๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 25 Ocak 2011, 16:52:49



Konu Başlığı: Kocanın ölmüş veya sağ olduğunun bilinmemesi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Ocak 2011, 16:52:49
3. Kocanın Kaybolması, Ölmüş veya Sağ Olduğunun Bilinmemesi:    


Ulema, îslâm toprağında kaybolan ve sağ olup olmadığı bilinmeyen kimsenin hükmü hakkında ihtilâf etmişlerdir.

İmam Mâlik «Bu adamın karısı hakime başvurduğu tarihten itibaren dört sene müddetle bekler. Eğer bu süre içinde yapılan araştırmalar bir sonuç vermez ve kocasının sağ olup olmadığı Öğrenilmezse, hakim ona ölüm iddeti olarak dört ay on gün bir süre daha verir ve bu süre bittikten sonra evlenebilir. Fakat adamın, yaşıtlarının çoğunlukla yaşayamadığı bir müddet aradan geç­medikçe terekesi taksim edilemez» demiştir ki, bu müddet de kimisi «Yet­miş», kimisi «Seksen», kimisi «Doksan», kimisi «Yüz senedir» demiştir. Bu görüş Hz. Ömer ile Hz. Osman'dan da rivayet olunmuştur. Leys b. Sa'd da buna katılır. İmam Şâfıi, İmam Ebû Hanife ve Süfyan Sevrî ise, «Kaybolan kimsenin ölümü sabit olmadıkça karısı evlenemez» demişlerdir. Bu görüş de Hz. Ali ile îbn Mes'ud'dan rivayet olunmuştur.

Bu ihtilâfın sebebi, «İstishâb-ı Hal» denilen kaide ile kıyas arasın­da bulunan çelişmedir. Zira İstishâb-ı Hal kaidesi, mevcud olan evlilik bağı­nın ölüm veyahut boşanmadan başka bir şeyle çözülmemesini gerektirmek­tedir. Kocasının kaybolması yüzünden kadının uğradığı mağduriyeti, kocası erkeklik kuvvetine sahip olmayan veyahut «Karımla cinsi münasebette bu­lunmayacağım» diye yemin edilen kadının mağduriyetine kıyas etmek ise, kadının, nikâhını feshettirebileceğini gerektirir.

Kaybolanlar -İmam Mâlik'in tabüerinden bazılarına göre- dört çeşit­tir:

1-İslâm toprağında kaybolanlar,

2- Düşman toprağında kaybolanlar,

3- Müslümanların birbirleriyle yaptıkları savaşta kaybolanlar,

4- Düşmanla yapılan savaşlarda kaybolanlar,

Ulema «Cariye kölenin nikâhı altında iken azadlamnca nikâhını boza­bilir» diye müttefik iseler de, hür'ün nikâhı altında bulunurken azadlanan cariyenin de aynı yetkiye sahip olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir.

İmam Mâlik, İmam Şâfıi, Evzâî, İmam Ahmed ve Leys b. Sa'd, «Nikâ­hını bozamaz», İmam Ebû Harîife ile Süfyan Sevrî ise «Kocası hür olsun, kö­le olsun azadlamnca nikâhını bozabilir» demişlerdir.

Bu ihtilâfın sebebi, Berîre'ye ilişkin olan nakiller arasındaki çeliş­me ile, «Azadlanan cariyenin nikâhını bozabilmesinin sebebi, evlendirilir­ken, kendisinden mutlak evlendirmek için mi, yoksa köle ile evlendirmek için mi izin alınmayışıdır?» diye kesin olarak bilinmemesidir.

«Mutlak evlendirmek için kendisinden izin alınmayışıdır» diyenler, «Cariye ister hür, ister köle ile evli olsun, azadlamnca nikâhını bozabilir» de­mişlerdir. «Köle ile evlendirmek için kendisinden izin alınmayışıdır» diyen­ler ise, «Ancak köle ile evli iken azadlamnca nikâhım bozabilir» demişler­dir.

Berîre'ye ilişkin nakiller arasındaki çelişmeye gelince: Zira İbn Ab-bas'tan «Berîre'nin kocası siyah bir köle idi», Hz. Âişe'den de «Berîre'nin ko­cası hür'dü» [155] diye naklolunmuştur ki, bu her iki nakil de muhaddislerce sa­bittir.

İmam Mâlik ile tabileri bu son üç çeşit kayıplar hakkında büyük ölçüde ihtilâf etmişlerdir. Düşman toprağında kaybolanın hükmü, esirin hükmüdür. İmam Mâlik'in -Eşheb'den başka- bütün tabilerine göre ölümü sabit olmadıkça ne karısı evlenebilir, ne de terekesi taksim edilir. Eşheb ise, buna da İslâm toprağında kaybolanın hükmünü vermiştir.

Müslümanların savaşında kaybolanın hükmü ise, İmam Mâlik'e göre öldürülen kimsenin hükmü olup hiç bekletilmez. Kimisi de «Kaybolduğu savaş yerinin uzaklık ve yakınlık mesafesine göre bekletilir ki, en çoğu bir senedir» demiştir.

Düşmanla yapılan savaşlarda kaybolanlara gelince: Bunlar hakkında İmam Mâlik'in mezhebinde dört görüş vardır: Kimisi «Esir hükmüne tabi­dir», kimisi «Bir yıl bekletildikten sonra, öldürülen kimsenin hükmüne tabi olur.

Ancak eğer kayıp olduğu yer biliniyorsa, müslümanlarm savaşında kaybolanların hükmüne tabi olur», kimisi «İslâm toprağındaki kayıp hük­müne tabidir», kimisi de «Karısı hakkında öldürülen kimsenin hükmüne, te­rekesi hakkında da İslâm toprağında kaybolanın hükmüne tabidir. Yani ya­şıtlarının çoğunlukla yaşayabildikleri müddet kadar bekledikten sonra tere­kesi taksim edilir» demiştir.

Bu görüşlerin hepsi, şeriatte maslahata göre hüküm vermenin caiz oldu­ğu görüşüne dayanmaktadır ki, buna «MÜRSEL KIYAS» denilir.


Kıyasın cevazını benimsemiş olanlar, mürsel kıyasın cevazında ihtilâf etmişlerdir. [156]



[155] Talâk, 68/15, no: 5280-5282; Ebû Dâvûd, Talâk, 7/19, no: 2231.

[156] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/480-481.