๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Bidayetül Müctehid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Ocak 2011, 17:35:45



Konu Başlığı: İmama uymuş sayılma
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Ocak 2011, 17:35:45
cc) İmama Uymuş Sayılma:



İmamın namaz hükmü, imama uyana ne zaman geçer, mevzuunda üç mes'ele bulunmaktadır:

1- îmama uyan, Cum'a namazına ne zaman yetişmiş olur?

2- îmama uyana, imamın sehvi yüzünden sehiv secdesi ne zaman lâzım gelir?

3- Namazını tamam olarak kılan imama sonradan uyan yolcunun da na­mazını tamam olarak kılması ne zaman gerekir? [441]

 

aaa) Cum'a Namazına Yetişme:
 

Kimisi «Cum'a namazının bir rek'atına yetişen kimse, Cum'a namazına yetişmiş olur ve imamın selâmından sonra bir rek'at kılar. Eğer yetiştiği, bir rek'at'tan az olursa o zaman, öğle namazını, yani imamın selâmından sonra dört rek'at kılar» demiştir. Bu, İmam Mâlik ile îmam Şafii'nin görüşüdür.

Kimisi de "Yetiştiği miktar ne olursa olsun Cum'a namazına yetişmiş olur ve dolayısı ile iki rek'at kılar", demiştir. Bu da îmam Ebû Hanife'nin gö­rüşüdür.

Bu ihtilâfın sebebi, «Namazın yetiştiğiniz kadarını (imam ile bir­likte) kılınız. Yetişmeyip kaçırdığınızı da (sonra) tamamlayınız» hadisi ile «Kim namazdan bir rek'at'a yetişirse, namaza yetişmiş olur» hadisinin mef­humları arasında bulunduğu zannolunan çelişmedir. «Yetişmeyip kaçırdığı­nızı da (sonra) tamamlayınız» hadisindeki umumu alanlar «Yetiştiği miktar bir rek'at'tan az da olsa iki rek'at kılar» demişlerdir. Diğer hadisteki «Nama­za yetişmiş olur» cümlesi «Namazın hükmüne yetişmiş olur» mânâsında olup HÜKÜM kelimesinin hazfedilmiş (kaldırılmış) olduğunu söyleyenler ise, «Bu hadisteki Delilü'1-Hitab, bir rek'at'tan az olan miktara yetişenlerin namazın hükmüne yetişmediklerini göstermektedir» demişlerdir. Fakat bu mahzufun HÜKÜM kelimesi olduğu kesin değildir. Zira bu söz, «Namaz'ın faziletine» veyahut «Namazın vaktine yetişmiş olur» mânâlarından birinde de olabilir ki her üçü de mecazdır. Bu mecazlardan biri ise -herhalde- diğerle­rinden daha zahir değildir. Çünkü eğer biri diğerlerinden zahir olursa müc­mel hadis kabilinden olur ki o zaman bir hüküm ifâde edemez ve dolayısı ile diğer hadisin umumunu almak öncelik kazanmış olur. Şayet birinin, meselâ -iddia ettikleri üzere- HÜKÜM kelimesi hazfının diğer iki kelimenin hazfın­dan daha zahir olduğunu kabul etsek de bu zahir, öteki hadisin umumu ile an­cak delilü'l-hitab'ı ile çelişmiş olur.

Umum ise delâlet bakımından -ittifakla -delilü'l-hitab'tan- hele eğer de-lilü'l-hitab ihtimal veya açıklığa dayalı ise- daha kuvvetlidir. «Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in bu sözü, bu mahzurların hepsini tazammun eder», (yani «namazın hükmüne, faziletine ve vaktine yetişmiş olur» demektir) diyenle­rin sözü ise, zayıf olup Arap dilinde benzerine rastlanmayan bir şeydir. Me­ğer, dil örfünde veya şeriatta kabul edilmiş bir ıstılah ola. [442]

 

bbb) İmama Uyanın Sehiv Secdesi:
 

İmamın sehvi yüzünden sehiv secdesinin imama uyana da lâzım gelme­si için; kimisi, «kim namazın bir rek'at'ma yetişirse namaza yetişmiş olur» hadisinin mefhumuna bakarak imam ile birlikte en az bir rek'at kılmış olma­sını şart koşmuştur. Kimisi, «İmam kendisine uyulsun diye imam kılınmış­tır» hadisinin umumuna bakarak bu şartı koşmamıştır. [443]

 

ccc) Yolcunun İmama Yetişmesi:
 

Kimisi «Yolcu, namazını tamam olarak kılan imama uyduğu zaman eğer imam ile birlikte bir rek'at'a yetişirse oda namazını tamam olarak kılar. Yok eğer yetiştiği miktar bir rek'at'tan az ise imamın hükmü ona geçerli ol­maz ve dolayısı ile kendisi namazını kasreder» demiştir.

Kimisi «Namazını tamam olarak kılan imama uyduktan sonra, imama yetiştiği miktar ne olursa olsun imamın hükmü ona geçerli olur» demiştir [444].

Bu ihtilâfda aynıyla ikinci mes'eledeki ihtilâfın dayandığı sebebe da­yanmaktadır. Namazın başında imama yetişilmediği için namazın kaçırılan bir kısmı­nı kaza etmeye bağlı mevzular işte bunlardır.

İmam olarak veya tek başına namaz kılan kimse tarafından namaz için­de unutulup kaçırılan namazın bir kısmına gelince: Eğer bu kaçırılan şey rükün, yani mutlaka yapılması gereken farzlardan biri olursa, bütün ulema o şeyin kaza edilmesi lâzım geldiğinde müttefik iseler de, bu mevzuda, kimi­nin, o şeyi kaza etmek, kiminin, namazı yeni baştan kılmak lâzım geldiğini söylediği için üzerinde durulacak bazı mes'eleler vardır. [445]

 

ddd) Secdelerin Unutulması:
 

Meselâ: Namazının her bir rek'at'mdan birer secde unuttuğu farz olunan bir kimse hakkında kimisi «Sön rek'at'ımn secdelerini tamamlamak üzere bir secde yapar ve kalkıp üç rek'at daha kılar. Zira önceki rek'atlan fasittir» de­miştir. Bu, İmam Mâlik'in görüşüdür.

Kimisi «Namazın tamamı fasittir, yeni baştan kılınması lâzımdır» de­miştir. Bu da, İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten biridir.

Kimisi «Ustüste dört secde yapar ve ancak böylece namazı tamamlamış olur» demiştir. Bunu da, İmam Ebû Hanife, Süfyan Sevrî, Evzâî ve bir kitle söylemiştir.

Kimisi de: «Son rek'at'ın secdelerini tamamlamaktan başka, iki rek'at kılar» demiştir. Bu görüşün sahibi de İmam Şafii'dir.

Bu ihtilâfın sebebi, rek'at ve secdeler arasında tertibin vücubu hak­kında görüş ayrılıklarıdır. Bütün rek'at ve secdeler arasında tertibin vücubu-nu benimseyenler, bu namazı fasid görmüşlerdir.

Yalnız "Secdeler arasında tertip vacibtir" diyenler, imama uyanın na­mazdan imama yetişemediği kısma kıyas ederek «son rek'at fasit olmayıp di­ğer rek'atlar fasittir» demişlerdir. «Her şeyde -özellikle her rek'at'ta- tekrarlanan secdelerde tertip vacib değildir» diyenler ise, bütün secdelerin bir rek'at'ta yapılmasını caiz görmüşlerdir. Çünkü her rek'atta kıyam, rükû' ve sücud bulunmakta, sücûd da her rek'at'ta tekrarlanmaktadır. Bunun için Ha-nefîler, secdeler arasında tertibin vücubunu benimsememi şlerdir. [446]

 

eee) Fatiha'nın Unutulması:
 

Birinci rek'at'ta fatihayı okumayı unutan kimse hakkında İmam Mâlik'in tabileri arasındaki ihtilâf da bu kabildendir. Kimisi «O rek'at sayıl­maz, onu kaza edecektir», kimisi «Namazını yeni baştan kılacaktır», kimisi «Namazı tamamdır, ancak sehiv secdesini yapacaktır» demiştir.

Bu babın dallan sayılan daha birçok mes'eleler vardır. Fakat hepsi man-tuk olmayan şeylerdir. Bizim maksadımız ise, yalnız -mantuk olduğu için-asıl ve kaideler mesabesinde olan mes'elelere yer vermektir. [447]


[441] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/372-373.

[442] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/373.

[443] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/374.

[444] Ebû Hanife de bu görüştedir.

[445] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/374.

[446] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/374-375.

[447] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/375.