz. Kazanın vücubu için ayn bir emir lazımdır» demişlerdir.
Düşman tarafından hac veya umresinden aîıkonan kimseye kurban lâzım geldiği görüşüne gelince: Bu görüş, âyet-i kerimede geçen mühsar'ın, ya düşman tarafından alıkonan, ya da herhangi bir sebeple hac veya umresinden kalan kimse demek olduğu görüşüne dayanmaktadır. Zira âyette bu kimseye kurban lâzım geldiği nassen bildirilmiştir. Bu görüş sahipleri aynca, «Peygamber (s.a.s) Efendimizle ashabı Hudeybiye'de ihsar edildikleri zaman kurban kesmişlerdir» diye ihticac etmişlerdir. Diğer grup ise buna, «Peygamber (s.a.s) Efendimizle ashabının Hudeybiye'de kestikleri kurbanlar beraberlerinde getirdikleri kurbanlardı. Şayet ihsar edilmeseydiler yine bu kurbanları keseceklerdi» diye cevap vermişlerdir. Bunların da delili herhangi bir şey için kurban lâzım geldiğini bildiren bir delil bulunmadıkça, asıl, kurbanın vacib olmamasıdır.
Kurban lâzım geldiğini söyleyenlerin, kurbanı kesmek gerektiği hakkındaki ihtilâflarının sebebi, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Hudeybiye senesinde kurbanını kestiği yer hakkında ihtilâf etmeleridir.
Ibn tshak «Peygamber (s.a.s) Efendimiz kurbanını Harem'de kesmiştir» diğerleri de «Harem'in dışında kesmiştir» demişlerdir.
Harem'in dışında kesmiştir diyenler,
"Küfür ve inkâra sapan ve sizi Mescid-i Haram'i ziyaretten ve kurbanlarınızı olduğu gibi bağlı bırakıp yerine ulaşmaktan alıkoyanlar onlardır" 148 âyet-i kerimesi ile ihticac etmişlerdir, İmam Ebû Hanife'nin hacdan alıkonan kimseye hem hac, hem umre kazasının lâzım geldiği görüşünün mesnedi ise, bu adamın umre menasikini ifa etmek sırasında iken ihramdan çıkıp ne umre, ne de hac yapmadığıdır. 149


146 Bakara, 2/197.
147 Buhârî, Sulh, 53/7, no: 2701.

148 Fcth,4/25.
149 İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/201-202

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uhsâr
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:28:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uhsâr rüya tabiri,Uhsâr mekke canlı, Uhsâr kabe canlı yayın, Uhsâr Üç boyutlu kuran oku Uhsâr kuran ı kerim, Uhsâr peygamber kıssaları,Uhsâr ilitam ders soruları, Uhsârönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes