Konu Başlığı: Kölelerin ilâsı Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Şubat 2011, 17:37:21 9. Kölelerin llâ'sı: İmam Mâlik kölenin ilâ süresini, kölenin suç cezalarıyla sahip olduğu talâk sayısına kıyas ederek, «Kölenin ilâ süresi, hür'ün ilâ süresinin yarısı, yani iki aydır» demiştir. İmam Şâfıi ile Zahirîler ise âyetin umumuna dayanarak, «Hür'ün ilâ süresi nasıl dört aysa, köleninki de dört aydır» demişlerdir. Zahir olan şudur ki yeminlerin hürlerle kölelerle ilişkisi aynıdır. İlâ ise, bir yemindir. Ayrıca, ilâ süresini, erkeklik kuvveti yok olan kimseye verilen süreye kıyas etmek de bunu gerektirir. Zira erkeklik kuvveti yok olan hür ile köleye aynı süre verilir. İmam Ebû Hanife de «İlâ'dan zarar gören, erkek değil, kadındır. Bunun için eğer kadın cariye olsa, erkek de hür olsa ilâ süresi iki aydır. Fakat eğer kadın hür olsa -erkek köle de olsa- ilâ süresi dört aydır> demiştir. Halbuki köle olan erkeğin ilâ süresini hür olan erkeğin süresine kıyas etmek, iyi bir kıyas değildir. Çünkü hüre verilen cezanın yansının köleye verilmesi, kölenin zina işlemesi, hüre nisbetle daha az çirkin görüldüğü içindir. Halbuki ilâ eden kimseye süre verilmesinin sebebi, kadının mağduriyeti önlenirken, diğer taraftan da erkeğin yemininden geri dönmekle karısını boşamaktan hangisinin kendisi için daha iyi olacağını düşünebilmesine imkân vermektir. Eğer bu süreden daha az bir zaman farzedersek, her ne kadar o zaman kadın daha çabuk mağduriyetten kurtuluyorsa da, erkeğin düşünme imkânı daraltılmış olur. Bunun için -ister hür, ister köle olsun- ona bundan az bir süre vermek uygun değildir. Meğer erkek köle, kadın da hür olsa ki, bunu da kimse dememiştir. Şu halde hür ile köle arasında bu hususta ayırım yapmamak gerekir. Hür ile köle arasında ayırım yapanlar da, ilâ'dan sonra kölelik kalkmış olursa, süre değişir mi değişmez mi diye ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik, «Değişmez», İmam Ebû Hanife ise «Hürlerin süresine dönüşür» demiştir. Şu halde İmam Ebû Hanife'ye göre eğer bir cariye, kocası onu ilâ ettikten sonra azadlanırsa, ilâsı hür kadınların ilâsına dönüşür. Îbnü'l-Kasım da, «Emsaliyle cima' edilmeyen küçük kızların ilâsı yoktur. Şayet böyle bir şey vaki olup da kız baliğ oluncaya kadar ilâ devam ederse, dört aylık süre, kızın baliğ olduğu günden itibaren sayılır» demiştir. İbnü'l-Kasım'ın böyle demesinin sebebi: Çünkü ilâ'nın küçüklere zararı yoktur. İbnü'l-Kasım, «Hadım olanların ve cima1 edemeyen kimselerin de ilâlarının hükmü yoktur» demiştir geri dönmüştür ya dönmemiştir. Eğer geri dönmüşse, eski ilâ artık muteber olmayıp kadım geri döndürdüğü günden itibaren yeniden başlamış olur ve eğer geri dönmemişse -eğer yeminsiz ilâ da olur, demezsek- zaten muteber değildir. Yeminsiz ilâ olur, desek de, dört aylık süreyi, kadının geri döndürülmesi tarihinden itibaren saymak gerekir» demiştir. İmam Mâlik ise «Kadının mağduriyetini önlemek için vuku' bulan her boşanmadan geri dönmenin sıhhati için, kadının duçar olduğu mağduriyetin kalkması şarttır. Nitekim karısını besleyemediği için boşayan kimse, zenginleşmedikçe onu tekrar nikâhı altına geri döndüremez» demiştir. O halde ihtilâfın sebebi, KIYAS-I ŞEBEH'dir. Zira bu boşanmadan geri dönmeyi yeni baştan kıyılan nikâha benzetenler, «Eğer bir daha ilâ etmezse eski ilâ dönmez» demişlerdir. «Bu da, karısı mağduriyete uğradığı için onu boşamak zorunda kalan ve mağduriyetini önlemek imkânına sahip olmadan onu tekrar nikâhı altına döndüren kimsenin geri dönmesi gibidir» diyenler ise, «Eski ilâ tekrar döner» demişlerdir. [11] [11] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/99-100. |