Konu Başlığı: Müflisin kısıtlandığı işler ve malının taksimi Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Ocak 2011, 21:19:10 133. Müflisin Kısıtlandığı îşler ve Malının Taksimi Müflise hacir konulur dediğimiz zaman, müflis hangi işlerden menedi-lir, hangi borçlar için malı taksim edilir, hangi mallan taksim edilir ve ne şekilde taksim edilir? [6] 1. Müflisin Kısıtlandığı İşler Müflisin -hacirden önce ve sonra olmak üzere- iki hali vardır. Hacirden önce müflis -İmam Mâlik'e göre- malından hiçbir şeyi karşılıksız olarak -eğer harcamak zorunda değil ve o tür harcamalar halk arasında cari bir gelenek değil ise- harcayamaz. Çünkü eğer -fakir olan ana ve babayı beslemek gibi- zorunlu bir harcama olursa veyahut eğer -kurban, bayram masrafı ve cüzî sadaka gibi- halk arasında yapılması cari olan bir âdet ise, bu çeşit karşılıksız harcamalan yapabilir. Kadının mehir veyahut nafakası gibi yapılması âdet olan karşılıklı harcamalan da yapabilir. Alım satımında ikram etmemek şartıyla, alım satımı da caizdir. Eğer kendisine borçlu olduğunu ikrar ettiği kimseye menfaat sağlamasından şüphe edilmiyorsa, herhangi bir kimseye borçlu olduğunu da ikrar edebilir. Alacaklılanndan bazılannm borcunu verip bazılannın vermemek veyahut bazılanna rehin verip bazılan-na vermemek gibi şüphe uyandıncı harcamalar hakkında ise, İmam Mâlik değişik görüşlerde bulunmuştur. Cumhur ise «Müflis, hakkında iflas hükmü, verilmezden önce diğer kimseler gibidir. Zira hacir vaki oluncaya kadar asıl, müflisin bütün harcamalarının geçerli olmasıdır» demiştir. İmam Mâlik herhalde, «Müflisin harcamalan hacirden sonra niçin geçerli değilse, hacirden önce de aynı sebeb mevcuttur» demiştir. Fakat İmam Mâlik bu yargısını bütün hallerde değil, bazı hallerde yapmıştır. Zira müflisin hacirden önceki alım saümlannı -eğer bu alım satımlannda başkasına ikram etmezse- geçerli görürken, hacirden sonra geçerli görmemiştir. Müflisin hacirden sonra olan harcamalanna gelince: İmam Mâlik'e göre hacirden sonra müflisin ne satışı, ne satın alışı, ne alışı, ne verişi, ne de -yakın veyahut uzak- herhangi bir kimseye borçlu olduğunu söyleyişi geçerli değildir. Meğer bir kimsenin, kendisinden alacaklı olduğuna dair şahidi bulunsun. Kimisi de «Eğer bir kimse ile daha önce, alış verişte bulunduğu biliniyorsa, o kimseye borçlu olduğunu söylemesi geçerlidir» demiştir. Herhangi bir kimsenin kendisine, ticaret yapmak için sermaye verdiğini veyahut muhafaza etmek için bir şeyi emanet bıraktığım söylemesi gibi, muayyen bir malı ikrar etmesi hakkında ise, üç görüş vardır. Kimisi «İkrarı geçerlidir», kimisi «Değildir», kimisi de «Eğer başkasının kendisine ticaret için sermaye verdiğine veyahut bir şeyi emanet bıraktığına dair şahit bulunursa -şahit sermayenin veyahut emanet bırakılan şeyin ne kadar veyahut ne olduğunu bilmese bile- ikrarı geçerlidir, yoksa değildir» demiştir. Ulema, bu bâbtan olmak üzere kişinin iflas etmesi ile, vadeli olan borçlan peşinleşir mi, peşinleşmez mi diye ihtilaf etmişlerdir. îmam Mâlik, «İflas da ölüm gibidir. Kişi öldüğü zaman borçlan nasıl peşinleşiyorsa, iflas ettiği zaman da peşinleşir» demiştir. Fakat başkaları, onun bu görüşüne katılmamışlardır. Cumhur, vadeli olan borçlann borçlunun ölümü ile peşinleştiği görüşündedir. İbn Şihâb «Sünnet bu güne kadar, borçlunun ölümü ile borçlarının peşinleştiği yolunda devam edegelmiştir» demiştir. Cumhurun dayanağı şudur: Cenâb-ı ALLAH varislerin, ölünün borçlarım ödemeden, bıraktığı terekeyi aralannda taksim etmelerine müsaade etmemiştir. Bu ise, o demektir ki varisler iki yol arasında muhayyerdirler, isterlerse hemen terekeyi paylaşırlar, ki o zaman ölünün vadeli olan borçlan tabiatiyle peşinleşmiş olur. İsterlerse terekeyi taksim etmezler de, borçların vadesini beklerler, ki o zaman borçlar zimmetlerine değil, terekeye taalluk etmiş olur. Yani borçlann vadesi henüz gelmeden eğer tereke ziyana uğrarsa varisler ödemek zorunda değillerdir. Fakat ölümden önce zimmete geçen borçlar, adam daha sağken onun zimmetine geçmişti. Bunun içindir ki fukahadan kimisi, «Alacaklılar eğer alacaklarının varislerin zimmetine geçmesine razı olurlarsa, borçlar eskisi gibi vadeli kalabilir» demiştir. İbn Sirîn bunu söyleyenlerdendir. Ebû Ubeyy de bunu benimsemiştir. Ancak şu var ki her ne kadar ölüm ile iflasın ikisi de adamın zimmetini yıkıyorlarsa da, iflas bu konuda ölüm gibi değildir. Çünkü iflas eden kimsenin tekrar zengin olması mümkündür. Fakat ölen kimse için böyle bir ihtimal -tabiidir ki- söz konusu olamaz. [7] [6] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/21. [7] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/21-22. |