๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 08 Şubat 2011, 17:18:49



Konu Başlığı: Kasâmenin ispat delili oluşu
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Şubat 2011, 17:18:49
176. Kasâme'nin İspat Delili Oluşu


îmam Mâlik, İmam Şafiî, İmam Ebû Hanife, İmam Ahmed, Süfyan Sevrî, İmam Dâvûd ve bunlann tabileri olan ulemanın cumhuru, KASÂME ile hükmolunabildiği görüşünde iseler de, Salim b. Abdullah, Ebû Kılâbe, Ömer b. Abdülaziz ve İbn Aliyye gibilerin içinde olduğu cemaat, «KASÂME ile hükmolunamaz» demiştir. Cumhurun dayanağı sabit olan Huveyyısa ile Muhayyısa'nın hadisidir 0), Zira hadisçiler bu hadisin metnin­de her ne kadar -geleceği üzere- ihtilaf etmişlerse de, sıhhatında müttefiktir­ler. İkinci grubun dayanağı da KASÂME'nin üzerine icma edilen şeriatın usûlüne aykırı olmasıdır. Zira şeriat usûlüne göre kişi, kesin olarak bilemedi­ği veyahut gözü ile göremediği bir şey hakkında yemin edemez. KASAME'de ise, ölü sahipleri, ölülerinin kimler tarafından öldürüldüğünü göremedikleri ve bunu kesin olarak bilemedikleri halde yemin ederler. Bu­nun içindir ki Buhârî, Ebû Kılâbe'den şu hikayeyi nakletmektedir:

«Bir gün Ömer b. Abdülaziz, ulema, eşraf ve ileri gelenleri yanma çağır­dıktan ve herkes gelip yerini aldıktan sonra onlara,

-'Kasâme hakkında ne diyorsunuz? KASÂME ile hükmoîunabilir mi?' diye sorar. Hazır olanların hepsi bir ağızdan;

-'Biz KASÂME ile kısas lazım geldiği görüşündeyiz. Bugüne kadar bü­tün halifeler de KASÂME ile hükmedegelmişlerdir,' diye cevap verirler. Ömer b. Abdülaziz bu kez Ebû Kılâbe'ye;

-'Senin görüşün nedir? Sen de kalk görüşünü söyle' der ve Ebû Kılâbe kalkıp;

-'Ya Emîra'l-Mü'minîn, bütün Arap ileri gelenleri ve askerî komutanlar senin yanında olup sesimi işitirler. Eğer elli kişi, bir kimse hakkında, zina et­tiğini görmedikleri halde 'Şam'da zina etmiştir' diye şahitlik ederlerse, sen o kimseyi recmeder misin?' diye sorar, Ömer b. Abdülaziz:

-'Hayır', der Ebû Kılâbe;

- 'Eğer elli kişi bir kimse hakkında, hırsızlık ettiğini görmedikleri halde 'Humus'ta hırsızlık yapmıştır' diye şahitlik ederlerse sen o kimsenin elini ke­ser misin?' diye sorar. Ömer b. Abdülaziz;

-'Hayır' der. Bir rivayete göre bunun üzerine Ebû Kılâbe;

-'Öyleyse elli kişi bir kimse hakkında Talan yerde adam öldürmüştür* diye şahitlik ettikleri zaman, ne diye o kimseyi kısas edersin?' der. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz, KASÂME hakkında valilere, «Eğer dava sahipleri 'Falanca adam falanı öldürdü' diye iki şahit getirmezlerse, kimseyi kısas etmeyin» diye bir tamim yazar»

Derler ki: Şeriat usûlünden biri de şudur: Hiç kimsenin kanı yeminlerle helâî olamaz. Biri de şudur: Davacı şahit getirmekle mükelleftir. Yemin, da­valının hakkıdır. Bunlar ayrıca; «Hiçbir hadiste, Peygamber Efendimizin KASÂME ile hükmettiğini göremiyoruz. KASÂME ile hükmetmek, ancak cahiliyet^devrinin bir usulü idi. Peygamber Efendimiz ise, îslâm usulüne gö­re KASÂME ile hükmolunama}'acağını nazik bir şekilde onlara göstermek istemiştir. Bunun içindir ki onlara, yani dava sahibi olan Ensâra 'Siz elli defa yemin eder misiniz?' demiştir. Onlar da 'Gözümüz ile görmediğimiz bir şey hakkında nasıl yemin ederiz?' demişlerdir. Bunun üzerine Peygambar Efen­dimiz,                 

«Öyle ise Yahudiler size elli defa ye­min ederler» buyurmuş ve onlar «Ya Resûllallah, kafirler güruhunun yeminine nasıl inanırız» diye cevap verince artık bir şey söylememiştir [3]. Eğer kanaat üzerine edilen yemin ile hükmolunabilşeydi, Peygamber Efendimiz onlara «Her ne kadar görmemiş iseniz de, kanaat üzerine yemin edebilirsi­niz» diyecekti. Bunu demediğine göre, hadiste KASÂME ile hükmolunabil-diğine dair nas yoktur. Bu hadisin te'vüi mümkündür. Hadisin te'vili müm­kün olunca da, usûle uyacak bir şekilde te'vil etmek evlâdır, diye istidlal et­mişlerdir. KASÂME'yi benimsemiş olanlar ise -özellikle îmam Mâlik- «Ga­ye, kanların akıulmasnı Önlemek olduğu için, KASÂME başlı başına -diğer müstesna hükümler gibi- usûl dışı bir hükümdür. Zira öldürülmeyi gözü ile görmüş şahit bulmak, çoğu kez mümkün olamaz. Çünkü bir kimseyi öldür­me teşebbüsüne geçen herhangi biri, kimse görmesin diye tenha yerleri arar» demişlerdir. Fakat bu sebeb nasıl Öldürmede varsa, soygunculuk ve hırsız­lıkta da vardır. Zira hırsi-zm da aleyhinde şahit bulmak zordur. Soyguncu da Öyledir. Bunun içindir ki îmam Mâlik, malı soyulan kimselerin şahitliğini -usûle aykırı olduğu halde- kabul etmiştir. Çünkü soyulanlar davacıdırlar. [4]


[3] Müslim, Kasâme, 28/1, no: 1670.

 

[4] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/277-278.