Konu Başlığı: Kitabet akdinin bozulması Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 01 Şubat 2011, 18:38:35 2. Kitabet Akdinin Bozulması: Ulema, borcunu ödeyemeyecek duruma düşen kölenin köle kaldığında yukarıda da söylediğimiz gibi- müttefik iseler de, hiçbir sebeb yokken kölenin kendini güçsüz göstererek kitabet akdini bozabilip bozamadığında ihtilaf etmişlerdir. İmam Şâfıî, «Kitabet akdinin, efendi hakkında feshi caizdir. Fakat köle feshedemez», îmam Mâlik ile îmam Ebû Hanife de «Her ikisi de feshedemezler» demişlerdir. İmam Mâlik'in bu konudaki görüşünün Özeti şudur: «Kitabet akdinin feshini ya köle ister, efendisi istemez. Ya efendi ister, köle istemez, ya her ikisi de isterler. Her ikisi de istedikleri zaman da ya kendisi ile kitabet akdi yapılan kölenin beraberinde çocuğu vardır ya yoktur. Beraberinde çocuğu bulunduğu zaman, kitabet akdinin fesholunamadığında Mâliki uleması ihtilaf etmemişlerdir. Kölenin beraberinde çocuk bulunmadığı zaman ise, îmam Mâlik'ten iki rivayet gelmiştir. Bir rivayete göre îmam Mâlik «Eğer kölenin malı varsa fesholunamaz» demiştir. İmam Ebû Hanife de bu görüştedir. Bir rivayete göre de «Kölenin malı bulunsun bulunmasın, feshedilebilir» demiştir. Kölenin feshi isteyip de efendinin istemediği haline gelince: Eğer kölenin malı bulunuyor veyahut çalışmaya gücü yetiyorsa, fesholunamaz. Efendinin, feshi isteyip de kölenin istememesi halinde ise, ancak hakim feshedebilir. O da efendinin, kölenin malı bulunmadığını ve çalışmaya gücü yetmediğini isbat ettiği takdirde. îmam Şafiî'nin dayanağı, Buhârî'nin rivayet ettiği, «Berire ismindeki cariye Hz. Âişe'ye gelerek, 'Beni satın alıp azatlamanı isterim' dedi. Hz. Aişe ona 'Eğer sahiplerin seni satıyorlarsa, olur' dedi. Bunun üzerine Berire sahiplerinin yanına döndü ve sahipleri onu -daha önce kendisi ile kitabet akdini yaptıkları halde- sattılar» mealindeki hadistir. Mâlikîler ise, kitabet akdini feshi caiz olmayan akidlere kıyas etmekten başka, ayrıca «Bu hususta köle ile efendisi arasında bir fark bulunmaması gerekir. Zira bütün akidlerde asıl şudur ki, akdin feshi ya her iki tarafa da caizdir, ya her iki tarafa da caiz değildir. Bir tarafa caiz olup da, diğer tarafa caiz olmaması ise, usûle aylandır» demişlerdir. Mâlikîler Berire'nin hadisini de, «Onun sahipleri onu Hz. Aişe'ye satmamış, onunla yaptıkları kitabet akdini Hz. Âişe'ye devretmişlerdir» şeklinde yorumlamışlardır. Hanefîlere gelince: Onlar kitabet akdini boşanmaya kıyas ederek, «Boşanma, nasıl erkeğin elinde olup kadın onda bir yetkiye sahip değilse, kitabet akdinde de yetki, efendinin olup kölenin bir yetkisi yoktur» demişlerdir. [14] 3. Bedeli Ödemeden Mükâtebin Ölmesi: Ulema, kitabet bedelinden hiçbir şey Ödememişken ölen kölenin, beraberinde çocuğu bulunmadığı zaman, köle kaldığında müttefik iseler de, beraberinde çocuğunun bulunması halinde ihtilaf etmişlerdir. İmam Mâlik «Onun çocukları da onun hükmündedirler. Eğer kölenin, borcunu karşılayacak kadar malı varsa, malını verip azatlanırlar. Eğer kölenin malı yok, fakat kendileri çalışabiliyorlarsa, babalarının borç taksitleri kendilerine kalır. Eğer kazanıp verirlerse azatlanırlar. Kazanamazlarsa köle kalırlar. Eğer babalarının malı olmadığı gibi, kendileri de çahşamıyorlarsa o zaman köle kalırlar. Şayet babalarının malından bir şey kitabet bedelinden fazla kalırsa fazla kalan miktar -hürlerin mirası gibi- diğer varislerine değil, sadece kitabet akdine giren çocuklarına kalır» demiştir. İmam Ebû Hanife ise, «Kölenin malından artan miktar, hem kitabet akdine giren çocuklarına, hem akid süresi içinde doğan çocuklarına, hem -eğer varsa- hür olan çocukları ile diğer varislerine kalır» demiştir. İmam Şafii de «Ne hür olan çocukları, ne kitabet akdine giren çocukları ne de kitabet akdi süresi içinde doğan çocukları, ona varis olurlar. Malının hepsi efendi sinindir» demiştir. İmam Şafiî'ye göre kitabet akdine giren çocuklarından her biri, kitabet bedelinden kendisine düşen hisseyi ödemek zorundadır ve kendi hissesini Ödediği zaman babasının hissesi kendisinden sakıt olur. Fakat kitabet akdi süresince doğan çocuklar babalarına tabidirler. Bunun için babalarının hissesi kendilerinden sakıt olmaz, ki İmam Ebû Hanife ile Küfe fukahası da bu görüştedirler. Ancak hisseler, kıymetleriyle sayılarından hangisine göredir diye ihtilaf etmişlerdir. İmam Şâfıî «Kıymetlerine göredir», kimisi de «Sayılarına göredir» demiştir. İmam Mâlik ise, «Tek bir akidle kendileriyle kitabet akdi yapılanlar birbirlerine kefil olurlar. Bunun içindir ki içlerinden biri öldüğü veyahut azatlandığı zaman hissesi diğerlerinden sakıt olmaz» demiştir. Birinci grup ise, «Kitabet akdinde kefalet olamaz» demişlerdir. İmam Mâlik, Muvatta'mda Abdülmelik b. Mervan'dan Küfe uleması gibi dediğini rivayet etmiştir. Bu ihtilafın sebebi, kendisi ile kitabet akdi yapılan köle, öldüğü zaman yarı köle olarak mı, tam köle olarak mı, hür olarak mı ölür diye ihtilaf etmeleridir. İmam Mâlik'e göre yarı köle olarak, İmam Ebû Hanife'ye göre hür olarak, İmam Şafiî'ye göre de tam köle olarak ölür. İmam Şafiî, «Çünkü kölelikle hürriyetin ortası yoktur. Kendisi ile kitabet akdi yapılan köle, öldüğü zaman henüz hür değildir. Çünkü kitabet bedelini ödemekle ancak azad olur. Kitabet bedelini ise ödememiştir. O halde köle olarak ölmüştür. Zira ölü iken azatlanmasına imkân yoktur» demiştir. İmam Ebû Hanife de, «Öldüğü zaman kitabet bedelini karşılayacak kadar malı bulunduğu için hür olarak Ölmüştür. Zira eğer ölmeseydi malı bulunduğu için kitabet akdini bozamazdı. Hürriyet de kendisine, kitabet bedelini ödemekle değil, kitabet bedelini karşılayacak kadar malının bulunması ile hasıl olur» demiştir. İmam Mâlik ise, bu köleye kölelikle hürriyet arasında bir durum vermiştir. Çünkü bu köle, hür olan çocukları kendisinden miras alamadıkları için köledir, efendisi kendisine varis olmadığı için de hürdür. Mesele işte -görüldüğü gibi- bir ictihad mes'elesidir. [15] [14] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/190-191. [15] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/191-192. |