Konu Başlığı: Talâkın rükünleri Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 23 Ocak 2011, 17:55:14 80. Talâk'ın Rükünleri Bu bölümde, 1- Boşanma hangi deyimlerle olur ve şartlan nelerdir? 2- Hangi erkek karısını boşayabiîir, hangisi boşayamaz? 3- Hangi kadın boşanabilir, hangisi boşanamaz? diye, üç bab bulunmaktadır. [38] 1.. Talâk Deyimleri ve Şartlan Bu bab da -mutlak boşanma deyimlerinin çeşitleriyle şartlı boşanma deyimlerinin çeşitleri olmak üzere- iki fasıldır. [39] A- Talâk'in Mutlak Deyimleri 1. Sarih İfadeler îslâm uleması, kişinin karısını boşamak kasdıyla sarih olan boşanma deyimlerini kullandığı zaman karısının boşandığında müttefik iseler de, boşanma kasdıyla ve fakat sarih olmayan bir deyim kullanmakla ya da ağızla hiçbir şey soylemeksizin yalnız boşanmayı kasdetmekle veyahut boşanma kasdedilmeksizın sadece boşanma deyimlerini kullanmakla kadının boşanıp bosanmadığında ihtilâf etmişlerdir. Hem kasıt, hem sarih deyimleri şart koşanlar şeriatın zahirine uymuşlardır. Boşanma mânâsında sarih olmayıp bu mânâda zahir olan kinaye deyimleri de sarih deyimler gibi kabul edenler keza şeriatın zahirine uymuşlardır. Boşanmayı, adak ile yemin etmeye kıyas edenlerle, şüphe ve ihtimale yer verenler ise, kasıt ile telaffuzun ikisini şart koşmayıp, birinci grup «Kişi ağzıyla bir şey söylemese bile, yalnız karısının boşanmasını kasdetmesiyle», İkinci grup da «Karısının boşanmasını kasdet-mese bile, yalnız boşanma deyimini kullanmasıyla karısı boşanmış olur» demişlerdir. Ulema, mutlak boşanma deyimlerinin -sarih ve kinaye olmak üzere-iki çeşit olduğunda müttefik iseler de, sarih nedir, kinaye nedir, bunların hükümleri nelerdir ve bunlardan ne lâzım gelir diye ihtilâf etmişlerdir. Biz bunlardan sadece meşhur ve ana kaide mesabesinde olanları anlatmaya çalışaca-giz. İmam Mâlik ile tabileri «Sarih, yalnız 'talâk' deyimidir. 'Talak'dan başka bütün deyimler kinayedirler» demişlerdir. Kinaye de İmam Mâlik'e göre -zahir kinaye ve muhtemel kinaye olmak üzere- iki kısımdır. İmam Ebû Hanife de buna katılır. îmam Şafii ise «Boşanmanın sarih olan deyimleri -'Talak', 'Sirah' ve 'Firak' olmak üzere- üç kelimedir. Zira bu her üç kelime de Kur'an-ı Kerim'de geçmektedir» demiştir. Zahirîlerden kimisi de, «Bu üç kelimeden başka bir şeyle kadın boşanainaz» demiştir. Boşanmanın sarih olan deyimleri hakkındaki ihtilâf işte bu kadardır. «Talâk» deyiminin sarih olduğunda ittifak etmelerinin sebebi, bu deyimin şeriat örfünde boşanmaya vaz'edilmiş olmasıdır. Bunun içindir ki talâk kelimesi boşanma babında bir ana kelime olmuştur. 'Firak' ve 'Sirah' lafızlarında ise, şeriatın bir tasarrufu olup olmadığında, yani bu iki kelime şeriat örfünde talâktan anlaşılan mânâya delâlet ederler mi, yoksa hâlâ eski sözlük mânâlarım ifade ederler de, şer'î mânâda kullanıl m alan mecaz yoluyla mıdır diye tereddüt edilmesidir. Çünkü, mecaz yoluyla şer'î mânâyı ifade eden kelimeler kinayedirler. -«Bu üç kelimeden başka deyimlerle kadın boşanamaz» diyenler ise, «Çünkü şeriatte sadece bu üç kelime geçmiştir. Şeriatın bütün emirleri de birer taabbüd olduğuna göre şeriatte geçen, lafızlardan başka deyimlerle icra edilemezler» demişlerdir. Boşanmanın sarih deyimlerinin hükümleri hakkındaki ihtilâfa gelince: Bunda da iki meşhur mes'ele vardır. İmam Mâlik, İmam Şafii ve İmam Ebû Hanife bu mes'elelerin birinde ittifak, diğerinde ihtilâf etmişlerdir. İttifak ettikleri mes'ele şudur: Karısını sarih bir deyimle boşadıktan sonra; «Ben bununla karımın boşanmasını kasdetmedim» diyen kimsenin sözü kabul olunmaz. Meselâ adam eğer karısına hitaben, «Sen boşsun» demiş ise -îmam Şafii'ye göre talâk kelimesini kullanmayıp onun yerine firak yahut sirah kelimelerinden birini dahi kullanmış ise, «Benim maksadım karımı boşamak değildi» demesi bir şey ifade etmez, karısı kendisinden boşanmıştır. Ancak Mâlikîler «Eğer adamın doğru söylediğini gösteren bir karine varsa, adamın sözü kabul olunur» diye bir istisna yapmışlardır. Buna göre eğer birisi karısına bir hizmet teklifinde bulunurken karısı ona, «Benim işim vardır» der ve o da «Sen boşsun» dedikten sonra, «Bunu söylemekle benim maksadım onu boşamak değildi. 'Senin işin yoktur' demek istedim» dese, sözü kabul olunur. Çünkü burada, doğru söylediğini gösteren bir karine vardır. Kısacası mes'ele şudur: îmam Şafii ile İmam Ebû Hanife'ye göre boşanmanın sarih deyimleri niyete muhtaç değillerdir. Bunun içindir ki adamın, «Benim maksadım karımı boşamak değildi» demesi onlarca bir şey ifade etmez. İmam Mâlik'e gelince: Her ne kadar kendisi, boşanmanın sarih deyimlerini de niyete muhtaç görmüş ise de -burada olduğu gibi- adamın yalan söylediği şüphesi kuvvetli olan yerlerde -kötülük kapısını kapatmak için-, «Sözünün kabul olunmaması gerekir» demiştir. îmam Şafii ile İmam Ebû Hanife onun bu görüşüne katılmamışlardır. Buna göre, sarih deyimleri niyete muhtaç gören ve fakat şüphelerle hükmetmeyen kimselerin ise adamın sözünü kabul etmeleri gerekir. ihtilâf ettikleri mes'ele de şudur: Karısına «Sen boşsun» dedikten sonra «Ben bununla iki veyahut üç talâk kasdettim» diyen kimsenin bu sözü kabul olunur mu, olunmaz mı? İmam Mâlik «Kaç talâk kasdetmişse, o kadar lâzım gelir» demiştir. îmam'Şâfii de onun bu görüşüne katılmıştır. Ancak İmam Şafii «Eğer adam 'Sen bir talâk ile boşsun' dediği halde 'Ben bununla iki veyahut üç talâk kasdettim' dese, kabul olunmaz» demiştir. İmam Şafii'nin tabileri onun bu sözünü ihtiyar etmişlerdir. İmam Ebû Hanife ise «yalnız 'Sen boşsun' lafzıyla üç talâk vaki olmaz. Zira müfred olan bir lafız, ne sarahaten, ne de kinâyeten sayıyı ihtiva etmez» demiştir. Bu ihtilâfın sebebi, lafızsız bir niyetle boşanma vaki olur mu, yoksa niyetle birlikte muhtemel manâlı bir lafız da mı gerekir diye ihtilâf etmeleridir. «Lafızsız bir niyetle de boşanma vaki olur» diyenler, «Üç talâk kasdedilirse üç talâk vaki olur» demişlerdir. «Niyetle birlikte muhtemel bir lafız da gerekir» diyen ve «talâk» lafzının sayıyı da taşıdığını söyleyenler de keza böyle demişlerdir. «Niyetle birlikte muhtemel manâlı bir lafız da gerekir. Talâk lafzı ise sayı mânâsını taşımıyor» diyenler ise, «Üç talâkı kasdetse bile, üç talâk vaki olmaz» dernişlerdir. Bu mes'ele, boşanma şartlan hakkındaki mes'elelerden biri olup boşanma lafzıyla birlikte boşanma kastı da şart mıdır, yoksa, niyet ile lafızdan her biri, tek başına kâfi midir diye ihtilâf ettikleri bir mes'eledir. îmam Mâlik'ten gelen meşhur rivayete göre, boşanma ancak lafız ve niyetle vaki olur ki, îmam Ebû Hanife de buna katılır. îmam Mâlik'ten, boşanmanın niyetsiz bir lafızla da vaki olduğu rivayet olunmuştur. İmam Şafii'ye göre ise, boşanmanın sarih lafzı, niyete muhtaç değildir. «Yalnız niyet kâfidir» diyenler. Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in, «Amellerin değeri ancak niyetlere göredir» hadisiyle istidlal etmişlerdir. Lafızsız niyete değer vermeyenler ise, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in «Ümmetimden, yanlışlıkla ve unutarak işledikleri ve ikrahın sorum-luluğu kalkmıştır» [40] hadisi ile ihticac etmişlerdir. Çünkü lafızsız niyet, sırf kalbten geçen bir şeydir. Bunlar «Yukandaki hadiste amelin değeri için niyetin şart koşulmasından, yalnız niyet kâfidir, diye anlaşılmaz» demişlerdir. îmam Mâlik'in mezhebinde, bir kimse kendisiyle gerdeğe girdiği kansim bedelsiz olarak boşamak istediğinde eğer ona «Seni boşadım» derken, bununla kadının üç talâk ile boşanmasını kasdederse üç talâk vaki olur mu, olmaz mı diye ihtilâf edilmiştir. Kimisi «Vaki olur» kimisi «Vaki olmaz» demiştir. Bu da, boşanmanın sarih elfazmm hükümleriyle ilgili olan mes'ele-lerden biridir. [41] [38] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/45. [39] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/47. [40] îbn Mâce, Talâk, 10/16, no: 2045. [41] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/47-50. |