Konu Başlığı: Malın kusurlarından sorumlu olmamak şartıyla satış Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 21:15:52 B- Malın Kusurlarından Sorumlu Olmamak Şartıyla Satış Ulema, satıcının alıcıya «Malda bulacağın herhangi bir kusuru kabul edeceksin» şeklinde şart koşarak yaptığı satışın caiz olup olmadığında ihtilaf etmişlerdir. İmam Ebû Hanife «Satıcı malda kusur bulunduğunu bilsin-bümesin, söylesin-söylemesin, kusuru görmüş olsun-olmasın, hiçbir kusurdan sorumlu olmamak kaydı ile yapılan satış caizdir» demiştir.. Ebû Sevr de buna katılır. İmam Şafiî ise, iki kavlinden en meşhurunda, «Satıcı -alıcıya gösterdiği kusurlardan başka- malda bulunan her kusurdan sorumludur» demiştir. Süfyan Sevri de buna katılır ve İmam Şafiî'nin talebeleri tarafından, onun bu kavli benimsenmiştir. İmam Mâlik'e gelince, kendisinden gelen en meşhur rivayete göre, mal sahibinin, varlığım bilmediği kusurlardan sorumlu olmamak kaydı ile yaptığı satış caizdir. Bu da -özellikle- kölelerde olur. Ancak -gebe olduğunu bilmese bile- satıştan sonra gebe olduğu anlaşılan güzel cariyenin gebelik kusurundan sorumludur. Çünkü bundaki garar büyüktür. Fakat çirkin cariyede caizdir. İmam Mâlik'ten gelen bir diğer rivayete göre bu satış, kölelerden başka, hayvanlarda da caizdir. Bir diğer rivayete göre de İmam Mâlik, İmam Şâfıî gibi söylemiştir. İmam Mâlik'ten «Bu satış, ancak devlete ait mallarda caizdir» dediği de rivayet olunmuştur. Bu satışı mutlaka caiz görenler, «Çünkü kusuru dava konusu yapmak, satıcıdan çok, alıcının hakkıdır. Alıcı bu hakkından vaz geçince, diğer haklar gibi düşmesi lazım gelir» demişlerdir. Mutlaka caiz görmeyenler de, «Çünkü bu satışta, satıcı, malı kusurlu buluyor idi ise aldatma, bilmiyor idi ise, garar vardır» demişlerdir. Bunun içindir ki İmam Mâlik, bu satışın caiz olması için, satıcının maldaki kusurları bilmemesini şart koşmuştur. İmam Mâlik'in delili de, Muvatta'da rivayet ettiği, «Abdullah b. Ömer (r.a.), bir kölesini sekizyüz dirheme satmış ve 'Kölede çıkacak herhangi bir kusurdan sorumluluk kabul etmem' diye şart koşmuştu. Köleyi satın alan adam bir müddet sonra kendisine 'Kölede benden gizlediğin bir hastalık vardır' dedi ve Hz. Osman'a giderek 'Abdullah b. Ömer'den bir köle aldım. Kölede hastalık vardır. Abdullah bana söylemedi' diye şikayet etti. Abdullah da 'Ben herhangi bir kusurdan sorumluluk kabul etmem, kaydı ile ona sattım' dedi. Hz. Osman, Abdullah'a 'Sen ona köleyi satarken hastalıklı olduğunu bilmediğine yemin eder misin?' diye sordu. Abdullah yemin etmedi. Bunun üzerine Hz. Osman kölenin Abdullah'a geri verilmesine hükmetti» mealindeki eserdir. Rivayete göre Zeyd b. Sabit (r.a.)'de, bu satışı caiz görürdü. İmam Mâlik'in bu satışı yalnız kölelerde caiz görmesinin sebebi de, kusurların kölelerde -çoğunlukla- gizli kalmasıdır. Kısacası: Alıcının kusurlu bulduğu malı sahibine geri verebilmesi, onun sabit bir hakkıdır. Kusurlar da -satılan mallar gibi- sayılamayacak derecede çok olduğu için satıcı ile alıcının ikisi, maldaki kusuru bilmediklerini müttefîkan söyledikleri zaman, satışın caiz olmaması lazım gelir. Nasıl ki ikisi, satılan malın satış bedeli üzerinde etkili olan keyfiyetini bilmedikleri zaman satış caiz değildir. Bunun içindir ki Îbnu'l-Kasım İmam Mâlik'ten yazılı olarak naklettiği rivayetlerinde, imam Mâlik'in son sözünde, «Devletin mallan ile borç mukabilinde ödenen mallardan başka,.hiçbir mal, satıcısı kusurlardan sorumlu tutulmamak şartı ile satılamaz» dediğini rivayet etmiştir. İmam Mâlik'in talebelerinden Muğire de, bu şart ile yapılan satışın, satılan malda görülen kusurun malın üçte bir değerinden çok olmadığı zaman, caiz olduğunu söylemiştir. Kısacası: Bu satış -caiz olduğunu söyleyenlere göre- koşulan şart-lara.göre lazım gelir. Ancak devletin mallan bu hükmün dışındadır. Zira devlete ait olan mallar, satıldığı zaman -böyle bir şart koşulmasa da- o mallan satan kimse kusurlanndan sorumlu değildir. Şu halde konuşmamız «Bu satış caiz midir, değil midir? Caiz ise şartı nedir? Hangi akidlerde, hangi mallarda, hangi kusurlarda, kimler için şartlı olarak ve kimler için mutlaka caizdir?» konulan hakkındadır, ki bunların hepsi sözlerimiz arasında zımnen geçmiş oldu. [138] [138] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/239-240. |