๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 18:27:16



Konu Başlığı: Teyemmümün şekli
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 18:27:16
11. Teyemmüm'ün Şekli


Bu bab teyemmümün şekli ile ilgili üç ana mes'eleden ibarettir. [16]


1. Ellerin Sürülme Miktarı:
 

Fıkıh âlimleri;"O topraktan, yüzlerinize ve elle­rinize sürünüz" [17]âyet-ı kerimesinde ellerin toprağa sürülmesi emredilen miktarı hakkında dört çeşit görüş belirtmişlerdir.

Birinci görüş; abdestte vacib olan miktar ne ise teyemmümde de odur, yani dirseklere kadar sürmek vacibtir. Meşhur olan görüş budur ve bütün müctehidler de bunu söylemişlerdir.

İkinci görüş; Vacib olan, yalnız ellerdir. Bunu Zahiri mezhebi mücte-hidleri ile hadis uleması söylemişlerdir.

Üçüncü görüş: Vacib olan, ellerdir, fakat dirseklere kadar sünnettir. Bu da, İmam Mâlik'ten rivayet olunmuştur.

Şâzz olan dördüncü görüşe göre de, vacib olan omuzların başına kadar sürmektir. Bu da Zührî ve Muhammed b. Müslim'den rivayet olunmuştur.

Bu ihtilâfın sebebi, «EL» demek olan «YED» kelimesinin Arap di­linde üç mânâda kullanılmasıdır. Çünkü bu kelime kâh «EL» mânâsında kul­lanılmaktadır -ki en meşhurları budur-, kâh «EL» ve «BİLEĞİN İKİSİNE DE», kâh «EL, BİLEK ve KOLLARIN» tümüne denilmektedir.

İhtilâfın ikinci sebebi de, bu hususta varid olan hadis rivayetlerinin çeşitli olmasıdır. Çünkü değişik yollarla geldiği sabit olan Ammar (r.a.)'ın hadisinde, meşhurdur ki Peygamber (s.a.s) Efendimiz kendisine,

«Ellerini yere vurman, sonra onlara üfleyip yüzüne ve avuçlarına sür­men kâfi gelir» buyurmuştur. İbn Ömer (r.a.)'den de Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in

«Teyemmüm iki vuruştur. Bir vuruş yüz içindir, bir vuruş da dirseklere kadar eller içindir» [18] buyurduğu rivayet olunmaktadır. Bu, ayrıca îbn Abbas [19] ve başkaları yolu [20] ile de rivayet olunmuştur.

Cumhur, teyemmümü abdeste kıyas ederek bu hadisleri Amrnar'ın ha­disine tercih etmiştir, Cumhûr'u, «YED» kelimesini, daha zahir olan EL mânâsından çıkarıp bu mânâ kadar zahir olmayan EL ve BİLEK mânâsına hamletmeğe sevk eden sebep de yine cumhûr'un bu kıyaslandır. YED keli­mesinin EL mânâsı ile EL ve BİLEK mânâsı arasında eşit olduğunu ve bu mânâlardan birinin diğerinden daha zahir olmadığını söyleyenler yanılmaktadırlar. Çünkü bu kelime her ne kadar müşterek ise de, EL mânâsında haki­kat olup diğer iki mânâda mecazdır. Hem sonra, müşterek olan her kelime mutlaka mücmel sayılmaz. Mücmel ancak, başlangıçta birden çok mânâya vaz'edilen kelimelerdir ve fıkıh âlimlerinin «Mücmel ile istidlal edilemez» dedikleri de bu kabil kelimelerdir. Bunun için biz de diyoruz ki:

En doğrusu, yalnız elleri meshetmenin vacib olmasıdır. Zira «YED» kelimesi EL mânâsında, ya diğer mânâlardan daha zahirdir, ya onlar gibidir. Eğer onlardan daha zahir ise, tabiidir ki onu almak lâzımdır. Eğer onlar gibi ise, Ammar'ın hadisi daha sabit olduğu için onu almak gerekir. Ne kıyası, ne de diğer hadisleri bu hadise tercih etmek için bir sebep yoktur. Çünkü bu ha­dis sabittir, diğerleri daha sübut bulmamıştır.

Omuzlara kadar meshetmenin vacib olduğu görüşü ise, bu hadisin bazı rivayetlerinde «Rasûtullah (s.a.s) ile beraber teyemmüm ettik, yüzlerimizi ve omuzlara kadar ellerimizi meshettik» [21]şeklindeki rivayete dayanmaktadır.

Bize kalırsa Ammar'ın hadisini vücuba ve diğer hadisleri mendubluğa hamletmek iyi bir yoldur. Çünkü fıkıhta söz sahibi olanlarca, hadisleri te'lif etmek birbirlerine tercih etmekten iyidir. Ne var ki hadislerin hepsi sıhhatli olduğu zaman ancak te'life gidilir. [22]


[16] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/174-175.

[17] Mâidc,5/6

[18] Dârakutnl, 1/180, no: 16; Hâkim, 1/179.             

[19] Ebû Dâvûd, Taharet, 1/123, no: 320; Tahftvı, $erhu Meanı l-

[20] Dârakutnî, 1/181, no: 22; Hâkim, 2/180; Beyhâkî, 1/207.

[21] Ebû Dâvûd, Taharet, 1/123, no: 318.

[22] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/175-176