Konu Başlığı: Mehirdeki ihtilâflar Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Ocak 2011, 17:30:28 6. Mehir'deki İhtilâflar: Bu ihtilâf, ya mehrin teslimi, ya miktarı, ya cinsi, ya da zamanı hakkında olur. Eğer ihtilâf -kadının «Benim mehrim ikiyüz dirhemdir», erkeğin de «Yüz dirhemdir» demeleri gibi- mehrin miktarı hakkında olursa, Ulema bu ihtilâfın hal şekli hususunda ihtilâf etmişlerdir. îmam Mâlik «Eğer erkek daha kadınla gerdeğe girmemişken aralarında bu ihtilâf başgösterir ve her ikisi de davalarını ispat ederlerse, her ikisi de yemin eder ve akid münfesih olur. Şayet biri yemin eder, diğeri etmezse, söz, yemin edenin sözüdür. Eğer ikisi de yemin etmezlerse, ikisi de yemin etmiş gibi akid yine münfesihtir. Eğer biri davasını ispat eder de, diğeri etmezse, söz ispat edenindir. Eğer bu ihtilâf aralarında -erkek kadınla gerdeğe girdikten sonra- baş gösterirse, söz erkeğin sözüdür» demiştir. Bir cemaat de, «Eğer erkek yemin ederse söz onundur» demiştir ki, Ebû Sevr, îbn Ebî Leylâ ve İbn Şibrime bu görüştedirler. Bir cemaat de «Mehr-i misle kadar, söz kadının sözüdür. Mehr-i misilden fazla olan miktarda ise, erkeğindir», bir cemaat de «îkisi de yemin eder ve mihr-i misle dönülür» diyerek tmam Mâlik'in akdin münfesih olduğu görüşüne katılmamıştır. Bu da îmam Şâfıi, Süfyan Sevrî ve bir cemaatin görüşüdür. Kimisi de «eğer mehr-i misil kadının iddia ettiği miktardan çok ve erkeğin iddia ettiği miktardan az olmazsa, yeminsiz olarak mehr-i misle dönülür» demiştir. Bu ihtilâf, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in, «Şahid göstermek davacıya, yemin etmek davalıya düşer» [83] hadisinin mefhumu muallel midir, yani sebebli midir, yoksa taabbüdî bir emir midir diye ihtilâf etmeleridir. «Mualleldir» diyenler, «Davacı ile davalının sözlerinden hangisinin doğruluğuna kanaat daha kuvvetli ise o, yemin eder, Şayet bu yönden ikisi eşit ise, ikisi de yemin ederler ve akid bozulur» demişlerdir. «Muallel değildir» diyenler, «Erkek yemin eder. Çünkü kadın erkeğin lehine nikâh ile mehrin cinsini ikrar ve aleyhine fazla bir miktar iddia eder. Bu duruma göre erkek davalıdır» demişlerdir. Kimisi de «Durum ne olursa olsun, ikisi de yemin ederler. Zira ikisi de davalıdırlar» demiştir. Bu görüş de kanaati nazara almayanların görüşüdür. «Mehr-i mislin miktarına kadar, söz kadının sözüdür. Mehr-i misilden fazla olan miktarda ise, erkeğin sözüdür» diyenler de, erkek ile kadının hiçbir zaman davada eşit olmadıkları, belki daima birinin diğerinden daha kuvvetli olduğu görüşündedirler. Zira kadının iddia ettiği miktar ya mehr-i misil kadardır veyahut mehr-i misilden azdır ki, o zaman söz onun sözüdür. Ya da mehr-i misilden çoktur ki, o zaman da söz erkeğin sözüdür. «Erkek ile kadının ilcisi yemin ettikten sonra evlenme akdi bozulur» diyen İmam Mâlik ile «Mehr-i misle dönülür» diyen îmam Şafii'nin bu ihtilâflarının sebe b i de, evlenme akdinin satış akdi .gibi olup olmadığında ihtilâf etmeleridir. «Evlenme akdi de satış gibidir» diyen İmam Mâlik, «Evlenme akdi bozulur», «Onun gibi değildir. Çünkü mehir evlenme akdinin sıhhati için şart değildir» diyen îmam Şafii de, «Mehr-i misle dönülür» demiştir. îmam Mâlik'in tabilerinden «kan ile kocanın ikisi yemin ettikten sonra, ne bir miktar üzerinde uyuşmaları, ne de birinin diğerinin sözüne dönüp rıza göstermesi caiz değildir» diyenlerin görüşü ise, gayet zayıftır. Bu görüşte bulunanlar bunu da LÎÂN'a benzetmişlerdir ki bu zayıf bir kıyastır. Kaldı ki Hân'da bile bu hükümde ihtilâf edilmiştir. Karı ile kocanın mehrin teslimi hususundaki ihtilâflarına gelince: Cumhur, «Eğer kadın 'Ben mehrimi almadım' erkek de 'Sana teslim ettim' derlerse, söz kadının sözüdür» demiştir. îmam Şâfİi, Süfyan Sevrî, İmam Ahmed ve Ebû Sevr bu görüştedirler. îmam Mâlik ise, «Gerdeğe girmeden önce, söz kadının sözüdür. Gerdeğe girdikten sonra ise, erkeğin sözüdün> demiştir, îmam Mâlik'in tabilerinden kimisi, «Erkek kadının mehrini kendisine teslim etmeden ona yanaşmazdı. Bu, Medine'de bir teamül (âdet) idi. Bunun içindir ki eğer bir yerde bu teamül yoksa, orada -ister gerdeğe girmezden önce, isterse sonra olsun- söz kadının sözüdür» demiştir. Halbuki ister bu teamül olsun, ister olmasın, «Erkeğin sözü yemin ile mi dinlenir, yoksa yeminsiz olarak mı?» diye de ihtilâf etmişlerdir ki, yemin ile dinlenmesi görüşü daha yerindedir. Kari ile kocanın mehrin cinsinde ihtilâflarına gelince: İmam Mâlik'in mezhebinde meşhur olan görüş şudur: Eğer erkek kadına meselâ: «Seninle şu köle karşılığında evlendim», kadın da «Hayır, şu elbise karşılığında evlendin» diye ihtilâf ederlerse, eğer bu ihtilâf, henüz erkek kadınla gerdeğe girmemişken başgösterirse, ikisi de yemin eder ve aMd bozulur. Eğer gerdeğe girdikten sonra olursa akid bozulmaz, kadına da -eğer mehr-i misil kadının iddia ettiği şeyden çok ve erkeğin ikrar ettiği şeyden az değilse- mehr-i misil düşer. Îbnü'l-Kassar ise, «Gerdeğe girmezden Önceki ihtilâfta ikisi de yemin ederler, sonraki ihtilâfta ise, söz erkeğin sözüdür» demiştir. Ashab da: «Eğer erkeğin sözü doğruluk ihtimalini taşıyorsa -kadının sözü doğruluk ihtimalini ister taşısın, ister taşımasın- söz erkeğindir. Eğer erkeğin sözü doğruluk ihtimalini taşımıyor, kadının ki taşıyorsa, söz kadınındır. Eğer onunki de taşımıyorsa, o zaman ikisi de yemin ederler ve mehr-i misle dönülür» demiştir. Ulemanın, nikâh akdinin bozulup bozulmadığı hususundaki ihtilâflarının sebebini -Allah izin verirse- satışlar bahsinde göreceğiz. Kari ile kocanın mehrin zamanı hususundaki ihtilâflarına gelince: Ancak müeccel (ertelenmiş) olan mehirlerde düşünülebilen bu ihtilâf hakkında îmam Mâlik'ten gelen meşhur rivayete göre imam Mâlik bunu da satışa kıyas ederek,«Sözborçlunun sözüdür»demiştir. Bu ihtilâf, aynca«Mehir ne zaman, yani kadınla gerdeğe girmezden önce mi, sonra mı vacib olur?» diye edilen ihtilâfla da ilgili olabilir. Evlenme akdini satış akdine kıyas edenler, «Satın alman malı teslim almadan onun bedelini ödemek nasıl vacib değilse, mehir de, kadınla gerdeğe girmezden önce vacib olmaz» demişlerdir. «Mehir taabbüdi bir emir olup -kadınla gerdeğe girilsin, girilmesin- şart koşulmuştur» diyenler ise, «Kadınla gerdeğe girme'zden önce vacib olur» demişlerdir. Bunun içindir ki İmam Mâlik, «kadınla gerdeğe girmeden, ona mehrin bir miktannı ödemek müstehabtır» demiştir. [84] 3.Nikâh Akdinin Mahalli: Evlenilebilecek Kadınlar: Şeriatta, hür kadınlar ancak onlarla evlenmekle, cariyeler de ancak onlara malik olmakla helal olurlar. Helal olmanın engelleri de şeriatte -devamlı olan engellerle devamlı olmayan engeller olmak üzere- iki kısımdır. Engel-İlklerinde ittifak edilenler de -soy engeli, sıhriyet engeli ve süt engeli olmak üzere- üçtür. Engelliklerinde ihtilâf edilenler de -zina ve liân olmak üzere-iki şeydir. Engellikleri devamlı olmayanlar -sayı engeli, birlikte bir kimsenin nikâhı altında bulunma engeli, kölelik engeli, küfür engeli, ihramda bulunma engeli, hastalık engeli, iddet engeli, üç talak ile boşanmış olma engeli ve başkasının nikâhı altında olma engeli olmak üzere- dokuz kısma ayrılır. Şu halde şer'an helâl olmanın devamlı olan ve olmayan engelleri ondört tanedir. Bunun için bu bab da ondört fasıldır. [85] A- Soy Engeli: Ulema -analar, kızlar, kız kardeşler, halalar, teyzeler, erkek ve kız kardeşlerin kızlan olmak üzere- Kur'an-ı Kerim'de geçen yedi sınıf kadınların nikâhının haram olduğunda müttefiktirler. Fukaha, ANA kelimesinin, bizzat seni veyahut senin ana veya babandan birini doğuran bütün kadınlara, KIZ kelimesinin de, senin bizzat veyahut ana ve baba tarafından doğuma ilişkin bulunan bütün kadınlara, KÎZ KARDEŞ kelimesinin de, gerek ana-baba bir, gerek ana veyahut baba bir kız kardeşin olan bütün kadınlara, HALA kelimesinin de, gerek bizzat babanın ve gerek babayı doğuran erkeğin kızkardeşi olan bütün kadınlara, TEYZE kelimesinin de gerek bizzat ananın ve gerek anayı doğuran kadının kızkardeşi olan bütün kadınlara şamil olduğunda da müttefiktirler. İşte bu yedi sınıf kadınlar devamlı olarak sana haramdırlar ve ulema arasında bunlann hiçbirinde -bildiğime göre- ihtilâf yoktur. Bunun aslı da, "Analarınız, kızlarınız, kizkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz size haram kılındı" [86] âyet-i kelimesidir. Evlenme yolu ile dünyaya gelen hangi soy yakının olan kadınlar sana haram ise, mülkiyet (cariye) yolu ile de dünyaya gelen bu kadınlann sana haram olduğunda keza ittifak vardır. [87] [83] Beyhâkî, 1/252. [84] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/450-452. [85] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/452. [86] Nisa, 4/23". [87] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/452-453. |