Konu Başlığı: Orta ve son oturuş Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 29 Ocak 2011, 17:54:29 4. Orta ve Son Oturuş: Fıkıh âlimleri, namaz oturuşlarının hükmünde ihtilâf etmişlerdir. Çoğunluk birinci oturuşun sünnet olduğu görüşündedir. Ancak birkaç kişi şâzz bir görüşte bulunup farz olduğunu söylemişlerdir. İkinci oturuş ise, cumhûr'a göre farzdır, ancak birkaç kişi şâzz bir görüşte bulunup farz olmadığını söylemişlerdir. Bu ihtilâfın sebebi, hadis medlullerinin (mânâlarının) birbirleriyle, çelişmesi ve ulemanın kiminin, bu iki oturuşu birbirlerine kıyas etmeleridir. Çünkü Ebû Hüreyre'nin geçen hadisinde «Azaların duruncaya kadar otur» denilmiştir ki bundan, namazın bütün oturuşlarının farz olduğu sezilmektedir. Bu hadisin zahirini alanlar her iki oturuşun da farz olduğunu söylemişlerdir. Fakat îbri Büceyne'den geldiği sabit olan hadiste, Peygamber (s.a.s) Efendi-miz'in birinci oturuşu terk ettiği ve yerine sehiv secdesini yaptığı [213], halbuki namazdan iki veya bir rek'at eksik kıldığı zaman yerine sehiv secdesini yapmayıp kılmadığı rek'atlan tamamladığı rivayet olunmaktadır .[214] Ulema da bundan, namazın birinci oturuşu ile rek'atîan arasında fark bulunduğunu ve sehiv secdesinin farzlar yerine yapılmayıp ancak sünnetlerin terki halinde yapıldığını anlayarak rek'atlann farziyetinde icma' etmiş ve birinci oturuşun farz olmadığını benimsemiştir. Birinci oturuşu farz görenler ise; «Her ne kadar yerine sehiv secdesi yapılıyorsa da, bunun farzlar arasında sadece birinci oturuşa mahsus olup bunda, birinci oturuşun farz olmadığını gösteren bir delil yoktur» demişlerdir. Her iki oturuşu da sünnet görenlere gelince: Bunlar da birinci oturuşun sünnet olması görüşünde cumhûr'un dayandığı delile dayanmış ve ikinci oturuşu da ona kıyas etmişlerdir. Şu halde bu ihtilâfın gerçek sebebi.ki-yasın kavli veya fiili hadisin zahiriyle çelişmesi çerçevesindedir. Zira «Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in fiilleri -aksini gösteren bir delil bulunmadıkça-vücuba mahmuldür» kaidesine dayanarak her iki oturuşun da farz olduğunu söyleyenler vardır. O halde her iki kaide de, yani Peygamber (s.a.s) Efendi-miz'in hem kavlî, hem fiilî ikinci oturuşun farz olduğunu iktiza etmektedir. Bunun içindir ki cumhur ikinci oturuşun farziyetini benimsemiştir ve bunun içindir ki görüşlerin en zayıfı da her iki oturuşun sünnet olduğu görüşüdür. Sabittir ki Peygamber (s.a.s) Efendimiz oturuşlarda sağ elinin içini sağ dizi üzerine ve sol elinin içini de sol dizi üzerine koyup, şehâdet parmaklarını oynatırdı [215]. Ulema bu oturuş şeklinin namazdaki iyi görülen oturuşlardan olduğunda ittifak etmiştir. Parmakların oynatılmasında muhtelif rivayetler bulunduğundan ihtilâf etmişlerdir. Fakat bunlar içinde en sabit olan, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in yalnız şehâdet parmağı ile işaret ettiğine dair olan rivayettir [216][217] 5. Ellerin Bağlanması: Ulema namazda el bağlamanın hükmü nedir diye ihtilâf etmişlerdir, îmam Mâlik: «Farz namazlarda el bağlamak mekruhtur, sünnetlerde caizdir» demiştir. Cumhur ise, el bağlamanın namazın sünnetlerinden olduğunu söylemiştir. Bu ihtilâfın sebebi, insanlara namazda bir taraftan el bağlamalarının emredilişi, bir taraftan da -Ebû Humeyd'in hadisinden başka- Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in namazını bütün incelikleri ile hikâye eden hadislerin hiçbirinde el bağladığının nakledilmeyişidir. Bunun için kimisi: «Ebû Humeyd'in hadisi ziyadeyi içerdiği için onunla amel etmek vacibtir» demiştir. Kimisi de «Diğer hadisler sayıca çok olduğu için onları almak gereklidir. Aynca el bağlamakla namaz arasında bir münasebet yoktur. Çünkü herhangi bir kimseden yardım isteğinde bulunulduğu zaman ancak el bağlanır» demiştir. Bunun içindir ki, İmam Mâlik el bağlamayı farz namazlarda caiz görmeyip sadece sünnetlerde caiz görmüştür. Bana kalırsa el bağlamak -saygı ve baş eğmenin bir ifadesi olduğu için- namaza* eli salmaktan daha uygundur. [218] 6. Secdeden Kalkış: Namazın birinci ve üçüncü rek'atlannm son secdesinden kalkıldığı za- man, kimisi, tam doğrulup oturmadan ayağa kalkmamayı, kimisi de hemen secdeden ayağa kalkmayı ihtiyar etmiştir. Birincisini îmam Şâfıi ile bir grup, ikincisini imam Mâlik ile diğer bir grup söylemiştir. Bu ihtilâfın sebebi, bu mevzuda birbirleriyle çelişen iki hadisin bulunmasıdır. Biri, sıhhati sabit olan Mâlik b. Hüveyris'in «Peygamber, (s.a.s) Efendimiz namaz kılarken tek rek'atlardan kalktığı zaman -tam doğrulup oturmadıkça- ayağa kalkmazdı» [219] hadisidir. Diğeri de Ebû Humeyd'in hadisidir ki bunda «Peygamber (s.a.s) Efendimiz ilk rek'atın ikinci secdesinden basını kaldırdığı zaman oturmadan ayağa kalkardı»[220]diye nakledilmektedir. imam Şâfıi birinci hadisi, imam Mâlik de ikinci hadisi tercih etmişlerdir. Ulema, secdeye gidildiği zaman önce eller mi yoksa dizler mi yere koyulur diye ihtilâf etmişlerdir, imam Mâlik'in görüşü, dizleri ellerden önce yere koymaktır. Bu ihtilâfın sebebi ise, Vâil b. Hucr'un hadisinde «Peygamber (s.a.s) Efendimiz namaz kılarken secdeye gittiği zaman dizlerini ellerinden önce yere koyar ve kalkarken de ellerini dizlerinden önce yerden ayırırdı» şeklinde rivayet edilmektedir .[221] Ebû Hüreyre'den de «Peygamber (s.a.s) Efendirniz'in, «Herhangi biriniz secde ettiği zaman, devenin çöküşü gibi yere çökmesin, önce ellerini, sonra dizlerini yere koysun» [222] diye buyurduğu rivayet olunmuştur. Abdullah b. Ömer de dizlerinden önce ellerini yere koyardı. Hadis ulemasından bazıları «Vâil b. Hucr'un hadisi, Ebû Hiireyre'nin hadisinden daha sabittir» demişlerdir. [223] [213] Buhârî, Sehv, 22/1, no: 1224; Müsüm, Mesâcid, 5/19, no: 570. [214] Buhârî, Ezan, 10/69, no: 714; Müslim, Mesâcid, 5/19, no: 573-574. [215] Müslim, Mesâcid, 5/21, no: 116. [216] Beyhâkî, 2/132; Ebû Dâvûd, Salât, 2/180, no: 957. [217] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/291. [218] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/291-292. [219] Buhârî, Ezan, 10/142, no: 823; Ebû Dâvûd, Salât, 2/142, no: 844. [220] Ebû Dâvûd, Saiât, 2/181, no: 966. [221] Ebû Dâvûd, Salât, 2/141, no: 838. [222] Ahmed, 2/381; Ebû Dâvûd, Salât, 2/141, no: 840. [223] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/292-294. |