๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Ocak 2011, 17:20:14



Konu Başlığı: Namazda yanılana teşbih
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Ocak 2011, 17:20:14
F- Namazda Yanılana Teşbih:


1. Yanılana Hatırlatma Şekli
 


Ulema, namazda sehveden imamı uyarmak için arkasında bulunan er­keklerin SÜBHANALLAH demelerinin sünnet olduğunda müttefiktirler. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz:

«Nedir, görüyorum ki hep el çırpıyorsunuz? Kim namazda bir şeyle karşılaşırsa SÜBHANALLAH desin. Çünkü SÜBHANALLAH deyince ken­disine bakılır. El çırpmak ancak kadınların işidir» buyurmuştur [464] .

Kadınlar hakkında ise ihtilâf etmişlerdir.

İmam Mâlik ile bir grup, «SÜBHANALLAH demek hem erkek hem ka­dınlar içindir» demişlerdir. îmam Şafii ile bir diğer grup ise «SÜBHANALLAH demek erkeklere mahsustur, kadınlar el çırpar» demişlerdir.

Bu ihtilâfın sebebi, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in «El çırpmak ancak kadınların işidir» sözünün te'vilinde ihtilâf etmeleridir.

Bu sözden, «İmam şehvettigi zaman imamı uyarmak için el çırpmak ka­dınlara mahsus bir hükümdür» mânâsını çıkaranlar -ki zahir olan mânâ da budur- «Kadınlar eİ çırpar, SÜBHANALLAH demezler» demişlerdir.

Bu sözden, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in el çırpmayı kınamış oldu­ğunu anlayanlar ise «Erkek ve kadınlar SÜBHANALLAH demek hükmünde eşittirler» demişlerdir. Fakat bu görüş -hiçbir delile dayanmadan zahir olan mânâdan uzaklaşmak olduğu için- zayıf bir görüştür. Kadınlar da bu hüküm­de erkeklere kıyas edilirlerse ayrı. Halbuki kadınlar namazın birçok hüküm­lerinde erkeklere tabi değillerdir. Bunun içindir ki böyle bir kıyas yapılsa da­hi, zayıf bir kıyas yapılmış olur. [465]

 

2. Kılınan Rek'at Sayısında Tereddüt:
 

Ulema, namaz içinde tereddüde düşüp kaç rek'at kıldığım bilemeyen kimse hakkında da ihtilâf ederek üç çeşit görüşte bulunmuşlardır.

Kimisi «Bu adam ictihad edemez, ancak kıldığını kesin olarak bildiği rek'at miktarının azını tutup namazını ona göre tamamlar ve namazın sonun­da bu sehvi için iki kere secde eder» demiştir. İmam Mâlik, İmam Şâfıi ve îmam Dâvûd bunu benimser.

İmam Ebû Hanife ise «Eğer bu durum adamın başına ilk olarak gelmiş ise namazı fasittir; selam verip namazını yeni baştan kılması gerekir. Yok eğer tekrar edip kendisinde adet haline gelmiş ise ictihad edip ictihad sonun­da kendisine hasıl olan kanaate göre davranır ve selamdan sonra iki kere sec­de eder» demiştir.

Bir de «Bu adama ne azı tutmak ne de ictihad etmek gerekir, sadece se­hiv secdesini yapar» demiştir.

Bu ihtilâfın sebebi; bu mevzuda varid olan hadis zahirlerinin bir­birleriyle çelişmeleridir. Çünkü bu mevzuda üç hadis bulunmaktadır. Biri, azı tutup ona göre namazı tamamlamanın gerektiğini bildiren Ebû Said el-Hudrî'nin hadisidir. Müslim'in kaydettiği bu hadisin metni şöyledir:

«Biriniz namazında tereddüt edip üç rek'at mı yoksa dört rek'at mı kıl­dığını kesin olarak bilemezse §ekki atıp kıldığını kesin olarak bildiği miktar üzerine namazını tamamlasın ve sonra selam vermeden iki secde yapsın. Eğer beş rek'at kılmış ise o iki secde onun rek'atlannı çiftleştirmiş olur ve eğer kıldığı o rek'at'la dört rek'at'ını tamamlamış ise o iki secde şeytanın se­vincini kırar» [466]

ikinci hadis Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in,

«Biriniz namazında sehvettiği zaman ictihad etsin ve iki secde yapsın» [467] bir başka rivayette «Hangisinin doğruya daha yakın olduğunu araştırsın ve selam verdikten sonra sehvin iki secdesini yapıp bir daha teşehhüd oku-sun ve selam versin» [468] buyurduğuna dair îbn Mes'ud'un hadisidir.

Üçüncüsü, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in:

«Şüphe yoktur ki biriniz namaza kalktığı zaman şeytan ona yaklaşıp kaç rek'at kıldığını bilemeyecak kadar onu yanıltmaya çalışır. Biriniz böyle bir şey gördüğü zaman daha oturmakta iken iki secde yapsın» [469] buyurdu­ğuna dair Ebû Hüreyre'nin İmam Mâlik ile Buhârî tarafından rivayet olunan hadisidir.

Ebû Davud'un Abdullah b. Ca'fer'den «Peygamber (s.a.s),

«Kim namazında tereddüde düşerse namazdan sonra iki kere secde edip selam versin» [470] buyurdu» hadisi de bu mânâdadır. Bunun için ulema da, bu hadislerin yorumunda te'lif ve tercih olmak üzere iki yola ayrılmışlar­dır. Tercih yoluna gidenlerden kimisi, tercih ettiği hadis ile çelişen diğer ha­dislere iltifat etmemiş, kimisi, onları da te'vil edip tercih ettiği hadisin mânâsına irca etmeye çalışmış, kimisi, her ikisini de yaparak, yani bazılarını te'vil ve bazılarını tercih ederek tercih etmediklerini tercih ettiği hadisin mânâsında yorumlamış, kimisi de, bazılarını te'lif ve diğerlerini de hüküm­den iskat etmiştir.

Bazılarını te'lif ve bazılarını da -tercih etmediği hadisleri, tercih ettiği hadisin mânâsına irca etmek suretiyle- tercih yoluna giden, Mâlik b. Enes'tir. Çünkü Ebû Said'in hadisini şüphesiz zayıf olan kimseye, Ebû Hüreyre'nin

hadisini de şüphesiz kuvvetli olan kimseye hamletmiştir ki bu, bir te'liftir. îbn Mes'ud'un hadisini de «İctihad ve araştırmaktan maksat kesin olarak bili­nene dönmektir» demek sureti ile te'vil etmiştir. Buna göre, İmam Mâlik bü­tün hadisleri sahih ve sabit görmüştür.

Bazılarını te'lif, bazılarını da hükümden iskat eden -ki bu, tercih etme­diklerini tercih ettiklerinin mânâsına irca etmeden tercihtir- İmam Ebû Hani-fe'dir. Çünkü İmam Ebû Hanife: «Ebû Said'in hadisi, kuvvetli zanna sahip olmayan kimsenin, îbn Mes'ud'un hadisi de zannı kuvvetli olan kimsenin hükmünü bildirmektedirler» demiş ve Ebû Hüreyre'nin hadisini hükümden iskat etmiştir. Zira: «Ebû Said ile İbn Mes'ud'un hadislerinde ziyade vardır. Ziyadenin kabulü de vacibtir» demiştir ki bu da, te'lifm bir çeşididir.

Bazılarını tercih ve bazılarının hükmünü iskat edenler ise, «Bu adam se­hiv secdesinden başka bir şey yapmaz» diyenlerdir. Çünkü bunlar Ebû Hü­reyre'nin hadisini tercih ve Ebû Said ile îbn Mes'ud'un hadislerini hükümden iskat etmişlerdir. Bunun içindir ki bu görüş, görüşlerin en zayıfı sayılmakta­dır.

Namaz bahsinin, farz olan namazlara dair birinci kısmında yer vermek istediklerimiz işte bunlardır. Bundan sonra Farz-ı Ayn olmayan namazlara dair namaz bahsinin ikinci kısmına geçiyoruz. [471]

 

25. Vâcib ve Sünnet Namazlar
 

Farz-ı ayn olmayan namazların -sünnet, nafile ve farz-i kifâye olmak üzere- üç kışım olduğu ve bunlara dair hükümlerin bir kısmında ittifak ve bir kısmında ihtilâf edildiği için, bunlan ayn ayn ele almayı uygun bulduk. Bu üç kısım namaz da -sabah namazının sünneti, vitir namazı, nafile namazlar, tahiyyetü'l-mescid denilen, mescide girildiği zaman kılman iki rek'at namaz, Ramazan gecelerine mahsus olan namazlar, ay ve güneş tutulmalan namazı, istiska (yağmur duası) namazı, Bayram namazlan ve tilâvet secdeleri olmak üzere- özet olarak oniki çeşit olduğu için, bu bahis on fasl'a aynlmaktadır. Çünkü tilâvet secdesi de bir çeşit namazdır. Cenaze namazı ise, fukahanın âdet ettikleri ve cenazeler bahsi diye adlandırdıklan ölülere ilişkin hükümler arasında ayn olarak ele alınacaktır. [472]


[464] Buhârî,£za/ı, 10/48, no: 684; Ebû DâvÛd, Salât, 2/173, no: 940.

[465] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/384-385.

[466] Müslim, Mesâcid, 5/19, no: 571.

[467] Müslim, Mesâcid, 5/19, no: 89.

[468] Ebû Dâvûd, Salât, 2/196, no: 1020.

[469] Mâlik,5^v,4/l,no: 1; Buhârî. SeAv, 22/7, no: 1232.

[470] Nesâî, 3/30; Ahmed, 1/205.

[471] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/385-387.

[472] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/389.