๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 25 Şubat 2011, 18:14:14



Konu Başlığı: Terimler sözlüğü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Şubat 2011, 18:14:14
TERİMLER SÖZLÜĞÜ


A
Abd: Kul, köle, çoğulu: Abid ve i'bâd.
Abdest: Namaz ve diğer bazı ibadetler için bazı organları yıkama
Adalet: Doğruluk, doğru olmak anlamına gelen bu kelime, hadis terimi olarak, "Râvinin din işlerinde tam istikamet sahibi olması, fısk ve fücurdan uzak bulıınması"dır.
Adet: Teamül, herkesçe iyi olarak kabul edilen ve daima halk tarafından tekrarlanan genel ve hukukî davranışlar.
AdI: bkz. Adalet.
Afakî: Mekke dışında başka yerlerde oturanlara verilen isim.
Âhâd haber: bkz. Haber-i âhâd.
Ahâd hadîs: bkz. Haber-i âhâd.
Ahd-i harici: Belirlilik.
Ahd: Söz, va'd, emir, and, devir.
Akâid: bkz. Akide.
Akd (akid): İki kişi veya iki taraf arasında yapılacak bir işin karşılıklı rıza ile kararlaştırılması. Bağıt.
Akdiye: Yargılama, verilen hüküm.
Akîde: İnanç, inanılacak şey (çoğulu: Akâid).
Akıl: Akıllı, akılca ergin kimse.
Akile: Ceza hukuku ile ilgili bir terim olarak: Hatâ ile veya tam bir kasıt bulunmaksızın birini öldüren kişinin ödeyeceği diyeti vermekle yükümlü olan yakınları veya meslektaşları.
Akid: Akid yapan kimse veya taraf.
Akika: Çocuk için kesilen kurban.
Amber: Amberbahğının barsaklarından ve himene adlı ağaçtan elde edilen kokuların ortak adı.
Amm: Genel, umûmî ve şümullü ifâde; bir cinsten olan birçok ferdlere delâlet eden söz.
Arafat: Mekke'nin güney doğusunda altı saatlik mesafede bir dağın adıdır (Mekke'ye 25 km).
Ariyet: Ödünç/iğreti verme.
Arş: Tavan, çardak, taht, şeref ve saltanat. ALLAH'ın arşı (Arşullah), insan aklının alamayacağı bir mahiyet veya ALLAH'ın varlıklar üzerindeki hâki^ miyeti.
Asabe: Baba tarafından akrabalar, erkek tarafı hısımlar, uzak akraba.
Asi (asıl): Kök, delil, nas, esas, ana-aba, dede ve nine (çoğulu: Usûl).
Avl: Fazlalaşmak demek olup Feraiz'de: Miras, varisler arasında bölüştürülürken payların toplamının, mesele (ortak payda) den fazla olması.
Ayn: Dış dünyada var olan maddî ve gayri şahsî şey. Belli ve somut nesne. Deyn (borç) karşıtı olarak kullanılan bu terim, Fıkıh'ta: muayyen ve somut eşyayı ifade eder. Ev, at ve benzeri.
Azimet: Kesin karar ve niyet. Fıkıh terimi olarak: Kulların özürleri gözönü-ne alınmaksızın önceden farz kılman fiil.


B
Ba'diyet: Bir kısmını bildirme.
Bâğî: Asî, meşru yönetime karşı ayaklanan kimse.
Bağy: isyan, ayaklanma, kötülük.
Baîn talak: Nikâh tazelenmeden dönülmeyen boşama.
Bâtın: Görünmeyen, bir şeyin iç yüzü, gizli yanı.
Bâtınî: Bir şeyin iç yüzüne ait, dıştan görünmeyen. Ayet ve hadislerin bir iç, bir de dış anlamı olduğunu ileri sürüp iç anlamlarına bağlanan kimse veya mezheb.
Belâğ: Yetiştirme, eriştirme. .
Berâet-î asliyye: Bir şeyde asıl olan, o şeyin herhangi bir hükümden vareste olması prensibi. Yani kişi, bir delil bulunmadıkça hiçbir şeyle yükümlü tutulamaz. Buna göre bir şeyin haram kılınışı, belli bir nassa dayanmak zorundadır. Hakkında bir hüküm bulunmayan şeyler mubah (serbest) demektir, bkz. İbâhat-ı asliyye.
Bevl: Sidik, çiş yapma.
Bey'iye: Satışla ilgili, satmaya mahsus. Satıcının sattığı şeyden aldığı hisse.
Beytü'1-mal: İslâm devletinin maliyesi, devlet hazinesi.
Beyyine: Delil, tanık, senet, hüccet.
Biat (bey'at): Birisinin hâkimiyet veya hilafetini kabul etmek ve onaylamak.
Bid'at: Yeni, sonradan çıkan şey. Hz. Peygamber devrinden sonra ortaya çıkan ve dinî bir mahiyet taşıyan şey.
Bid'î talâk: Sünnete aykırı boşama.
crırnıcr outıugu ı joı
Bina: Arapça gramerde fiil çatılan ile ilgili bölüm.
Butlan: Bâtıl oluş.
Büyuu'1-Acal: Vadeli satış
Büyük tahallül: Tıraş olup ihramdan çıkma. bkz. Tahallul.


C
Ca'ferîler: Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin soyundan gelen İmam Cafer es-Sadık'ı mezheb imamı olarak tanıyan şiiler. Bunlara "Isnâ Aşeriyye" ve "İma-miyye" de denir.
Câriye: Kadın köle. Bu kelime, hizmetçi kadın veya kız anlamına da kullanılır.
Cem'u's-salât: Dört rekâtlı namazlar; aynı vakitte kılmak. Namazları birleştirmek.
Cemratü'l-akabe: bkz. Remyi Cimâr.
Cenabet: Cünüplük.
Ciâle: Ödül ve ücret.
Cihad: Mücâdele, savaş, ALLAH yolunda yapılan kutsal savaş.
Cinâyât: Suçlar.
Cirâh: Yaralama.
Cizye: Vergi, Gayri müslim vatandaşlardan alınan baş vergisi.
Cumhûr-u fukaha (Cumhûr-u ulema): Fakihlerin büyük çoğunluğu.
Cumhur: (Hanefi, Şafiî, Maliki, Hanbeli'nin de aralarında bulunduğu) Fu-kahanın çoğunluğu.


D
Def-i tabii: Boşaltım.
Delâlet: Yol gösterme, işaret. Sözün, kullanılmış olduğu asıl anlamı göstermesi.
Delâletü'n-nass: bkz. Mefhûm-i muvafakat.
Delîlü'l-hitab: bkz. Mefhum.
Delil: Kılavuz, rehber, nass, hüccet, kanıt. Zahirilere göre delil, bir nevi kıyas olup fıkhı hüküm çıkarma ilkesidir.
Derek kefaleti: Satılan malın sahibli çıkması halinde satın alana bedeli ödeme.
Diyât: Kanlık, cinayet ve yaralama için tazminat ödeme.


E
Ecr: Ücret, mükâfaat, kira, bedel.
Ecr-i misi: Bir şey için bilirkişilerce benzerleri gözönüne alınarak takdir edilen ücret veya değer.
Edâ: Yapma, zamanında yapma.
Ehl-i hadis: Hadis bilgini. Fıkıh ve ictihadda hadis taraftan; fıkhî mes'eleleri daha çok hadislere dayanarak inceleyen ve çözümlemeye çalışan kimse.
Ehl-i re'y: Görüş sahibi. Fıkıh'ta re'y taraftarı. Fıkhı mes'eleleri daha çok şahsî görüş, ictihad ve kıyas'a dayanarak açıklayan kimse.
Elfaz: Sözler, kelimeler.
Eman: Güven, af, izin. Yazılı olarak birisine verilen güvenlik belgesi.
Emir: Hükümdar, prens, (çoğulu: Ümerâ).
Emr (emir): Bir işin kesin olarak yapılmasını isteme; buyruk (çoğulu: Evâmir).
Emr-i bi'1-ma'rûf ve nehy-i ani'I-münker: İyiliği emir ve kötülüğü yasak etme.
Ensâr; Hz. Peygamber'in yardımcıları; İslâm'ın güçlenerek yayılmasında büyük hizmetleri bulunan Medineli ilk müslümanlar.
Eser: Haber, bilgi, hadis, iz (çoğulu: Asar). Esîr: Tutsak, kul, köle. Savaşta düşman eline düşen kişi.
Etba': Uyanlar, görüşünü benimseyenler.
Evdâc: Yemek borusu, nefes borusu ve şahdamarı.
Eyyâm-ı ma'dûdât: Namazlardan sonra tekbirler alınan günlerdir ki Zilhice'nin dokuzuncu gününden itibaren onüçüncü gününe kadar olan beş gündür.
Eyyâm-i ma'lûmât: Zilhicce'nin ilk on günüdür ki Yevm-i Terviye, Yevm-i Arafe ve Yevm-i Nahr bu gruptandır.
Eyyâm-ı teşrik: Zilhicce'nin onbir, oniki ve onüçüncü günleridir (Ayrıca farz namazlardan sonra teşrik tekbiri getirilen günlere de bu isim verilir).


F
Fâcir: Günahkâr, sapık.
Fahvây-i kelam: Sözün gelişinden anlaşılan mânâ. Terim olarak, sözün ihtiva ettiği mânâya uygun düşen hüküm.
Fakîh: Bilgin, İslâm hukukçusu (çoğulu: Fukaha). Fârık-ı mümeyyiz: İyiyi kötüyü ayıran çocuk.
Terimler Sözlüğü / 389
Farz-ı ayn: Herkesin yapması gereken farz.
Farz-ı kifâye: Bazılarınca yapılması yeterli olan farz.
Farz: Emredildiği şer'an kesin bir delil ile bilinen ve yapılması gereken şey.
Fâsık: Doğru yoldan sapmış, günahkâr.
Fâ^.d: Bozuk olan, muteber olmayan, geçersiz.
Fâsid örf: Nassa aykırı düşen örf.
Fecir: Tan vakti.
Fecr-i kâzib: Yalancı tan.
Fecr-i sâdık: Gerçek tan.
Fer': Aslın karşılığı olup dal-budak manasınadır. Hukukî fer'i mesele. Çocuk ve torun (çoğulu: Fürû').
Fer'î fıkıh: Usûl-i fıkıh karşılığı olup fıkhın ana hükümlerinin tatbik edildiği mes'elelerle uğraşan fıkıh dalı.
Fer'î: İkinci derecede.
Ferâiz: Miras hukuku, miras paylan.
Fesad: Bozukluk, zarar, kötülük.
Fesh: Bozma, bir şeyin hükmünü kaldırma, iptal etme.
Fetva: Bir soru üzerine dînî veya hukukî bir mes'elenin hükmünü açıklamak maksadıyla yetkili kişilerce verilen cevab (çoğulu: Fetâvâ).
Fevâsik-i hams: Beş kötü hayvan.
Fevrî: Hemen, derhal.
Fey': Ganîmet, cizye ve haraç anlamlarında kullanılır.
Fıkh (fıkıh): Bilme, anlama; söz veya işin gayesini iyice kavrayacak şekilde derin ve ince anlayış. Terim olarak: Tafsîlî (ayn ayn) delillerine dayanarak amelî-şer'î hükümleri çıkarma, diye tarif edilebilir. Dar manâsıyla, İslâm hukuku.'
Fıkhî: Fıkh'a ait, İslâm hukuku ile ilgili.
Fısk: Dine aykırı, uygunsuz davranış.
Fidye: Herhangi bir sebeble yapılamayan veya yanlış yapılan bir ibâdet sebebiyle fakirlere verilen muayyen bir miktar para, Vesair eşya.
Firak: Ayrılık.
Fitne: İmtihan, mihnet, din yüzünden yapılan baskı ve işkence; kanşıklık,
fesad.
Fota: Avret mahalli Fukaha-i seb'a: Medine'li yedi fakih. Fukahâ: bkz. Fakîh.
Furu1: Usûl karşılığı olup fer'î fıkıh mes'eleleri, pozitif hukuk, çocuk ve torunlar.


G
Gabn: Aldatma.
Gâlib zan: Büyük ihtimal, kuvvetle tahmin etme. *
Gaile: Gelir, irat.
Ganimet: Harbde düşmandan alman mal ve benzeri şeyler.
Garar satışı: Bir yanı meçhul satış.
Garib: Yabancı, kimsesiz, tuhaf. Hadis terimi olarak: "Hangi tabakadan
olursa olsun, bir ravinin tek başına rivayet ettiği haber veya hadis". Gasb: Zorla alma.
Gayr-i mümeyyiz: İyiyi kötüden ayırdedemeyen kimse, küçük çocuk. Gayr-i müslim: Müslüman olmayan. Gayri menkul: Taşınmaz mal.
Gusül: Boy abdesti, bütün vücudu yıkama. :
Ğait: Tuvalet, dışkı.


H
Habais: Pislik
Haber-i âhâd: Meşhur hadislerin şartlarını haiz olmayan hadis veya haber. Bazılarına göre; Tevatür derecesine ulaşmamış olan haber veya hadis.
Haber-i vâhid: bkz. Haber-i âhâd.
Haber: Hadis, rivayet.
Hacbetmek: Mirastan mahrum bırakmak.
Hacc-ı temettü': Bkz. Temettü.
Haceru'l-Esved: Kabe'deki kara taş.
Hâciyyât: Zaruri ve hayatî şeyler.
Hacr: Delilik, çocukluk ve benzeri sebeblerden ötürü kişinin akid ve sözleşme gibi kavli tasarruflarından mahrum edilmesi.
Hades: Manevi pislik.
Hadis-i munkatı': Senedi kesik hadis.
Hafi: Gizli, kapalı.
Hakem: İki kişi veya iki tarafın karşılıklı nzalanyla hakim olarak, yani aralarındaki ihtilaflı mes'eleyi bir karara bağlamak için kabul ve tayin ettikleri kişi.
Hâkim: Hüküm verme durumunda olan, kadı; hükümdar.
Hal1: Söküp çıkarma, padişah ve benzerini tahtından indirme veya vazifesine son verme.
Halef: Sonraki.ı erımıer
Halife: Vekil, Hz. Peygamber (s.a.s)'in vekili sıfatıyla ümmetin din ve dünya işlerinin yönetimini üzerine alan kimse.
Hamletmek: Yorumlama.
Hamr: Şarap.
Hânis: Yemininden dönen.
Haraç: Gelir, vergi. Gayri müslimlerden alınan bir çeşit arazi vergisi.
Haram: Dince kesin bir delil ile yasak edilen şey.
Harbî: Düşman. Kâfir, müslüman olmayan.
Harem: Me!:ke ve civarında bitkileri kesilmemek ve hayvanları öldürülmemek üzere sınırlan gösterilmiş olan bölgenin adıdır.
Harf-i tarif: Belirlilik takısı.
Hâs: Özel, hususi, özel bir hüküm ifade eden nass; tek veya belirli şeye delalet eden söz.
Hasen: İyi, güzel, hadis terimi olarak: "Diğer bakımlardan aynı şartları taşıdığı halde, zabt yönünden sahih hadis ravilerinin derecesine ulaşmayan kimselerin rivayet ettikleri hadis"e denir.
Hasr: Sınırlama, daraltım.
Havale: Bir şeyi başka birinin uhdesine bırakma. Bir meblağın ödenmesini veya alınmasını üçüncü bir şahsa devretme.
Havelân-ı havi: Zekât konusu malın/gelirin üzerinden bir yıl geçmesi.
Hayat-ı.müstekirre: Yerleşik, sürekli hayat.
Hayz: (Kadının) ayhali.
Hazar: Evinde olma, yolculuk yapmamak.
Hazf: Cümlenin unsurlarından bilini kaldırma.
Hedy: Hicaz'da Hac mevsiminde ALLAH için kesilen kurban.
Hervele: Safa ile Merve arasında yapılan sa'y'de «Meyleyn Ahdarayn» denilen iki yeşil direk arasını sür'atle geçmek.
Hıl: Harem dışında kalan bölge,
Hılta: Karışık-ortak sürü.
Hırabe: Eşkiya ve soygunculuk.
Hirz: Koruma altındaki yer.
Hıyar satışı: Seçme hakkı bulunan satış.
Hibe: Bağış, bir malı karşılıksız olarak başkasına temlik etme, verme, bağışlama.
Hikmet: Sebeb, gizli sebeb, sır, felsefe; imam Şafii'ye göre: Sünnet.
Hilâfet: Halifelik, halife olma.
Hüccet: Delil, vesika, ilâm.
Hudû': Bütün beden ve ruhu kaplayan tevazu ve alçak gönüllülük.
Hin": Söküp atma. Fıkıh'ta: Karının, kocasına bir miktar para veya mal vermek suretiyle boşanması.
Hulefâ-i râşidîn: Hz. Peygamber'den sonra halifelik makamına gelen dört
halife: Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Hz. Ali (r.a.).
Hülle nikahı: Üç boşamadan sonraki nikah.
Huîû': Kadının bedel Ödeyerek boşanması.
Hulul: Bir yere gelip inme, nüfuz etme, içine girme.
Hurûc: Dışarı çıkma, çıkış, isyan, ayaklanma.
Huşu'; ALLAH'ın büyüklüğünü bütün ruhunda hissederek korku ile karışık tevazu ve alçak gönüllülük.
Hükm (hüküm): Hâkimlik, hükümet etme, karar, bir davayı dinleyip iyice inceledikten sonra halletmek için verilen karar; yargı, emir, icab, kural. Bir mes'ele hakkında yeterli incelemeyi yaptıktan sonra varılan netice (çoğulu: Ahkâm).
Hulliyat: Zînet eşyası.


I
Istılah: Herhangi bir ilim ve sanata ait olan özel tâbir. Terim.
Iztıbâ: Tavafa başlamadan önce Rida'nın bir ucunu sağ koltuğu altından ala* rak sol omuzu üzerine atma. Erkeklere sünnettir.


İ
İ'rab: Arap dilinde kelimenin son harekesi.
I'tîzâl: Ayrılmak, vazgeçmek; mu'tezilî fikirleri benimsemek.
Ibâha: Bir şeyin dince veya hukukça yapılıp yapılmamasının serbest olması, yapmakta muhayyer bırakılması. îbâhat-i asliyye: Her şeyde aslolan mubah olma prensibi. İbka: Bırakma.
İcmâ': Fikir birliği, bir asırdaki İslâm bilginlerinin herhangi bir mes'ele üzerinde ictihad veya delile dayanarak varmış oldukları görüş birliği.
Ictihad: Cehdetme, çabalama, bîr şeye nüfuz etme veya bir işin kemâl noktasına ulaşmak için gayret sarfetme. Usıil-i fıkıh terimi olarak: "Fakihin, tafsili delillere dayanarak amelî hükümleri çıkarmak için bütün gücünü harcaması ve ortaya bir hüküm koymasıdır"
İfrâd haccı: Umresiz hac anlamına gelir. İftâ': Fetva verme. İftitah: Başlama. İhdâti: Yas tutma.
İhram: Normal zamanlarda helâl olan bazı şeyleri haçta kendine haram kılmak. Bu da «Niyet» ve «Telbiye» ile olur.
İhsan: Evli ve hür olması.
İhsar hedyi: îhsar yüzünden kesilen kurban.
İhticac: Delil getirme, delillendirme.
İhtiyar: Seçme, yeğleme, tercihte bulunma, irade.
İkâie: Akdi bozma, fesih.
İkrah: Zorlama, zorla bir şey yaptırma, cebir.
İkrar: Kabul etme, itiraf etme, benimseme, tanıma.
İktâ': Kestirmek, hapetmek, bir şeyin kesimine uygun düşmek. İslâm memleketlerinde devlet reisinin hazîne arazisinden bir kısmını belirli şahıslara vermesi; bu yolla verilmiş olan arazi (çoğulu: İktâât).
İktida: Uyma.
İlâ: Eşine yaklaşmama yemini.
İllet: Sebep, bir hükmün gerekçesi.
İlm-i Kelâm: Kelâm ilmi. İlk olarak ALLAH'ın kelâm sıfatı üzerine yapılan münakaşalarla meydana çıktığı için bu isimle meşhur olmuştur.
İltikat: Yitik malı bulma.
İlzam: Zorunlu kılma.
İmam: Önder, başkan, halîfe, İmam (çoğulu: Eimme).
İmamet: İmamlık, hilâfet.
İmlâ': Yazdırma, birine bir şeyi söyleyip aynen yazmasını sağlama, dikte etme.
İmsak: Oruç tutma, orucun başlama vakti.
İn'ikad: Tamamlanma.
İnkıta': Kesilme, kesiklik; hadîs'de: "Râvîlerden birinin zikredilmeme si".
İrca': Dönüştürme, indirgeme.
İsmet: Masumluk, günah işlemekten uzak oluş, iffet; günaha veya devletçe katil ve cinayete karşı korunmuş olma.
İsnad: Asıl mânâsı bir şeyi başka bir şeye dayandırmak veya yüklemektir. Hadîs terimi olarak: "Hadîsin metnini rivayet ederken kimler vasıtasıyla rivayet edildiğini belirterek kaynağına kadar ulaşmaktır". Sened anlamında da kullanılır.
İstıshab: Birlikte bulunma, sahip çıkma, arkadaş olma; fıkıh'da: "Mâzîde sabit bir hükmün, bunu değiştiren bir delil bulununcaya dek devam etmesidir."
İstislâh: Barışmak, sulh olmak. Terim olarak: "Masâlih-i mürsele delilini
benimseyip kullanmaktır."
İstisna': Bir sanatkâra, usta veya meslek sahibine bir şey ısmarlamak, ya da
yaptırmak.
îstîtân: Yurt edinme. îstiaze: Eûzü-besmele çekme. İstibra: Temiz olma, temizleme.
İstidlal: Delil getirme, delil olarak kullanma, akıl yürütme, isbat.
İstiftâ': Fetva sorma, bir meselenin veya hukukî hükmünü öğrenmek için yetkili şahsa başvurma.
İstihâza: Hastalık kanı.
İstihbab: îyi görme.
İstihkak: Hak etme, hizmet karşılığı istenen şey, ücret, hak edilen para.
İstihsân: Bir şeyi güzel ve iyi görme; fıkıh terimi olarak "Zahir kıyasın hükmünü bırakıp illerindeki tesiri gözönüne alarak daha kuvvetli olan gizli (hafî) kıyası kabul etme prensibi".
İstikra': Cüz'î olaylardan hareket ederek kullî bir hükme ulaşma metodu, endüksiyon, tümevarım.
İstilâm: Tavafa başlarken ve tavaf esnasında Haceru'l-Esved'in önünde namaza durur gibi elleri kaldırıp onun üzerine koymak ve öpmek. Bu mümkün olmadığı takdirde uzaktan böyle yapar gibi işaret etmek. Bu esnada tekbir ve tehlil getirilir.
îstinbat: Delillere dayanarak veya iyice anlayarak bir meselenin hükmünü ortaya koyma, hüküm çıkarma. .
İstinca: Tuvalet temizliği.
İstiska: Yağmur duası namazı.
İstiva': Doğrulma, dikelme, bağdaş kurup oturma, birbirine eşit olma, olgunluk çağına erişme, istilâ etme, ALLAH'a isnad edilince hükümran olma anlamına gelir.
İştikak: Türeme, köken.
Itk: Azad etme.
İvaz: Bedel, karşılık,
İzar: îhramlı iken belden aşağı dolanan peştemal.



Konu Başlığı: Ynt: Terimler sözlüğü
Gönderen: Züleyha üzerinde 28 Ocak 2020, 11:31:55
Allah razi olsun hocam selâm ve dua ile