๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 02 Şubat 2011, 17:24:58



Konu Başlığı: Taksimin hükümleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 02 Şubat 2011, 17:24:58
125. Taksimin Hükümleri



Taksim de -satış akdi gibi- pişmanlık duymakla bozulmaz. Taksimden sonra, ortaklardan herhangi biri hiçbir sebep göstermeden «Ben kabul etmem» diyemez. Ancak bunu diyebilmesi için bir sebeb göstermesi gerekir. Bu sebebler de -taksimde aldanmış olması, kendisine düşen hissenin kusurlu bulunması veyahut başkasının malı olduğunun anlaşılması olmak üzere- üç tanedir.

Taksimde aldanmış olmak Mâliki mezhebinde ittifakla -kur'a ile yapı­lan taksimden başka- herhangi bir taksimin bozulması için sebeb gösterile­mez. Ancak satışta aldanmanın satış akdi üzerinde müessir olduğunu söyle­yenlere göre, aldanmanın taksim akdi üzerinde de müessir olmasi lazım gelir

Kendisine düşen hissenin kusurlu bulunmasına gelince:

Îbnu'l-Kasım «Taksimden sonra hissede kusur görüldüğü zaman, ku­surlu görülen kısım ya hissenin yansından fazladır, ya yansından azdır. Ya­nsından fazla olduğu zaman da diğer ortağın hissesi ya elinden çıkmış, ya hâlâ elindedir. Eğer elinden çıkmış ise, kendi hissesini kusurlu bulan ortak onu tekrar ortaklığa geri verir ve ortağına düşen hissenin taksim günündeki değerinin yansını alır. Eğer henüz elinde ise, taksim bozulup ortaklık tekrar geri döner. Hissenin yarısından azı kusurlu görüldüğü zaman ise -ister diğer ortağa düşen hisse henüz elinde bulunsun, ister çıkmış olsun- yalnız kusurlu görülen kısım ortaklığa geri döner ve ortağına düşen hisseden o kısma teka­bül eden miktarın taksim günündeki değerinin yansını alır» demiştir.

Abdülaziz îbn Mâcişûn da «Herhangi bir hissenin kusurlu bulunması, yalnız kur'a ile yapılan taksimin bozulması için sebeb gösterilebilir. Karşı­lıklı nza ile yapılan taksimler, hisselerden birinde kusur görmekle bozula­mazlar. Çünkü karşılıklı riza ile yapılan taksim de satış hükmündedir. Kur'a ile yapılan taksim ise, ortaklardan birinin aldanması ile bozulduğuna göre, herhangi birinin hissesinde kusur görülmesiyle de bozulması lazım gelir» demiştir.

Hanefi mezhebine göre, fahiş bir aldanma varsa, taksim bozularak yeniden adalet üzere yapılır. Ayrıca taraflar kendi rızalarıyla yeniden ortak olabilirler.

Hisselerden birinin başkasına ait olduğunun anlaşılmasına gelince:

İbnul-Kasım «Bu da, herhangi bir ortağın kendi hissesinde kusur gör­mesi gibidir. Yani eğer başkasının malı olduğu anlaşılan kısım, hissenin ya­nsından çok ise ve diğer ortağa düşen hisse de henüz elinde duruyorsa, tak­sim bozulup ortaklık tekrar geri döner. Eğer elinden çıkmış ise, başkasına ait olduğu anlaşılan kısmın taksim günündeki değerinin yarısını kendisinden alır. Eğer başkasına ait olduğu anlaşılan kısım, hissenin yarısından az ise, o zaman -ister diğer ortağa düşen hisse elinde olduğu gibi dursun, ister elinden çıkmış olsun- yalnız bu kısmın taksim günündeki değerinin yansı diğer orta­ğa lazım gelir» demiştir.

îmam Muhammed b. Hasan da «Kur'a ile yapılan taksimler, hisselerden birinin başkasına ait olduğu anlaşılırsa bozulurlar. Çünkü bir hisseden her­hangi bir şeyin bir başkasına ait olduğu anlaşılınca, hisseler arasında bulunması gereken eşitliğin sağlanmamış olduğu anlaşılır» demiştir.

Nasıl ki İbn Mâcişûn da bunu, hisselerden birinin kusurlu görüldüğü za­man söylemiştir. Fakat -tereke sahibinin herhangi bir kimseye borçlu bulun­duğu veyahut terekeden herhangi bir şeyi bir kimseye vasiyet ettiği, ya da ye­ni bir varisin ortaya çıktığı hallerde olduğu gibi- hisselere taksimden sonra herhangi bir hakkın taalluk etmesi halinde Mâlikî uleması, taksim bozulur mu, bozulmaz mı diye ihtilaf etmişlerdir. îmam Mâlik'in mezhebinde meş­hur olan görüş şudur: Tereke sahibinin borçlu olduğu anlaşıldığı zaman -his­seler ister henüz varislerin elinde olduğu gibi dursun, ister tabiî bir âfete uğ­rayarak, ister başka şekilde ellerinden çıkmış olsun- taksim bozulur. Meğer varisler, ortaya çıkan borç veyahut vasiyeti kendileri vermiş olsunlar.

Kimisi «Taksim ancak, hisseler varislerin elinde durduğu ve herhangi bir tabiî afete uğramadığı zaman bozulur. Hissesi, tabiî bir âfete uğramak su­retiyle elinden çıkan kimse ise, ne kendisi tereke sahibinin borcunu vermek zorundadır, ne de tereke sahibinin borcunu ödeyen diğer varislerin elinde ka­lan hisseden bir şey isteyebilir» demiştir.

Kimisi «Varisler borç veya vasiyeti üzerlerine alsalar bile yine taksim bozulur. Çünkü Cenâb-ı Hak miras âyetinde her bir varise ne kadar hisse düş­tüğünü beyan buyururken 'Edilen vasiyyet veyahut borç Ödendikten son­ra' [14] buyurmuştur» demiştir.

Kimisi de «Taksim bozulur. Fakat her borcun ortaya çıktığında hemen ödeyen kimse hakkında değil, diğerleri haklanda bozulur» demiştir. Tereke sahibinin herhangi bir kimseye bir şey vasiyyet ettiği ortaya çıktığı zaman da hüküm böyledir. Fakat yeni bir varisin ortaya çıkması ile -eğer taksim edilen tereke ölçülen veyahut tartılan şeylerden ise ve henüz varislerin elinde duru­yorsa- taksim bozulmaz. Yeni ortaya çıkan varis, hissesini her birinden ken­disine düştüğü oranda ayn ayn alır. Ancak tereke, hayvan veyahut eşya cinsinden olduğu zaman taksim bozulur.

Şayet hisseler tamamen veyahut kısmen varislerin elinde ziyana uğra­dıktan sonra yeni bir varis ortaya çıkarsa, yeni varisin hissesi onlara lâzım gelir mi, gelmez mi diye ihtilaf etmişlerdir. Kimisi, «Lazım gelir» kimisi «Lâzım gelmez» demiştir. [15]


[14] Nisa, 4/11-12.

[15] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/401-403.