Konu Başlığı: Mehirin tamamının hahedilişi: Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Ocak 2011, 17:05:11 2. Mehir'in Tamamının Hahedilişi: Mehrin tamamı ne zaman kadına hak olur? Cenâb-ı Hak, "Bir eşin yerine başka bir eşi almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın" [65]buyurduğu için, bütün ulema, eşlerin yalnız olarak bir arada kalmasıyla veyahut ikisinden birinin ölümü ile, mehrin tamamının kadına düştüğünde müttefiktirler. Eşlerden birinin ölümü ile mehrin tamamının kadına düştüğüne ben şimdilik -icma'dan başka- herhangi bir semi delil bilemiyorum. Ulema, «İki eş yalnız olarak bir arada kaldıkları zaman, mehrin tamamının kadına düşmesi için erkeğin ona dokunması şart mıdır, yoksa yalnız olarak bir arada kalmaları -ki buna 'Perdelerin indirilmesi' denilir- kâfi midir?» diye ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik, İmam Şafii ve İmam Dâvûd, «Perdelerin indirilmesiyle -eğer dokunma olmazsa- ancak mehrin yansı lâzım gelir», İmam Ebû Hanife ise, «İkisinin yalnız olarak bir arada kalmasıyla -eğer erkek ihramda, ya da hasta veyahut Ramazan ayında oruçlu veyahut kadın adet halinde değilse- mehrin tamamı lâzım gelir» demişlerdir. İbn Ebî Leylâ da mehrin tamamının bir arada kalmalanyla lâzım geldiğini söylerken herhangi bir şeyi şart koşmamıştır. Bu ihtilâfın sebebi, ashab-ı kiram'ın bu konudaki hükümlerinin Kur'an-ı Kerim'in zahiri ile çelişmesidir. Zira Cenâb-ı Hak yukarıda geçen âyet-i kerime'den sonraki âyette, "Nasıl alırsınız ki sîz birbirinize katılmıştınız ve onlar sizden sağlam bir teminat almışlardı" [66] buyurarak kendisi ile halvete girilen kadından mehrin bir kısmını geri almanın caiz olmadığını nass'en bildirmiştir. "Eğer kadınlara mehir biçer de el sürmeden onlari boşarsanız biçtiğiniz mehrin yansını verin" [67] âyet-i kerimesinde de, kendisine el sürülmeden boşanan kadına biçilen mehrin yansı düştüğü keza nass'en bildirilmiştir. İşte görüyorsun ki kadının her iki durumu hakkında da, yani hem el sürülen, hem el sürülmeyen kadın hakkında nass vardır. Bu iki durum arasında bir başka durum daha bulunmadığına göre, açıkça anlaşılmaktadır ki mehrin tamamı ancak el sürme ile lazım gelir. El sürmeden de murad -zahir şudur ki- cinsi yaklaşımdır. Bununla beraber lügavî mânâsı olan bayağı dokunma mânâsında da kullanılmış olabilir. Herhalde ashab-ı kiram da âyetten bu mânâyı anlamış olacaklardır, ki İmam Mâlik erkeklik kuvvetine sahip olmayan kocaya, kansını boşadığı zaman -kari ile birlikte uzun zaman kaldığı için- «Mehrin tamamı düşer» diyerek cinsi yaklaşmada bulunmadan kadınla birlikte yalnız kalmanın mehrin tamamını gerektirdiğini söylemiştir. Bu hususta ashab-ı kiram'dan varid olan hükümlere gelince: Ashabın hiçbirinden, «Kapıyı kapatan ya da perdeyi indiren kimseye mehrin tamamı lazım gelir» sözünden başka bir şey rivayet olunmamıştır. Ulema bu babın fer'i olan bir mes'elede de ihtilâf etmişlerdir; İmam Mâlik'ten gelen meşhur kavle göre, eğer koca «Ben kadına dokunmadım», kadın da «Dokundun» derse, söz kadının sözüdür. Mâlikî'lerden kimisi, «Eğer koca, kadının yanına zifaf için girmiş ise, söz kadının sözüdür ve eğer ziyaret için girmiş ise, erkeğin sözüdür» kimisi de «Eğer kadın kız ise kızlığının bozulup bozulmadığını öğrenmek için kadınlar onu muayene edeceklerdir» demişlerdir. Bu duruma göre Mâlikî mezhebinde bu konuda üç kavil vardır. İmam Şâfıi ile Zahirîler ise, «Söz erkeğin sözüdür. Zira erkek davalıdır» demişlerdir. İmam Mâlik'in, yemin hakkını davalıya vermesi davalı oluşu açısından değil, çoğunlukla davalının sözünün doğruluğu tahmin edildiği içindir. Bunun içindir ki, davacının sözünün doğru olduğu tahmin edilen bu mes'ele gibi birçok yerlerde İmam Mâlik, «Söz, davacının sözüdür» demiştir. Bu ihtilâfda, «Yeminin davalının hakkı olduğu, bir sebebe dayanıyor mu, yoksa taabbüdî bir emir midir?» diye ihtilâf etmelerinden ileri gelmektedir. Şahid göstermenin de davacıya ait olduğunda aynı ihtilâf ve tartışma mevcuttur. ALLAH izin verirse bunların hepsi sırası geldiğinde anlatılacaktır. [68] [65] Nisa, 4/20. [66] Nisa, 4/21 [67] Bakara, 2/237. [68] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/440-441. |