Konu Başlığı: Pislenmiş su Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 24 Şubat 2011, 16:51:31 1.Pislenmiş Su . Ulema, necis bir şeyin girdiği ve fakat renk, tad ve kokusundan birisini değiştirmediği suyun hükmünde ihtilâf etmişlerdir: Kimisi, "Bu su -ister çok, isler az olsun- temizdir", demiştir. Bu görüş, İmam Mâlik'ten gelen rivayetlerden biridir ve Zahiriyye mezhebi miictehid-lerinin de görüşüdür. Kimisi de sular arasında ayırım yaparak: «Az ise necistir, çok ise değildir» demiş ve fakat azlık ve çokluk miktarında görüş ayrılığında bulunmuşlardır. İmam Ebû Hanife, "Eğer suyun bir kenarı çalkalandığında diğer kenarı deprenmiyorsa, o su çoktur, depreniyorsa azdır", demiştir. İmam Şafii ise, "Çok olan suyun miktarı «Hecer» kabilesinin tuluklarından iki tuluk dolusu kadardır", demiştir. Bu miktar beşyüz Bağdat batmanı olarak takdir edilmiştir [64] Kimisi de, "Necaset, az suya zarar verir" dediği halde az suyun miktarını belirtmemiştir. Bu görüşün de İmam Mâlik'ten rivayet olunduğu gibi bu suya mekruhtur dediği de rivayet olunmuştur. Bu duruma göre az necasetin girdiği az su hakkında İmam Mâlik'ten; -necis olduğu ve bir vasfı değişmemek şartı ile necis olmadığı ve mekruh olduğu olmak üzere- üç görüş rivayet edilmektedir. Bundaki ihtilâfın sebebi, bu mevzuda gelen hadislerin birbirileri ile çelişmesidir. Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in «Sizden bîri uykusundan uyandığı zaman elini abdest kabına sokmadan önce yıkasın..» mealindeki Ebû Hüreyre hadisinin zahirinden, az necasetin az suyu necis ettiği anlaşılmaktadır. Bunun gibi, yine Ebû Hüreyre'den rivayet olunan«Sizden biri sakın durgun suya küçük taharetini edip sonra o suda yıkanmasın» [65] mealindeki hadisin de zahiri bunu sezdirmektedir. Cünüb adamın durgun suda gusül etmemesine dair olan emir de keza bunu sezdirmektedir. Fakat sabit olan, «Göçebenin biri mescidin bir tarafında durup bcvletti (işedi). Oradakiler ona bağrıştılar. Peygamber (s.a.s) Efendimiz onlara: "Bırakın, işini görsün" buyurdu. Göçebe işini bitirdikten sonra Efendimiz, bevlettiği yere bir kova su dökülmesini emretti»[66] mealindeki Enes hadisinin zahirinden ise, az necasetin az suyu necis etmediği anlaşılmaktadır. Zira malumdur ki, eğer necis olsaydı göçebenin işediği yer, bir kova su ile temizlenmiş olmazdı. Az necasetin az suyu necis etmediği bu hadisten anlaşıldığı gibi Ebû Said el-Hudri (r.a.)'nin hadisinden de anlaşılmaktadır. Ebû Davud'un kaydettiği bu hadise göre; Ebû Said (r.a.) «Peygamber (s.â.s) Efendimize; "Budaa kuyusunun suyu kullanılıyor. Oysa kuyuya köpek leşleri, pis çaputlar ve insan pislikleri atılmaktadır" dediğinde, Efendimiz: "Hiçbir şey, suyu necis etmez" buyurdu, demiştir» [67] İşte bunun için ulema bu hadislerin arasını te'life çalışmış ve fakat telifte değişik yollara ayrıldıklarından değişik görüşlerde bulunmuşlardır. Göçebe ve Ebû Said hadislerinin zahirini alanlar, "Ebû Hüreyre (r.a.)'nin hadislerindeki nehyler suyun necis olduğu için değil, uyulması gereken bir taabbüddür (kulluktur)", demişlerdir. Hatta Zahiriyye mezhebi uleması daha da aşın giderek, «Eğer birisi, kaptaki suya bevl dökerse o su ile gusletmek, abdest almak mekruh değildir» derler, işte bunu söyleyenler, hadislerin arasını bu şekilde te'lif etmişlerdir. Az necasetin girdiği az suya mekruh diyenler de Ebû Hüreyre (r.a.)'nin iki hadisini kerahete, göçebe ile Ebû Said (r.a.)'in hadislerini kifayete (yeterliğe) hamletmek (yorumlamak) suretiyle hadisleri uzlaşrmışlardır. İmam Şâfıi ile îmam Ebû Hanife ise, Ebû Hüreyre (r.a.)'nin iki hadisini az suya, Ebû Said'in hadisini de çok suya hamletmişlerdir. îmam Şâfıi, hadisleri uzlaştıran bu çokluk ve azlık miktarı mevzuunda da Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin kaydettikleri ve Muhammed b. Hazm'in da sahih dediği Abdullah b. Ömer (r.a.)'in hadisinde belirtilen miktar olduğu görüşünde bulunmuştur. Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki: Peygamber (s.a.s) Efendimiz'e, davar ve vahşi hayvanların içine girdiği suyun hükmü soruldu. Efendimiz, «Eğer su, iki tuluk dolusu- kadarsa necaset taşımaz» [68]buyıırdu. imam Ebû Hanife ise, "Eğer su, içine giren necasetin, her tarafına dağılmayacağı zannını verecek kadar çok olursa, necis olmaz, yoksa olur" diyerek kıyas ve muhakeme yolunu tutmuştur. Fakat göçebenin hadisi, -ister bu, ister o olsun- bu her iki görüş sahibine de karşıdır. Bunun içindir ki Şâfiiler, necasetin suya girmesi ile suyun necaset üzerine dökülmesi arasında hüküm ayrımı yapmak zorunda kalarak: «Eğer göçebenin hadisinde olduğu gibi, su necaset üzerine gelirse necis olmaz. Eğer Ebû Hüreyre (r.a.)'nin hadisinde olduğu gibi necaset suya girerse su necis olur» demişlerdir. Bu, sebepsiz bir ayırımdır. Bununla beraber iyice düşünülürse, buna bir yol bulunabilir. Çünkü necasetin, her tarafına dağılamayacağı zannını verecek kadar büyük olan suya zarar vermediğindeki görüş birliğinden, miktarı az olan suya giren necasetin, her tarafına dağıtabileceği ihtimali çıkmaktadır. Fakat miktarı az olan bu su, necaset üzerine azar azar geldiğinde -malumdur ki- necaset de azar azar gider ve daha su bitmeden necasetin son kalıntısı gitmiş olur. Bu duruma göre, necaset üzerine gelen suyun son damlaları necasete değmekle necis olmadan necaseti giderir. Çünkü bu son damlalar -her ne kadar az ise de- çok az olan necaset karşısındaki nisbeti (oranı) çok olan suyun az olan necaset karşısındaki oranı gibidir. Bunun içindir ki, necis olan bir şeyi yıkamanın sonunda necasetin o şeyden kalktığına kesin olarak inanılır. Bunun içindir ki, abdest için gerekli miktarda olan bir su ile vücut veya elbise üzerinde bulunan bir bevl (sidik) damlasının yıkanabileceğinde ittifak edilmiştir. Fakat bir bevl damlasının bu suya düştüğünde, bu suyu kullanmanın caiz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Benim kanaatime göre; bu görüşler içinde seçilmeye en layık olanı, Ebû Hüreyre (r.a.)'nin hadisi ile aynı mânâyı taşıyan hadisleri kerahete, Ebû Said ile Enes'in hadislerini de caizliğe yorumlamaktır. Çünkü bu durumda, hadislerin hepsi, kendilerinden açık olarak anlaşılan mânâda bırakılmış olurlar ve Ebû Hüreyre (r.a.)'nin hadisinden maksat, necasetin suya zarar verdiğini bildirmek olur. Kanaatimce «kerahet» de kişinin tiksinti duyması ve bu suyu pis görmesi demektir. Çünkü kişinin, içmeden tiksinti duyduğu bir suyu Allah'a ibâdetinde kullanmaktan sakınması ve o suyu -içmekten nasıl tiksiniyorsa- bedeni üzerine dökmekten de tiksinmesi lâzımdır. «Eğer az necasetin, az suyu necis ettiğini kabul edersek, suyun hiç kimseyi temizlememesi gerekir. Çünkü yıkanması istenen necise değen her su damlasının pislenmesi dolayısıyla necaseti gidermemesi lâzım gelir» şeklinde delil gösterenlere gelince: Onların bu sözü hiç de yerinde değildir. Çünkü yukarıda anlattığımız gibi, necasetin son kalıntısı üzerine dökülen suyun son damlaları, az necaset karşısındaki çok su ile aynı çokluk oranındadır. Bu buluş, sonraki ulemadan birçok kimsenin hoşuna gitmiştir. Zira büyük suların necaseti giderip temizlediğini kesinlikle biliyoruz. Bunun içindir ki ulema az necasetin büyük sulan bozamadığında ittifak etmişlerdir. Yıkayıcı, yıkamak istediği şeyin veya uzvun üzerine ardı ardına su döktüğü zaman, bu su çokluğu ile tabii olarak necaseti götürür. Çok olan suyun bir necaset üzerine azar azar veya bir kerede dökülmesi arasında hiçbir fark yoktur. Şu halde bunlar, farkında olmaksızın, ihtilâf mevzuu olan bir mes'eleye karşı üzerinde icma edilen bir mes'ele ile delil getirmişlerdir. Halbuki bu iki mes'ele birbirinden gayet uzaktır. Ulema'nın bu mevzu hakkındaki ihtilâf ve tercihlerinden benim bildiklerim bunlardır. Her mes'eleyi böyle açık ve ayrıntılı bir şekilde anlatmak is-terdik. Fakat bu uzun bir zaman ister ve birçok şeyler buna mânidir, bunun için mes'eleleri kısa olarak anlatmayı daha ihtiyatlı gördük. Bununla beraber eğer Allah kolaylık verir ve ömürde yeterli gelirse, bu isteğimiz de olacaktır. [69] [64] Bu miktar; havuzda eni, boyu ve derinliğin altmışar sanüm; küp veya silindirde çapı 48, derinliği 96 santimetredir. [65] Buhârî, Vudu\ 4/68, no: 239; Müslim, Taharet, 2/28, no: 6 , 95/282; Ebû Dâvûd, Taharet, 2/36, no: 69; Tirmizî, Taharet, 1/51, no: 68; Ncsâî, 1/175; tbn Mâce, Taharet. 1^75, no: 344; Dârimî, 1/186." [66] Buhârî, Vııdu, 4/58, no: 221; Müslim, Taharet, 2/30,99/284; Tirmi/.î, Taharet, 1/112, no: 148; Ncsâî, 1/175; İbn Mâcc, Taharet, 1/78, no: 528; Dârimî, 1/189. [67] Ebû Dâvûd, Taharet, 1/34, no: 67. [68] Ebû Dâvûd, Taharet, 1/33, no: 63; Tirmizî, Taharet, 1/50, no: 67; îbn Hazm, Muhallâ 1/151, no: 136. [69] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/101-104. Konu Başlığı: Ynt: Pislenmiş su Gönderen: Ceren üzerinde 25 Kasım 2019, 15:50:06 Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun paylaşım dan kardeşim....
Konu Başlığı: Ynt: Pislenmiş su Gönderen: Züleyha üzerinde 26 Kasım 2019, 02:14:21 Allah razı olsun paylaşandan selam ve dua ile...
Konu Başlığı: Ynt: Pislenmiş su Gönderen: Sevgi. üzerinde 26 Kasım 2019, 07:01:49 Aleyküm selâm. Bu faydalı bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
|